KURUMLARIN
2018 YILI KAZANÇLARININ
VERGİLENDİRİLMESİ
ve
BEYANNAME DÜZENLEME
KLAVUZU
ANKARA – 2019
YAKLAŞIM YAYINCILIK SAN. VE
TİC. AŞ.
Yıldızevler
Mah. 736. Cad. No:7A
Çankaya Konakları A Blok
06550 Çankaya-Ankara
Tel:
(0312) 439 43 43 (pbx) Fax: (0312) 439 43 40
SUNUŞ
2018
küresel ekonomide yaşanan değişimlerin etkin olarak hissedildiği bir yıl oldu.
Bu değişimlerin ülkemize yansımaları da yakından görülmektedir. 2019 yılının ekonomik
olarak daha hareketli ve önceki yıla nazaran iyi geçeceğine inanmaktayız.
Ülkemiz
ekonomisi, son dönemde bir yandan büyürken bir yandan da rekabetçi niteliği
artmaktadır. Bu dönüşümde en büyük pay kuşkusuz ölçek ekonomisiyle çalışan
lider nitelikli kurumlarımızındır. Kamu kesiminin teşvik edici, yapıcı ve
yönlendirici yaklaşımları da bu değişime ivme kazandırmaktadır. Buna bağlı
olarak, ülke ekonomimizin dışa bağımlılığı ve kırılganlığı her geçen gün
azalmaktadır.
Kurum
kazançlarının tespiti ve vergilendirilmesine ilişkin bu eserde; “kurum mali kazancının tespiti” ve “istisnalar” daha kapsamlı olmak üzere,
mükellefiyet ve beyan dahil, kurum kazançlarının vergilendirilmesi konusu özlü bir şekilde işlenmiştir.
Konunun özlü olarak irdelenmesinde özellik taşıyan
durumlar ayrıca belirtilmiş, gerek görülen başlıklar örneklendirilmiş ancak çalışmanın
niteliği gereği fazla ayrıntıya girilmemiştir. Çalışmanın sonunda kurumlar
vergisi beyanına ilişkin uygulama örneklerine de yer verilmiştir.
Çalışmanın
hazırlanmasında 2018 yılı kurum kazançlarının tespit ve vergilendirilmesinde
uygulanacak kanun hükümleri ve diğer düzenlemeler esas alınmış, 2019 yılı kurum
kazançlarına uygulanmak üzere değişen mevzuat hükümlerine ise yeri geldikçe
temas edilmekle yetinilmiştir.
Kurum
kazancının tespitine ilişkin olarak “Dönem
Sonu İşlemleri ve Değerleme” konusunda Yaklaşım Dergisi’nin Ocak 2019
sayısı ile birlikte yayınlanan el kitabından yararlanılmasını önermekteyiz.
Kurum
kazancının beyanı ve beyannamenin düzenlenmesine ilişkin olarak bu çalışmanın
hazırlandığı tarihten sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemelerin
de ayrıca izlenmesi önem arz etmektedir.
Eserin
okuyucuya faydalı olması dileklerimizle...
Muzaffer KÜÇÜK
Mart 2019
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ........................................................................................................................... 3
İÇİNDEKİLER................................................................................................................ 5
BİRİNCİ BÖLÜM
KURUMLAR VERGİSİNİN KONUSU VE MÜKELLEFİYET
I-... KURUMLAR VERGİSİNİN
KONUSU.................................................................... 21
II-.. KURUMLAR VERGİSİ
MÜKELLEFLERİ............................................................. 21
III-. MUAFLIKLAR....................................................................................................... 22
IV-. KURUMLAR VERGİSİNDE
MÜKELLEFİYET ŞEKİLLERİ.................................. 22
A-.. TAM MÜKELLEFİYET..................................................................................... 23
1-.. Kanuni Merkez......................................................................................... 23
2-.. İş Merkezi ................................................................................................. 23
B-.. DAR MÜKELLEFİYET..................................................................................... 23
1-.. Tanım........................................................................................................ 23
2-.. Dar Mükellef Kurum Kazançları ve Elde
Etme..................................... 24
a-.. Ticari Kazançlar................................................................................. 24
b-.. Serbest Meslek Kazançları............................................................... 25
c-.. Zirai Kazançlar................................................................................... 25
d-.. Gayrimenkul Sermaye
İratları.......................................................... 25
e- . Menkul Sermaye İratları.................................................................... 26
f-... Diğer Kazançlar ve
İratlar................................................................. 26
C-. VERGİ ANLAŞMALARI.................................................................................... 26
İKİNCİ BÖLÜM
KURUM KAZANCININ
TESPİTİ
I-... DAR MÜKELLEF
KURUMLARDA KURUM KAZANCININ TESPİTİ................. 28
A-.. YABANCI
ULAŞTIRMA KURUMLARINDA KAZANÇ TESPİTİ....................... 28
1-.. Arızi Olarak Yapılan Taşıma İşleri.......................................................... 29
2-.. Devamlı Olarak Yapılan Taşıma İşleri.................................................... 29
3-.. Kurum Kazancının Hesaplanması......................................................... 29
a-.. Türkiye’de Elde Edilen
Hasılat........................................................ 30
aa- Kara Ulaştırmalarında Yolcu, Yük
ve Bagaj Taşıma Ücreti........... 30
ab- Deniz ve Hava Ulaştırmalarında
Yolcu, Yük ve Bagaj Taşıma Ücreti 30
ac- Diğer Kurumlar Hesabına Satılan
Biletler ve Yapılan Navlun Sözleşmesi İçin Alınan Komisyon ve Ücretler 30
b-.. Ortalama Emsal Oranları.................................................................. 30
c-.. Kazancın Hesaplanması................................................................... 31
d-.. Hesaplanacak Vergiler...................................................................... 31
B-.. YABANCI FON
KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ.............................. 31
II-.. TAM MÜKELLEF
KURUMLARDA KURUM KAZANCININ TESPİTİ................. 33
A-.. KURUM KAZANCININ NİTELİĞİ..................................................................... 33
B-.. KONTROL EDİLEN YABANCI KURUM
KAZANÇLARI................................... 35
1-.. Kontrol Edilen Yabancı Kurum............................................................. 35
2-.. Yurt Dışı İştirak Kazancının
Türkiye’de Vergilendirilmesine İlişkin Şartlar 36
3-.. Tam Mükellef Kurumların Kurumlar Vergisi
Matrahına Dahil Edilecek Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı 37
4-.. İştirakin Yurt Dışında Ödediği
Vergilerin Mahsubu............................ 39
5-.. İştirakin Kâr Paylarını Dağıtması Durumunda
Vergileme................... 40
6-.. Yürürlük.................................................................................................... 40
C-. KURUM KAZANCININ TESPİTİNDE
İNDİRİLECEK GİDERLER................... 40
1-.. Gelir Vergisi Kanunu Uyarınca
Hasılattan İndirilecek Giderler.......... 41
a-.. Genel Giderler.................................................................................... 41
