[Madde
1-4] [Madde
5] [Madde
6 - 9] [Madde
10 - 12] [Madde
13 - 17] [Madde
18 - 22] [Madde
23 - 39 + Ekler]
18. Birleşme
Bir veya daha fazla kurumun diğer bir kurumla birleşmesi
durumunda, birleşme sebebiyle infisah eden kurumların birleşme kârı için
tasfiye hükümleri geçerli olacaktır. Ancak,
birleşmede tasfiye kârı yerine birleşme kârı vergiye matrah olur. Dolayısıyla,
birleşme tarihine kadar, birleşen kurumda ortaya çıkan faaliyet kârları ile
birlikte değer artışlarının da vergilendirilmesi gerekecektir.
Birleşme kârının hesaplanması sırasında, birleşen
kurumların ortaklarına birleşilen kurum tarafından verilen değerlerin, transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine göre belirlenmesi
gerekeceği tabiidir.
Vergili birleşme olarak da ifade
edilebilen bu tür birleşmelerde, tasfiye kârının tespiti hakkındaki hükümler,
birleşme kârının tespitinde de geçerlidir. Şu kadar ki; münfesih kurumun veya
kurumların, ortaklarına ya da sahiplerine birleşilen kurum tarafından doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak verilen değerler, kurumun tasfiyesi halinde
ortaklara dağıtılan değerler yerine geçecektir.
Öte yandan, birleşilen kurumdan
alınan değerler Vergi Usul Kanununda yazılı esaslara göre değerlenecektir.
Ayrıca, tasfiye hükümlerine göre
tasfiye memurlarına düşen sorumluluk ve ödevler, birleşme halinde birleşilen
kuruma ait olacaktır.
19. Devir, Bölünme
ve Hisse Değişimi
19.1. Devir
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesinin birinci ve ikinci
fıkrası, birleşmenin özel bir türünü devir olarak tanımlamakta, tam mükellef
kurumlar arasında kayıtlı değerler üzerinden ve kül halinde devralma suretiyle
gerçekleştirilen işlemler devir olarak nitelendirilmektedir.
Buna göre, aşağıdaki şartlar dahilinde
gerçekleşen birleşmeler devir hükmündedir:
- Birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen
kurumun kanuni veya iş merkezlerinin Türkiye’de bulunması,
- Münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço değerlerinin,
birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilançosuna
geçirilmesi.
Devir tarihi, şirket yetkili kurulunun devre ilişkin
kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarihtir.
Kurumların yukarıdaki şartlar dahilinde
tür değiştirmeleri de devir hükmündedir.
Bir kurumun kendisinde iştiraki bulunan veya iştirak ettiği
başka bir kurumu kül halinde devralması nedeniyle kurum bünyesinde yapacağı
sermaye artışının söz konusu iştirak paylarına isabet eden tutarda daha az
gerçekleşmesi Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen şartların ihlali anlamına gelmemektedir.
İştirakler hesabında yer alan değerin, iştirak hisselerinin
itibari değerine eşit olmaması halinde aradaki müspet veya menfi farkın kurumun
vergiye tabi kazancının tespiti ile ilgilendirilmeksizin geçici hesaplarda
izlenmesi mümkün olup bu geçici hesapların vergiye tabi kurum kazancının
tespiti ile ilişkilendirilmeksizin kurum kayıtlarında sona erdirilmesi de
mümkün bulunmaktadır.
19.2. Bölünme
19.2.1 Tam bölünme
Tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiyesiz olarak
infisah etmek suretiyle bütün mal varlığını, alacaklarını ve borçlarını kayıtlı
değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak iki veya daha fazla tam mükellef
sermaye şirketine devretmesi ve karşılığında devreden sermaye şirketinin
ortaklarına devralan sermaye şirketinin sermayesini temsil eden iştirak
hisseleri verilmesi Kurumlar Vergisi Kanununun uygulanmasında tam bölünme
olarak tanımlanmıştır.
Bu durumda, bölünen şirketin tüm mal varlığı iki veya daha
fazla şirkete geçmekte ve bölünen şirketin ortakları devralan şirketlerin
ortaklık paylarını iktisap etmektedir.
Ayrıca, bölünme işlemi sonucu devreden şirketin ortaklarına
verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin %10’una kadarlık kısmının
nakit olarak ödenmesine imkan verilmiştir. Böylelikle
hesapların kapatılması amacıyla yapılacak küçük miktarlardaki nakit ödemelerin,
işlemin bölünme sayılmasını engellememesi sağlanmaktadır.
Bölünen şirketin varlıkları, kayıtlı değer üzerinden
devralan şirketlere aktarılacaktır. Vergi Usul Kanununun 265. maddesinde bu
değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında yer alan hesap değeri olarak
tanımlanmıştır.
Bu varlıklar, devralan şirket tarafından da kayıtlı
değerleriyle kendi kayıtlarına intikal ettirilecektir. Böylece, bölünme
işlemiyle gerçekte bir vergi ertelemesi yapılmış olmaktadır. Zira, varlıkları
devralan şirket ileride bunları elden çıkardığında satış bedeliyle kayıtlı
bedel arasındaki fark kurum kazancına dahil
edilecektir.
Tam bölünme işleminde, aktifi ve pasifi düzenleyici
hesaplar, ilgili olduğu aktif veya pasif hesapla birlikte devrolunacaktır.
19.2.2. Kısmi bölünme
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesinin üçüncü fıkrasının
(b) bendinde, tam mükellef bir sermaye şirketi veya sermaye şirketi
niteliğindeki yabancı bir kurumun Türkiye’deki işyeri ya da daimi temsilcisinin
bilançosunda yer alan taşınmazlar ile bilançoda yer alan ve en az iki tam yıl
süreyle elde tutulan iştirak hisseleri ya da sahip oldukları üretim veya hizmet
işletmelerinin bir veya birkaçının mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir
sermaye şirketine kayıtlı değerleri üzerinden ayni sermaye olarak konulması
kısmi bölünme olarak kabul edilmiştir.
Bu düzenleme ile iştirak hisselerinin kısmi bölünme
kapsamında ayni sermaye olarak konulabilmesi için aktifte yer alan bu
kıymetlerin en az iki tam yıl süreyle elde tutulması şarttır.
Kısmi bölünme işleminde, aktifi ve pasifi düzenleyici
hesaplar, ilgili olduğu aktif veya pasif hesapla birlikte devrolunmak
zorundadır.
19.2.2.1. Üretim ve hizmet
işletmelerinin ayni sermaye olarak konulması
Üretim veya hizmet işletmelerinin devrinde, işletme
bütünlüğü korunacak şekilde faaliyetin devamı için gerekli aktif ve pasif kalemlerin
tümünün devredilmesi zorunludur. Kısmi bölünme sonucu hem bölünen işletmenin
hem de bölünme sonucunda varlıkları devralan işletmenin faaliyetine devam
etmesi esastır. Bu kapsamda, söz konusu işletmelerin devrinde, işletme
bütünlüğü korunacak şekilde faaliyetin devamı için gerekli taşınmaz, her türlü
tesis, makine ve teçhizat, alet, edevat, taşıtlar, gayrimaddi
haklar ile hammadde, mamul, yarı mamul mallar gibi aktif kıymetler ile ilgili
pasif kıymetlerin tümünün devredilmesi zorunludur.
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesinde, devir ve tam
bölünme işlemlerinde maddede belirlenen sınır dahilinde
devralınan kurumların zararlarının indirimi kabul edilmiş ancak, kısmi bölünme
işlemlerinde zarar mahsubuna ilişkin herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Bu
nedenle kısmi bölünmede, bölünen kurumdan devralan kuruma zarar intikali
öngörülmediğinden, geçmiş yıl zararlarının hiçbir şekilde devredilmesi mümkün
değildir.
