[Madde 1-4] [Madde 5] [Madde 6 - 9] [Madde 10 - 12] [Madde
13 - 17] [Madde 18 - 22] [Madde 23 - 39 + Ekler]
13.
Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı
Kurumlar Vergisi Kanununun 13. maddesine göre, kurumların,
ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri
bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları
durumunda, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
olarak dağıtılmış sayılacaktır.
Mal veya hizmet alım ya da satımı;
alım, satım, imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması ve
verilmesi işlemleri ile ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren diğer
işlemleri ifade etmektedir.
13.1.
İlişkili kişi kavramı ve emsallere uygunluk ilkesi
İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları,
kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile
idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı
bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade
eder. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü
derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da
ilişkili kişi sayılır.
Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi
sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir
vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz
önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya
bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişilerle yapılmış
sayılır.
Emsallere uygunluk ilkesi; ilişkili kişilerle
yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin,
aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele
uygun olmasını ifade eder.
Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat
veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat
edici kâğıtlar olarak saklanması zorunludur.
13.2.
Emsaline uygun fiyat veya bedelin tespitinde
uygulanacak yöntemler
Kurumlar, ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde uygulayacağı
fiyat veya bedelleri, aşağıdaki yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun
olanını kullanarak tespit edeceklerdir.
1) Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi: Bir
mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir
mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde
ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları
işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini
ifade eder.
Bu yöntemin uygulanabilmesi için ilişkili kişilerle yapılan
işlemin, birbirleriyle ilişkili olmayan kişilerin yaptıkları işlem ile
karşılaştırılabilir nitelikte olması gerekmektedir. Buradaki
karşılaştırılabilir nitelik kavramı, işleme konu mal veya hizmet ile işlemin
koşullarının gerek ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde, gerekse aralarında
ilişki bulunmayan kişiler arasındaki işlemlerde benzer nitelikte olmasını ifade
etmektedir.
2) Maliyet artı yöntemi: Emsallere uygun
fiyatın, ilgili mal ve hizmet maliyetlerinin makul bir brüt kâr oranı kadar
artırılması suretiyle hesaplanmasını ifade eder.
Buradaki uygun brüt kâr oranı, söz konusu mal veya hizmet
alım veya satım anında ilişkisiz kişilere satılması halinde uygulanacak fiyatı
yansıtan kâr oranını ifade etmektedir. Eğer koşullar uygunsa, işlemi yapan
mükellefin bu mal veya hizmetlere ilişkin olarak ilişkisiz kişilerle yaptığı
işlemlerde uyguladığı genel brüt kâr marjı ideal oran
olacaktır. Karşılaştırma için gerekli işlem sayısı yetersizse, uygun brüt kâr
oranı kıstası, söz konusu mal veya hizmetin ilişkisiz kişilere satılması
halinde uygulanacak fiyatı yansıtan kâr oranı olarak dikkate alınacaktır. Bu
yöntemin özellikle hammadde ve yarı mamuller ile imal edilen mallara ilişkin
işlemlerde uygulama alanı bulması öngörülmektedir.
3) Yeniden satış fiyatı yöntemi:
Emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi
bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması
halinde uygulanacak fiyattan, makul bir brüt satış kârı düşülerek
hesaplanmasını ifade eder.
Bu yöntemde, emsallere uygun fiyat veya bedele ulaşmak için
temel alınan unsur, aralarında herhangi bir bağlantı bulunmayan gerçek veya
tüzel kişilere yapılması muhtemel satış ve bu satışta uygulanacak fiyat veya
bedeldir. Varsayımlara dayalı olarak saptanan söz konusu fiyat veya bedelden
uygun bir brüt satış kârı düşülerek ilgili işlem için emsallere uygun fiyata
ulaşılacaktır. Buradaki uygun brüt satış kârı, söz konusu mal veya hizmet için
işlem anında uygulanabilecek, piyasa koşullarına göre belirlenen veya
belirlenebilecek objektif nitelikte bir oran ile saptanan kârı ifade
etmektedir. Bu kâr düşüldükten sonra da mal veya hizmetin ilişkili kişilere
satılmasında uygulanabilecek emsallere uygun fiyata ulaşılacaktır.
4) Diğer yöntemler: Emsallere uygun fiyata
yukarıdaki yöntemlerden herhangi birisi ile ulaşma olanağı yoksa mükellef,
işlemlerin mahiyetine uygun olarak kendi belirleyeceği diğer yöntemleri
kullanabilir.
Emsallere uygun fiyat veya bedele
ulaşmak için yukarıda yer verilen yöntemlerden en uygun olanının seçilmesinde
öncelikle mükellefin ilişkisiz kişilerle yaptığı işlemlerde kullandığı fiyat
veya bedel iç emsal olarak karşılaştırmaya esas ölçü alınacak olup bu şekilde
kullanılan fiyat veya bedelin bulunmaması veya güvenilir olmaması halinde
doğrudan benzeri nitelikteki mükellef veya kurumların işlemleri dış emsal olarak
esas alınabilecektir. Ayrıca, burada önemli olan emsallere
uygun fiyat veya bedelin en doğru ve güvenilir şekilde tespit edilmesi olup iç
ve dış emsallerinin bir arada kullanımı da mümkündür.
13.3.
Transfer fiyatlandırması yoluyla dağıtılan örtülü kazanç tutarlarının kâr payı sayılması ve yapılacak düzeltme
işlemleri
Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
olarak dağıtılmış sayılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının
uygulamasında, bu maddedeki şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü
itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan
tutar sayılır. Ancak, örtülü kazanç dağıtımı yapılan kurumlarda bu düzeltmenin
yapılabilmesi için örtülü kazanç dağıtan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş
ve ödenmiş olması gerekmektedir.
Söz konusu kâr payının başka bir kuruma
aktarılmış olması durumunda, bu kazanç iştirak kazancı olarak değerlendirilecek
olup kâr payının dar mükellef kuruma,
gerçek kişilere, vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf herhangi bir kişi veya
kuruma aktarılmış olması halinde, bu kâr payının net kâr payı kabul
edilerek bu tutarın brüte tamamlanması sonucu bulunan tutar üzerinden kâr
dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekecektir.
13.4.
(3 Seri No.lu KVK GT’nin
5. maddesiyle 20.11.2008 tarihinde eklenen alt bölüm) Transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında hazine zararı
5766 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun “Transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” konusunu düzenleyen 13.
maddesine aşağıdaki yedinci fıkra eklenmiş ve mevcut yedinci fıkra sekizinci
fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.
(7) Tam mükellef
kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcilerinin
aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler
nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü Hazine zararının doğması
şartına bağlıdır. Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı
olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler
adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç
tahakkuk ettirilmesidir.
14.1. Beyannamenin verilmesi
Her
mükellef vergiye tabi kazancının tamamı için bir beyanname verecektir.
Mükelleflerin şubeleri, ajanlıkları, alım-satım büro ve mağazaları,
imalathaneleri veyahut kendilerine doğrudan doğruya bağlı sair işyerleri için
bağımsız muhasebeleri ve ayrılmış sermayeleri olsa dahi ayrı beyanname
verilmesi söz konusu olmayacaktır.
Ancak,
tüzel kişiliği bulunmayan iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara
ait tüzel kişiliği bulunmayan iktisadi işletmelerin her biri için bunların
bağlı oldukları kamu tüzel kişileri ile dernek veya vakıflar tarafından ayrı
beyanname verilmesi gerekecektir. Bu nedenle, söz konusu kuruluşlara ait
iktisadi işletmelerin her biri için ayrı kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis
ettirilecektir.
(6 Seri No.lu KVK GT’nin 12. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen
paragraf) İktisadi işletmelerin ortak yönetimi veya sermayesi olsa dahi
faaliyetlerinin bağımsız ve farklı olması halinde ayrı ayrı mükellefiyet tesis
ettirilmesi gerekmektedir. Aynı faaliyet alanında farklı işyerlerinde
faaliyette bulunulması halinde ise tek mükellefiyet tesis ettirilmesi
mümkündür. Ancak, farklı yönetim, sermaye ya da organizasyonu olan işletmelerin
ayrı ayrı iktisadi işletme kabul edileceği tabiidir [1].
(6 Seri No.lu KVK GT’nin 12. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen
paragraf)
Örneğin; bir derneğe bağlı maden suyu işletmesi ile birlikte, özel
poliklinik işletmesinin bulunması halinde bunların sermaye veya yönetiminin
ayrı olup olmadığına bakılmaksızın, her biri için ayrı ayrı kurumlar vergisi
mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerekmektedir [2].
(6 Seri No.lu KVK GT’nin
12. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen paragraf) Diğer yandan, bir
vakfa ait farklı illerde özel okul işletmelerinin bulunması halinde tüm okullar
için tek bir iktisadi işletme üzerinden kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis
edilebilecektir [3].
(6
Seri No.lu KVK GT’nin 12. maddesiyle 5.5.2012
tarihinde değiştirilen paragraf) Aynı faaliyet alanında farklı işyerlerinde
faaliyette bulunulması nedeniyle her bir işyerinin ayrı bir iktisadi işletme
kabul edilerek tesis edilen mükellefiyet kayıtları, talep edilmesi halinde
1.1.2012 tarihinden itibaren terkin edilecek ve tek mükellefiyet kaydı
açılacaktır [4].
(14 Seri No.lu KVK GT’nin 12. maddesiyle 23.12.2017 tarihinde eklenen
paragraf)
Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerin farklı alan veya konularda
yaptığı tüm ortak dışı işlemler nedeniyle, alan veya konu ayrımı
gözetilmeksizin, her bir kooperatifin tüzel kişiliğine bağlı tek bir iktisadi
işletme için kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilecektir. Bu iktisadi
işletmenin mükellefiyetle ilgili ödevlerinin yerine getirilmesinden kooperatif
tüzel kişiliği sorumlu olacaktır.
14.2. Beyannamenin verilme zamanı
Kurumlar
vergisi beyannamesi, hesap döneminin kapandığı ayı takip eden dördüncü ayın
birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar
mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.
Buna
göre, kurumlar vergisi beyannamesinin hesap döneminin takvim yılı olduğu
hallerde 1-25 Nisan tarihleri arasında, özel hesap dönemi uygulanıyorsa bu
dönemin kapandığı ayı takip eden dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar verilmesi gerekmektedir.
14.3. Beyannamenin verileceği yer
Kurumlar
vergisi beyannamesi mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir. Bağlı
olunan vergi dairesi, kurumun kanuni veya iş merkezinin bulunduğu yerin vergi
dairesidir.
Kanuni
merkez, vergiye tabi kurumların kuruluş kanunlarında, tüzüklerinde, ana statülerinde
veya sözleşmelerinde gösterilen merkezdir.
İş
merkezi ise iş bakımından muamelelerin bilfiil toplandığı ve yönetildiği
merkezdir.
Ayrıca,
Maliye Bakanlığı mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairelerini, kanuni ve iş
merkezlerine bakmaksızın belirlemeye yetkilidir.
14.4. Beyannamenin şekil, içerik ve
ekleri
Kurumlar vergisi beyannamesinin şekil, içerik ve ekleri Maliye
Bakanlığınca belirlenir. Mükellefler beyanlarını bu beyanname ile yapmak veya
bu beyannamede yazılı bilgilere uygun olarak bildirmek zorundadır.
14.5. Kooperatif
gelirlerinin sadece taşınmaz kira gelirlerinden ve mevduat faizlerinden
oluşması halinde beyan
Kooperatiflerin
taşınmazlarını kiraya vermeleri ortak dışı işlem olarak değerlendirileceğinden,
(14
Seri No.lu KVK GT’nin 13. maddesiyle 23.12.2017
tarihinde değiştirilen ibare) kooperatif tüzel kişiliğine bağlı
oluştuğu kabul edilen iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi
mükellefiyetinin [5]
tesis edilmesi gerekmektedir. Ancak, (14 Seri No.lu KVK GT’nin
13. maddesiyle 23.12.2017 tarihinde değiştirilen ibare) bu iktisadi
işletmelerin [6]
başkaca gelir getirici faaliyetinin bulunmaması ve gelirlerinin sadece vergi kesintisine tabi tutulmuş taşınmaz kira
gelirleri ile vergi kesintisine tabi tutulan mevduat faizlerinden ibaret olması
halinde, kurumlar vergisi beyannamesi (geçici vergi beyannameleri dahil) vermelerine
gerek bulunmamaktadır. Yapılan vergi kesintileri nihai vergileme
olacaktır.
Kesintiye
tabi tutulmuş taşınmaz kira gelirleri ile mevduat faizleri yanında (14 Seri No.lu KVK GT’nin
13. maddesiyle 23.12.2017 tarihinde değiştirilen ibare) ortak dışı başkaca işlemlerden doğan gelirleri de bulunan
kooperatif tüzel kişiliğine bağlı iktisadi işletmeler [7],
kurumlar vergisi beyannamesi vermek zorunda olduklarından, taşınmaz kira
gelirlerini ve mevduat faizlerini de bu beyannameye dahil
edeceklerdir. Ancak, kira gelirleri ile mevduat faizleri üzerinden Kurumlar
Vergisi Kanununun 15. maddesi uyarınca kesinti yoluyla ödenmiş olan vergiler,
hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.
Öte
yandan, kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan bu (14 Seri No.lu KVK GT’nin 13.
maddesiyle 23.12.2017 tarihinde değiştirilen ibare) iktisadi işletmelerin [8]
beyanname verme dışında mükellefiyetle ilgili diğer
ödevlerini yerine getirecekleri tabiidir.
15. Tam Mükellef Kurumlara Yapılan Ödemelerde Vergi Kesintisi
Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinde, birinci fıkrada
sayılan kişi, kurum ve kuruluşlarca, tam mükellefiyete tabi kurumlara yapılacak
bazı ödemeler üzerinden istihkak sahiplerinin kurumlar vergisine mahsuben %15
(Bakanlar Kurulunca başka bir oran belirlenmediği sürece) oranında vergi
kesintisi yapılması öngörülmüştür.