aa- Taşıt Araçlarının Kira Giderleri...................................................... 42
ab- Temsil ve Ağırlama Giderleri......................................................... 42
ac- Sigorta Giderleri............................................................................ 43
ad- Finansal Kiralama Giderleri........................................................... 43
ae- Reklam Giderleri............................................................................ 43
af-. İlan ve Duyurular........................................................................... 44
ag- Mesleki Dernek ve Birliklere Ödenen
Gider Katkı Payları.............. 44
ah- Yurt Dışı Büro Giderleri................................................................. 44
aj-. Pazarlama Satış Dağıtım Giderleri................................................ 44
b-.. Götürü Gider Uygulaması................................................................ 45
ba- Götürü Gider Kaydedebilecek Mükellefler...................................... 45
bb- Götürü Gider Hesaplanmasına Esas Olacak
Hasılat..................... 46
bc- Hasılatın Türk Lirasına Çevrilmesi................................................. 47
bd- Götürü Giderin Muhasebeleştirilmesi............................................. 47
c-.. Sosyal Giderler.................................................................................. 48
ca- Hizmet Erbabına Verilen Yemek Bedelleri..................................... 48
cb- İlaç ve Tedavi Giderleri.................................................................. 49
cc-. Sigorta Primleri ve Emekli Aidatı.................................................... 49
cd- Giyim Giderleri............................................................................... 49
d-.. Zarar, Ziyan ve
Tazminatlar............................................................. 50
e-.. Seyahat ve İkamet
Giderleri............................................................. 51
f-... Taşıt Giderleri.................................................................................... 52
g-.. Ayni Vergi, Resim ve
Harç Ödemeleri............................................. 52
h-.. Amortismanlar.................................................................................. 52
ha- Fevkalade Amortisman.................................................................. 53
hb- Amortisman Hesaplama Yöntemleri.............................................. 54
hc- Geçici Süre Kullanılmayan Kıymetler............................................. 54
hd- Enflasyon Düzeltmesi.................................................................... 55
he- Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu
Sağlamaya Yönelik Harcamalarda Amortisman 55
i-... İşveren Tarafından
Ödenen Sendika Aidatları.............................. 55
j-... Bireysel Emeklilik
Sistemi İçin Ödenen Katkı Payları................... 56
k-.. Gıda Bankacılığı Yapan
Kurumlara Yapılan Bağışlar................... 56
l-... İşbaşı Eğitim
Programına Katılanlara Yapılan Ödemeler............. 56
2-.. Kurumlar Vergisi Kanunu Uyarınca
Hasılattan İndirilecek Giderler.. 57
a-.. Menkul Kıymet İhraç
Giderleri......................................................... 57
b-.. Kuruluş ve Örgütlenme
Giderleri.................................................... 58
c-.. Genel Kurul
Toplantıları, Birleşme, Devir, Bölünme, Fesih ve Tasfiye Giderleri 58
d-.. Eshamlı Komandit
Şirketlerde Komandite Ortağın Kâr Payı....... 59
e- Katılım Bankalarınca Katılma Hesabı Karşılığında Ödenen Kâr Payları 59
f- Sigorta ve Reasürans Şirketlerinde, Bilanço Gününde Hükmü Devam Eden
Sigorta Sözleşmelerine Ait Olan Teknik Karşılıklar........................................................................................... 59
fa- Muallak Hasar Karşılıkları............................................................... 60
fb- Kazanılmamış Prim
Karşılıkları....................................................... 60
fc- Hayat Matematik
Karşılıkları........................................................... 60
fd- Dengeleme
Karşılıkları................................................................... 60
3- Hasılattan İndirilecek Diğer Giderler...................................................... 61
a- Kurum Çalışanlarına Ödenen Temettü İkramiyesi.......................... 61
b- Karşılıklar............................................................................................. 61
ba- Menkul Kıymetler
Değer Düşüklüğü Karşılığı................................ 61
bb- Şüpheli Alacak
Karşılığı................................................................. 62
bc- Değersiz Alacaklar......................................................................... 64
bd- Stok Değer
Düşüklüğü Karşılığı.................................................... 65
be- Kıdem Tazminatı
Karşılığı............................................................. 66
c- Reeskont Giderleri.............................................................................. 67
4- Zarar Mahsubu.......................................................................................... 68
a- Kurumların Kendilerine Ait Geçmiş Dönem Zararlarının Mahsubu 68
b- Devir veya Tam Bölünme Hallerinde Zarar Mahsubu.................... 69
c- Yurt Dışı Faaliyetlerden Doğan Zararların Mahsubu...................... 70
5- Beyanname Üzerinde
Yapılacak İndirimler............................................ 72
a- AR-GE İndirimi.................................................................................... 72
b- Sponsorluk Harcamaları.................................................................... 76
c-.. Belirli Kuruluşlara
Yapılan Bağış ve Yardımlar............................. 77
d-.. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarına Yapılan Eğitim, Sağlık ve Dini Amaçlı Bağışlar 78
e-.. Kültür ve Tanıtım
Amaçlı Bağış ve Yardımlar............................... 79
f-... Cumhurbaşkanınca
Başlatılan Yardım Kampanyalarına Yapılan Bağışlar 80
g-.. Türkiye Kızılay
Derneğine ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine Yapılan Nakdi Yardımlar 80
h-.. Girişim Sermayesi Fonu................................................................... 81
j-... Yabancı Gerçek ve
Tüzel Kişilere Türkiye’de Verilen Hizmetler.. 82
k-.. Korumalı İşyeri
İndirimi.................................................................... 83
l-... Nakdi Sermaye
Artırımlarında Faiz İndirimi................................... 84
la-. Yasal Düzenleme......................................................................... 84
lb-. İndirimin Mahiyeti ve Uygulama Esasları....................................... 86
lc-.. İndirimden Yararlanacak Mükellefler ve
Sermaye Artırımları........ 87
ld-. Sermaye Azaltılması Hali............................................................... 89