Öte yandan, kurum bilançosunda yer alan devredilen üretim
ve hizmet işletmeleri ile doğrudan ilgili olan nakit, alacaklar, menkul
kıymetler ve borçların da devri zorunludur.
Bu kıymetlerden nakit, alacaklar ve menkul kıymetlerin
devredilen işletme ile doğrudan bağının kurulamaması halinde ise bu kıymetlerin
devri ihtiyaridir.
Devredilecek söz konusu kıymetlerin tutarının mükellefçe
belirlenmesi esastır. Mevcut kayıtlardan bu kıymetlerin devredilen işletme ile
ilgili olanların tespit edilebilmesi halinde, bu tutar; kayıtlardan devredilen
işletme ile ilgili olanların tespit edilememesi halinde ise mükellefin
belirleyeceği uygun dağıtım anahtarlarına göre hesaplanan tutar dikkate
alınacaktır.
Devredilen üretim ve hizmet işletmeleriyle doğrudan ilgili
olan borçların mükellef tarafından tespit edilememesi halinde, devredilecek
işletmenin aktif içerisindeki payı üzerinden bir dağıtım anahtarı tespit
edilmesi ve buna göre devredilecek borçların tutarının hesaplanması mümkündür.
Örneğin; aktif toplamı 2000 birim olan şirketin aktif
içindeki payı 500 birim olan cam üretim işletmesinin kısmi bölünme kapsamında
devredilmesi ancak, mevcut kayıtlardan da bu işletme ile doğrudan ilgili nakit,
alacaklar, menkul kıymetler ve borçların tutarlarının gerçek durumunun
tespitinin mümkün olamaması halinde, dağıtım anahtarı %25 olarak dikkate
alınacak ve buna isabet eden borç tutarı devre konu olacaktır.
Bununla birlikte, kısmi bölünmede borçların da devredilmesi
halinde ayni sermaye tutarının devredilen borç tutarı kadar eksik
gerçekleşeceği tabiidir.
Örnek: (A)
Kurumunun cam ve porselen üretimi yapan iki üretim işletmesi bulunmaktadır.
İşletmenin mevcut bilançosu aşağıdaki gibidir.
|
AKTİF |
|
|
|
PASİF |
|||||
Kasa |
100 |
|
Borçlar |
100 |
|
|||||
Alacaklar |
130 |
|
Sermaye |
300 |
|
|||||
Devreden KDV |
20 |
|
Yedekler |
150 |
|
|||||
Cam İşletmesi |
100 |
|
Geçmiş Yıl Zararları |
(50) |
|
|||||
Makine |
20 |
|
|
|
|
|||||
Taşınmaz |
50 |
|
|
|
|
|||||
Hammadde |
30 |
|
|
|
|
|||||
Porselen İşletmesi |
150 |
|
|
|
|
|||||
Makine |
50 |
|
|
|
|
|||||
Taşınmaz |
80 |
|
|
|
|
|||||
Hammadde |
20 |
|
|
|
|
|||||
TOPLAM |
500 |
|
TOPLAM |
500 |
|
|||||
(A) Kurumu,
cam işletmesini kısmi bölünme yoluyla yeni kurulacak (B) Kurumuna ayni sermaye
olarak devretmek istemektedir.
a) İşletme
kayıtlarından borç toplamının 50 biriminin, kasa ve
alacaklardan da 20’şer birimin cam işletmesi ile doğrudan ilgili olduğunun belirlenebilmesi durumunda, cam işletmesinin kısmi bölünme suretiyle
devredilmesi sonucunda [(100+20+20)–50=] 90 birim ayni sermaye konulmuş
olacaktır.
Kısmi bölünme sonrası (A) Kurumunun bilançosu aşağıdaki
gibi olacaktır.
|
AKTİF |
|
|
|
PASİF |
|||||
Kasa |
80 |
|
Borçlar |
50 |
|
|||||
Alacaklar |
110 |
|
Sermaye |
300 |
|
|||||
İştirakler |
90 |
|
Yedekler |
150 |
|
|||||
Devreden KDV |
20 |
|
Geçmiş Yıl Zararları |
(50) |
|
|||||
Porselen İşletmesi |
150 |
|
|
|
|
|||||
|
|
|
|
|
|
|||||
TOPLAM |
450 |
|
TOPLAM |
450 |
|
|||||
b) İşletme
kayıtlarından nakit ve alacaklar ile borç
toplamının ne kadarının cam işletmesi ile ilgili olduğunun belirlenememesi
durumunda, cam işletmesinin aktif
toplamı içerisindeki %20’lik payı dikkate alınacak ve buna ilişkin (100x%20=)
20 birim nakit, (130x%20=) 26 birim alacak ile (100x%20=) 20 birim borç tutarı
devre konu olacaktır. Bu durumda
(100+20+26-20=) 126 birim ayni sermaye konulmuş olacaktır.
c) Kurum, cam işletmesine ait
taşınmaz ve hammaddenin tamamı ile makinelerin 10 birimlik kısmını devretmek
istemektedir. Kısmi bölünmede, üretim ve hizmet işletmelerinin belli
bir kısmının sermaye şirketlerine ayni sermaye olarak konulması mümkün olmayıp
işletme bütünlüğünün korunması gerekmektedir. Bu nedenle, cam işletmesini
devrederken cam işletmesine ait makine, taşınmaz ve hammadde kalemlerinin
tamamının devredilmesi gerekmektedir.
19.2.2.1.1. Devredilen iktisadi kıymetlerle birlikte
bunlara ait borçların da devredilmesi halinde devre konu net değerin sıfır veya
negatif olması durumu
Kısmi bölünmeye konu olan iktisadi kıymetlerle birlikte
bunlara bağlı borçların da devredilmesi sonucu devre konu iktisadi kıymetlerin
kayıtlı değerlerinin sıfır veya negatif olması durumunda, devredilen iktisadi
kıymetler defter değerleri üzerinden devredilecek, ancak devredilen iktisadi
kıymetler karşılığında alınan iştirak hisselerinin bilançoda iz bedeli ile
takip edilmesi gerekecektir.
Örnek 1:
Bir üretim ve bir de hizmet işletmesi bulunan Kurum (A),
aktifinde kayıtlı değeri 100 birim olan üretim işletmesi ile bu işletmeyle
ilgili 100 birimlik borcunu kayıtlı değeri üzerinden kısmi bölünme suretiyle
Kurum (B)’ye ayni sermaye olarak koymuştur. Devre konu üretim işletmesinin
gerçek değeri 1000 birim olup karşılığında gerçek değeri 900 birimlik iştirak
hissesi alınmış olması söz konusu iştirak hisselerinin Kurum (A)’nın aktifine bu değer üzerinden kaydedilmesini
gerektirmeyecektir. Söz konusu iştirak hisseleri kayıtlarda iz bedeliyle takip
edilecek, elden çıkartılması halinde kâr realize
edilmiş olacaktır.
Kısmi bölünme öncesi durum :
|
A Kurum (A) P |
|
A Kurum (B) P |
|||||
Kasa.......... 100 |
Sermaye...
150 |
|
Kasa.................
30 |
Sermaye..... 50 |
|
|||
Hizmet İşl.. 50 |
Borç........... 100 |
Alıcılar.............
20 |
|
|
||||
Üretim İşl. 100 |
|
|
|
|
||||
|
|
|
|
|
||||
Kısmi bölünme sonrası durum:
|
A Kurum (A) P |
|
A Kurum (B) P |
|||||
Kasa..........100 |
Sermaye.....150 |
|
Kasa..............
30 |
Borç ...... 100 |
|
|||
İştirakler...0.01 |
Geç. Hes......50 |
Alıcılar..........