Öte yandan, Kanunun geçici 1. maddesinin;
- Birinci fıkrasında, bu Kanun uyarınca vergi kesintisine tabi tutulmuş
kazanç ve iratlar üzerinden, Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca,
- İkinci fıkrasında ise Gelir Vergisi Kanununun geçici 67. maddesi
uyarınca vergi kesintisine tabi tutulmuş kazanç ve iratlar üzerinden, bu Kanun
uyarınca
ayrıca vergi
kesintisi yapılmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Dolayısıyla,
Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesi çerçevesinde vergi kesintisine tabi
tutulacak ödemelerden Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca ayrıca vergi
kesintisi yapılmayacak, bu madde kapsamında olan kazanç ve iratların Gelir
Vergisi Kanununun geçici 67. maddesi uyarınca vergi kesintisine tabi tutulması
durumunda da anılan kazanç ve iratlar bu madde uyarınca kurumlar vergisi
kesintisine tabi tutulmayacaktır.
15.1.
Vergi kesintisi yapmakla sorumlu olanlar
Aşağıda sayılan kişi, kurum ve
kuruluşların Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesi gereğince vergi
kesintisi yapma zorunluluğu bulunmaktadır.
- Kamu idare ve kuruluşları,
- İktisadi kamu kuruluşları,
- Sair kurumlar,
- Ticaret şirketleri,
- İş ortaklıkları,
- Dernek veya vakıflar,
- Dernek veya vakıfların iktisadi işletmeleri,
- Kooperatifler,
- Yatırım fonu yönetenler,
- Gerçek gelirlerini
beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı,
- Zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı
esasına göre tespit eden çiftçiler.
Söz konusu
sorumlular, Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinde belirtilen sorumlularla
paralellik göstermektedir.
Buna göre, yukarıda
belirtilen sorumlularca, Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinde sayılan
ödemelerin (avans olarak ödenenler de dahil olmak
üzere) nakden veya hesaben yapılması halinde, bu
ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılacaktır.
Hesaben
ödeme deyimi, kesintiye tabi kazanç ve iratları ödeyenleri hak sahiplerine karşı
borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade etmektedir.
15.2.
Vergi kesintisi oranına ilişkin Bakanlar Kuruluna verilen yetki
Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin dördüncü fıkrası
ile Bakanlar Kuruluna bu maddede belirtilen vergi kesintisi oranlarını, her bir
ödeme ve gelir için ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, kurumlar vergisi oranına
kadar yükseltmeye ve fon ve ortaklık kazançlarından yapılacak kesinti için fon
veya ortaklık türlerine göre ya da portföylerindeki
varlıkların nitelik ve dağılımına göre farklılaştırma yetkisi verilmektedir.
Aynı Kanunun geçici 1. maddesinin
dördüncü fıkrasında, bu Kanunla tanınan yetkiler çerçevesinde Bakanlar Kurulu
tarafından yeni kararlar alınıncaya kadar, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
mülga 5422 sayılı Kanun kapsamında vergi oranlarına ve diğer hususlara ilişkin
olarak yayımlanan Bakanlar Kurulu kararlarında yer alan düzenlemelerin, bu
Kanunda belirlenen yasal sınırları aşmamak üzere geçerliliğini koruyacağı hükme
bağlanmıştır.
Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinde vergi kesintisine
tabi kazançlar arasında sayılıp, anılan Kanun öncesinde herhangi bir Bakanlar
Kurulu Kararı ile kesinti oranı tayin edilmemiş kazançlar için yapılacak
kesinti oranı bu konuda bir Bakanlar Kurulu Kararı yayımlanıncaya kadar %15
olarak dikkate alınacaktır. (6 Seri No.lu KVK GT’nin
13. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde eklenen cümle) 3.2.2009 tarihinden
itibaren uygulanmak üzere 12.1.2009 tarih ve 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı [9]
ile söz konusu kesinti oranları belirlenmiştir.
15.3.
Vergi kesintisine tabi tutulacak kazanç ve iratlar
15.3.1. Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve
onarım işlerine ilişkin olarak yapılan hakediş
ödemeleri
Kurumlar Vergisi
Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre birden fazla
takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara, bu işleri
ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemelerinden vergi
kesintisi yapılacaktır.
Birden fazla takvim
yılına yaygın inşaat ve onarım işlerinin tanımı konusunda Gelir Vergisi
Kanununun ilgili hükümleri uygulanacaktır.
Birden fazla takvim yılına yaygın inşaat
ve onarım işlerine ilişkin olarak (6 Seri No.lu KVK GT’nin
13. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen tarih) 3.2.2009 [10]
tarihinden itibaren yapılan hakediş ödemeleri
üzerinden, (6 Seri No.lu KVK GT’nin 13. maddesiyle
5.5.2012 tarihinde değiştirilen sayı) 2009/14594 [11]
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca %3 oranında vergi kesintisi yapılması
gerekmektedir.
15.3.1.1.
Konsorsiyum olarak yapılan işlere ilişkin ödemelerin durumu
Günümüzde belli büyüklükte bir işi yapmak için bir
araya gelen firmalar üç tür ortaklık kurabilmektedirler: Adi ortaklık, iş
ortaklığı ve konsorsiyum.
Borçlar Kanununun 525 ve müteakip maddelerinde
düzenlenmiş bulunan adi ortaklıkların kurumlar vergisi mükellefiyeti söz konusu
olmayıp ortakların ayrı ayrı gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis
edilmektedir. İş ortaklıkları, Kurumlar Vergisi Kanununda kurumlar vergisi
mükellefleri arasında sayılmıştır. Konsorsiyumun tanımı ve vergilendirilmesi
konusunda ise vergi kanunlarında herhangi bir özel düzenleme yer almamaktadır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 4. maddesinde,
ortak girişimler “İhaleye katılmak üzere birden fazla gerçek veya tüzel kişinin
aralarında yaptıkları anlaşma ile oluşturulan iş ortaklığı ve konsorsiyumlar” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 14. maddesinde ise “...İş ortaklığı
üyeleri, hak ve sorumluluklarıyla işin tümünü birlikte yapmak üzere, konsorsiyum üyeleri ise hak ve sorumluluklarını ayırarak
işin kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili kısımlarını yapmak üzere ortaklık
yaparlar. İş ortaklığı her türlü ihaleye teklif verebilir. Ancak idareler, işin
farklı uzmanlıklar gerektirmesi durumunda, ihaleye konsorsiyumların
teklif verip veremeyeceğini ihale dokümanında belirtirler. İhale aşamasında
ortak girişimden kendi aralarında bir iş ortaklığı veya konsorsiyum
yaptıklarına dair anlaşma istenir. İş ortaklığı anlaşmalarında pilot ortak, konsorsiyum anlaşmalarında ise koordinatör ortak belirtilir.
İhalenin iş ortaklığı veya konsorsiyum üzerinde
kalması halinde, sözleşme imzalanmadan önce noter tasdikli iş ortaklığı veya
konsorsiyum sözleşmesinin verilmesi gerekir. İş ortaklığı anlaşma
sözleşmesinde, iş ortaklığını oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin taahhüdün
yerine getirilmesinde müştereken ve müteselsilen
sorumlu oldukları, konsorsiyum anlaşma ve
sözleşmesinde ise konsorsiyumu oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin, işin
hangi kısmını taahhüt ettikleri ve taahhüdün yerine getirilmesinde koordinatör
ortak aracılığıyla aralarındaki koordinasyonu sağlayacakları belirtilir.” hükmü
yer almaktadır.
Bu Tebliğin iş ortaklıklarının mükellefiyetine
ilişkin (2.5) bölümünde konsorsiyumlar hakkında
açıklamalar yer almaktadır.
Buna göre, bir inşaat işini gerçekleştirmek üzere konsorsiyum halinde hareket eden firmaların kendi aralarında
yapmış oldukları bu işe ilişkin konsorsiyum sözleşmesinde,
- İşin bütünü içinde birbirinden fiziken
ayrılabilen belli bölümlerin konsorsiyum üyelerince
paylaşılarak bu bölümlerin gerçekleştirilmesinden kendilerinin sorumlu olacağı,
- Sözleşmede taahhüt edilen işler ile fiziken ayrılabilen alt bölümlerin ve işin gerektirdiği
malzeme ve teçhizata ilişkin bedellerin ayrı ayrı tayin ve tespit edileceği,
- Ayrıntılı hazırlanan iş programına tarafların uyma
zorunluluğunun bulunacağı,
- Her bir ortağın yüklendiği işin alt aşamalarında
üstlenmiş olduğu kısmına ait gelir ve giderlerin kendi yasal defterlerinde
izleneceği,
- Ortakların üstlendikleri işler için gerekli olan
ve kendilerince sağlanması gereken makine ve teçhizatın kendi mülkiyetinde
kalacağı,
- Her bir ortağın yapmış olduğu iş sonucunda elde
edilen kâr veya zararın diğer ortakla ilişkilendirilmeksizin kendisinin geliri
olacağı,
- Kurulan konsorsiyumun bu
iş için kurulacağı ve işin bitiminde sona ereceği,
- İdare ile yapılacak işlemlerde yalnızca bir
ortağın (koordinatör ortak) muhatap olacağı, ancak bu ortağın yapmış olduğu tüm
işlemlerden doğan sonuçların hangi iş kısmı ile ilgili ise o işi gerçekleştiren
firmaya yansıtılacağı
hususlarının yer alması ve bunlara aynen uyulması gerekmektedir.
Bu unsurlar, konsorsiyumu
adi ortaklıktan ve iş ortaklığından ayıran temel unsurlardır. Konsorsiyumun
idare ile yapmış olduğu sözleşmede de konsorsiyum
sözleşmesine paralel hükümler konulabilmektedir.
Konsorsiyum olarak hareket eden firmalarca yapımı
taahhüt edilen yıllara sari inşaat ve onarım işlerinde
(makine, teçhizat ve taşıt temini dahil);
- Firmalar arasındaki konsorsiyum
anlaşmasında, “konsorsiyum” tanımı için gerekli olan şartların yer almış olması,
- İdare ile konsorsiyum
arasında yapılan sözleşmede işin tamamının alt aşamada kısımlara ayrılabilmesi
ve her bir kısım için ödenecek bedelin belirlenmesi,
- Yurt dışından makine, teçhizat ve taşıt teminini
içeren sözleşmelerde, temin işinin doğrudan yurt dışındaki ana merkez
tarafından ve Türkiye’deki işyerinin hiçbir katkısı olmaksızın
gerçekleştirilmiş olması
halinde, ihale edilen iş için yapılan ödemeler,
vergi kesintisi açısından konsorsiyum üyesi firmaların
taahhüt ettikleri işle sınırlı olmak üzere ayrı ayrı değerlendirilecektir.
Bu şekilde ihalesi yapılan inşaat işlerinde, taahhüt
edilen iş, bütünü itibarıyla alt aşamalara ayrılacak ve birden fazla takvim
yılına yaygın inşaat ve onarım işlerine ilişkin kısmı için vergi kesintisi
yapılacaktır.
Sözleşme kapsamında bulunan makine, teçhizat ve
taşıtların yurt dışındaki ana merkez tarafından Türkiye’de bir işyeri ve daimi
temsilcisi olmaksızın veya bunların bulunması halinde herhangi bir katkıları
olmadan müstakilen temin edilmesi durumunda,
sözleşmede belirtilen malzemelere ait bedellerin, inşaat ve onarım işleri
dolayısıyla bu işi yapana inşaat işi kapsamında ödenen istihkak mahiyetinde
olmadığı kabul edilecek ve vergi kesintisine tabi tutulması söz konusu
olmayacaktır.
15.3.2.
Taşınmazların kiralanması karşılığında yapılan kira ödemeleri
15.3.2.1.
Kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında yapılan kira
ödemeleri
Kurumlar Vergisi
Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, kooperatiflere ait
taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira ödemeleri üzerinden
vergi kesintisi yapılacaktır.
(6 Seri No.lu KVK GT’nin 13. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen
tarih)
3.2.2009 [12] tarihinden itibaren (6
Seri No.lu KVK GT’nin 13. maddesiyle 5.5.2012
tarihinde değiştirilen sayı) 2009/14594 [13]
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca
kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira
ödemeleri üzerinden %20 oranında vergi kesintisi yapılacaktır.
Söz konusu kira ödemeleri üzerinden yapılacak vergi
kesintisinde, kooperatifin türü, mükellef veya muaf olup olmamasının bir önemi
bulunmamaktadır.
15.3.2.2. Dernek veya vakıflara ait
taşınmazların kiralanması karşılığında yapılan kira ödemeleri
Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı
bendi uyarınca, vakıflara (mazbut vakıflar hariç) ve derneklere ait
taşınmazların kiralanması karşılığında, bunlara yapılan kira ödemelerinden
gelir vergisi kesintisi yapılmaktadır.
Bu kesintinin
yapılmasında, kendisine kira ödemesinde bulunulan derneğin, kamuya yararlı
dernek ya da vakfın Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıf olması
önem arz etmemektedir. Başka bir deyişle, mazbut vakıflar hariç, hiçbir ayrım
yapılmaksızın tüm dernek veya vakıflara ödenen kira bedellerinden bu kesintinin
yapılması gerekmektedir.
Diğer taraftan,
sendikalar, ticaret odaları, sanayi odaları, ticaret borsaları, esnaf odaları
ve bunların birlikleri ile diğer mesleki kuruluşlara ait oda ve birlikler,
siyasi partiler, emekli ve yardım sandıklarına yapılan kira ödemelerinden de
gelir vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir.
15.3.2.3. Diğer
kurumlar vergisi mükelleflerine ait taşınmazların kiralanması
karşılığında yapılan kira ödemeleri
Kurumlar Vergisi Kanununun 1. maddesinde sayılan kurumlar
vergisi mükelleflerine (kooperatifler hariç) ait taşınmazların kiralanması
karşılığında bunlara yapılan kira ödemelerinden vergi kesintisi
yapılmayacaktır. Bu kurumların elde ettikleri kira gelirleri ilgili hesap dönemine
ait kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilecektir.