le- Ticari Krediler Faiz Oranı............................................................... 89
lf-.. İndirim Tutarının Kayıtlarda İzlenmesi........................................... 90
lg-. Örnek Uygulama .......................................................................... 90
m-. Özel Kanunlarda
Öngörülen Bağış ve Yardımlar.......................... 92
n-.. Teknoloji
Geliştirme Bölgelerine Yapılan Sermaye Destekleri.... 93
D-. KURUM KAZANCININ
TESPİTİNDE HASILATTAN İNDİRİLEMEYECEK GİDERLER 94
1-.. Gelir Vergisi Kanunu Uyarınca Mali
Kazançtan İndirimi Yasaklanan Giderler 94
a-.. Teşebbüs Sahibi ile
Eşinin ve Çocuklarının İşletmeden Çektikleri Paralar veya Aynen Aldıkları Sair
Değerler 95
b-.. Teşebbüs Sahibinin
Kendisine, Eşine, Küçük Çocuklarına İşletmeden Ödenen Aylıklar, Ücretler,
İkramiyeler, Komisyonlar ve Tazminatlar............................................................ 95
c-.. Her Türlü Para Cezaları
ve Vergi Cezaları ile Teşebbüs Sahibinin Suçlarından Doğan Cezalar 96
ca- Gecikme Faizi................................................................................ 96
cb- Gecikme Zammı............................................................................ 97
cc-. Tecil Faizi...................................................................................... 97
2-.. Kurumlar Vergisi Kanunu Uyarınca
İndirimi Yasaklanan Giderler.... 97
a-.. Öz Sermaye Üzerinden
Ödenen veya Hesaplanan Faizler............ 97
b-.. Örtülü Sermaye
Üzerinden Ödenen veya Hesaplanan Faizler, Kur Farkları ve Benzeri Giderler 98
c-.. Transfer
Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Olarak Dağıtılan Kazançlar 100
d-.. İhtiyat Akçeleri................................................................................ 103
e-.. Kurumlar Vergisi, Her
Türlü Para ve Vergi Cezaları ile Zam ve Faizler 103
f-... Menkul Kıymetlerin
İtibarî Değerlerinin Altında İhracından Doğan Zararlar ile Bunlara İlişkin
Komisyonlar ve Benzeri Giderler............................................................................................. 103
g-.. İşletmenin Esas
Faaliyet Konusu ile İlgili Olmayan Bazı Motorlu Deniz ve Hava Taşıtlarının
Gider ve Amortismanları.......................................................................................................... 104
h-.. Kurum Ortak, Yönetici
ve Çalışanlarının Suçlarından Doğan Maddi ve Manevi Zarar Tazminatları 104
ı-... Basın veya Radyo ve
Televizyon Yayınları Yoluyla Sebebiyet Verilen Maddi ve Manevi Zararlara
İlişkin Tazminatlar.......................................................................................................... 105
j-... Her Türlü Alkol, Tütün
ve Bunların Mamullerine Ait İlan ve Reklam Giderleri 105
k-.. Kısıtlama Kapsamındaki
Finansman Giderleri............................ 105
l-... Yönetim Kurulu Başkan
ve Üyelerine Verilen Kâr Payları.......... 106
3-.. İndirilemeyecek Diğer Giderler............................................................ 106
a-.. Hırsızlık ve
Dolandırıcılıktan Meydana Gelen Zararlar................ 106
aa- Genel Giderler Açısından............................................................ 106
ab- Değeri Düşen Mallar Açısından................................................... 107
ac- Fevkalade Amortisman Ayrılması Açısından............................... 107
ad- Yapılması Gereken İşlemler........................................................ 107
b-.. Maliyet Bedeline Dahil
Edilmesi Gereken Harcamalar................ 108
c-.. VUK Hükümlerine Uygun
Olmayan Reeskont Faiz Giderleri..... 108
d-.. Peşin Ödenen Giderler................................................................... 109
e-.. VUK’ta Düzenlenmeyen
Karşılıklar............................................... 109
f-... Fazla ve Yersiz
Ayrılan Amortismanlar ........................................ 109
g-.. Nedeni Bulunamayan
Sayım ve Tesellüm Noksanları............... 110
h-.. Stok Sayım Fazlaları....................................................................... 110
i-... Motorlu Taşıtlar
Vergisi.................................................................. 111
j-... Özel İletişim Vergisi........................................................................ 111
k-.. Kanunen Yasaklanmış
Fiiller Nedeniyle Katlanılan Giderler..... 111
l-... Avrupa Birliğinden
Sağlanan Hibelerle Yapılan Harcamalar..... 111
E-.. SAFİ KURUM KAZANCININ TESPİTİNDE
ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR 112
III-. YILLARA YAYGIN TAAHHÜT
İŞLERİNDE KAZANÇ TESPİTİ........................ 112
A-.. TAAHHÜT İŞLERİ MALİYETLERİ................................................................. 112
1-.. Doğrudan Maliyetler............................................................................. 112
2-.. Dolaylı Maliyetler................................................................................... 113
3-.. Müşterek Giderlerin Dağıtımı............................................................... 113
B-.. TAAHHÜT İŞLERİNDE HASILATLAR........................................................... 115
C-. TAAHHÜT İŞLERİNDE VERGİLEME ESASLARI.......................................... 115
1-.. İşin Başlaması ve Bitimi....................................................................... 116
a-.. İşin Başlaması................................................................................. 116
b-.. İşin Bitimi......................................................................................... 116
2-.. Vergileme Esasları................................................................................. 117
a-.. Kaynakta Kesinti Usulü................................................................. 117
b-.. Kazanç Vergileri.............................................................................. 118
c-.. Geçici Vergi...................................................................................... 118
D-. ÖZEL İNŞAATLARDA DURUM..................................................................... 120
IV-. TASFİYE, BİRLEŞME,
DEVİR, BÖLÜNME VE HİSSE DEĞİŞİMİ HALİNDE KURUM KAZANCININ VERGİLENMESİ 120
A-.. TASFİYE........................................................................................................ 120
1-.. Tasfiye Dönemi..................................................................................... 121
2-.. Tasfiye Kârı............................................................................................ 121
3-.. Servet Değeri......................................................................................... 121
4-.. Tasfiyeden Vazgeçilmesi...................................................................... 122
5-.. Tasfiye Sonucunun Kesin Olarak
Belirlenmesi ve Tasfiye Beyannamesi Verilmesi 122