20 |
Sermaye... 50 |
|
||||
Hizmet İşl... 50 |
|
Üretim İşl.... 100 |
|
|
||||
|
|
|
|
|
||||
Söz konusu kısmi bölünme işlemi sonucu Kurum (B)’ye pozitif
değerli bir ayni sermaye konulmaması nedeniyle Kurum (A)’nın
devrettiği üretim işletmesinin rayiç değerinden kaynaklanan iştirak hisselerinin
iz bedeli ile bilançoda takip edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, devre konu net değerin negatif olması
durumunda ise bu negatif farkın geçici bir hesapta izlenmesi gerekmektedir.
İktisadi kıymetler karşılığında alınan ve kayıtlarda iz bedeliyle takip
edilecek iştirak hisselerinin, elden çıkartılması halinde ise bu geçici hesap
kapatılarak vergilendirilecek kârlar hesabına aktarılacaktır.
Örnek 2:
Kurum (A)’nın, aktifinde kayıtlı değeri 50 birim,
gerçek değeri 500 birim olan hizmet işletmesini devrettiğini ve 100 birimlik
borcun hizmet işletmesi ile ilgili olduğu varsayıldığında ise kısmi bölünme
öncesi ve sonrasındaki durum aşağıdaki gibi olacaktır.
Kısmi bölünme öncesi durum :
A |
Kurum (A) |
P |
|
A |
Kurum (B) |
P |
|||||
Kasa |
100 |
Sermaye |
150 |
|
Kasa |
30 |
Sermaye |
50 |
|||
Hizmet İşl. |
50 |
Borç |
100 |
|
Alıcılar |
20 |
|
|
|||
Üretim İşl. |
100 |
|
|
|
|
|
|
|
|||
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|||
Kısmi bölünme sonrası durum:
A |
Kurum (A) |
P |
|
A |
Kurum (B) |
P |
|||||
Kasa |
100 |
Sermaye |
150 |
|
Kasa |
30 |
Borç |
100 |
|||
Hizmet İşl. |
0.01 |
Geç.Hes. |
50 |
|
Alıcılar |
20 |
Sermaye |
50 |
|||
Üretim İşl. |
100 |
|
|
|
Hiz.İşl. |
50 |
|
|
|||
|
|
|
|
|
Geç.Hes. |
50 |
|
|
|||
Söz konusu kısmi bölünme işlemi sonucu Kurum (B)’ye pozitif
değerli bir ayni sermaye konulmaması nedeniyle Kurum (A)’nın
devrettiği hizmet işletmesinin rayiç değerinden kaynaklanan iştirak
hisselerinin iz bedeli ile Kurum (A)’nın bilançosunda
takip edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, devre konu net değerin negatif olması
nedeniyle de bu fark gerek Kurum (A)’nın gerekse Kurum
(B)’nin bilançosunda geçici bir hesapta izlenecektir.
Kurum (A)’nın kayıtlarda iz bedeliyle takip edilecek
söz konusu iştirak hisselerinin elden çıkarılması halinde ise bu geçici hesap
kapatılarak vergilendirilecek kârlar hesabına aktarılacaktır.
Kurum (A)’nın hizmet işletmesinin
devir kaydı aşağıdaki gibidir.
–––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––
BORÇLAR HS. 100,00
İŞTİRAKLER HS. 0,01
- (Kurum B)
HİZMET İŞLETMESİ 50,00
GEÇİCİ HESAP 50,01
–––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––
Kayıtlarda iz bedeliyle takip edilen iştirak hisselerinin
satış kaydı ise aşağıdaki gibidir.
–––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––
KASA H. 400,00
GEÇİCİ HESAP 50,01
İŞTİRAKLER H. 0,01
- (Kurum B)
MENKUL KIYMET SATIŞ KÂRLARI 450,00
–––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––
Ayni sermaye konulması sonucu elde edilen söz konusu
iştirak hisselerinin Kurum (A)’nın ortaklarına
verilmesi halinde de pasifte oluşan geçici hesabın vergilendirilecek kârlar
hesabına aktarılarak kapatılması gerekecektir.
Kısmi bölünme sonucu elde edilen iştirak hisselerinin Kurum
(A)’nın ortaklarına verilmesi durumunda muhasebe
kaydı aşağıdaki gibi olacaktır.
–––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––
GEÇİCİ HESAP 50,01
İŞTİRAKLER H. 0,01
- (Kurum B)
DÖNEM K/Z 50,00
–––––––––––––––––––– / ––––––––––––––––––––
19.2.2.1.2. Üretim ve hizmet işletmelerine bağlı
taşınmazların durumu
Üretim ve hizmet işletmeleri
ile fiziki veya teknik bütünlük arz eden ve bu işletmelerden ayrılması mümkün
olmayan binalar, arsa ve araziler de bu işletmelere dahil
taşınmazlar olarak kabul edilecektir. Ancak, bir fabrika binasının içinde iki
ayrı üretim işletmesi bulunması halinde üretim işletmelerinden birinin devri
fabrika binasının da bölünüp devredilmesini gerektirmeyecektir.
Örneğin; sahip olduğu taşınmazda un ve yem imal eden bir şirketin, un
imaline ilişkin üretim işletmesini mevcut veya yeni kurulacak bir sermaye
şirketine ayni sermaye olarak koyması halinde, bu işletmeye bağlı aktif ve
pasif kıymetlerin işletme bütünlüğü oluşturacak şekilde devredilmesi zorunlu
olup un üretim işletmesinin bulunduğu taşınmazın, üretim işletmesi ile birlikte
kısmi bölünmeye konu edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
19.2.2.1.3. Üretim ve hizmet işletmelerinin belli
bir kısmının kısmi bölünmeye konu edilmesi
Üretim ve hizmet işletmelerinin belli bir kısmının sermaye
şirketlerine ayni sermaye olarak konulması mümkün olmayıp işletme bütünlüğünün
korunması gerekmektedir.
Örneğin; kısmi
bölünme kapsamında bir şirketin cam işletmesini devrederken bu işletmeye ait
makine, taşınmaz ve hammadde kalemlerinin tamamını devretmesi gerekmektedir. Cam işletmesine ait üç üretim bandının bulunması halinde ise
bunların birbirinden bağımsız olarak ticari faaliyeti devam ettirebilecek
niteliği haiz olması halinde, bu üretim bantlarının sadece ikisinin kısmi
bölünme kapsamında diğer işletmeye devredilmesi, bir adet üretim bandının cam
işletmesinde bırakılması mümkün olup bu üretim bantlarında kullanılan
makinelerin bir kısmının devredilmesi bir kısmının ise işletmede bırakılması
söz konusu olamayacaktır.
Tek bir
üretim veya hizmet işletmesi bulunan kurumun, taşınmazlar ve iştirak
hisselerini kısmi bölünmeye konu etmesi mümkün olup anılan işletmeyi ise kısmi
bölünme kapsamında devretmesi mümkün değildir.
Birbirinden
ayrı varlık ifade eden ve birbirinden ayrı olarak bir ticari faaliyeti devam
ettirebilecek nitelikte olan varlıklardan oluşan işletmelerin, bu varlıkları
kısmi bölünmeye konu edilebilecektir.
Örneğin;
iplik ve kumaş üretiminden konfeksiyon imalatına kadar
tüm aşamaları ihtiva eden üretim işletmesinin, iplik veya kumaş üretimi ya da
konfeksiyon imalatına ait bölümlerinin ayrı ayrı bölünebilmesi mümkünken, kumaş
üretimine ilişkin kasarlama veya apre bölümlerinin
kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkün olmayacaktır.
19.2.2.2. Bölünmenin gerçekleştiği tarihe kadar
bölünen varlıkların değerinde meydana gelecek değişikliklerin durumu
Şirket organlarınca bölünme kararının alındığı tarih ile
bölünmenin Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih arasında, işletmelerin faaliyetlerini
devam ettirmeleri neticesinde, stoklarda meydana gelecek eksilmeler, devralan
şirketin kabul etmesi halinde nakit ile tamamlanabilecektir.