Dernek veya vakıflara ait taşınmazların bir iktisadi işletme
oluşturacak şekilde kiralanması halinde, oluşacak iktisadi işletme kurumlar
vergisi mükellefi olduğundan elde edilen kira gelirleri üzerinden vergi
kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.2.4. Devlete,
özel idarelere, belediyelere ve köylere ait taşınmazların kiralanması
karşılığında yapılan kira ödemeleri
Devlete,
özel idarelere, belediyelere ve köylere ait taşınmazların kiralanması
karşılığında, anılan kamu kurumlarına yapılan kira ödemeleri üzerinden de vergi
kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.3. Her nevi tahvil ve
Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi “, 28.3.2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre
kurulan varlık kiralama şirketleri” [14] ve (6 Seri No.lu KVK GT’nin 14. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen
ifade) Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetler ve
varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikalarından [15] sağlanan gelirler
Tam mükellefiyete tabi kurumlar vergisi mükelleflerince elde
edilen, her nevi tahvil (ipotek finansmanı kuruluşları ve konut finansmanı
kuruluşları tarafından ihraç edilen ipotekli sermaye piyasası araçları, varlık
teminatlı menkul kıymetler dahil) ve Hazine bonosu
faizleri ile Toplu Konut İdaresi “, 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre kurulan varlık
kiralama şirketleri” ve (6
Seri No.lu KVK GT’nin 14. maddesiyle 5.5.2012
tarihinde değiştirilen ifade) Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetler ve varlık
kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikalarından [16]
sağlanan gelirler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi uyarınca vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Öte yandan, bu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanununun
geçici 67. maddesinin yürürlükte olduğu süre boyunca, Kurumlar Vergisi Kanunu
uyarınca ayrıca vergi kesintisi yapılmayacaktır.
(6 Seri No.lu KVK GT’nin 14.
maddesiyle 5.5.2012 tarihinde eklenen paragraf) Tam mükellef kurumlar
tarafından yurt dışında ihraç edilen tahvillerden elde edilen faizlerin
vergilendirilmesinde, 279 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde [17] yapılan açıklamaların göz önünde bulundurulması
gerekmektedir.
(6 Seri No.lu KVK GT’nin 14.
maddesiyle 5.5.2012 tarihinde eklenen paragraf) Tam mükellef varlık kiralama şirketleri
tarafından yurt dışında ihraç edilen kira sertifikalarından elde edilen
gelirlerden 2011/1854 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2009/14594
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 29.6.2011 tarihinden itibaren
• Vadesi 1 yıla kadar
olanlara sağlanan gelirlerden %10,
• Vadesi 1 yıl ile 3
yıl arası olanlara sağlanan gelirlerden %7,
• Vadesi 3 yıl ile 5
yıl arası olanlara sağlanan gelirlerden %3,
• Vadesi 5 yıl ve
daha uzun olanlara sağlanan gelirlerden %0
oranında vergi kesintisi
yapılacaktır.
15.3.3.1.
Döviz cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetlerin itfası
sırasında oluşan değer artışlarında vergi
kesintisi
Her
nevi tahvil (ipotek finansmanı kuruluşları ve konut finansmanı kuruluşları
tarafından ihraç edilen ipotekli sermaye piyasası araçları, varlık teminatlı
menkul kıymetler dahil) ve Hazine bonosu ile Toplu
Konut İdaresi “, 28.3.2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre
kurulan varlık kiralama şirketleri” ve
(6
Seri No.lu KVK GT’nin 14. maddesiyle 5.5.2012
tarihinde değiştirilen ifade) Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul
kıymetler ve varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira
sertifikalarının [18],
döviz cinsinden ihraç edilmesi ve bunların itfası sırasında anaparanın yine
döviz cinsinden ödenmesi halinde, döviz kurundaki değişim nedeniyle anaparada
meydana gelen değer artışı üzerinden vergi kesintisi yapılması söz konusu
değildir. Vergi kesintisi sadece
faiz tutarı üzerinden yapılacaktır. Döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerin faizlerinin itfa
tarihinden önce belli dönemler itibarıyla ödenmesi halinde de sadece bu faiz
tutarının vergi kesintisine tabi olacağı, ayrıca kur farkı üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Bununla
birlikte, yukarıda belirtilen menkul kıymetlerin dövize, altına, enflasyona
veya başka bir değere endeksli olarak ihraç edilmesi halinde, itfa tarihinde
menkul kıymet sahibine faiz ve anapara olarak ödenen tutar ile menkul kıymetin
ihraç bedeli arasındaki tutar vergi kesintisi matrahını oluşturacaktır.
Döviz
cinsinden yahut dövize, altına veya başka bir değere endeksli olarak çıkartılan
menkul kıymetlerin faizini temsil eden kuponlarının menkul kıymetten ayrı
olarak alım satıma konu olması halinde, faiz kuponlarının itfası sırasında
ödenen bedelin tamamı vergi kesintisine tabi tutulacak, menkul kıymetin itfası
sırasında geri ödenen anapara tutarı ise vergi kesintisine tabi olmayacaktır.
15.3.3.2.
Her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi “, 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre kurulan varlık kiralama
şirketleri” ve (6
Seri No.lu KVK GT’nin 14. maddesiyle 5.5.2012
tarihinde değiştirilen ifade) Özelleştirme
İdaresince çıkarılan menkul kıymetler ve varlık kiralama şirketleri tarafından
ihraç edilen kira sertifikalarından [19]
sağlanan gelirlerin kurumlar
vergisine tabi olmayan veya kurumlar vergisinden muaf olanlar tarafından elde edilmesi
halinde vergi kesintisi uygulaması
Söz
konusu gelirlerin kurumlar vergisine tabi olmayan veya muaf olan kurumlarca
elde edilmesi halinde Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca vergi kesintisi
yapılmayacaktır. Ancak, bu kesintinin yapılmaması için kurumlar vergisinden
muaf olan kurumların bu durumlarını tevsik etmeleri ve menkul kıymetlerin
kendilerine ait olduğunu vergi kesintisi yapmakla yükümlü olanlara yazılı
olarak beyan etmeleri gerekmektedir.
Kanunla
kurulan dernek veya vakıflar, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar, kamu menfaatine yararlı dernekler ile dernek veya vakıf olmamakla
birlikte; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları,
siyasi partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek veya
vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek veya vakıflarca elde edilen söz
konusu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca vergi
kesintisi yapılacaktır.
Öte
yandan, söz konusu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanununun geçici 67.
maddesi kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar Vergisi
Kanununun 15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca
vergi kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.4. Mevduat faizleri
Mevduat
faizlerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının (ç)
bendi uyarınca vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Kanunla
kurulan dernek veya vakıflar, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar, kamu menfaatine yararlı dernekler ile dernek veya vakıf olmamakla birlikte
odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasi
partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek veya
vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek veya vakıflarca elde edilen mevduat
faizleri üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca vergi kesintisi
yapılacaktır.
Ancak, mevduat faizlerinden Gelir Vergisi Kanununun geçici
67. maddesi kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar
Vergisi Kanununun 15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi
uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.5. Katılım bankaları tarafından
katılma hesabı karşılığında ödenen kâr payları
Katılım
bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kâr payları üzerinden
Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca
vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Kanunla
kurulan dernek veya vakıflar, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar, kamu menfaatine yararlı dernekler ile dernek veya vakıf olmamakla
birlikte odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasi
partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek veya
vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek veya vakıflarca elde edilen söz
konusu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca vergi
kesintisi yapılacaktır.
Ancak,
söz konusu gelirler üzerinden, Gelir Vergisi Kanununun geçici 67. maddesi
kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar Vergisi Kanununun
15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca vergi
kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.6. Kâr ve zarar ortaklığı belgesi
karşılığında ödenen kâr payları
Kâr
ve zarar ortaklığı belgesi karşılığında ödenen kâr payları üzerinden Kurumlar
Vergisi Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca vergi
kesintisi yapılması gerekmektedir.
Kanunla kurulan dernek veya vakıflar, Bakanlar Kurulunca
vergi muafiyeti tanınan vakıflar, kamu menfaatine yararlı dernekler ile dernek
veya vakıf olmamakla birlikte odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların
üst kuruluşları, siyasi partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi
uygulamalarında dernek veya vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek veya
vakıflarca elde edilen söz konusu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanununun
94. maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılacaktır.
Ancak,
söz konusu gelirler üzerinden, Gelir Vergisi Kanununun geçici 67. maddesi
kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar Vergisi Kanununun
15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca vergi
kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.7. Repo gelirleri
Her
nevi tahvil (ipotek finansmanı kuruluşları ve konut finansmanı kuruluşları
tarafından ihraç edilen ipotekli sermaye piyasası araçları, varlık teminatlı
menkul kıymetler dahil) ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve
Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin geri alım veya satım
taahhüdü ile elde edilmesi veya elden çıkarılmasından sağlanan gelirler
üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendi uyarınca vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Kanunla kurulan dernek veya vakıflar, Bakanlar Kurulunca
vergi muafiyeti tanınan vakıflar, kamu menfaatine yararlı dernekler ile dernek
veya vakıf olmamakla birlikte odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların
üst kuruluşları, siyasi partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi
uygulamalarında dernek veya vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek veya
vakıflarca elde edilen söz konusu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanununun
94. maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılacaktır.
Ancak,
söz konusu gelirler üzerinden, Gelir Vergisi Kanununun geçici 67. maddesi
kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar Vergisi Kanununun
15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesi uyarınca vergi
kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.8. (7 Seri No.lu KVK GT’nin 9. maddesiyle 31.12.2012 tarihinde eklenen bölüm) Şans oyunlarını düzenleyenler tarafından bunların
bayilerine veya aracılarına ödenen komisyon, prim ve benzeri ödemeler üzerinden
yapılacak vergi kesintisi
Başbayiler hariç olmak üzere 5602 sayılı Kanunda tanımlanan şans
oyunlarına ilişkin bilet, kupon ve benzerlerini satanlara, düzenlenen her türlü
bahis ve şans oyunlarının oynatılmasına aracılık edenlere ve diğer kişilerce
çıkartılan bu nitelikteki biletleri satanlara yapılan komisyon, prim ve benzeri
ödemeler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının
(g) bendi uyarınca vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Söz konusu kesinti oranı 6.6.2012 tarihli ve 2012/3322 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile 1.7.2012 tarihinden itibaren uygulanmak üzere %15 olarak
belirlenmiştir.
15.3.9. (7 Seri No.lu
KVK GT’nin 9. maddesiyle bölüm numarası teselsül
ettirilmiştir.) Vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan kâr paylarında vergi
kesintisi
Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, vergiden
muaf olan kurumlara dağıtılan Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinin ikinci
fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerindeki kâr payları üzerinden, vergi
kesintisi yapılacaktır.
Öte yandan, kurumlarca kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı
sayılmayacaktır.
Bakanlar Kuruluna
tanınan yetkiye istinaden yayımlanan (6 Seri
No.lu KVK GT’nin 15. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde
değiştirilen ifade) 12.1.2009 tarih ve 2009/14594 sayılı [20] Kararla kâr dağıtımına ilişkin vergi kesintisi oranı %15 olarak
belirlenmiştir. Dolayısıyla, vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan kâr payları
üzerinden %15 oranında vergi kesintisi yapılması
gerekmektedir.
Anılan maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, vergi kesintisine tabi tutulan
Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yazılı kazançlardan,
ikinci fıkra uyarınca ayrıca vergi kesintisi yapılmayacaktır.
(14 Seri No.lu KVK GT’nin 14. maddesiyle 23.12.2017 tarihinde eklenen
paragraf)
Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılan ve kurumlar
vergisinden muaf olan kooperatiflere, iştirak ettiği tam mükellef kurumlar
tarafından 1.1.2018 tarihinden itibaren dağıtılan kâr payları üzerinden %15
vergi kesintisi yapılacaktır. Ancak söz konusu kooperatiflerin elde etmiş
oldukları bu kâr paylarının, daha sonra ortaklara dağıtılması durumunda
dağıtılan tutarlar üzerinden Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunu
uyarınca herhangi bir vergi kesintisi yapılması söz konusu olmayacaktır.
15.3.10. (7 Seri No.lu KVK GT’nin 9.
maddesiyle bölüm numarası teselsül ettirilmiştir.) Fon ve yatırım ortaklıklarının istisna
kazançları üzerinden yapılacak vergi kesintisi
Kurumlar Vergisi Kanununun 15.
maddesinin üçüncü fıkrası ile emeklilik yatırım fonlarının kazançları hariç
olmak üzere, Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yazılı
istisna kazançlardan, dağıtılsın veya dağıtılmasın, kurum bünyesinde vergi
kesintisi yapılması öngörülmüştür.
Öte yandan, söz konusu fon ve
ortaklıkların kazançları, ayrıca kâr dağıtımına ilişkin vergi kesintisine tabi
olmayacaktır.
Ancak,
söz konusu istisna kazançlar üzerinden, Gelir Vergisi Kanununun geçici 67.
maddesi kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar Vergisi
Kanununun 15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanunun 94. maddesi uyarınca vergi
kesintisi yapılmayacaktır.
15.3.10.1. Menkul
kıymetler yatırım fonları veya ortaklıklarının istisna kazançları üzerinden
yapılacak vergi kesintisi
Menkul kıymet yatırım fon ve ortaklıklarının portföy
işletmeciliğinden elde ettikleri kazançların vergilendirilmesinde, 257 Seri
No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği [21]
ile 258 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde [22]
yer alan açıklamaların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
15.3.10.2. Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın
ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları
üzerinden yapılacak vergi kesintisi
Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli
madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy
işletmeciliğinden elde edilen kazançlarından, Kurumlar Vergisi Kanununun 15.
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vergi kesintisi yapılacaktır. (6 Seri No.lu KVK GT’nin
16. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde eklenen cümle) Söz konusu kesinti
oranı, 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2008 yılı kazançlarına da
uygulanmak üzere sıfır olarak belirlenmiştir.
15.3.10.3. Girişim
sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının istisna kazançları üzerinden
yapılacak vergi kesintisi
Girişim sermayesi yatırım fon ve ortaklıklarının
kazançlarından, Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca vergi kesintisi yapılması öngörülmüştür.
Ancak, girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının
istisna kazançları üzerinden yapılacak vergi kesintisi oranı, (6 Seri No.lu KVK GT’nin
17. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen sayı) 2009/14594 [23]
sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre sıfır olarak uygulanacaktır.
15.3.10.4.
Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının istisna kazançları üzerinden
yapılacak vergi kesintisi
Gayrimenkul yatırım fon ve ortaklıklarının
kazançlarından, Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca vergi kesintisi yapılması öngörülmüştür.