B-.. BİRLEŞME..................................................................................................... 123
C-. DEVİR, BÖLÜNME VE HİSSE DEĞİŞİMİ...................................................... 123
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İSTİSNALAR
I-... İŞTİRAK KAZANÇLARI
İSTİSNASI................................................................... 126
A-.. TAM MÜKELLEF BAŞKA BİR KURUMUN
SERMAYESİNE KATILMA NEDENİYLE ELDE EDİLEN KAZANÇLAR 129
B-.. KURUMLARIN TAM MÜKELLEF BAŞKA BİR
KURUMUN KÂRINA KATILMA İMKÂNI VEREN KURUCU SENETLERİ İLE DİĞER İNTİFA
SENETLERİNDEN ELDE ETTİKLERİ KÂR PAYLARI ..................... 129
C-. GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM FONU KATILMA
PAYLARI İLE GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIKLARI HİSSE SENETLERİNDEN ELDE
EDİLEN KÂR PAYLARI........................................ 130
D-. KURUMLARIN KANUNİ VE İŞ
MERKEZİ TÜRKİYE’DE BULUNMAYAN ANONİM VE LİMİTED ŞİRKET NİTELİĞİNDEKİ
ŞİRKETLERİN SERMAYESİNE İŞTİRAKLERİ NEDENİYLE ELDE ETTİKLERİ İŞTİRAK KAZANÇLARI 131
II-.. TAM MÜKELLEF ANONİM
ŞİRKETLERİN YURT DIŞI İŞTİRAK HİSSELERİ SATIŞ KAZANCI İSTİSNASI 133
III-. EMİSYON PRİMİ İSTİSNASI............................................................................... 134
IV-. TÜRKİYE’DE KURULU
FONLAR İLE YATIRIM ORTAKLIKLARININ KAZANÇLARINA İLİŞKİN İSTİSNA 135
A-.. GELİR VERGİSİ TEVKİFATI.......................................................................... 137
B-.. DAR MÜKELLEFİYETE TABİ YATIRIM FONLARININ
PORTFÖY KAZANÇLARI 137
V-.. TAŞINMAZ VE İŞTİRAK
HİSSELERİ SATIŞINDA İSTİSNA UYGULAMASI.... 138
A-.. İSTİSNANIN MAHİYETİ VE TARİHSEL
GELİŞİMİ........................................ 138
B-.. YASAL DÜZENLEME.................................................................................... 140
C-. İSTİSNADAN YARARLANACAK MÜKELLEFLER........................................ 142
D-. İSTİSNA UYGULAMASINA KONU OLACAK
İKTİSADİ KIYMETLER............ 143
1-.. Taşınmazlar............................................................................................ 143
2-.. İştirak Hisseleri, Kurucu ve İntifa
Senetleri ile Rüçhan Hakları....... 145
E-.. İSTİSNA UYGULAMA KOŞULLARI............................................................... 146
1-.. İki Tam Yıl Aktifte Bulundurma........................................................... 146
2-.. İstisna Uygulaması ve Kazancın Fon Hesabına
Alınması................ 147
3-.. Fon Hesabına Alınan Kazançların
İşletmeden Çekilmemesi........... 149
4-.. Kıymetin Elden Çıkarma Şeklinin
İstisna Uygulamasına Etkisi...... 149
5-.. Satılan Kıymetlerin Yerine Aynı
Mahiyette İktisadi Kıymet Alınması 150
6-.. Kur Farkı ve Vade Farklarının Durumu............................................... 151
F-.. DİĞER KANUNLARDA YER ALAN DÜZENLEMELER................................. 151
1-.. Katma Değer Vergisi Kanunu.............................................................. 151
2-.. Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi
Kanunu ile Damga Vergisi Kanunu 152
G- UYGULAMA
ÖRNEĞİ.................................................................................... 153
VI-. FİNANSAL KURULUŞLAR
VEYA TMSF’YE BORÇLU DURUMDA OLAN KURUMLAR İLE FİNANSAL KURULUŞLARA TANINAN
İSTİSNA............................................................................................................... 154
A-.. FİNANSAL KURULUŞA BORCUNDAN DOLAYI
KANUNİ TAKİPTE OLAN VEYA TMSF’YE BORÇLU KURUMLARA TANINAN İSTİSNA......................................................................................................... 154
B-.. BANKA VE FİNANSMAN ŞİRKETLERİNE
TANINAN İSTİSNA.................... 156
VII- YURT DIŞI ŞUBE
KAZANÇLARI İSTİSNASI.................................................... 156
VIII- YURT DIŞINDA YAPILAN İNŞAAT, ONARMA, MONTAJ İŞLERİ VE TEKNİK
HİZMETLERDEN SAĞLANAN KAZANÇLARA İLİŞKİN İSTİSNA............................................................................................................... 157
A-.. YURT DIŞINDA YAPILAN İNŞAAT İŞLERİNİN
TAMAMLANMASINDAN SONRA BU İŞLERE İLİŞKİN OLARAK ÖDENEN FAİZ VE KUR FARKLARI .................................................................................................... 158
B-.. İSTİSNA KAZANÇLARA İLİŞKİN YURT DIŞINDA
ÖDENEN VERGİLERİN MAHSUBU 159
C-. YURT DIŞINDA TAAHHÜT İŞİ YAPAN ŞUBE İLE
MERKEZ ARASINDAKİ CARİ HESAPLARIN DEĞERLEMESİ 159
IX-. EĞİTİMİ TEŞVİK AMAÇLI
İSTİSNA................................................................... 160
A-.. İSTİSNADAN YARARLANMA KOŞULLARI................................................... 160
B-.. İSTİSNA SÜRESİ İÇİNDE YENİ OKUL VEYA
MERKEZ YAPILMASI........... 162
C-. İSTİSNADAN YARARLANAN İŞLETMENİN
DEVREDİLMESİ...................... 162
X-.. RİSTURN İSTİSNASI.......................................................................................... 163
A-.. İSTİSNA UYGULAMASI................................................................................. 163
B-.. İSTİSNANIN HESAPLANMASI...................................................................... 164
XI- SAT/KİRALA/GERİ AL UYGULAMASINA İLİŞKİN İSTİSNA............................ 165
XII- KİRA SERTİFİKASI İHRACI
AMACIYLA YAPILAN VARLIK SATIŞLARINA İLİŞKİN İSTİSNA 168
XIII- TÜRK ULUSLARARASI GEMİ SİCİLİNE KAYITLI GEMİLERİN İŞLETİLMESİNDEN
VE DEVRİNDEN ELDE EDİLECEK KAZANÇLARA İLİŞKİN İSTİSNA...................................................................... 170
XIV- TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGESİNDE YAPILAN FAALİYETLERE İLİŞKİN KAZANÇ
İSTİSNASI 172
XV- SERBEST BÖLGE KAZANÇLARI..................................................................... 177
XVI- SINAİ MÜLKİYET HAKLARINDA İSTİSNA..................................................... 178
XVII- TARIM ÜRÜNLERİ LİSANSLI DEPOCULUK ÜRÜN SENETLERİ SATIŞ KAZANCI
İSTİSNASI 180
XVIII- İSTİSNA UYGULAMASI İLE İLGİLİ DİĞER HUSUSLAR............................... 181
A-.. KURUMLAR VERGİSİ İSTİSNALARINDA MAHSUP
ÖNCELİĞİ.................. 181
1-.. İstisnalarda İndirim Önceliği................................................................ 181
2-.. Geçmiş Yıl Zararları / İstisna-İndirim
Önceliği................................... 181
B-.. İSTİSNA KAZANÇLARA İLİŞKİN GİDERLER............................................... 182
C-. İSTİNAYA KONU İŞLEMDEN ZARAR OLUŞMASI
HALİ.............................. 183
D-. TASFİYE, DEVİR, BİRLEŞME, BÖLÜNME VE
HİSSE DEĞİŞİMİ HALLERİNDE İSTİSNA UYGULAMASI 184
XIX- YATIRIMCI KURUMLARDA İNDİRİMLİ VERGİ UYGULAMASI...................... 185
A-.. YATIRIMLARIN TEŞVİKİ............................................................................... 185
B-.. VERGİ İNDİRİMİ UYGULAMASI.................................................................... 187