Stoklarda fazlalık meydana gelmesi halinde ise bunların
devredilebilmesi mümkün olduğu gibi işletmede bırakılması da kısmi bölünmeye
engel teşkil etmeyecektir.
19.2.2.3. İştirak hisselerinin ortaklara verilmesi
Kısmi bölünmede devredilen varlıklara karşılık edinilen
devralan şirket hisseleri, devreden şirkette kalabileceği gibi doğrudan bu
şirketin ortaklarına da verilebilir. Taşınmaz ve iştirak hisselerinin Kurumlar
Vergisi Kanununun 19. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendine göre devrinde,
devralan şirketin hisselerinin devreden şirketin ortaklarına verilmesi halinde,
devredilen taşınmaz ve iştirak hisselerine ilişkin borçların da devri
zorunludur.
Örneğin; Ortakları
(A) ve (B) olan (R) Limited Şirketi aktifinde kayıtlı olan ve banka kredisi
kullanılarak satın alınmış olup henüz ödenmemiş 50.000 YTL borcu bulunan
taşınmazı, kayıtlı değeri olan 100.000 YTL üzerinden (Y) A.Ş.’ye
kısmi bölünme kapsamında devretmiş ve bu devir karşılığında (Y) A.Ş.’den alınan hisse senetleri Ortak (A) ve (B)’ye
verilmiştir.
Buna göre, (Y) A.Ş. ayni sermaye olarak konulan taşınmaz
nedeniyle 50.000 YTL’lik sermaye artırımında bulunacak,
bu sermaye artırımına ilişkin hisse senetlerinin (R) Limited Şirketinin
ortaklarına verilmesi nedeniyle, (R) Limited Şirketi de 50.000 YTL’lik sermaye azaltımında
bulunacaktır.
Örnekten de anlaşılacağı üzere, devredilen kıymetlere
karşılık edinilen devralan şirket hisselerinin ortaklara verilmesi halinde,
bölünen şirkette sermaye azaltımına gidileceği
tabiidir.
Öte yandan, devralan şirketin hisselerinin devreden
şirkette kalması halinde, devredilen taşınmaz ve iştirak hisselerine ilişkin
pasif kıymetlerin (borçların) devri ihtiyaridir.
19.2.3. (4 Seri No.lu KVK GT’nin
3. maddesiyle 13.8.2009 tarihinde eklenen alt bölüm) Bölünme işlemlerinde
hisse devri
5904 sayılı Kanunla 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 404.
maddesine eklenen fıkra ile Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesine göre
yapılacak bölünmelerde anılan 404. madde hükmünün uygulanmayacağı
belirtilmiştir.
Bu düzenleme ile birlikte, 6762 sayılı Kanunun 404.
maddesinde yer alan ayın karşılığı olan hisse senetlerinin şirketin tescilinden
itibaren iki yıl geçmeden başkalarına devrine izin vermeyen sınırlama, 5904
sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 3.7.2009 tarihinden itibaren Kurumlar
Vergisi Kanununun 19. maddesine göre yapılacak bölünmelerde uygulanmayacaktır.
19.3. Devir ve bölünmeye ilişkin ortak hususlar
19.3.1. Alınan hisse senetlerinin durumu
Devir veya bölünme işlemine konu olan varlıkların kayıtlı değerleri
üzerinden diğer şirketlere intikal ettirilmesi, devrolan veya bölünen şirketin
ortaklarına ya da bölünen şirkete varlıkların kayıtlı değeri kadar hisse
verilmesini gerektirmemektedir. Bölünen ve devralan şirketlerin karşılıklı
olarak devre konu varlıkların değerlerini belirlemek suretiyle devrolan veya
bölünen şirketin ortaklarının haklarını koruyacak bir değişim oranı tespit etmeleri
gerekmektedir. Değişim oranının bölünen ve devralan şirketlerin hisselerinin
gerçek değeri üzerinden belirlenebilmesi mümkündür.
Ancak, yapılan işlemin Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca
yapılan devir veya bölünme işlemi sayılabilmesi için devir veya bölünmeye konu
edilen varlıklara karşılık iktisap edilen hisselerin, varlıklarını devreden
şirketin ortaklarına, devreden veya bölünen şirketteki hisselerine isabet eden
servet değeri ile orantılı olarak dağıtılması gerekecektir.
Örneğin; sermayesi 1.000.000 YTL olan ve aktifinde 200.000
YTL ve 800.000 YTL’lik iki adet taşınmazı bulunan (Z)
Ltd. Şti.’nin %60 hissesi Ortak (A)’ya, % 20 hissesi
Ortak (B)’ye, %10 hissesi Ortak (C)’ye ve %10 hissesi de Ortak (D)’ye ait
bulunmaktadır. (Şirketin aktifinde yer alan taşınmazların cari değerlerinin de
aynı olduğu varsayılmıştır.)
(Z) Ltd. Şti.’nin tasfiyesiz
infisah etmek suretiyle bölünmesi sonucu;
200.000 YTL’lik taşınmazı ayni
sermaye olarak mevcut (Y) Ltd. Şti’ye konulmuş ve (Y)
Ltd. Şti.’den alınan iştirak hisselerinin tamamı
Ortak (B)’ye verilmiştir.
800.000 YTL’lik taşınmaz ayni
sermaye olarak konularak (K) Ltd. Şti. kurulmuş ve yeni kurulan şirketin
iştirak hisselerinin %75’i Ortak (A)’ya, %12,5’u Ortak (C)’ye ve %12,5’u da
Ortak (D)’ye verilmiştir.
Bölünen (Z) Ltd. Şti.’nin
ortaklarına verilen devralan şirketlerin hisseleri, ortakların bölünen (Z) Ltd.
Şti.’deki hisselerine isabet eden değerle orantılı
dağıtılmış ve ortakların servet değerlerinde bir artış meydana gelmemiştir. Bu
çerçevede, söz konusu bölünme işleminin Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesi
kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Anılan örnekte;
- 200.000 YTL’lik taşınmaz ayni
sermaye olarak mevcut (Y) Ltd. Şti.’ye konulmuş ve
(Y) Ltd. Şti.’den alınan iştirak hisselerinin
tamamının Ortak (A)’ya verilmiş olması ve/veya
- 800.000 YTL’lik taşınmazın ayni
sermaye olarak konularak (K) Ltd. Şti. kurulmuş ve yeni kurulan şirketin
hisselerinin %50’sinin Ortak (A)’ya, %45’inin Ortak (C)’ye ve %5’inin de Ortak
(D)’ye verilmiş olması halinde,
bölünen (Z) Ltd. Şti.’nin ortaklarına verilen devralan şirketlerin hisseleri,
ortakların bölünen (Z) Ltd. Şti.’deki hisselerine
isabet eden değerle orantılı dağıtılmadığından, söz konusu bölünme işleminin
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün
bulunmamaktadır.
Öte yandan, devir ve bölünme işlemi
sonucunda devre konu şirketlerin gerçek değerleri üzerinden belirlenecek bir
değişim oranına göre devralan şirketin sermaye paylarının ortaklara verilmesinde,
ortakların servet değerlerinde meydana gelecek ve izah edilemeyecek farkların
transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı veya değer artış
kazancı açısından tenkit edilebileceği tabiidir.
19.3.2. Amortisman uygulaması
Devir ve bölünme neticesinde
devre konu iktisadi kıymetler, mukayyet değerleri üzerinden; aktif ve pasifi
düzenleyici hesaplar, ilgili olduğu aktif ve pasif hesaplarla birlikte
devrolunacağından, söz konusu iktisadi kıymetlerin devir işleminin amortisman uygulamaları bakımından ilk iktisap olarak
değerlendirilmemesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle devralan kurumda devir ve
bölünme işlemi nedeniyle devrolan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin bakiye
değerleri üzerinden kalan amortisman süreleri dikkate
alınarak amortisman ayrılmaya devam edilecektir.