Ancak, gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının
istisna kazançları üzerinden yapılacak vergi kesintisi oranı, (6 Seri No.lu KVK GT’nin
17. maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen sayı) 2009/14594 [24]
sayılı Bakanlar Kurulu Kararına
göre sıfır olarak uygulanacaktır.
15.3.10.5. Emeklilik
yatırım fonlarının istisna kazançları üzerinden yapılacak vergi kesintisi
Emeklilik yatırım fonlarının kazançları, Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca yapılacak vergi kesintisi kapsamında olmadığından, söz konusu yatırım
fonlarının vergilendirilmesinde, 257 ve 258 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel
Tebliğlerinde yer alan açıklamaların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
15.3.10.6. Konut finansmanı fonları ve varlık finansmanı fonlarının
istisna kazançları üzerinden yapılacak
vergi kesintisi
Konut finansmanı fonları ve varlık finansmanı fonlarının kazançlarının
vergilendirilmesinde 257 ve 258 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde
yer alan açıklamaların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
15.3.11.
Vergi Usul Kanununun 11. maddesinin yedinci fıkrası kapsamındaki ödemelerde
vergi kesintisi [25]
Kurumlar Vergisi
Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi uyarınca, Vergi Usul
Kanununun 11. maddesinin yedinci fıkrası kapsamındaki ödemelerden vergi
kesintisi yapılması gerekmektedir.
Vergi Usul Kanununun
11. maddesinin yedinci fıkrası ile Cumhurbaşkanına; ödeme yapılan kişilerin
mükellef olup olmamasına, ödeme yapan veya ödemeye aracılık edenlerin vergi
kanunlarına göre vergi kesintisi yapmak zorunluluğu bulunup bulunmamasına,
ödemenin konusunun mal veya hizmet alım satımı olup olmamasına, elektronik
ortamda gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesine, ödeme yapılanın bu tutarı
vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapıp yapmamasına bakılmaksızın,
vergiye tabi işlemlere taraf veya aracı olanlara vergi kesintisi yaptırmaya, iş
grupları, iş nevileri, sektörler ve emtia grupları itibarıyla, vergiye tabi
işlemle ilgili, vergi kanunlarında belirtilen alt ve üst limitler arasında
olmak şartıyla, farklı kesinti oranları tespit etmeye yetki verilmiştir.
15.3.11.1.
Kesinti kapsamına alınan ödemeler
Vergi Usul Kanununun
11. maddesinin yedinci fıkrası ile Cumhurbaşkanına verilen yetki, 19.12.2018
tarihli ve 30630 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
18.12.2018 tarihli ve 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile kullanılmıştır.
Söz konusu Kararın
eki Kararın 1. maddesinde, Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin birinci
fıkrasında ve Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin birinci fıkrasında
sayılanlara internet ortamında verilen reklam hizmetlerinin vergi kesintisi
kapsamına alınmış olduğu, bu hizmetlere ilişkin olarak hizmeti verenlere veya internet
ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık edenlere yapılan ödemelerden,
ödeme yapılan kişilerin mükellef olup olmamasına bakılmaksızın vergi kesintisi
yapılması gerektiği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Mezkûr Kararın 2, 3
ve 4. maddeleri gereğince, internet ortamında verilen reklam hizmetlerine
ilişkin olarak, bu hizmeti verenlere veya internet ortamında reklam hizmeti
verilmesine aracılık edenlere (ödeme yapılan kişilerin mükellef olup olmamasına
bakılmaksızın) yapılan ödemeler üzerinden;
- Gelir Vergisi
Kanununun 94. maddesi uyarınca %15,
- Kurumlar Vergisi
Kanununun 15. maddesi uyarınca %0,
- Kurumlar Vergisi
Kanununun 30. maddesi uyarınca %15
oranında vergi kesintisi
yapılması gerekmektedir.
15.3.11.1.1.
İnternet ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin ödemeler üzerinden
yapılacak vergi kesintisi
476 sayılı
Cumhurbaşkanı Kararı ile 2009/14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının birinci
maddesinin birinci fıkrasına eklenen on birinci bent uyarınca, internet
ortamında verilen reklam hizmetlerine ilişkin olarak, bu hizmeti verenlere veya
internet ortamında reklam hizmeti verilmesine aracılık edenlere yapılan
ödemeler üzerinden %0 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Buna göre, Tebliğin (15.1.) bölümünde sayılan vergi kesintisi yapmakla sorumlu
olanlar, tam mükellef bir kurum tarafından kendilerine internet ortamında
verilen reklam hizmeti karşılığında bu kuruma yapacakları ödemeler üzerinden %0
oranında vergi kesintisi yapmakla yükümlüdürler. Tebliğin (15.1.)
bölümünde sayılan vergi kesintisi yapmakla sorumlu olanlar dışında kalanların
ise tam mükellef bir kurumdan aldığı internet ortamındaki reklam hizmetleri
karşılığında bu kuruma yapacakları ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapma
yükümlülükleri bulunmamaktadır.
İnternet ortamında
verilen reklam hizmetlerine ilişkin ödemelerin bu hizmetin verilmesine aracılık
eden tam mükellef bir kuruma yapılması halinde, bu ödemeler üzerinden %0
oranında vergi kesintisi yapılacaktır. Öte yandan, internet ortamında reklam
hizmeti verilmesine aracılık eden tam mükellef kurum tarafından, bu hizmetin
karşılığı olarak hizmeti verene yapılan ödemeler üzerinden de vergi kesintisi
yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla, ödemenin bu hizmetin verilmesine aracılık
eden kuruma yapılması ve daha sonra hizmete aracılık eden kurum tarafından
tahsil edilen hizmet bedellerinin asıl hizmet sunucusuna ödenmesinde de vergi
kesintisi yapılması gerekmekte olup asıl hizmet sunucusunun tam mükellef olması halinde vergisi kesintisi oranı %0
olarak uygulanacaktır.
Ayrıca, internet
ortamında reklam hizmeti veren veya bu hizmetlerin verilmesine aracılık eden
gerçek kişilere yapılan ödemelerde vergi kesintisi oranı %15 olarak
uygulanacaktır. Söz konusu vergi kesintisi uygulamasında gerçek kişinin tam
veya dar mükellef olmasının bir önemi bulunmamaktadır.
İnternet ortamında
reklam hizmeti veren veya bu hizmetlerin verilmesine aracılık edenlerin
mükellef olup olmadığına bakılmaksızın, bu hizmetlere ilişkin ödemelerden vergi
kesintisi yapılması gerekmektedir.
476 sayılı
Cumhurbaşkanı Kararı 1.1.2019 tarihinden itibaren yapılacak ödemelere
uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş olup hizmet bu tarihten önce
verilmiş olsa dahi, anılan tarihten itibaren (bu tarih dahil)
yapılan ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılacaktır.
Söz konusu vergi
kesintisinin uygulanması açısından, internet ortamında reklam hizmeti veren
veya bu hizmetlerin verilmesine aracılık edenlere anılan Kararın yürürlük
tarihinden önce nakden veya hesaben ödeme yapılmış
olması halinde, bu ödemelerin konusunu
teşkil eden hizmetlere ilişkin olarak 1.1.2019 tarihinden sonra yapılacak
ödemelerden vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Örneğin, (Z) A.Ş.
Ekim 2018 döneminde (B) Reklamcılık Ltd. Şti.’den internet
ortamında reklam hizmeti almış ve bu hizmete ilişkin (B) Reklamcılık Ltd. Şti.
tarafından Kasım 2018 döneminde düzenlenen faturayı yasal defterlerine
kaydetmiştir. Aralarındaki anlaşma gereği (Z) A.Ş. hizmet bedelinin ödemesini
15 Ocak 2019 tarihinde yapacaktır.
Kasım 2018 döneminde
faturanın (Z) A.Ş.’nin defterlerine kaydedilmesi ile hesaben ödeme gerçekleşmiş olduğundan 15 Ocak 2019
tarihinde yapılacak nakden ödeme üzerinden vergi kesintisi yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
15.4.
Vergi kesintilerine ilişkin beyannamenin verilme yeri ve zamanı
Kurumlar Vergisi
Kanununun 15. maddesinin beşinci fıkrasına göre, bu madde gereğince vergi
kesintisi yapmak zorunda olanlar, bu vergileri ödeme veya tahakkukun yapıldığı
yer itibarıyla bağlı oldukları vergi dairesine muhtasar beyanname ile bildirmek
zorundadırlar.
Gelir Vergisi
Kanununa göre yapılan gelir vergisi kesintisine ilişkin usul ve esaslar, bu
maddeye göre verilecek muhtasar beyannameler hakkında da uygulanacaktır. Gelir
Vergisi Kanununun 100. maddesinde, genel bütçeye dahil
idare ve kuruluşların yaptıkları vergi kesintisi için muhtasar beyanname
vermeyecekleri belirtilmiştir. Bu ilke, Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca
yapılacak vergi kesintileri için de geçerlidir.
Yapılan kesintilerin
Gelir Vergisi Kanununda belirtilen süre içinde muhtasar beyanname ile beyanı
gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesi uyarınca verilecek
muhtasar beyanname de aynı süre içinde verilecektir. (6 Seri No.lu KVK GT’nin 18. maddesiyle
5.5.2012 tarihinde eklenen cümle) 371 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan belirlemeye
göre muhtasar beyanname ertesi ayın başından yirmi üçüncü günü sonuna kadar
verilebilecektir.
Ancak, kazançları
kurumlar vergisinden istisna edilen fonların ve yatırım ortaklıklarının
kazançları üzerinden yapılacak kesinti, kurumlar vergisi beyannamesinin
verildiği döneme ait muhtasar beyanname ile beyan edilecektir. Bu kesinti için
ayrıca muhtasar beyanname verilmeyecektir.
15.5.
Diğer hususlar
Bu maddede geçen hesaben ödeme
deyimi, kesintiye tabi kazanç ve iratları ödeyenleri hak sahiplerine karşı
borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade etmektedir.
Yapılan vergi kesintisinin, vergi kesenin kayıt ve
hesaplarında ayrıca gösterilmesi gerekmektedir.
Bu madde uyarınca yapılacak kesintilerde, kazanç ve iratların
gayrisafi tutarları dikkate alınacaktır. Ancak, ödemenin net tutar üzerinden
yapılması, başka bir ifadeyle verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi
halinde vergi kesintisinin, ödenen miktar ile ödemeyi yapanın yüklendiği
verginin toplamı üzerinden hesaplanması gerekecektir.
15.6. Dağıtılan kâr
paylarında vergi kesintisi
15.6.1. Genel
açıklama
Kurumlar
Vergisi Kanununun 15. maddesinin ikinci fıkrasında, vergiden muaf olan
kurumlara dağıtılan kâr payları üzerinden yapılacak vergi kesintisi; 30.
maddesinin üçüncü fıkrasında da Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci
aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere, dar mükellef kurumlara
veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kâr payları
üzerinden yapılacak vergi kesintisi hükümleri düzenlenmiştir.
Öte
yandan, 4842 sayılı Kanunun 12. maddesiyle değişik, Gelir Vergisi Kanununun 94.
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b-i) ve (b-ii) alt
bentlerinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere,
gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara
dağıtılan kâr paylarından; tam mükellef kurumlar tarafından; dar mükellef
gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara (Türkiye’de bir işyeri veya daimi
temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç) ve gelir ve kurumlar
vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kâr paylarından vergi
kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, kurumlar
tarafından elde edilen kâr paylarının vergi kesintisine tabi olup olmadığı
Kurumlar Vergisi Kanununun 15. maddesinin ikinci fıkrası ve 30. maddesinin
üçüncü fıkrasına göre belirlenecek olup
- Kurumlar
vergisinden muaf olan kurumlara,
- Türkiye’de bir
işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç dar
mükellef kurumlara,
- Kurum statüsünde
olup bu Kanunla veya özel kanunlarla kurumlar vergisinden muaf olan dar
mükelleflere
dağıtılan, Gelir Vergisi
Kanununun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı
bentlerindeki kâr payları üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununa göre vergi
kesintisi yapılacaktır.
Öte yandan;
- Tam mükellef gerçek
kişilere,
- Gelir ve kurumlar
vergisi mükellefi olmayanlara,
- Gelir vergisinden
muaf olanlara,
- Dar mükellef gerçek
kişilere,
- Gelir vergisinden
muaf olan dar mükellef gerçek kişilere
dağıtılan kâr payları
üzerinden, Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin birinci fıkrasının (6)
numaralı bendinin (b) alt bendine göre vergi kesintisi yapılacaktır.
Kurumlar Vergisi
Kanununun 5. maddesinin (d) bendi hükmü kapsamında vergiden istisna edilen
kazançlar üzerinden, Tebliğin (15.3.9) bölümünde yer verilen açıklamalar
çerçevesinde vergi kesintisi yapılacağından, kâr dağıtımına bağlı vergi
kesintisi yapılması söz konusu olmayacaktır.
Bu hükümler uyarınca,
kâr dağıtımına ilişkin olarak Kurumlar Vergisi Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu
uyarınca yapılacak vergi kesintisine ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.
Kâr dağıtımına bağlı
vergi kesintisi, kazancın istisna olup olmadığına bakılmaksızın, kârın
dağıtılması aşamasında yapılacaktır.
Gelir Vergisi
Kanununun 94. maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 15 ve 30. maddeleri
uyarınca, tam mükellef kurumlar tarafından;
- Tam mükellef gerçek
kişilere,
- Gelir ve kurumlar
vergisi mükellefi olmayanlara,
- Gelir ve kurumlar
vergisinden muaf olanlara,
- Dar mükellef gerçek
kişilere,
- Dar mükellef
kurumlara,
- Gelir ve kurumlar
vergisinden muaf olan dar mükelleflere
dağıtılan, anılan Kanunun 75.
maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr
payları üzerinden vergi kesintisi yapılması öngörülmüştür.
Buna göre, tam
mükellef kurumlarca;
- Tam mükellef
kurumlara,
- Türkiye’de bir
işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde eden dar mükellef
kurumlara
dağıtılan kâr payları
üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır. Bu şekilde kâr payı elde eden tam
mükellef kurumun söz konusu kâr paylarını yukarıda sayılan gerçek veya tüzel
kişilere dağıtması halinde ise dağıtılan kısım üzerinden vergi kesintisi
yapılacaktır.