C-. UYGULAMA GENEL ÇERÇEVESİ................................................................ 191
1-.. İndirimli Kurumlar
Vergisinden Yararlanacak Yatırımlar/Kazançlar 191
2-.. Uygulamanın Başlangıcı ve Bitimi...................................................... 192
a-.. 2016/9139 sayılı
Kararla Yapılan Düzenleme................................ 196
b-.. 6770 sayılı Kanunla
Yapılan Düzenleme...................................... 196
c-.. Uygulama......................................................................................... 197
3-.. Yatırımın Devri....................................................................................... 198
4-.. Birden Çok Teşvik Belgesi Olan
Durumlarda İndirim Uygulaması. 199
5-.. Yatırımdan Elde Edilen Kazancın
İstisna Olması Halinde Uygulama 200
6-.. Kazancın Kısmen Vergilendirilmesi
Durumu..................................... 200
7-.. Endeksleme Uygulaması...................................................................... 201
8-.. Katkı Tutarlarının Kayıtlarda
İzlenmesi.............................................. 201
D-. UYGULAMA ÖRNEKLERİ............................................................................. 201
XX- DÖNÜŞÜM KAPSAMINDAKİ TAŞINMAZ TESLİMLERİNDE KAZANÇ.......... 208
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
VERGİNİN TARHI, MAHSUP,
BEYAN VE BEYANNAME
I-... VERGİNİN TARHI................................................................................................ 209
A-.. KURUMLAR VERGİSİ................................................................................... 209
B-.. STOPAJ VERGİLEMESİ................................................................................ 209
1-.. Kurumlar Vergisi Stopajı...................................................................... 209
a-.. KVK 15/3. Madde Uyarınca Yapılacak Kesintiler......................... 210
b-.. GVK Md. 94/6-b ve KVK
Md. 15/2 ile 30/6 Uyarınca Yapılacak Kesintiler 211
ba- Tam Mükellef Kurumlar Tarafından
Yapılacak Gelir Vergisi Kesintisi 212
bb- Dar Mükellef Kurumlarca Yapılacak Vergi
Kesintisi..................... 212
bc- Stopaj Oranı................................................................................ 213
c- Dağıtılan Geçmiş Dönem Kârları Üzerinden Yapılacak Vergi Kesintisi 213
d-.. VUK 11/7. Madde
Kapsamında Yapılacak Stopajlar.................... 214
2-.. Dar Mükellefiyette Vergi Kesintisi....................................................... 215
a-.. Türkiye’de Bulunan
İşyeri veya Daimi Temsilci Vasıtasıyla Elde Edilen Kazanç ve İratların Durumu 215
b-.. Vergi Kesintisine Tabi
Kazanç ve İratlar...................................... 217
ba- Taahhüt İşleri ile Uğraşan Dar Mükellef
Kurumlara Yapılan Hakediş Ödemeleri 217
bb- Serbest Meslek Kazançları.......................................................... 217
bc- Gayrimenkul Sermaye İratları...................................................... 217
bd- Menkul Sermaye İratları.............................................................. 218
be- Gayrimaddi Hakların Satış, Devir ve
Temliki................................ 219
bf-. Dar Mükellef Kurumlara veya Kurumlar
Vergisinden Muaf Dar Mükelleflere Dağıtılan Kâr Payları 219
bg- Yurt Dışı İştirak Kazançları Üzerinden
Dar Mükellef Kurumlara Dağıtılan Kâr Payları 220
bh- Sergi ve Panayır Kazançları........................................................ 220
bi-. GVK Md. 75/4 Uyarınca Yurt Dışına
Yapılan Aktarımlar............. 220
bj-. Cumhurbaşkanınca Belirlenecek Ülkelerde
Yerleşik Olan veya Faaliyette Bulunan Kurumlara Yapılacak Ödemeler 221
c-.. Üzerinden Kesinti
Yapılan Kazançların Verilecek Beyannameye İthali 222
II-.. MAHSUPLAR...................................................................................................... 223
A- YURT DIŞINDA
ÖDENEN VERGİLERİN MAHSUBU..................................... 224
1-.. Mahsup Edilebilecek Vergilerin Sınırı................................................. 225
2-.. Yurt Dışı İştiraklerden Elde Edilen
Kâr Payları Üzerinden Ödenen Vergilerin Mahsubu 226
3-.. Yurt Dışında Ödenen Vergilerin Tevsiki............................................. 227
B-.. YURT İÇİNDE ÖDENEN VERGİLERİN MAHSUBU...................................... 227
1- Geçici Vergi.............................................................................................. 228
2-.. Fonlar ve Yatırım Ortaklıkları
Bünyesinde Kesilen Verginin Bu Kurumlardan Kâr Payı Alanlarca Mahsubu 228
3-.. Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı
Üzerinden Kesilen Vergilerin Mahsubu 229
4-.. Kesilen Vergilerin Geçici Vergiden Mahsubu.................................... 229
5-.. Mahsup Fazlasına İlişkin Yapılacak
İşlem.......................................... 229
6-.. Fonların ve Yatırım Ortaklıklarının
Gelirleri Üzerinden Ödenen Vergilerin Mahsubu 230
III-. BEYAN................................................................................................................. 230
IV-. BEYANNAMENİN VERİLME
VE VERGİ ÖDENME ZAMANI............................. 231
A-.. KURUMLAR VERGİSİ BEYANNAMESİ......................................................... 231
B-.. ÖZEL BEYANNAME...................................................................................... 232
C-. MUHTASAR BEYANNAME........................................................................... 232
D-. “E- BEYANNAME”.......................................................................................... 233
V-.. UYGULAMA ÖRNEKLERİ.................................................................................. 235
BİRİNCİ BÖLÜM
KURUMLAR VERGİSİNİN KONUSU VE
MÜKELLEFİYET
I-
KURUMLAR VERGİSİNİN KONUSU
Kurumlar vergisi, kurumlar
vergisine tabi tam mükellef kurumların kazançları ile merkezi yabancı ülkede
bulunan ancak Türkiye’de şube ve acente açan dar mükellef kurumların bu şube
ve acenteler vasıtasıyla elde ettiği kazanç ve iratlar üzerinden alınır. Diğer
taraftan döner sermayeler, elde ettikleri kazançlar yönünden kurumlar vergisi
mükellefidir.
Kurumların gelirleri GVK’nın 2.
maddesinde düzenlenen gelir unsurlarından oluşmakla birlikte, kurumlar vergisi
yönünden bu ayrıma bakılmaksızın kazanç, “kurum kazancı” olarak nitelendirilir (Mad. 6) ve KVK hükümlerine
göre tespit edilir.
II-
KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFLERİ
Kurum
ifadesi genel olarak tüzel kişiliğe sahip ve sermaye tabanına dayanan ekonomik
birimleri ifade eder. Bunların kuruluşları, yönetimleri ve tasfiyeleri TTK’da
ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Vergi kanunları açısından kurumlar vergisi
mükellefi olan kurumlar KVK’nın 2. maddesinde sayılmış ve tanımlanmıştır. Tüzel
kişiliğe sahip oldukları halde kollektif ve adi komandit şirketler
bu verginin konusu dışında bırakılmıştır.