19.3.3. Devir ve bölünmelerde elde edilen hisselerin iktisap tarihi
Kurumlar Vergisi Kanununun 19 ve 20.
maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir ve bölünme (kısmi bölünme dahil) hallerinde, devir olan veya bölünen şirketin
ortaklarına verilen hisselerin iktisap tarihi olarak, bu yeni hisselerin
verilmesine neden olan devirolan veya bölünen
şirketin hisselerinin iktisap edildiği tarihin esas alınması gerekmektedir.
19.4.
Hisse değişimi
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesinin üçüncü fıkrasının
(c) bendinde, tam mükellef bir sermaye
şirketinin, diğer bir sermaye şirketinin hisselerini, bu şirketin yönetimini ve
hisse çoğunluğunu elde edecek şekilde devralması ve karşılığında bu şirketin
hisselerini devreden ortaklarına kendi şirketinin sermayesini temsil eden
iştirak hisselerini vermesi, hisse değişimi olarak tanımlanmıştır.
Hisseleri devralınan şirketin
ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin %10’una kadarlık
kısmının nakit olarak ödenmesi, işlemin hisse değişimi sayılmasına engel teşkil
etmeyecektir.
Bu hükme göre yapılan işlemin hisse
değişimi olarak kabul edilebilmesi için aşağıda belirtilen koşulların yerine
getirilmesi gerekmektedir:
- Devralan kurumun sermaye şirketi olması,
- İştirak hisseleri devredilen kurumun sermaye şirketi
olması,
- Devralan kurumun tam mükellef olması,
- Devralan kurumun diğer şirketin hisselerini yönetim ve
hisse senedi çoğunluğunu elde edecek şekilde devralması,
- İştirak hisseleri devredilen kurumun ortaklarına devralan
kurumun kendi sermayesini temsil eden iştirak hisselerinin verilmesi
gerekmektedir.
Örnek:
Hisse değişiminden önce:
Hisse değişiminden sonra:
(Y) Şirketinin ortakları olan (A) ve
(B), bu şirketteki ortaklık paylarını (Z) Şirketine bu şirketin hisse senetleri
karşılığında devretmektedir. Bunun karşılığında (A) ve (B), (Z) şirketinin
iştirak hisselerini alarak (C) ve (D) ile birlikte (Z) Şirketinin ortağı haline
gelmektedir.
Yukarıdaki
örnekte, (A) ve (B)’nin (Y) şirketindeki ortaklık paylarının
tamamını (Z) Şirketine devrettikleri varsayılmıştır. Aynı işlemin, (Y)
Şirketinin yönetim ve hisse çoğunluğu elde edilecek şekilde gerçekleştirilmesi
de mümkündür.
Bu durumda, (Z) Şirketinin devraldığı
(Y) Şirketi hisseleri karşılığında, sermaye artırımı yapması gerekecektir.
Artırdığı sermayeyi temsil eden hisse senetleri ise (Y) Şirketinin ortakları
olan (A) ve (B)’ye verilecektir.
20. Devir, Bölünme ve Hisse Değişimi Hallerinde
Vergilendirme
20.1.
Devir halinde vergilendirme ve beyan
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesine uygun olarak
yapılacak devirlerde, aşağıdaki açıklamalar çerçevesinde münfesih kurumun
sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecek,
birleşmeden doğan kârlar ise hesaplanmayacak ve vergilendirilmeyecektir.
Devir tarihi, şirket yetkili kurulunun devre ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği
tarihtir.
Devre ilişkin kurumlar vergisi
beyannamesi, birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine
verilecektir.
Beyanname, münfesih kurum ile
birleşilen kurum tarafından devir tarihi itibarıyla hazırlanacak ve müştereken
imzalanacaktır.
Devir tarihine kadar olan
kazancın vergilendirilebilmesi için devir tarihi itibarıyla hesaplanan kazancın
bu beyannameye dahil edilerek vergilendirilmesi
gerekmektedir. Bu tarihten sonraki işlemlerden doğan kazanç, devralan
kuruma ait olacaktır.
Devir işleminin hesap döneminin
kapandığı aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar
geçen süre içerisinde yapılması halinde, münfesih kurumun önceki hesap dönemine
ilişkin olarak hazırlanacak kurumlar vergisi beyannamesi de devre ilişkin
kurumlar beyannamesi ile birlikte verilecektir. Söz konusu beyannamelerin de
münfesih kurum ve birleşen kurum tarafından müştereken imzalanarak münfesih
kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verilmesi gerekmektedir.
Örnek 1: Hesap dönemi takvim yılı olan (A) Ltd. Şti. 4.6.2007
tarihinde nev’i değiştirerek (A) A.Ş.’ye devredilmiştir.
Bu durumda, (A) Ltd. Şti.’nin 1.1.2007 - 4.6.2007
tarihleri arası kıst dönemine ilişkin beyannamenin
4.7.2007 tarihi mesai saati sonuna kadar münfesih kurumun bağlı olduğu vergi
dairesine verilmesi gerekmektedir.
Örnek 2: (A) Ltd. Şti.’nin
11.2.2007 tarihinde (A) A.Ş.’ye dönüşmesi halinde ise
münfesih (A) Ltd. Şti.’nin 1.1.2007 – 11.2.2007
tarihleri arası kıst dönemine ilişkin beyanname ile
2006 hesap dönemine ilişkin beyannamenin 13.3.2007 tarihi mesai saati sonuna
kadar münfesih kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilmesi gerekmektedir.
Birleşilen kurum, münfesih kurumun
tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer ödevlerini
yerine getireceğini münfesih kurumun birleşme sebebiyle verilecek olan kurumlar
vergisi beyannamesinin ekinde vereceği bir taahhütname ile taahhüt edecektir. Mahallin en büyük mal memuru, bu hususta
birleşilen kurumdan ayrıca teminat isteyebilecektir. Kurumlar Vergisi Kanununun
uygulanmasında, mahallin en büyük mal memuru vergi dairesi başkanlığının bulunduğu
illerde vergi dairesi başkanları, diğer illerde ise defterdarlardır.
Verilecek beyannamelerin ekine söz konusu taahhütname ile
devre ilişkin bilançonun ve gelir tablosunun bağlanması gerekmektedir.
Öte yandan, geçici vergi
beyannamesinin verilme süresinden önce aynı döneme ilişkin olarak devir
işlemleri nedeniyle kurumlar vergisi beyannamesi verilmesi halinde, bu dönem
için ayrıca geçici vergi beyannamesi verilmeyecektir. Devir
nedeniyle münfesih hale gelen kurumun, devir tarihine kadar ödediği geçici
vergiler, devir dolayısıyla vergilenecek devir öncesi kazanç üzerinden
hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir. Mahsup edilemeyen
tutarın kalması halinde, bu tutar birleşilen kurumun kurumlar vergisinden
mahsup edilecektir.
20.2.
Tam bölünme halinde vergileme ve beyan
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesi uyarınca yapılacak
tam bölünmelerde, aşağıdaki açıklamalar çerçevesinde münfesih kurumun sadece
bölünme tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecek; bölünmeden
doğan kârlar ise hesaplanmayacak ve vergilendirilmeyecektir.
Tam bölünme tarihi, şirket yetkili kurulunun bölünmeye ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği
tarihtir.
Bölünme işlemine ilişkin kurumlar
vergisi beyannamesi, bölünmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde bölünme suretiyle infisah eden (bölünen)
kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.
Beyanname, bölünen kurum ile bu
kurumun varlıklarını devralan kurumlar tarafından bölünme tarihi itibarıyla
hazırlanacak ve müştereken imzalanarak verilecektir.
Bölünme tarihine kadar olan
kazancın vergilendirilebilmesi için bölünme tarihi itibarıyla hesaplanan
kazancın bu beyannameye dahil edilerek
vergilendirilmesi gerekmektedir. Bu tarihten sonraki
işlemlerden doğan kazanç, devralan kurumlara ait olacaktır.