Kurumlar vergisinden muaf olan kurumlara dağıtılan kâr payları üzerinden
yapılan vergi kesintisi de söz konusu kurumlar için nihai vergi olmaktadır.
Diğer yandan, tam
mükellef kurumlarca kârın dağıtılmayıp şirket sermayesine eklenmesine karar
verilmesi halinde, kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmadığından,
sermayeye ilave edilen bu tutar üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.
15.6.2. Vergi
kesintisi oranı
Bakanlar Kuruluna
tanınan yetkiye istinaden yayımlanan (6
Seri No.lu KVK GT’nin 19. maddesiyle 5.5.2012
tarihinde değiştirilen ifade) 12.1.2009
tarih ve 2009/14594 sayılı [26]
Kararla kâr dağıtımına ilişkin vergi
kesintisi oranı %15 olarak belirlenmiştir.
Dolayısıyla, tam
mükellef kurumlarca dağıtılan kâr payları üzerinden %15 oranında vergi kesintisi yapılması
gerekmektedir.
15.6.3. Gelir Vergisi
Kanununun geçici 62. maddesi uygulaması
4842 sayılı Kanunla
Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin
(b) alt bendinde yapılan değişiklik 24.4.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu
düzenlemeyle istisna kazanç ve istisna dışı kazanç ayırımına son verilmiş ve
vergi kesintisi, kâr dağıtımı aşamasına bırakılmıştır. Öte yandan, bu tarihten
önceki dönemlere ilişkin dağıtılmamış kârların ne şekilde vergilendirileceği
hususu da anılan Kanun ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 62. maddede
düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre,
kurumlar vergisi mükelleflerinin,
a) 31.12.1998 veya
daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde ettikleri
kazançlarının,
b) (a) bendi kapsamı
dışında kalan ve 31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap
dönemlerinde elde edilen, kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlarının,
c) Gelir Vergisi
Kanununun geçici 61. maddesi kapsamında vergi kesintisine tabi tutulmuş
kazançlarının
dağıtımı halinde kâr
dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılmaması
hükme bağlanmıştır.
Söz konusu geçici
maddede yer alan düzenleme uyarınca, kurumlar vergisi mükelleflerinin
31.12.1998 ve daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde
ettikleri kârlarının dağıtımı halinde, bu kâr payları üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır. Aynı
şekilde 1.1.1999 ve 31.12.2002 tarihleri arasındaki hesap dönemlerinde elde
edilen kurumlar vergisinden istisna kazançlar ile Gelir Vergisi Kanununa 4842
sayılı Kanunla eklenen geçici 61. madde kapsamında vergi kesintisine tabi tutulacak kazançların dağıtılması halinde
ayrıca vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Bu
madde hükmüne göre, dağıtılan kâr 31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona
eren hesap dönemlerinde elde edilen ve Kurumlar Vergisi Kanunu veya özel
Kanunları uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilen kazanca ilişkin ise
(serbest bölge kazancı, teknoloji geliştirme bölge kazancı, Türk Uluslararası
Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesinden ve devrinden elde edilen
kazanç, mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 24 ve geçici 28.
maddelerinde düzenlenen istisna kazançlar gibi) dağıtılan kârın bu kazançlara
isabet eden kısmı üzerinden dağıtım sırasında vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Diğer bir ifade ile
31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde
- Serbest
bölgelerden,
- Teknoloji
geliştirme bölgelerinden,
- Türk Uluslararası
Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesinden ve devrinden,
- Mülga 5422 sayılı
Kanunun geçici 24 ve geçici 28. maddeleri çerçevesinde
elde edilen istisna
kazançların dağıtılması halinde kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi
yapılmayacaktır.
Ancak, 2003 ve
müteakip yıllardaki hesap dönemlerinde elde edilen söz konusu istisna
kazançların dağıtılması halinde, dağıtılan bu tutarlar üzerinden kâr dağıtımına
bağlı vergi kesintisinin
yapılması gerekecektir.
Diğer taraftan,
1.1.1999–31.12.2002 tarihleri arasındaki hesap dönemlerine ilişkin normal
kazançların dağıtıma tabi tutulması halinde ise dağıtılan bu kâr payları
üzerinden, kâr dağıtımına bağlı vergi
kesintisi yapılacaktır.
15.6.4. Kâr payı elde
eden kişilerin hukuki statülerinin belirlenememesi durumunda vergi kesintisi
uygulaması
Tam mükellef kurumlar
ile Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde eden
dar mükellef kurumlara yapılan kâr payı ödemeleri üzerinden vergi kesintisi
yapılmaması gerekir.
Ancak, özellikle halka
açık şirketlerce ihraç olunan hisse senetlerinin maliklerinin kim olduğu
dağıtımı yapacak şirket tarafından bilinmediğinden, bu hisselere isabet eden
kâr payları üzerinden vergi kesintisi yapılıp yapılmayacağı ve kesilen
tutarların ne şekilde mahsup/iade edileceği hususunda aşağıdaki açıklamalar
dikkate alınacaktır.
6762 sayılı Türk
Ticaret Kanununun 409. maddesinde, anonim şirketlerce ihraç olunan hisse
senetlerinin hamiline veya nama yazılı olacağı, 417. maddesinde de, şirketlerin
nama yazılı hisse senedi sahiplerinin adı, soyadı ve adresleriyle pay defterine
kaydetmeleri gerektiği hükme bağlanmıştır.
Buna göre, kâr payı
dağıtacak şirketin ihraç ettiği nama yazılı hisse senetlerinin kimlerin elinde
bulunduğunun pay defterinden tespiti mümkün olduğundan, tam/dar mükellefiyet
esasında kurumlar vergisi mükellefi olanlar adına (kurumlar vergisinden muaf
olanlar ile kurumlar vergisine tabi olmayanlar hariç) kayıtlı bulunan senetlere
isabet eden kâr payı tutarları üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır. Söz konusu vergi kesintisinin yapılmaması için nama
yazılı hisse senetlerini elinde bulunduran kişinin hukuki statüsünün herhangi
bir tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmiş
olması gerekir.
Diğer
taraftan, halka açık şirketlerce ihraç edilen ve borsada işlem gören nama veya
hamiline yazılı hisse senetlerine ilişkin kâr payı dağıtımlarında, söz konusu
hisse senetlerinin maliklerinin tam mükellef kurumlar ile Türkiye’de bir işyeri
veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde eden dar mükellef kurumlar
olduğunun belirlenmesi halinde, bunlara yapılacak kâr payı ödemeleri üzerinden
de vergi kesintisi yapılmayacaktır. Söz konusu vergi kesintisinin yapılmamasını
teminen, aracı kurumlar, müşterilerinin hukuki
statüsü ve mükellefiyet bilgilerini (unvanı, vergi kimlik numarası, tam/dar
mükellef olduğu, bağlı bulunduğu vergi dairesi, dar mükellef ise mukimi olduğu
ülke ve kâr payını Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde
ettiği ile adres bilgilerini) Takasbank’a (İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası Takas ve Saklama Bankası A.Ş.) - Merkezi Kayıt
Kuruluşu’na bildireceklerdir.
Kâr payı ödemelerinde
vergi kesintisi yapma yükümlülüğü, şirket yetkili organlarının kâr payı
ödemelerinin yapılmasını öngördüğü tarih itibarıyla başladığından, nakden bir
ödeme yapılmamış olsa dahi kâr payının ödenmeye başlanması gereken tarihte hesaben ödemenin gerçekleştiğinin kabul edilmesi
gerekmektedir.
Bu nedenle, Takasbank - Merkezi Kayıt Kuruluşu söz konusu bilgileri her
kâr payı dağıtım işlemi için kâr payını elde eden kurumlar açısından yapılan
ayrıma göre, kâr payı dağıtacak şirkete aktaracaktır. Kâr payının Takasbank - Merkezi Kayıt Kuruluşu aracı kılınmaksızın,
doğrudan aracı kurumlar tarafından müşterileri adına tahsil edilmesi halinde,
her bir müşterinin hukuki statüsü ve mükellefiyet bilgileri aracı kurumlar
tarafından kâr dağıtacak şirkete bildirilecektir. Aracı kurumlar, müşterilerine
ilişkin olarak Takasbank’a - Merkezi Kayıt
Kuruluşu’na veya kâr dağıtacak şirkete verdikleri bilgilerin doğruluğundan
sorumlu olacaklardır. Kâr paylarının hisse senedi maliklerince doğrudan talep
edilmesi durumunda, hak sahibinin vergi kesintisi yapılmayacak kurumlardan
olduğu hususu kâr dağıtımı yapacak şirket tarafından belirlenecektir.
Müşterilerin veya ortakların hukuki statüleri ve mükellefiyet bilgileri
hakkında herhangi bir tereddüt bulunması halinde, aracı kurumlar veya kâr payı
dağıtacak şirketler, bunlardan durumlarını Ticaret Sicili Gazetesi, vergi
levhası veya bağlı oldukları vergi dairesinden alacakları bir yazı ile tevsik
etmelerini de isteyebilecektir.
Hisse senetlerinin
maliklerinin hukuki statülerinin ve mükellefiyet bilgilerinin kâr payı
dağıtacak şirkete yukarıda belirtildiği şekilde bildirilmemesi veya hisse
senedi sahiplerince tevsik edilmemesi halinde, dağıtımı yapacak şirketin vergi
sorumluluğundan kurtulabilmesi için söz konusu hisse senetlerine isabet eden
kâr payı ödemelerinin tamamı üzerinden, vergi kesintisi yapması gerekir. Bu
durumda, kâr payları üzerinden yapılacak kesinti, tam mükellef kurumlar ile
Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde eden dar
mükellef kurumlar için nihai vergi niteliğinde olmayacaktır. Dolayısıyla,
kesilen bu vergiler aşağıda belirtilen esaslar dahilinde
söz konusu mükelleflerin doğmuş ve doğacak tüm vergi borçlarına mahsup
edilebileceği gibi geçici vergi ve kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden
hesaplanacak vergiye de mahsup edilebilecektir.
Elde
ettikleri kâr payları üzerinden vergi kesintisi yapılan kurumların, bu kâr
paylarını aynı takvim yılı içerisinde tekrar ortaklarına dağıtmaları halinde,
dağıtacakları kâr payları üzerinden, vergi kesintisi yapılarak, dağıtımın
yapıldığı aya ilişkin muhtasar beyanname ile beyan edilecek ve bu beyanname
üzerinden hesaplanan vergiden kâr dağıtımına bağlı önceki aşamada kesilen vergi
mahsup edilecektir.
Diğer taraftan, sözü
edilen hisse senetlerinden elde edilen kâr paylarının aynı takvim yılı içinde
dağıtılmaması veya mükellef tarafından talep edilmesi halinde kesinti suretiyle
ödenen vergiler, kurumun diğer vergi borçlarına mahsup edilecektir.
Söz
konusu mahsup işlemlerinin yapılabilmesi için hisse senedinin maliki olan
kurumlar, kâr dağıtımı yapan şirketlere ve/veya Takasbank’a
- Merkezi Kayıt Kuruluşu’na veya aracı kuruma müracaat ederek, bunlardan hisse
senedinin nevi, adedi, tutarı ve dağıtılan kâr payı üzerinden kesilen verginin
miktarı ile söz konusu miktarın vergi dairesine ödendiğine ilişkin makbuzun
tarih ve numarasını içeren bir yazı alacaklar ve bu yazıyı mahsup talep
dilekçesi ile birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz edeceklerdir. Bu yazıyı ibraz eden
kurumların, vergi borçlarına mahsuben iade talepleri, banka teminat mektubu
aranmaksızın ve vergi türü ve miktar sınırlaması olmaksızın yerine
getirilecektir.
Anılan kurumlarca,
kesilen bu vergilerin Kurumlar Vergisi Kanununun 34. maddesi hükmü uyarınca,
yıl içerisinde verilecek geçici vergi beyannameleri ile kurumlar vergisi
beyannameleri üzerinden hesaplanan vergiden de mahsup edilebileceği tabiidir.
Kâr payı üzerinden kesilen
söz konusu vergilerin nakden iadesinin talep edilmesi halinde ise yukarıda
belirtilen belgenin aranılmasının yanı sıra 252 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel
Tebliği [27]
ile konuya ilişkin diğer genel tebliğlerde yer alan esaslara göre işlem
yapılacaktır.
Yukarıda belirtildiği
şekilde vergi yükünden arındırılan bu kâr paylarının, elde eden kurum
tarafından daha sonra dağıtıma tabi tutulması halinde, bu kâr payları üzerinden
dağıtım aşamasında vergi kesintisi yapılması gerekecektir.
15.6.5. İstisna kazançların
vergi kesintisi karşısındaki durumu
4842 sayılı Kanunla
yapılan düzenleme ile kurumların istisna kazançları ile normal kazançları
ayırımına son verilmiş, vergi kesintisi kazancın istisna olup olmadığına
bakılmaksızın kâr dağıtımına bağlı hale getirilmiştir. İstisna kazançlar
üzerinden prensip olarak kesinti yapılmayacak ancak, bu kazançların kâr
dağıtımına konu edilmesi halinde bu kâr paylarından vergi kesintisi
yapılacaktır.
4842 sayılı Kanunla getirilen vergileme rejimi, prensip
olarak istisna kazançlar üzerinden vergi kesintisi yapılmamasını öngörmekle
birlikte, aynı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 61. madde ile
yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançların vergilendirilmesine
yönelik olarak özel bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, madde kapsamında
bulunan yatırım indiriminden yararlanan kazançlar üzerinden dağıtılsın
dağıtılmasın %19,8 oranında vergi kesintisi yapılmaya devam olunacaktır.
15.6.6. Avans kâr payı dağıtımı
(6 Seri No.lu KVK GT’nin 20.
maddesiyle 5.5.2012 tarihinde değiştirilen bölüm) Kurumlar vergisi
mükelleflerince avans kâr payı dağıtımı yapılması halinde, dağıtılan kâr
payları üzerinden elde edenin hukuki niteliğine göre vergi kesintisi
yapılacaktır. Kesilen vergiler, avans kâr payı dağıtımının yapıldığı aya ait
muhtasar beyanname ile beyan edilecektir.