Kurumlar vergisine tabi
kurumlar şunlardır.
§ Sermaye Şirketleri (Anonim Şirketler,
Eshamlı Komandit Şirketler, Limited Şirketler, SPK’ya tabi olarak kurulan
Fonlar)
§ Kooperatifler
§ İktisadi Kamu Kuruluşları
§ Dernek, Sendika, Vakıf ve
Cemaatlere Ait İktisadi İşletmeler
§ İş Ortaklıkları
§ Diğer Kurumlar (Mahiyet itibariyle
yukarıdakilere benzeyen yabancı Kurumlar, Özel Finans Kurumları)
III-
MUAFLIKLAR
Muaflık, doğrudan doğruya
mükellefin vergilendirmemesini veya bir gelir unsurunun tümüyle vergi
dışı bırakılmasını öngörür. Dolayısıyla muaflık, bir kazanç unsurunun vergiye
tabi olmamasını gerektirdiğinden mükellefiyetin ortaya çıkmasını engeller.
Vergiden muaf tutulan kurumlar, muafiyetlerinin devamı süresince
kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirmeyecek ve kurumlar vergisi
beyannamesi vermeyecektir.
Kurumlar vergisi muafiyeti, bu
kurumların stopaja tabi ödemeleri nedeniyle stopaj sorumlusu
olmalarını etkilemeyeceği gibi KDV’den istisna edilmeyen işlemleri dolayısıy
Kurumlar vergisi uygulamasında
dikkate alınacak muafiyetler KVK’nın 4. maddesinde sayılmıştır.
7162 sayılı Kanunun 12.
maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’na aşağıdaki geçici 11. madde eklenmiştir.
“2019
UEFA Süper Kupa Finali ve 2020 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali müsabakalarının
Türkiye’de oynanmasına ilişkin olarak Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratları
dolayısıyla Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA), katılımcı futbol
kulüpleri ve organizasyonda görevli tüzel kişilerden işyeri, kanuni ve iş
merkezi Türkiye’de bulunmayanlar gelir ve kurumlar vergisinden muaftır. Bu
muafiyet, tevkif yoluyla alınan vergileri de kapsar.”[1]
Kanunda düzenlenmiş kalıcı
muafiyetler yanı sıra bu geçici muafiyet kapsamına giren mükellefler, maddede
belirtilen işlemleri nedeniyle Türkiye’de kazanç vergisine tabi
tutulmayacaktır.
IV-
KURUMLAR VERGİSİNDE MÜKELLEFİYET ŞEKİLLERİ
Kurum kazancı KVK hükümleri
açısından tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet esasında ayrı tespit edilir. Bu
çalışmanın ana konusu olan vergiye tabi kazancın tespiti ve istisnalar, izleyen
bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
A- TAM MÜKELLEFİYET
Kurumlar Vergisi Kanununda mükellef
olarak sayılan kurumlardan kanuni veya iş merkezleri Türkiye’de bulunanlar
tam mükellef olup; gerek Türkiye’de, gerekse yabancı ülkelerde elde
ettikleri kurum kazançlarının toplamı üzerinden Türkiye’de kurumlar
vergisine tabidirler.(KVK Mad. 3/1)
Kurumlar vergisi açısından bir
kurumun mükellefiyet türü kanuni veya iş merkezinin Türkiye’de bulunup
bulunmadığına bakılmak suretiyle tespit edilecektir.
1-
Kanuni Merkez
Kanuni merkez, kurumların
kuruluş kanunlarında, tüzüklerinde, ana statülerinde veya sözleşmelerinde
merkez olarak gösterilen yerdir. (KVK Mad. 3/5) TTK ve Kooperatifler
Kanunu’na göre sermaye şirketleri ile kooperatiflerin ana sözleşmelerinde
kanuni merkezlerini göstermeleri zorunludur.
2-
İş Merkezi
İş merkezi, iş bakımından
muamelelerin fiilen toplandığı ve idare edildiği yerdir. (KVK
Mad.3/6) Ancak, kurumların faaliyeti açısından işlemlerin bilfiil toplanıp
idare edilmesinin tespitini sağlayan objektif bir ölçüt bulunmamaktadır. İş
merkezinin objektif olarak tespit edilemediği durumda, kurumun kanuni
merkezinin aynı zamanda iş merkezi olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mükellefiyet
tespiti kanuni merkeze göre yapılmalıdır.
İş merkezi tanımı, mükellefiyet
açısından daha çok yabancı ülke kökenli kurumlar için önem taşır. Bu kurumların
iş merkezinin Türkiye’de olduğu kabul edilirse tam mükellefiyet esasları
uygulanacaktır. Bu nedenle iş merkezi belirlemeleri işletmeler bazında
değerlendirilmelidir. İş merkezinin mükellefiyet tespitinde ölçü olarak
alınmasından amaç, kurumların kanuni merkezlerini diledikleri ülkeye
kaydırmak suretiyle vergiden kaçınmalarının önlenmesidir.
B- DAR MÜKELLEFİYET
1-
Tanım
Kanuni ve iş merkezinden
her ikisi de Türkiye dışında bulunan fakat kazançlarının bir kısmını
Türkiye’de yaptığı faaliyetlerden elde eden kurumlar dar mükellef statüsünde
olup, kazançlarının sadece Türkiye’de elde edilen kısmı kurumlar vergisine konu
edilecektir. Bu kurumların Türkiye’de elde ettikleri kazançları yurtdışına götürüp/götürmemeleri,
kurumlar vergisinin alınmasını etkilememekte ancak, GVK 94/6-b/iii maddesince
yapılacak stopajı etkilemektedir. (KVK Mad.3/2)
Dar mükellefiyette vergileme
Türkiye’deki faaliyet ve kazançla sınırlı olup kazanç tespiti de tam
mükellefte olduğundan farklıdır. Dar mükellef kurumlar için kazancın elde
edildiğinin tespiti önem taşımaktadır. Dar mükellef kurum kazançlarında elde
etme, KVK’nın 3/3-4. maddesine göre tespit edilecektir.
2-
Dar Mükellef Kurum Kazançları ve Elde Etme
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun
3/3. maddesinde sayılan kazanç grupları itibariyle kazanç ve iradın dar mükellef
kurum tarafından Türkiye’de elde edilip edilmediği, GVK’nın 7. maddesi uyarınca
aşağıdaki esaslara göre belirlenecektir.
a- Ticari Kazançlar
Kanuni ve iş merkezlerinden
her ikisi de Türkiye dışında bulunan yabancı kurumlar tarafından
ticari kazancın Türkiye’de elde edilmiş sayılabilmesi için; bu kurumların,
Türkiye’de, Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun bir işyerinin olması
veya daimi temsilci bulundurmaları ve kazançlarını bu yerlerde
veya bu temsilciler kanalıyla yapılan işlerden sağlamaları gerekir.