Bölünme işleminin hesap döneminin
kapandığı aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar
geçen süre içerisinde yapılması halinde, bölünen kurumun önceki hesap dönemine
ilişkin olarak hazırlanacak kurumlar vergisi beyannamesi de bölünmeye ilişkin
kurumlar vergisi beyannamesi ile birlikte verilecektir. Söz konusu beyannamenin
de bölünen kurum ve bu kurumun varlıklarını devralan kurumlar tarafından
müştereken imzalanarak münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine
verilmesi gerekmektedir.
Bölünen kurumun varlıklarını
devralan kurumlar, bölünen kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını
ödeyeceğini ve diğer ödevlerini yerine getireceğini, bölünen kurumun bölünme
sebebiyle verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde verecekleri bir
taahhütname ile taahhüt edeceklerdir.
Mahallin en büyük mal memuru, bu
hususta bölünen kurum ile bu kurumun varlıklarını devralan kurumlardan ayrıca
teminat isteyebilecektir.
Bölünme beyannamesine, ayrıca bölünme bilançosu ve gelir
tablosu, bölünme sözleşmesi ve bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumların
yeni sermaye yapısını gösteren Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısının birer örneği
eklenecektir.
Geçici vergi beyannamesinin
verilme süresinden önce aynı döneme ilişkin olarak tam bölünme işlemleri
nedeniyle kurumlar vergisi beyannamesi verilmesi halinde, bu dönem için ayrıca
geçici vergi beyannamesi verilmeyecektir.
20.3.
Kısmi
bölünme ve hisse değişimi hallerinde vergileme
Kurumlar Vergisi Kanununun 19. maddesine göre gerçekleşen
kısmi bölünme ve hisse değişimi işlemlerinden doğan kârlar hesaplanmayacak ve
vergilendirilmeyecektir.
Kısmi bölünme işlemlerinde, bölünen kurumun bölünme
tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından, bölünen kurumun
varlıklarını devralan kurumlar, devraldıkları varlıkların emsal bedeli ile
sınırlı olarak müteselsilen sorumlu olacaklardır.
Kurumlar Vergisi Kanununun 21. maddesi
kurumlar vergisinin ödeme süresini hem genel hükümler itibarıyla, hem de
tasfiye, birleşme, devir ve bölünme durumları ile muhtasar beyanname için ayrı
ayrı düzenlemektedir.
21.1. Ödeme süresi
Kurumlar vergisi beyannamesi, Kanunun
14. maddesi uyarınca hesap döneminin kapandığı ayı takip eden dördüncü ayın
birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar
mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilmektedir.
Kurumlar vergisinin de beyannamenin
verildiği ayın sonuna kadar ödenmesi gerekmektedir. Buna göre,
beyannamenin verilmesi gereken ayın sonuna kadar herhangi bir günde ödeme
yapılabilecektir.
21.2. Tasfiye ve birleşme işlemlerinde
verginin ödenmesi
Tasfiye ve birleşme hallerinde,
tasfiye edilen veya birleşen kurumlara ait beyannameler tasfiyenin sona erdiği
tarihi takip eden otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine
verileceğinden, bu beyannamelere göre tahakkuk eden vergilerin beyanname verme
süresi içinde ödenmesi gerekmektedir.
Tasfiye edilen veya birleşen
kurumların bu Kanuna göre tahakkuk etmiş olup henüz vadeleri gelmemiş bulunan
vergileri de aynı süre içinde ödenecektir.
Öte yandan, tasfiyesi devam eden
kurumlarda, müstakil tasfiye dönemlerine ait beyannamelerin hesap dönemini
takip eden dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci
günü akşamına kadar verileceği ve tahakkuk eden vergilerin de bu ayın sonuna
kadar ödeneceği tabiidir.
21.3. Devir ve tam bölünme işlemlerinde
verginin ödenmesi
Kurumlar Vergisi
Kanununun 19 ve 20. maddelerine göre gerçekleşen devir ve tam bölünmelerde,
münfesih kurum adına kıst döneme (hesap dönemi
başından devir veya bölünmenin gerçekleştiği tarihe kadar geçen süreye) ilişkin
tahakkuk eden vergilerin, devralan veya
birleşilen kurumun devir veya bölünmenin gerçekleştiği hesap dönemine ilişkin
kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar devralan veya birleşilen kurumlarca ödenmesi
gerekmektedir.
Dolayısıyla bu kurumların, münfesih
kurumlara ait vergileri de kendi vergileri ile birlikte aynı sürede ödemeleri
gerekecektir. Özel hesap dönemi tayin edilen kurumların ise kurumlar vergisi
beyannamelerini verdikleri ayın sonuna kadar münfesih kuruma ait tahakkuk eden
vergileri ödemeleri gerektiği tabiidir.
Örneğin; hesap dönemi takvim yılı olan
(A) Ltd. Şti., 20.11.2006 tarihinde nev’i değiştirerek
(A) A.Ş.’ye devredilmiştir. (A) Ltd. Şti.’nin 1.1.2006 – 20.11.2006 tarihleri arası kıst dönemine ilişkin beyannamenin 30 gün içinde münfesih
kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilmesi gerekmektedir. Bu beyanname
üzerinden tahakkuk eden vergilerin ise (A) A.Ş. tarafından 2006 yılı
kazançlarına ilişkin beyannamenin verileceği 2007 yılı Nisan ayının sonuna
kadar ödenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, devir veya bölünme işlemlerinin hesap döneminin kapandığı
aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar geçen süre
içerisinde yapılması halinde, münfesih kurumun önceki hesap dönemine ilişkin
kurumlar vergisi beyannamesi ile devir veya bölünme işlemine ilişkin
beyannamesinin, devir veya bölünmenin gerçekleştiği tarihi takip eden otuz gün
içinde verilmesi ve önceki hesap
dönemine ilişkin tahakkuk eden vergilerin de bu süre içinde ödenmesi, kıst döneme ilişkin tahakkuk eden vergilerin ise devralan
veya birleşilen kurumun devir veya bölünmenin gerçekleştiği hesap dönemine
ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar ödenmesi gerekmektedir.
Örneğin; bir önceki örnekte bahsi
geçen devir işleminde, (A) Ltd. Şti.’nin 11.1.2007
tarihinde (A) A.Ş.’ye dönüşmesi halinde, münfesih
Limited Şirkete ait 2006 yılı kazançlarına ilişkin beyannamenin 10.2.2007
tarihine kadar verilmesi ve bu süre içinde tahakkuk eden verginin devralan
kurum tarafından ödenmesi gerekmektedir. 1.1.2007 – 11.1.2007 kıst dönemine ilişkin beyannamenin ise 10.2.2007 tarihine
kadar verilmesi ve bu beyanname üzerinden tahakkuk eden vergilerin ise 2008
yılı Nisan ayının sonuna kadar devralan kurum tarafından ödenmesi
gerekmektedir.
21.4. Muhtasar beyannameler üzerinden
tahakkuk eden vergilerin ödenmesi
Muhtasar beyanname ile beyan edilen
vergilerin, muhtasar beyannamenin verildiği ayın yirmialtıncı
günü akşamına kadar ödenmesi gerekmektedir.
III- DAR MÜKELLEFİYET
ESASINDA VERGİNİN TARHI VE ÖDENMESİ
Kurumlar Vergisi Kanununun 22.
maddesinde dar mükellef kurumların vergilendirilmesiyle ilgili olarak aşağıdaki
düzenlemelere yer verilmiştir.
22.1.