Avans kâr payı dağıtımında kurum
ortakları açısından elde etme, kurumun yıllık safi kazancının kesinleşip, kârın
nakden veya hesaben dağıtıldığı, diğer bir ifadeyle
avansın kâr dağıtım kararı uyarınca dağıtılan kârdan mahsup edildiği tarihte
gerçekleşecektir. Şu kadar ki; bu süre, ilgili hesap dönemine ilişkin
beyannamenin verilmesi gereken tarihi içeren hesap döneminin sonunu
geçemeyecektir.
Avans kâr payı dağıtılması halinde, transfer fiyatlandırması yoluyla
örtülü kazanç dağıtımı hükümleri uygulanmayacaktır.
(7 Seri No.lu KVK GT’nin 10. maddesiyle 31.12.2012 tarihinde değiştirilen
birinci cümle) Ancak, hesap dönemi itibarıyla zarar doğması veya safi kazancın avans
olarak dağıtımı yapılan kârdan düşük çıkması halinde, ilgili mevzuatına göre
geri çağrılan tutarlara transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı
hükümleri uygulanacaktır. [28]
Aynı
husus, birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işlerinin bitiminde
zarar doğması veya safi kazancın avans olarak dağıtımı yapılan kârdan düşük
olması halinde de geçerlidir. Bu nedenle, Gelir Vergisi
Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve
onarım işleri ile uğraşan mükelleflerin, dağıtılabilecek avans kâr payı
tutarlarını, devam eden işlerin gerçekleşen maliyet ve hakedişleri
arasındaki müspet farktan, kesinti suretiyle ödenen vergiler, varsa geçmiş yıl
zararlarının tamamı ile kanunlara ve esas sözleşmeye göre ayrılmak zorunda olan
yedek akçeler düşüldükten sonra kalan kısmın yarısı üzerinden hesaplamaları
gerekmekte olup bu hesaplamanın yapılması için ayrıca bir bilanço düzenlemesine
gerek bulunmamaktadır. [29]
15.6.7. Sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi
hisse senetleri veya ortaklık payları [30]
15.6.7.1. Yasal düzenleme
11.11.2020 tarihli ve 7256 sayılı Kanunun
17. maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin üçüncü fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri
kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını,
i) Sermaye azaltımı yoluyla
itfa etmeleri halinde iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık
paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret sicilinde tescil
edildiği tarih,
ii) İktisap bedelinin altında bir bedel karşılığında
elden çıkarmaları halinde iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki
fark tutar elden çıkarma tarihi,
iii) İktisap ettikleri tarihten itibaren iki tam yıl
içerisinde, sermaye azaltımı yoluyla itfa etmemeleri
veya elden çıkarmamaları halinde, iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya
ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar iktisap tarihinden
itibaren iki tam yıllık sürenin son günü,
itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılır ve bu tutarlar
üzerinden %15 oranında vergi tevkifatı yapılır.
Bu fıkra kapsamında tevkif edilen vergiler herhangi bir vergiden mahsup
edilemez. Cumhurbaşkanı, tam mükellef sermaye şirketinin
paylarının Borsa İstanbul'da işlem görüp görmemesine, işlem gören paylarının
toplam payları içindeki oranına, geri alınan payların Borsa İstanbul'da işlem
gören paylardan olup olmamasına, tam mükellef kurumlardan geri alınıp
alınmamasına, tam mükellef sermaye şirketinin yıllık
satış hasılatı ve diğer gelirlerinin toplam tutarına göre
ayrı ayrı ya da birlikte, bu oranı sıfıra kadar indirmeye veya bir
katına kadar artırmak suretiyle yeniden tespit etmeye yetkilidir.”
Bu düzenlemeyle, tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi
hisselerini iktisap etmek suretiyle vergisiz bir şekilde kâr dağıtımı
yapmalarının önüne geçilmiş ve şirket karlarının dağıtılıp dağıtılmadığına
bakılmaksızın tevkif yoluyla alınacak vergiye ilişkin bir vergi güvenlik
müessesesi ihdas edilmiştir.
15.6.7.2. Şirketlerin kendi hisse senetlerini veya
ortaklık paylarını iktisap etmeleri
Tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi hisse
senetlerini ve ortaklık paylarını iktisap ettikleri tarih itibarıyla herhangi
bir vergilendirme işlemi yapılmayacaktır. Bu tarih itibarıyla şirketlerin kendi
hisse senedi veya ortaklık payı alımlarına ilişkin kayıt gerçekleştirilecek ve
bunun dışında kendi hissesini veya ortaklık payını satın alan şirket açısından
Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesine göre herhangi bir vergi kesintisi söz
konusu olmayacaktır.
Diğer taraftan, söz konusu hisse senetlerini veya
ortaklık paylarını elden çıkaran gerçek ya da tüzel kişinin hukuki niteliğine
göre genel hükümler çerçevesinde vergilendirme yapılacaktır.
Örnek: (B)
Ltd. Şti.’nin elinde bulunan (A) A.Ş. hisse
senetleri, 10.12.2020 tarihinde (A) A.Ş. tarafından 500.000 TL bedel karşılığı
iktisap edilmiştir. Şirketlerin kendi hisselerini iktisap etmeleri Gelir
Vergisi Kanununun 94. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca tevkifat kapsamında olmadığından bu aşamada (A) A.Ş.
nezdinde Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin dördüncü fıkrasına göre vergi
kesintisi yapılmayacaktır.
Öte yandan, (B) Ltd. Şti. söz konusu hisse senetlerinin
satışı dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca vergilemeye tabi
olacaktır.
15.6.7.3. İktisap edilen hisse senetleri ve
ortaklık paylarının sermaye azaltımı yoluyla
itfası
Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap
ettikleri kendi hisse senetleri veya ortaklık paylarını sermaye azaltımı yoluyla itfa etmeleri halinde, iktisap bedeli
ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki
olumsuz farkın, sermaye azaltımına ilişkin
kararın ticaret siciline tescil edildiği tarih itibarıyla sermaye şirketleri
nezdinde %15 oranında vergi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir.
Örnek: (C) A.Ş.’nin hisse senetlerinin itibari değeri her bir hisse
için 10 TL’dir. (C) A.Ş.’nin ortağı olan (D)
Ltd. Şti.’nin aktifinde bulunan (C) A.Ş.’ye ait 10 TL itibari değerle kayıtlı 500 adet hisse
senedi, (C) A.Ş. tarafından 15.12.2020 tarihinde 30.000 TL bedel
karşılığında satın alınmıştır.
(C) A.Ş. tarafından hisse senetlerinin iktisap
edildiği 15.12.2020 tarihi itibarıyla Gelir Vergisi Kanununun 94.
maddesinin dördüncü fıkrasına göre vergi kesintisi yapılmayacaktır.
(D) Ltd. Şti. ise hisse senetlerinden elde ettiği [30.000
– (500 x 10)=] 25.000 TL kazancını kurumlar vergisine tabi tutacaktır. (D) Ltd.
Şti. bu satış işlemi dolayısıyla, şartları taşıması halinde Kanunun 5.
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan istisnadan
faydalanabilecektir.
(C) A.Ş., 30.000 TL’ye iktisap
ettiği kendi hisse senetleri için sermaye azaltımı kararı
almış ve itibari değeri 10 TL olan 500 adet hisse senedi için alınan itfa
kararını 7.3.2021 tarihinde ticaret sicilinde tescil ettirmiştir.
Buna göre, (C) A.Ş. 7.3.2021 tarihi
itibarıyla, hisse senetlerinin iktisap bedeli ile itibari değeri arasındaki
fark olan [30.000 – (500 x 10)=] 25.000 TL üzerinden %15 oranında vergi
kesintisi yapacak ve (25.000 TL x %15=) 3.750 TL vergiyi Mart/2021 dönemi
muhtasar ve prim hizmet beyannamesiyle beyan ederek ödeyecektir.
(C) A.Ş. satın almış olduğu kendi hisse senetlerini
sermaye azaltımı yoluyla itfa etmiş olduğu
için ödediği 3.750 TL vergi, (C) A.Ş. veya (D) Ltd. Şti. nezdinde herhangi bir
vergiden mahsup edilemeyecek, matrahın tespitinde gider yazılamayacak veya iade
konusu yapılamayacaktır.
15.6.7.4. İktisap edilen hisse senetleri ve
ortaklık paylarının iktisap bedelinin altında bir bedelle elden çıkarılması
Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri
kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, iktisap bedelinin altında bir
bedel karşılığında elden çıkarmaları halinde, iktisap bedeli ile elden çıkarma
bedeli arasındaki fark tutar, elden çıkarma tarihi itibarıyla %15 oranında
vergi kesintisine tabi tutulacaktır.
Öte yandan, şirketlerin bu şekilde iktisap etmiş
oldukları kendi hisse senetlerini iktisap bedelinin üzerinde bir bedelle elden
çıkarmaları halinde Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Örnek: (G) A.Ş.’nin hisse senetlerinin itibari değeri her bir hisse
için 20 TL’dir. (F) Ltd. Şti.’nin aktifinde
bulunan (G) A.Ş.’ye ait 30.000 TL toplam değerle
kayıtlı 1.000 adet hisse senedi, (G) A.Ş.
tarafından 19.12.2020 tarihinde 50.000 TL bedel karşılığında satın
alınmıştır.
(G) A.Ş. tarafından hisse senetlerinin iktisap
edildiği 19.12.2020 tarihi itibarıyla, Gelir Vergisi Kanununun 94.
maddesinin dördüncü fıkrasına göre vergi kesintisi yapılmayacaktır.
(G) A.Ş., 50.000 TL’ye
iktisap etmiş olduğu kendi hisse senetlerini 17.4.2021 tarihinde 40.000 TL’ye
satmıştır. Buna göre (G) A.Ş., 17.4.2021 tarihi
itibarıyla, kendi hisse senetlerinin iktisap bedeli ile satış değeri arasındaki
fark tutarı olan (50.000 TL – 40.000 TL =) 10.000 TL üzerinden %15 oranında
vergi kesintisi yapacak ve (10.000 TL x %15=) 1.500 TL vergiyi Nisan/2021
dönemi muhtasar ve prim hizmet beyannamesiyle beyan ederek ödeyecektir.
(G) A.Ş.’nin satın almış
olduğu kendi hisse senetlerini iktisap bedelinden düşük bir bedelle elden
çıkarması nedeniyle ödemiş olduğu 1.500 TL tutarındaki vergi, (G) A.Ş. veya (F)
Ltd. Şti. nezdinde herhangi bir vergiden mahsup edilemeyecek, matrahın
tespitinde gider olarak dikkate alınamayacak veya iade konusu yapılamayacaktır.
(G) A.Ş. nezdinde ortaya çıkan 10.000 TL zarar, (G) A.Ş.’nin kendi hisse senetlerinin iktisabında veya
satışında Kanunun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı
hükümlerine göre eleştiri konusu yapılacak bir durum bulunmaması kaydıyla,
kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilecektir.
15.6.7.5. İktisap edilen hisse senetleri veya
ortaklık paylarının sermaye azaltımı yoluyla
itfa edilmemesi veya elden çıkarılmaması
Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap
ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını, iktisap ettikleri
tarihten itibaren iki tam yıl içerisinde sermaye azaltımı yoluyla
itfa etmemeleri veya elden çıkarmamaları halinde, iktisap tarihinden itibaren
iki tam yıllık sürenin son günü itibarıyla, iktisap bedeli ile hisse
senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutarı
üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin dördüncü fıkrasına göre %15
oranında vergi kesintisi yapılacaktır.
Örnek 1: (G) A.Ş.’nin hisse senetlerinin itibari değeri her bir hisse
için 20 TL’dir. (H) Ltd. Şti.nin aktifinde toplam
30.000 TL bedelle kayıtlı 1.000 adet hisse (G) A.Ş.
tarafından 13.2.2021 tarihinde toplam 35.000 TL bedel karşılığında
satın alınmıştır.
(G) A.Ş. tarafından hisse senetlerinin iktisap
edildiği 13.2.2021 tarihi itibarıyla Gelir Vergisi Kanununun 94.
maddesinin dördüncü fıkrasına göre vergi kesintisi yapılmayacaktır.
(H) Ltd. Şti. ise (G) A.Ş. hisse senetlerinin satışından
elde ettiği (35.000 TL – 30.000 TL=) 5.000 TL kazancı genel hükümler
çerçevesinde kurumlar vergisine tabi tutacak olup şartları taşıması halinde
Kanunun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan iştirak hissesi
satış kazancı istisnasından faydalanabilecektir.
(G) A.Ş., 35.000 TL’ye
iktisap ettiği kendi hisse senetlerini 13.2.2023 tarihi itibarıyla
sermaye azaltımı yoluyla itfa etmemiş ve
elden çıkarmamıştır.
Buna göre, (G)
A.Ş. 13.2.2023 tarihi itibarıyla, kendi hisse senetlerinin iktisap
bedeli ile itibari değeri arasındaki fark olan [35.000 – (1.000 x 20)=] 15.000
TL üzerinden %15 oranında vergi kesintisi yapacak ve hesaplamış olduğu (15.000
TL x %15=) 2.250 TL vergiyi Şubat/2023 dönemi muhtasar ve prim hizmet
beyannamesiyle beyan ederek ödeyecektir.
(G) A.Ş.’nin, satın almış
olduğu kendi hisse senetlerini iktisap tarihinden itibaren iki yıllık süre
içinde sermaye azaltımı yoluyla itfa
etmemesi ve elden çıkarmamış olması nedeniyle ödemiş olduğu 2.250 TL vergi,
herhangi bir vergiden mahsup edilemeyecek veya iade konusu yapılamayacaktır.
Ayrıca 2.250 TL’lik bu vergi, (G) A.Ş. tarafından kurumlar vergisi matrahının
tespitinde gider olarak da dikkate alınmayacaktır.
Örnek 2: (K) A.Ş.’nin hisse senetlerinin itibari değeri her bir hisse
için 10 TL’dir. (K) A.Ş. Borsa İstanbul’da işlem görmekte olan 2.000 adet kendi
hisse senedini, 1.8.2021 tarihinde 50.000 TL’ye satın almıştır.
(K) A.Ş., 50.000 TL’ye
iktisap ettiği kendi hisse senetlerini 1.8.2023 tarihi itibarıyla henüz
sermaye azaltımı yoluyla itfa etmediği gibi
elden de çıkarmamıştır.