İşyeri; mağaza, yazıhane,
idarehane, imalâthane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor
yerleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri ve vapur büfeleri
gibi ticari ve sınai faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde
kullanılan yerlerdir (VUK Mad. 156).
Daimi temsilci; hizmet veya
vekâlet akdi ile temsil edilene bağlı olup, onun nam ve hesabına
sınırlı veya sınırsız bir müddet veya müteaddit ticari muameleler
ifasına yetkili bulunan kimselerdir. (GVK Mad. 8) Şunlar her halükarda
daimi temsilcidir; ticari mümessiller, tüccar vekilleri ve memurları,
acenteler, giderleri (reklam giderleri hariç) devamlı olarak kısmen veya
tamamen temsil edilen tarafından ödenenler, mağaza ve depolarında
temsil edilen hesabına devamlı olarak konsinye mal bulunduranlar.
Bu şartları taşısalar dahi,
kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye’de satın aldıkları veya
imal ettikleri malları, Türkiye’de satmaksızın yabancı ülkelere göndermelerinden
doğan kazançlar, Türkiye’de elde edilmiş sayılmaz. (KVK Mad.3/3-a)
Türkiye’de satmaktan maksat,
alıcı veya satıcının veya her ikisinin Türkiye’de bulunması veya satış
akdinin Türkiye’de yapılmış olmasıdır.
b- Serbest Meslek Kazançları
Ücretlerde olduğu gibi
kurumlar, serbest meslek kazancını ancak istihdam ettikleri elemanları
vasıtasıyla icra ettiği işler karşılığında sağlar. Serbest meslek kazancının
Türkiye’de elde edilmiş sayılması için; Hizmetin Türkiye’de ifa edilmiş
veya ediliyor olması ya da Türkiye’de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de değerlendirmekten
maksat, ödemenin Türkiye’de yapılması veya ödeme yabancı memlekette
yapılmışsa, Türkiye’de ödeyenin veya nam ve hesabına ödeme yapılanın
hesaplarına intikal ettirilmesi veya kârından ayrılmasıdır.
c- Zirai Kazançlar
Dar mükellef kurumların Türkiye’de
icra ettikleri zirai faaliyet çerçevesinde elde ettikleri kazançlar zirai
kazanç olarak değerlendirilecektir. Zirai kazancın Türkiye’de elde edilmiş
sayılması için zirai işletmenin Türkiye’de bulunması, yani zirai
faaliyetin Türkiye’de icra edilmesi gerekmektedir.
d- Gayrimenkul Sermaye
İratları
Gayrimenkul sermaye iradı,
gayrimenkul veya gayrimenkul niteliğindeki mal ve hakların sahipleri,
mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri
veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden sağlanan iratlardır.
İradın Türkiye’de elde edilmiş sayılması için;
§
Gayrimenkullerin
ve menkul malların Türkiye’de bulunması veya
§
Gayrimenkul
niteliği taşıyan mal ve hakların Türkiye’de kullanılması veya
§
Gayrimenkul
veya bu nitelikteki mal ve haklar karşılığı yapılan ödemenin Türkiye’de
değerlendirilmesi gerekir. Değerlendirme, serbest meslek kazançlarında
olduğu gibidir.
e- Menkul Sermaye İratları
Menkul sermaye iradı, sahibinin
sadece nakdi sermaye dolayısıyla elde ettiği kâr payı, faiz, kira
ve benzeri iratlar olarak tanımlanabilir. Menkul sermaye iradının Türkiye’de
elde edilmiş sayılmaları için sermayenin Türkiye’de yatırılmış olması
yeterlidir.
f- Diğer Kazançlar ve İratlar
Diğer kazanç ve iratlar GVK’nın
üçüncü kısmının yedinci bölümünde düzenlenmiştir. Dar mükellef kurumların Türkiye’de
diğer kazanç ve irat elde etmiş sayılmaları için; bu kazanç ve iratları
doğuran işin veya muamelelerin Türkiye’de ifa edilmesi veya değerlendirilmesi
gerekmektedir. Değerlendirme, serbest meslek kazançlarında olduğu gibidir.
C- VERGİ ANLAŞMALARI
Vergi anlaşmaları; birden çok
ülkede faaliyet gösteren işletmelerin elde ettikleri kazancın
vergilendirilmesinde ilgili (taraf) ülkelerce uygulanacak ortak vergileme
prensiplerini ifade eder. Uluslararası faaliyet yürüten işletmelerin kazancının
hiçbir taraf ülke açısından haksızlık doğurmayacak şekilde objektif esaslarda
vergilenmesinin sağlanması global ekonominin en önemli sorunlarından biridir.
Her ülkenin vergileme yetkisini
lehine yorumlayarak uygulaması, uluslararası iş yapan işletmeler bünyesinde
bazen çok önemli vergi yüklerini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle yabancı
sermaye, girdiği ülkede öncelikle vergisel güvenceler istemektedir.
Ülkemiz tarafından, son yıllarda çifte
vergilemenin önlenmesi amacıyla birçok devletle çifte vergilemeyi önleme
anlaşması yapılmıştır. Çifte vergilemenin önlenmesi diğer bir ifade ile çok
uluslu ticari ilişkilerden doğan kazançların vergilendirilmesine bir çerçeve çizilmesi,
taraf ülke dış ticaretinin gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunacaktır.
Uluslararası vergi anlaşmaları,
TBMM’nin onayı ile ve kanunla yürürlüğe girmektedir. Bu kanunlar vergi
kanunları yanında daha spesifik kanunlardır. Bu nedenle uluslararası vergi
anlaşmaları hükümlerinin, vergi kanunları hükümlerine göre uygulanma önceliği
vardır.
Anlaşmalar uyarınca vergilendirme
hakkının hangi devlette olduğu belirlendikten sonra vergilendirme
hakkına sahip olan ülke söz konusu geliri kendi iç mevzuatına göre
değerlendirecek ve vergilendirecektir. Vergi anlaşmalarında vergileme
yetkisi, oranlarla sınırlandırılabilmektedir. Oran sınırlamasının yapıldığı
durumda söz konusu oranlar, kapsama giren işlemler için vergileme tavanını
ifade etmektedir.