Kurum kazancının tespiti
Kurumlar Vergisi Kanununun 3. maddesinin ikinci fıkrasında, Kanunun 1. maddesinde
sayılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de
bulunmayanların, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceği
belirtilmiştir. Buna göre, Kanunun 2.
maddesinde sayılan kurumlar, kanuni ve iş merkezlerinin Türkiye’de bulunup
bulunmadığı hususuna göre tam mükellefiyet veya dar mükellefiyet esasında
vergilendirilecektir.
Kanuni merkezden maksat, vergiye tabi kurumların kuruluş kanunlarında,
tüzüklerinde, ana statülerinde veya sözleşmelerinde gösterilen merkezdir. İş
merkezi olarak ise iş bakımından işlemlerin bilfiil toplandığı ve yönetildiği
merkez dikkate alınacaktır. Kurumlardan, kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi
de Türkiye’de bulunmayanlar, dar mükellefiyet esasında sadece Türkiye’de elde
ettikleri kazançları üzerinden vergilendirileceklerdir.
Kurumlar Vergisi Kanununa göre
vergileme yapılabilmesi için safi kurum kazancının tespit edilmesi gerekmektedir.
Safi kurum kazancı, mükelleflerin hasılatlarından bu Kanuna göre
indirebilecekleri gider veya maliyet unsurları ile diğer indirimleri düşmeleri
ve indirimi kabul edilmeyen giderleri ilave etmeleriyle bulunacaktır.
22.2. Kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar
Dar
mükellefiyette kurum kazancı aşağıdaki kazanç ve iratlardan oluşmaktadır:
- Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun
Türkiye’de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından
bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari
kazançlar (Bu şartları taşısalar bile kurumların ihraç
edilmek üzere Türkiye’de satın aldıkları malları Türkiye’de satmaksızın yabancı
ülkelere göndermelerinden doğan kazançlar, Türkiye’de elde edilmiş sayılmaz.
Türkiye’de satmaktan maksat, alıcı veya satıcının ya da her ikisinin Türkiye’de
olması veya satış sözleşmesinin Türkiye’de yapılmasıdır.).
- Türkiye’de bulunan zirai işletmeden
elde edilen kazançlar.
- Türkiye’de elde
edilen serbest meslek kazançları.
- Taşınır ve taşınmazlar ile hakların
Türkiye’de kiralanmasından elde edilen iratlar.
- Türkiye’de elde
edilen menkul sermaye iratları.
- Türkiye’de elde edilen diğer kazanç
ve iratlar.
Bu maddede belirtilen kazanç ve
iratlar ile gelir unsurlarının Türkiye’de elde edilmesi ve Türkiye’de daimi
temsilci bulundurulması konularında Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükümleri
uygulanacaktır.
Dar mükellefiyette kurum kazancı
aşağıdaki kazanç ve iratlardan oluşur.
22.2.1.
Ticari kazançlar
Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun
Türkiye’de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar
tarafından bu yerlerde veya bu temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde
edilen ticari kazançlar, dar mükelleflerin kazanç unsurlarından birini
oluşturmaktadır.
Ancak, anılan şartları taşısalar dahi
kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye’de satın aldıkları malları Türkiye’de
satmaksızın yabancı memleketlere göndermelerinden doğan kazançlar Türkiye’de
elde edilmiş sayılmayacaktır. Türkiye’de satmaktan maksat, alıcı veya satıcının
veya her ikisinin Türkiye’de olması veya satış akdinin Türkiye’de yapılmasıdır.
Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de
bulunmayan kurumlarca Türkiye’de yalnızca mal teminine yönelik bir işyeri
oluşturulması veya daimi temsilci bulundurulması ve bu yerlerde veya bu
temsilciler vasıtasıyla temin edilen malların Türk iç pazarına sunulmayarak
yabancı memleketlere gönderilmesi halinde, teknik olarak Türkiye’de elde
edilmiş bir kazançtan söz edilemeyecek ve vergi doğmayacaktır. Ancak, malların bozulmasını engelleyen (ilaçlama, dondurma, yıkama v.b.) veya nakliyesi için zorunluluk arz eden işlemler
(çuvallama, kolileme v.b.) gibi malın niteliğinde
herhangi bir değişiklik yapmayan, malı başka bir ürüne dönüştürmeyen ve katma
değer yaratmayan işlemler dışında bir
işleme tabi tutulduktan sonra yurt dışına gönderilmesi halinde, bentte yer alan ihracat
muaflığından yararlanılması mümkün olmayacaktır.
İşlemin, Türkiye’de bulunan işyeri veya
daimi temsilci ile kurumun ana merkezi arasında yapılması gerekeceğinden
faturanın da ana merkeze kesilmesi gerekmektedir. Ancak, faturası ana merkeze
kesilen söz konusu malın, bu merkezin yurt dışındaki başka bir şubesine
gönderilmesi, bu muaflıktan yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir.
Örneğin; faturası yurt dışındaki
merkeze kesilmek suretiyle yurt içinden temin edilen kabuklu fındıkların
çuvallara doldurularak ana merkezin başka bir ülkedeki fabrikasına gönderilmesi
halinde, yurt dışında bulunan kurum ihracat muaflığından yararlanacaktır.
22.2.2.
Zirai işletmelerden elde edilen kazançlar
Türkiye’de bulunan zirai işletmeden
elde edilen kazanç, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazancın belirlenmesi ile
ilgili hükümleri çerçevesinde vergiye tabi tutulur.
Dar mükellef yabancı kurumların
Türkiye’de zirai kazanç elde edebilmeleri için her şeyden önce Türkiye’de bir
zirai işletmenin varlığı gerekmektedir. Zirai işletmenin varlığı hususunda ise
Vergi Usul Kanununun 156. maddesindeki hüküm dikkate alınacaktır.
22.2.3.
Serbest meslek kazançları
Serbest meslek faaliyeti, esas
itibarıyla gerçek kişilerce icra edilen ve Gelir Vergisi Kanununun 65.
maddesinde tanımlanan faaliyet türüdür. Dar mükellef kurumların bu tür kazanç
elde etmeleri ise istihdam ettikleri personelleri aracılığı ile olmaktadır
Serbest meslek
kazançlarının Türkiye’de elde edilmiş sayılması için serbest meslek
faaliyetinin Türkiye’de icra edilmesi veya Türkiye’de değerlendirilmesi
gerekir.
Türkiye’de değerlendirme, ödemenin
Türkiye’de yapılması veya ödeme yabancı memlekette yapılmışsa Türkiye’de
ödeyenin veya nam ve hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal ettirilmesi
veya kârından ayrılmasıdır.
Öte yandan, mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 12.
maddesinde, dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar
arasında sayılan “Türkiye’de
elde edilen ücretler”e 5520 sayılı Kanunda yer
verilmemiştir. Yabancı kurumların Türkiye’de ücret geliri
elde etmesi, istihdam ettiği bir personeli Türkiye’de yapılacak bir iş için
tahsis etmesi, bu şahsın yabancı kuruma bağlı olarak Türkiye’de hizmet vermesi
veya ödemenin Türkiye’de yapılması veya ödeme yabancı memlekette yapılmışsa
Türkiye’de ödeyenin veya nam ve hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal
ettirilmesi veya kârından ayrılması suretiyle olmaktadır. Bu şekliyle
dar mükellef kurumların elde ettiği ücret ile serbest meslek kazancı arasında
genelde bir fark bulunmamaktadır. Dar mükellef kurumun, Türkiye’de hizmet
ettiği kurum ya da kişiye bağımlı olmasının mümkün olamayacağı dikkate alınarak
kurumun yalın anlamıyla ücret elde etmesi olanaksızdır. Dolayısıyla 5422 sayılı
Kanunun uygulanmasında ücret kazancı grubunda değerlendirilen kazançlar, 5520
sayılı Kanunun uygulanmasında serbest meslek kazancı olarak değerlendirilecektir.
Dar mükellef kurumların Türkiye’de
elde ettikleri serbest meslek kazançları, Kanunun 30. maddesi uyarınca vergi
kesintisine tabi tutulacaktır.