Buna göre, (K) A.Ş. iktisap tarihinden
itibaren iki tam yıllık sürenin dolduğu 1.8.2023 tarihi itibarıyla,
kendi hisse senetlerinin iktisap bedeli ile itibari değeri arasındaki fark olan
[50.000 TL – (2.000 TL x 10)=] 30.000 TL üzerinden %15 oranında vergi kesintisi
yapacak ve hesaplamış olduğu (30.000 TL x %15=) 4.500 TL vergiyi Ağustos/2023
dönemi muhtasar ve prim hizmet beyannamesiyle beyan ederek ödeyecektir.
1.8.2023 tarihi itibarıyla, iki yıldır elinde tutmakta
olduğu kendi hisse senetlerinin iktisap bedeli ile itibari bedeli arasındaki
fark üzerinden vergi kesintisi yapan (K) A.Ş., kendi
hisse senetlerini iktisap tarihinden iki tam yıllık süre geçtikten sonraki bir
tarih olan 11.10.2023 tarihinde 15.000 TL’ye satmıştır.
Ağustos/2023 dönemi muhtasar ve prim hizmet beyannamesi
ile Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin dördüncü fıkrasına göre tevkifat yükümlülüğünü yerine getirmesi gereken (K)
A.Ş.’nin bu satış nedeniyle ayrı bir tevkifat yükümlülüğü bulunmamaktadır.
15.6.7.6. İktisap edilen hisse senetleri veya ortaklık
paylarının iktisap bedelinin üzerinde bir bedelle elden çıkarılması
Sermaye şirketleri, iktisap ettikleri kendi hisse
senetleri veya ortaklık paylarını sermaye azaltımı yoluyla
itfa edebilecekleri gibi iktisap bedelinin altında veya üstünde bir bedel
karşılığında elden çıkarabilmektedirler.
Tam mükellef sermaye şirketlerince iktisap edilen kendi hisse
senetleri veya ortaklık paylarının, iktisap bedelinin üzerinde bir bedelle
elden çıkarılması halinde satış kazancının tamamı kurum kazancına dahil edilerek genel hükümlere göre
vergilendirilecektir.
Örnek: (I)
Ltd. Şti.’nin ortaklık paylarının kayıtlı
değeri her bir pay için 50 TL’dir. Bay (A)’nın elinde
bulundurduğu 500 adet (I) Ltd. Şti.’ne ait
ortaklık payı, (I) Ltd. Şti. tarafından 11.7.2021 tarihinde toplam
60.000 TL’ye satın alınmıştır. Bu aşamada Gelir Vergisi Kanununun 94. Maddesine
göre tevkifat yapılması söz konusu olmayacaktır.
(I) Ltd. Şti., 11.7.2021
tarihinde iktisap ettiği kendi ortaklık paylarını 21/7/2022 tarihinde 70.000 TL
bedel karşılığında satmıştır. (I) Ltd. Şti.’nin,
iktisap bedelinin üzerinde bir bedelle kendi ortaklık paylarını elden çıkarması
nedeniyle, bu aşamada da Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin dördüncü
fıkrası uyarınca vergi kesintisi yapılmayacak olup, (70.000 TL –
60.000 TL =) 10.000 TL tutarında satış kazancı genel hükümler çerçevesinde
vergilendirilecektir.
15.6.7.7. Uygulama dönemi
11.11.2020 tarihli ve 7256 sayılı
Kanunun 17 nci maddesiyle Gelir Vergisi
Kanununun 94. maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen, kendi
hisselerini iktisap eden şirketlerde vergi kesintisine ilişkin dördüncü fıkra,
7256 sayılı Kanunun 45. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca bu
Kanunun yayımı tarihi olan 17.11.2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Buna göre, söz konusu düzenleme, tam mükellef sermaye
şirketlerinin 17.11.2020 tarihinden itibaren iktisap ettikleri kendi
hisse senetleri ve ortaklık payları açısından uygulanacaktır.
Dolayısıyla, tam mükellef sermaye
şirketlerinin 17.11.2020 tarihinden önce iktisap ettikleri kendi
hisse senetleri veya ortaklık payları için bu düzenleme uygulanmayacaktır.
16.1.
Vergilendirme dönemi
Kurumlar vergisinde vergilendirme dönemi, hesap dönemidir.
Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerin vergilendirme dönemi ise özel
hesap dönemidir.
Kesinti suretiyle ödenen vergilerde, istihkak sahiplerince
ayrıca yıllık beyanname verilmeyen hallerde, vergi kesintisinin ilgili
bulunduğu dönemler vergilendirme dönemi sayılır.
16.2.
Tarhiyatı yapmaya yetkili vergi dairesi
Kurumlar vergisi, beyannamenin verildiği vergi dairesince
tarh olunur.
16.3.
Tarhiyatın muhatabı
Kurumlar vergisi,
- Kurumlar Vergisi Kanununa göre mükellef olanların tüzel
kişiliği adına,
- İktisadi kamu kuruluşları ile derneklere ve vakıflara ait
iktisadi işletmelerden tüzel kişiliği haiz olmayanlar için bağlı oldukları kamu
tüzel kişileri ya da dernek veya vakıf adına,
- Fonlarda fonun kurucusu adına,
- İş ortaklıklarında ise verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere yönetici ortak veya
ortaklardan herhangi birisi adına
tarh
olunur.
(14 Seri No.lu KVK GT’nin 15.
maddesiyle 23.12.2017 tarihinde eklenen paragraf) Kurumlar vergisinden muaf
olan kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin
kazançları üzerinden hesaplanan kurumlar vergisi, kooperatif tüzel kişiliği
adına tarh olunur.
16.4.
Tarhiyatın zamanı
Kurumlar vergisi, bağlı olunan vergi dairesine beyannamenin
verildiği günde, beyanname posta ile gönderilmişse, vergiyi tarh edecek daireye
geldiği tarihi izleyen üç gün içinde tarh edilir.
17.1.
Tasfiye dönemi
Her ne sebeple olursa
olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine
tasfiye dönemi geçerli olacaktır.
Tasfiye, kurumun
tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte
başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer.
Başlangıç tarihinden
aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim
yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından
tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılır.
Tasfiyenin aynı
takvim yılı içinde sona ermesi halinde tasfiye dönemi, kurumun tasfiye haline
girdiği tarihte başlayacak ve tasfiyenin bittiği tarihe kadar devam edecektir.
Örnek 1:
Tasfiyenin aynı yıl
içinde sonuçlanması hali:
Kurumun tasfiyeye giriş tarihi................ : 18.01.2006
Tasfiyenin bitiş tarihi.............................. : 12.12.2006
Tasfiye dönemi...................................... : 18.01.2006-12.12.2006
Örnek 2:
Tasfiyenin bir yıldan
fazla devam etmesi hali:
Kurumun tasfiyeye giriş tarihi................ : 15.04.2006
Tasfiyenin bitiş tarihi.............................. : 04.06.2008
I. Tasfiye dönemi .................................. : 15.04.2006-31.12.2006
II. Tasfiye dönemi ................................. : 01.01.2007-31.12.2007
III. Tasfiye dönemi................................. : 01.01.2008-04.06.2008
17.1.1. Tasfiyenin
zararla kapanması halinde düzeltme
Tasfiyenin zararla
kapanması halinde tasfiye sonucu, önceki tasfiye dönemlerine doğru düzeltilir
ve önceki dönemlerde fazla ödenen vergiler mükellefe iade edilir. Nihai tasfiye
sonucunda matrah beyan edilmesi halinde önceki tasfiye dönemlerinin
düzeltilmesi söz konusu olmaz.
Tasfiye işlemleri sürerken vergi oranında meydana gelecek değişmeler söz
konusu düzeltme işleminin yapılmasını gerektirmeyecektir. Düzeltme işlemleri
ancak son tasfiye döneminin zararla sonuçlanması halinde yapılacaktır.
Örnek 3:
3.6.2006 tarihinde tasfiyeye giren bir kurumda tasfiye 15.4.2009
tarihinde tamamlanmıştır. Bu kurumda 3.6.2006 – 31.12.2006 tarihleri arasındaki
dönem birinci tasfiye dönemini, 2007 ve 2008 yılları ikinci ve üçüncü tasfiye
dönemlerini, 1.1.2009 – 15.4.2009 tarihleri arasındaki dönem dördüncü ve son
tasfiye dönemini oluşturacaktır.
oluşturur.
Kurum;
I. Tasfiye
döneminde ..................... 20.000
YTL. Kazanç,
II. Tasfiye
döneminde .................. 150.000
YTL. Kazanç,
III. Tasfiye
döneminde ................... 50.000
YTL. Zarar,
Son tasfiye
döneminde ise ............ 25.000
YTL. Zarar,
bildirmiştir.
Bu beyanlara göre ilk iki dönemde (4.000 + 30.000 =) 34.000 YTL kurumlar
vergisi ödenmiştir.
Oysa tasfiyenin kesin ve nihai sonucuna göre kâr; [(20.000 + 150.000) –
(50.000 + 25.000) =] 95.000 YTL’dir. Bu matrah üzerinden ödenmesi gereken
kurumlar vergisi ise 19.000 YTL olacaktır.
Bu durumda (34.000 – 19.000 =) 15.000 YTL kuruma iade olunacaktır.
17.1.2. Tasfiyede
zamanaşımı
Bir yıldan fazla
süren tasfiyelerde tarh zamanaşımı, tasfiyenin sona erdiği dönemi izleyen
yıldan başlar.
Örnek 4:
11.2.2002 tarihinde tasfiyeye
giren bir kurumda tasfiyenin 4.6.2006 tarihinde sonuçlanmış olması halinde tarh
zamanaşımı 1.1.2007 tarihinden itibaren başlar ve 31.12.2011 tarihine kadar
11.2.2002 – 4.6.2006 tarihlerini kapsayan tasfiye dönemleri için tarhiyat
yapılabilir.
17.2. Tasfiyeden
vazgeçilmesi
Tasfiyeden
vazgeçilmesi halinde, kurum hakkında tasfiye hükümleri uygulanmaz. Bu durumda
tasfiyeden vazgeçme kararı, bu kararın alındığı tasfiye döneminin başından
itibaren geçerli olacak, tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe kadar
verilen tasfiye dönemi beyannameleri, normal faaliyet beyannamelerinin yerine
geçecektir.
Tasfiyesinden
vazgeçilen kurumun geçici vergiyle ilgili yükümlülükleri de tasfiyeden
vazgeçilmesine ilişkin kararın alındığı tarihi kapsayan geçici vergilendirme
dönemi başından itibaren başlayacaktır.
Örnek 5:
Kurumun tasfiyeye giriş tarihi........... : 14.02.2006
Tasfiyeden vazgeçme tarihi............. : 15.04.2008
I. Tasfiye dönemi.............................. : 14.02.2006-31.12.2006
II. Tasfiye dönemi............................. : 01.01.2007-31.12.2007
Normal beyan dönemi...................... : 01.01.2008-31.12.2008
Örnekten de
anlaşılacağı üzere, tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihin içinde
bulunduğu yıl başı itibarıyla normal beyan dönemine
geçilmekte ve söz konusu tasfiyeden vazgeçme kararına ilişkin tarihin
(15.4.2008) içinde bulunduğu üç aylık geçici vergi döneminin başından
(1.4.2008) itibaren geçici vergi yükümlülüğü başlamaktadır.
17.3. Tasfiye
beyannameleri
Tasfiye beyannamesi,
tasfiyenin aynı takvim yılı içinde başlayıp sonuçlanması halinde, tasfiyenin
sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi
dairesine verilecektir.
Tasfiyeye giriş
tarihi ile tasfiyenin sonuçlanma tarihinin farklı takvim yıllarında
gerçekleşmesi durumunda, her bir tasfiye dönemine ilişkin tasfiye beyannamesi,
tasfiye memuru tarafından tasfiye döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın
birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar
mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir. Tasfiyenin sona erdiği
döneme ilişkin tasfiye beyannamesi ise tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren
otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilecektir.
Örnek 6:
Kurumun
tasfiyeye giriş tarihi............................. : 04.06.2006
Tasfiyenin
sonuçlandığı tarih............................... : 15.04.2008
Kıst dönem için beyanname
verme süresi (1.1.2006 - 3.6.2006) : 1-25.10.2006
I. Tasfiye dönemi
için beyanname verme süresi (04.06.2006– 31.12.2006) : 01-25.04.2007
II. Tasfiye dönemi
için beyanname verme süresi (01.01.2007–31.12.2007) : 01-25.04.2008
III. Tasfiye dönemi
için beyanname verme süresi (01.01.2008–15.04.2008) : 15.05.2008
Bu şekilde verilecek
olan beyannamelere, bilanço ve gelir tablosu ile tasfiye bilançosuna göre
ortaklara dağıtılan paralar ve diğer değerlerin ayrıntılı bir listesi de
eklenecektir.
17.4. Tasfiye kârı
Tasfiye halindeki
kurumların vergi matrahı tasfiye kârıdır. Tasfiye kârı, tasfiye döneminin
sonundaki servet değeri ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri
arasındaki olumlu farktır.
Tasfiye kârı
hesaplanırken;
- Ortaklar veya kurum
sahiplerine tasfiye esnasında avans olarak veya diğer şekillerde yapılan her
türlü ödemeler tasfiyenin sonundaki servet değerine,
- Mevcut sermayeye
ilave olarak ortaklar veya sahipleri tarafından yapılan ödemeler ile tasfiye
esnasında elde edilen ve vergiden istisna edilmiş olan kazanç ve iratlar da
tasfiye döneminin başındaki servet değerine
eklenecektir.
Bununla birlikte,
hisselerine mahsuben ortaklara dağıtılan, satılan, devredilen veya kurum
sahibine iade olunan iktisadi kıymetlerin değerleri dağıtımın, satışın, devrin
veya iadenin yapıldığı gün itibarıyla Kurumlar Vergisi Kanununun transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine göre
belirlenecektir.
Ayrıca, tasfiye
kârının hesaplanması sırasında, Kanunun indirilecek giderler, zarar mahsubu,
diğer indirimler ve kabul edilmeyen indirimlerle ilgili madde hükümleri de
dikkate alınacaktır.
Özel kanunlarında tasfiye işlemlerine ilişkin herhangi bir hüküm
bulunmayan iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait iktisadi
işletmelerden tüzel kişiliği haiz olmayanların mükellefiyeti, şahıs
işletmelerinde olduğu gibi işin bırakılmasıyla sona erecektir. Bu tür
işletmelerde tasfiye, mevcut iktisadi kıymetler, ya satılmak ya da bağlı olduğu
kurum, dernek veya vakfa fatura edilerek işletmeden çekilmek suretiyle
sonuçlandırılacaktır. Bu kapsamda işi bırakan mükelleflerin ilgili döneme ait
kurumlar vergisi beyannameleri ise Kurumlar Vergisi Kanununun 14. maddesinde
belirtilen sürede verilecektir.
17.5. Servet değeri
Tasfiye döneminin
başındaki ve sonundaki servet değeri, kurumun tasfiye dönemi başındaki ve sonundaki
bilançosunda görülen öz sermayesidir. Bir yıldan fazla süren tasfiyelerde;
izleyen tasfiye dönemlerinin başındaki servet değeri, bir önceki dönemin son
bilançosunda görülen servet değeridir.
Aşağıda belirtilenler
dışında kalan her çeşit karşılıklar ile dağıtılmamış kazançlar bu sermayeye dahildir:
- Vergi kanunlarına
göre ayrılmış olan her türlü amortismanlar ve
karşılıklar ile sigorta şirketlerinin teknik karşılıkları,
- Hissedar veya sahip
olmayan kimselere dağıtılacak olan kazanç kısmı.
17.6. Tasfiye
memurlarının sorumluluğu
Tasfiye memurları,
kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan
vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun
207. maddesine uygun bir karşılık ayırmadan aynı Kanunun 206. maddesinin
dördüncü sırasında yazılı alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma
yapamazlar. Aksi takdirde, bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından
şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar.
Yukarıda belirtilen
vergiler ile tasfiye işleminin incelenmesi sonucu tarh edilecek vergilerin
asılları ve zamları, tasfiye kalanı üzerinden kendisine paylaştırma yapılan
ortaklardan aranacağı gibi tasfiye sırasında dağıtım, devir, iade veya satış
gibi yollarla kendisine bir iktisadi kıymet aktarılan ortaklardan da
aranabilecektir. Ortaklardan tahsil edilmiş olan vergi asılları için ayrıca
tasfiye memurlarına başvurulmayacaktır.
Tasfiye memurları,
Kanunun 17. maddesi gereğince ödedikleri vergilerin asıllarından dolayı,
tasfiye sırasında kendisine bir iktisadi kıymet aktarılan veya tasfiye
kalanından pay alan ortaklara rücu edebilirler. Ortakların aldığı bu değerlerin
vergileri karşılamaya yetmemesi durumunda ise İcra ve İflas Kanununun 207.
maddesine uygun oranlar dahilinde aynı Kanunun 206.
maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacakları tamamen veya kısmen tahsil eden
alacaklılara da rücu edebileceklerdir.
17.7. Tasfiye
işlemlerinin incelenmesi
Tasfiye işlemlerinin
incelenmesi talebini içeren dilekçenin vergi dairesine verilmesinden itibaren
en geç üç ay içinde vergi incelemelerine başlanacak, vergi incelemesinin
bitmesini takip eden otuz gün içinde de vergi dairesi, söz konusu vergi
incelemesinin sonucunu tasfiye memurlarına bildireceklerdir. Buna göre,
kurumdan aranan vergilerin sonucu alınıncaya kadar tasfiye memurlarının Kanunun
17. maddesine göre varolan sorumlulukları devam
edecektir.
Maliye Bakanlığı;
mükelleflerin hukuki statülerini, faaliyet gösterdikleri alanları ve tasfiyeye
giriş tarihindeki aktif büyüklüklerini dikkate almak suretiyle tasfiye
işlemlerine yönelik inceleme yaptırmamaya yetkilidir.
17.8. (4 Seri No.lu KVK GT’nin 2. maddesiyle 13.8.2009 tarihinde eklenen alt bölüm)
Tasfiye edilerek ticaret sicilinde tüzel kişiliği sona eren kurumlar vergisi
mükellefleri hakkında yapılacak tarhiyatlar
(15 Seri No.lu KVK GT’nin 2. maddesiyle 25.5.2018 tarihinde değiştirilen
bölüm)5520 sayılı Kanunun 17. maddesinin dokuzuncu
fıkrası, 7103 sayılı Kanunun 74. maddesiyle 27.3.2018 tarihi itibarıyla
yürürlükten kaldırılmıştır.
Yine 7103 sayılı Kanunun 9. maddesiyle, 27.3.2018
tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.
maddesine beşinci fıkra eklenmiş olup söz konusu fıkrada, tasfiye edilerek
tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükellefler hakkında, tasfiye
öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme
işlemine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
Buna göre, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret
sicilinden silinmiş olan kurumlar vergisi mükellefleriyle ilgili, tasfiye
öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak 27.3.2018 tarihinden sonra
yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işleminde Vergi Usul
Kanununun 10. maddesinin beşinci fıkrası hükümlerinin dikkate alınması
gerekmektedir. [31]
[Madde 1-4] [Madde 5] [Madde 6 - 9] [Madde 10 - 12] [Madde
13 - 17] [Madde 18 - 22] [Madde 23 - 39 + Ekler]
Değişiklik: 2021/36
[1] (Üçüncü
paragrafın değişmeden önceki şekli) İktisadi işletmelerin ortak yönetimi
veya sermayesi olsa dahi
- Faaliyetlerinin bağımsız ve
farklı olması ve/veya
- Farklı işyerlerinin bulunması
halinde
ayrı ayrı
mükellefiyet tesis ettirilmesi gerekmektedir.
[2] (Dördüncü
paragrafın değişmeden önceki şekli) Örneğin; bir vakfa ait farklı illerde
özel okul işletmelerinin bulunması halinde, her bir okul ayrı bir iktisadi
işletme kabul edilerek, her biri için ayrı ayrı kurumlar vergisi mükellefiyeti
tesis edilecektir.
[3] (Beşinci
paragrafın değişmeden önceki şekli) Aynı şekilde, derneğe bağlı maden suyu
işletmesi ile birlikte, özel poliklinik işletmesinin bulunması halinde bunların
sermaye veya yönetiminin ayrı olup olmadığına bakılmaksızın, her biri için ayrı
ayrı kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerekmektedir.
[4] (Altıncı
paragrafın değişmeden önceki şekli) Diğer taraftan, farklı yönetim, sermaye
ya da organizasyonu olan işletmelerin ayrı ayrı iktisadi işletme kabul
edileceği tabiidir.
[5] (İbarenin
değişmeden önceki şekli) kurumlar vergisi mükellefiyetlerinin
[6] (İbarenin
değişmeden önceki şekli) anılan kooperatiflerin
[7] (İbarenin
değişmeden önceki şekli) diğer gelirleri de bulunan kooperatifler
[8] (İbarenin
değişmeden önceki şekli) kooperatiflerin
[9] 03.02.2009 tarihli ve 27130 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[10] (Tarihin
değişmeden önceki şekli) 1.1.2007
[11] (Sayının
değişmeden önceki şekli) 2006/11447
[12] (Tarihin
değişmeden önceki şekli) 1.1.2007
[13] (Sayının
değişmeden önceki şekli) 2006/11447
[14] 7
Seri No.lu KVK GT’nin 8. maddesiyle bu bölümün
başlığı ve alt bölüm başlıkları dahil bölümde yer alan
“Toplu Konut İdaresi” ibaresinden sonra gelmek üzere “, 28.3.2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre
kurulan varlık kiralama şirketleri” ibaresi eklenmiş olup, yerlerine
işlenmiştir.
[15] (İfadenin
değişmeden önceki şekli) Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden
[16] (İfadenin değişmeden önceki şekli) Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul
kıymetlerden
[17] 13.01.2011 tarihli ve 27814 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
[18] (İfadenin değişmeden önceki şekli) Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul
kıymetlerin
[19] (İfadenin değişmeden önceki şekli) Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul
kıymetlerden
[20] (İfadenin
değişmeden önceki şekli) 22.7.2006 tarih ve 2006/10731 sayılı
[21] 30.12.2005 tarih ve 26039 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[22] 30.9.2006 tarih ve 26305 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[23] (Sayının
değişmeden önceki şekli) 2003/6577
[24] (Sayının
değişmeden önceki şekli) 2003/6577
[25] (17
Seri No.lu KVK GT’nin 2. maddesiyle 15.2.2019
tarihinde eklenen bölüm.)
[26] (İfadenin
değişmeden önceki şekli) 22.7.2006 tarih ve 2006/10731 sayılı
[27] 6.4.2004 tarih ve 25425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[28] (Birinci
cümlenin değişmeden önceki şekli) Ancak, hesap
dönemi itibarıyla zarar doğması veya safi kazancın avans olarak dağıtımı
yapılan kârdan düşük çıkması halinde, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü
kazanç dağıtımı hükümleri uygulanacaktır.
[29] Tebliğin
15.6.6 bölümünde yer alan düzenleme, Danıştay 4. Dairesinin 30.04.2008 tarih ve
E: 2007/2323, K: 2008/1612 sayılı Kararı ile iptal edilmiş olup, iptal
edilmeden önceki şekli aşağıdaki gibidir:
15.6.6. Kurumlar vergisi mükellefleri, geçici
vergi dönemleri itibarıyla doğan ticari kârları üzerinden avans kâr payı
dağıtabileceklerdir. Mükelleflerce dağıtılabilecek avans kâr payı, geçici vergi
dönemleri itibarıyla hazırlanan mali tablolarında yer alan kârlardan, kanunlara
ve esas sözleşmeye göre ayrılmak zorunda olan yedek akçeler, vergi ve mali
karşılıklar ile varsa geçmiş yıl zararlarının tamamı düşüldükten sonra kalan
kısmın yarısını geçemeyecektir.
Bir hesap
dönemi içinde dağıtılabilecek toplam avans kâr payı da bir önceki yıla ait
dönem kârının, kanunlara ve esas sözleşmeye göre ayrılmak zorunda olan yedek
akçeler, vergi ve mali karşılıklar ile varsa geçmiş yıl zararlarının tamamı
düşüldükten sonra kalan kısmının yarısını geçemeyecektir.
Aynı hesap dönemi içinde birden
fazla avans kâr payı ödemesi yapılması durumunda, sonraki geçici vergi
dönemlerinde ödenecek avans kâr payı hesaplanırken önceki dönemlerde ödenen
avans kâr payları indirilecektir.
Gelir Vergisi
Kanununda belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve
onarım işlerinde dağıtılabilecek avans kâr payı ise devam eden işlerin
gerçekleşen maliyet ve hakedişleri arasındaki müspet
farktan, kesinti suretiyle ödenen vergiler indirildikten ve varsa geçmiş yıl
zararlarının tamamı ile kanunlara ve esas sözleşmeye göre ayrılmak zorunda olan
yedek akçeler düşüldükten sonra kalan kısmın yarısını geçemeyecektir.
Avans kâr payı dağıtmak isteyen
kurumların ana sözleşmelerinde avans kâr payı dağıtımı ile zarar doğması veya
yıllık kârın dağıtılan avans kâr payını karşılamaması halinde avansın geri
çağrılmasına ilişkin hüküm bulunması; genel kurul kararıyla da ilgili yılla
sınırlı olmak üzere yönetim kuruluna yetki verilmesi zorunludur.
Yönetim kuruluna avans kâr payı
dağıtımı için genel kurul tarafından yetki verildiği takdirde, yönetim kurulu
(Limited şirketlerde ortaklar kurulu) tarafından ilgili geçici vergi dönemine
ilişkin beyannamenin verileceği tarihe kadar avans kâr payı dağıtımı hakkında
karar alınması gerekmektedir.
Avans kâr payı dağıtımı yapılması
halinde, dağıtılan kâr payları üzerinden elde edenin hukuki niteliğine göre
vergi kesintisi yapılacaktır. Kesilen vergiler, avans kâr payı dağıtımının
yapıldığı aya ait muhtasar beyanname ile beyan edilecektir.
Avans kâr payı dağıtımında kurum
ortakları açısından elde etme, kurumun yıllık safi kazancının kesinleşip,
nakden veya hesaben dağıtıldığı tarihte
gerçekleşecektir. Şu kadar ki bu süre ilgili hesap dönemine ilişkin beyannamenin
verildiği hesap döneminin sonunu geçemeyecektir.
Kurumlar vergisi
beyannamesinde ya da birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım
işlerinin bitiminde, zarar doğması veya safi kazancın avans olarak dağıtımı
yapılan kârdan düşük olması halinde, avans kâr payı dağıtmış olan kurumların,
dağıtımını yaptıkları kâr payının kazançla karşılanamayan kısmını izleyen hesap
döneminde kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresinin sonuna kadar geriye
çağırmaları gerekmektedir.
Geri çağrılan avans kâr payları
üzerinden şirket tarafından kesinti suretiyle ödenmiş olan vergiler, bu işlemin
yapıldığı vergilendirme döneminde 252 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinin
“3. Gelir ve Kurumlar Vergisi ile İlgili Vergi Hatalarından Kaynaklanan İade
İşlemleri” bölümünde yapılan açıklamalara göre mahsup veya iade edilecektir.
Avans kâr payı dağıtılması halinde,
transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümleri
uygulanmayacaktır. Ancak, hesap dönemi itibarıyla zarar doğması veya safi
kazancın avans olarak dağıtımı yapılan kârdan düşük çıkması halleri dışında,
avans olarak dağıtılan kâr payının kazançla karşılanabilen kısmının geriye
çağrılması durumunda transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı
hükümleri uygulanacaktır.
[30] 18
Seri No.lu KVK GT’nin 2. maddesiyle 25.5.2021
tarihinde eklenen alt bölüm
[31] (Bölümün değişmeden önceki şekli) 5904 sayılı Kanunla Kurumlar Vergisi Kanununun 17. maddesine eklenen
dokuzuncu fıkra uyarınca, tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden
silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin
olarak yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler
için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından
herhangi biri adına yapılacaktır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda
doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında
sorumlu olacaklardır. Tasfiye dönemi için tasfiye memurlarının sorumluluğu,
tasfiye sonucu dağıtılan tasfiye artığı tutarıyla sınırlı olacaktır.
Anılan
hüküm, maddenin yürürlüğe girdiği 3.7.2009 tarihinden itibaren konu ile ilgili
olarak yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilen cezalar hakkında
uygulanacaktır.