Serbest meslek kazancının Türkiye’de
yapılmakta olan ticari faaliyet kapsamında elde edilmesi halinde, kurum
kazancının tespitinde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümler
uygulanacaktır. Türkiye’de bulunan işyeri veya daimi
temsilcileri vasıtasıyla ticari kazanç elde eden dar mükellef kurumların
Türkiye’de elde ettikleri serbest meslek kazançları bulunması halinde, dar
mükellef kurumların Türkiye’deki işyeri veya daimi temsilcisi vasıtasıyla elde
ettiği kazanç ve iratlar ticari kazanç olarak değerlendirileceğinden, bu
serbest meslek kazancı üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 30. maddesine göre
vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Türkiye’de işyeri veya daimi
temsilcisi bulunmayan ya da işyeri veya daimi temsilcisi bulunmakla birlikte
bunlarla ilişkili olmaksızın Türkiye’de serbest meslek faaliyeti icra eden veya
bu faaliyeti Türkiye’de değerlendirilen kurumların, yıllık beyanname vermeleri
halinde, kesilen bu vergiler beyannamede hesaplanan vergiden mahsup
edilebilecektir.
22.2.4.
Taşınır ve taşınmazlar ile hakların Türkiye’de kiralanmasından elde edilen
iratlar
Kurumlar Vergisi Kanununun 3. maddesine
göre taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların Türkiye’de kiralanmasından elde
edilen iratlar, dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar
arasında sayılmıştır. Bunlar, dar mükellef kurumların gayrimenkul sermaye iradı
niteliğindeki kazançlarıdır. Bu tür kazançların elde edilmiş sayılması için
taşınmaz ve taşınır malların Türkiye’de bulunması ve bu mal ve hakların
Türkiye’de kullanılması veya Türkiye’de değerlendirilmesi gerekmektedir.
22.2.5.
Türkiye’de elde edilen menkul sermaye iratları
Dar mükellef kurumların Türkiye’de menkul
sermaye iradı elde etmelerinin tek koşulu sermayenin Türkiye’ye yatırılmış
olmasıdır. Sermayenin Türkiye’ye yatırılmış olması demek, Türkiye’ye sermaye
olarak getirilmesi, Türkiye’de borç olarak verilmesi veya benzeri şekillerde
Türkiye’de nemalandırılmasıdır. Yatırılmış bulunan bu sermaye karşılığında elde
edilen kâr payı, faiz, kira ve benzeri iratlar, dar mükellef kurumun Türkiye’de
elde ettiği menkul sermaye iradı olacaktır. Menkul sermaye iradının Türkiye’de
yapılmakta olan ticari faaliyet kapsamında elde edilmesi halinde, kurum
kazancının tespitinde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümler uygulanacaktır.
Dolayısıyla, Türkiye’de işyeri veya daimi temsilci bulunduran
ve bu yerlerde veya bu temsilciler aracılığı ile yapılan işlemlerden elde
edilen menkul sermaye iratları, ticari kazanç hükümlerine göre ve Gelir Vergisi
Kanununun geçici 67. maddesine ilişkin olarak yayımlanan 257 ve 258 Seri No.lu
Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde yer alan açıklamalar uyarınca
vergilendirilecektir.
Bu itibarla, Türkiye’de işyeri ve
daimi temsilcisi bulunmayan dar mükellef bir kurumun menkul sermaye iradı elde
etmesi halinde, bu kazançların vergilendirilmesiyle ilgili ödevler, yabancı
kuruma iradı sağlayanlar veya sağlanmasına aracılık edenler tarafından yerine
getirilecektir.
22.2.6.
Türkiye’de elde edilen diğer kazanç ve iratlar
Diğer kazanç ve
iratların Türkiye’de elde edilmiş sayılması için kazanç ve iradı doğuran
kıymetin Türkiye’de bulunması, iş veya işlemlerin Türkiye’de yapılması veya
Türkiye’de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Örneğin; dar mükellef
(E) Kurumunun Türkiye’de (A) Saklama Bankasındaki hesabında bulunan hisse
senetlerini, (B) gerçek kişisinin veya (C) Kurumunun aynı saklama bankasındaki
veya (D) Saklama Bankasındaki hesabına aktarması sonucu elde ettiği değer artış
kazançları, Türkiye’de vergiye tabi bulunmaktadır.
22.3.
Dar mükellef kurum kazancının tespitinde ayrıca indirilemeyecek giderler
Kurumlar Vergisi Kanununun 22.
maddesinin üçüncü fıkrasında, dar mükellefiyette safi kurum kazancının
tespitinde kabul edilmeyen indirimler ayrıca düzenlenmiştir.
Dar mükellef kurumun Türkiye’de ticari
veya zirai bir faaliyeti var ise safi kurum kazancı, kural olarak tam
mükellefiyette uygulanan esaslara göre hesaplanacaktır.
Aşağıdaki giderlerin indirimi, dar
mükellef kurumlar için kabul edilmemiştir:
- Ana merkezin veya Türkiye dışındaki şubelerin
Türkiye’deki dar mükellef kurumlar hesabına yaptıkları alım-satımlar için dar
mükellefin ana merkeze veya Türkiye dışındaki şubelere verdiği faizler,
komisyonlar ve benzerleri kurum kazancının tespitinde indirilemeyecektir.
- Ana merkezin veya Türkiye dışındaki
şubelerin genel yönetim giderlerine veya zararlarına katılmak üzere ayrılan
paylar kurum kazancının tespitinde indirilemeyecektir.
Söz konusu genel yönetim giderlerine
veya zararlarına katılmak için ayrılan paylardan, Türkiye’deki kurumun kazancının
elde edilmesi ve idamesi ile ilgili olan ve emsallere uygunluk ilkesi uyarınca
belirlenecek dağıtım anahtarlarına göre ayrılan paylar ile Türkiye’deki kurumun
denetimi için yabancı ülkelerden gönderilen yetkili kimselerin seyahat
giderlerinin indirimi kabul edilecektir. Buna göre, söz konusu giderler,
Türkiye’deki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak
zorundadır. Ayrıca, bu giderlerin Türkiye’deki kazanca isabet eden kısmının
belirlenmesinde kullanılan dağıtım anahtarının emsallere uygunluk ilkesi
çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir. Emsallere uygunluk ilkesi, Kurumlar
Vergisi Kanununun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı
maddesine uygun olarak belirlenecektir.
22.4.
Dar mükellefiyette örtülü sermaye uygulaması
Dar mükellef kurumların işletmede
kullandıkları borçlanmalar için örtülü sermaye hükümlerinin uygulanmasında,
ortakla ilişkili kişinin tespiti açısından %10’luk sermaye payı veya oy hakkı
şartı aranmayacaktır. Dolayısıyla, dar mükellef kurumların ortaklarından veya
ortaklarının ilişkili olduğu kişilerden yaptıkları borçlanmalarda ortaklık
yapısına ilişkin herhangi bir oran dikkate alınmaksızın öz sermayenin üç katını
aşan kısım örtülü sermaye sayılacaktır.
22.5.
Dar mükellefiyette tasfiye ve kısmi bölünmeye ilişkin uygulama
Kurumlar
Vergisi Kanununun tasfiyeye ilişkin hükümleri ile kısmi bölünme hükümleri, dar
mükellef kurumlar için de geçerli olacaktır. Şu kadar ki, devralan kurum
tarafından devralınan değerlere karşılık olarak verilen iştirak hisseleri, dar
mükellef kurumun Türkiye’deki işyeri veya daimi temsilcisinin aktifine
kaydedilecektir.
[Madde
1-4] [Madde
5] [Madde
6 - 9] [Madde
10 - 12] [Madde
13 - 17] [Madde
18 - 22] [Madde
23 - 39 + Ekler]