Dar mükelleflerin, çifte vergilemeyi önleme
anlaşmaları uyarınca Türkiye’de indirimli vergi oranından yararlanabilmeleri
için, taraf devletin yetkili makamlarından, o ülkede tam mükellef
ve mukim olduklarına dair belge ibraz etmeleri gerekmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
KURUM KAZANCININ TESPİTİ
I-
DAR MÜKELLEF KURUMLARDA KURUM KAZANCININ TESPİTİ
Dar mükellefiyete
tabi kurumların vergiye tabi ticari ve zirai kazançları, tam mükellefiyete
tabi olan kurumlar hakkındaki esaslara göre tespit edilecektir. Dar
mükellef kurumların, Türkiye’de elde ettikleri kazançlar ticari ve
zirai kazançlar dışında kalan gelir unsurlarından (ticari kazanç
gibi tespit edilmesi gereken kazanç ve iratlar dahil) ibaret bulunması
halinde, vergiye tabi safi kurum kazancı, Gelir Vergisi Kanunu’nun;
ücret, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye
iradı, diğer kazanç ve iratlar hakkındaki hükümlerine göre tespit
olunacaktır.( KVK Mad. 22/1-2)
Kurum kazançlarının dar
mükellefiyet esasında tespitinde hasılattan/gelirden ayrıca aşağıdaki
indirimlerin yapılması kabul edilmez.
§
Hesabına
yaptıkları alım satımlar için ana merkeze veya Türkiye dışındaki şubelere
verilen faizler, komisyonlar ve benzerleri.
§
Türkiye’deki
kurumun kazancının elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olan ve
emsallere uygunluk ilkesi uyarınca belirlenecek dağıtım anahtarlarına göre
ayrılan paylar ile Türkiye’deki kurumun denetimi için yabancı ülkelerden gönderilen
yetkili kişilerin seyahat giderleri hariç olmak üzere, ana merkezin veya Türkiye
dışındaki şubelerin genel yönetim giderlerine veya zararlarına katılmak üzere
ayrılan paylar.
A- YABANCI ULAŞTIRMA
KURUMLARINDA KAZANÇ TESPİTİ
Dar mükellef
durumunda olan kurumların vergiye tabi ticari kazançlarının, tam mükellefiyete
tabi olan kurumlar hakkındaki esaslara göre tespit edileceği belirtilmişti.
Niteliği itibariyle ticari kazanç olan, ulaştırma işlerinden elde
edilen kazanç da bu esaslar çerçevesinde ticari kazanç hakkındaki hükümlere
göre belirlenecektir. Ancak, kanuni ve iş merkezleri Türkiye’de bulunmayan
kurumların ulaştırma işlerinden elde ettikleri vergiye tabi kazancın
tespiti birtakım güçlükler arz ettiğinden, ulaştırma işleri ile uğraşan
yabancı kurumların vergiye tabi kazancının tespiti vergi kanunlarında ayrı
esaslara bağlanmıştır. (KVK Mad. 23)
1-
Arızi Olarak Yapılan Taşıma İşleri
Gelir ve Kurumlar Vergisi
Kanunlarında diğer kazanç ve iratlar için daimi temsilci veya işyeri
koşulu aranmamıştır. Bu işlere ilişkin (her taşıma için ayrı) beyanname
yabancı kurum veya Türkiye’de namına hareket eden kimse tarafından
verilecektir.
Özet olarak denilebilir ki;
yabancı ulaştırma kurumlarının (deniz, kara, hava) arızi olarak
yaptıkları taşımalardan sağladıkları kazançlar, KVK’nın 3, 23; GVK’nın
82, 101/4. maddelerinde vergi mevzuuna alınmış; vergileme için, arızi
kazancı doğuran faaliyetin (işyeri ve daimi temsilci bulundurma
veya taşınan yükün Türk menşeli olması gibi başkaca koşullar aranmaksızın)
Türkiye’de ifası veya Türkiye’de değerlendirilmesi yeterli sayılmıştır.
(GVK Mad. 7/7)
Yabancı ulaştırma kurumlarında
taşımacılık faaliyetinin Türkiye’de ifası, deniz ve hava ulaşımında
yolcu veya yükün Türkiye’deki limandan alınması, kara taşımacılığında
ise yolcu veya yükün Türkiye hudutları içinde bir yere boşaltılması
veya bir yerden taşıta yüklenmesini içerir. (KVK Mad. 23/3)
Türkiye’de değerlendirme
ise bedelin Türkiye’de tahakkuk ettirilerek ödenmesini veya bedel yabancı
memlekette ödenmekle birlikte Türkiye’deki kurumun giderlerine intikal
ettirilmesini veya kârından ayrılmasını ifade eder. Taşıtanın yabancı
olması, taşıma sözleşmesinin yurt dışında akdedilmiş bulunması
veya ödemenin yurt dışında yapılmış olmasının vergilemeye hiçbir
etkisi bulunmamaktadır.
2-
Devamlı Olarak Yapılan Taşıma İşleri
Türkiye’de VUK hükümlerine
uygun işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı ulaştırma
kurumlarının bu yerlerde veya bu temsilciler tarafından KVK’nın
23. maddesinde belirtilen ulaştırma işlerini yapmaları halinde
sağladıkları kazançlar anılan maddenin 2. bendinde öngörüldüğü şekilde
götürü usulde vergilendirilecektir.
KVK’nın 23. maddesi uyarınca
yolcu, yük ve bagaj taşımalarına ilişkin sözleşmelerin Türkiye’deki
işyerinde veya daimi temsilci tarafından yapılmış olması veya
taşıma bedellerinin Türkiye’de ödenmiş bulunması ticari kazancın
oluşması için yeterli sayılmaktadır.
3-
Kurum Kazancının Hesaplanması
Vergiye tabi safi kurum kazancı,
Türkiye’de elde edilen hasılata ortalama emsal kar oranlarının uygulanması
suretiyle hesaplanacaktır. Taşımacılık işini arızi veya devamlı olarak
yapan kurumun vergiye tabi kazançları bu suretle hesaplanacaktır.
a- Türkiye’de Elde Edilen
Hasılat
aa-
Kara Ulaştırmalarında Yolcu, Yük ve Bagaj Taşıma Ücreti
Türkiye sınırları içinde
yapılan kara ulaştırmalarında, bilet bedeli ile birlikte yolcu, yük
ve bagaj ücreti, gider karşılıkları vb. adlarla alınan paraların tamamı
Türkiye’de elde edilmiş hasılat sayılır. Bilet, Türkiye’de satılmış
olmasa dahi yolculuğun Türkiye sınırları içinde geçen kısmına ilişkin hasılat
Türkiye’de elde edilmiş sayılır.
ab- Deniz ve Hava Ulaştırmalarında
Yolcu, Yük ve Bagaj Taşıma Ücreti
Türkiye’deki yükleme limanlarından
yabancı ülkelerdeki varış limanlarına veya diğer bir kurumun gemisine
aktarma yapılacak yabancı limana kadar cereyan eden deniz ve hava
ulaştırmalarında yolcu, yük ve bagaj taşıma ücreti olarak her türlü
ad altında alınan paralar Türkiye’de elde edilmiş hasılat sayılır.
Taşıma ücreti ile birlikte alınan gider karşılıkları da hasılata
dahildir.
ac-
Diğer Kurumlar Hesabına Satılan Biletler ve Yapılan Navlun Sözleşmesi
İçin Alınan Komisyon ve Ücretler
Yabancı ulaştırma kurumlarının,
Türkiye dışında cereyan eden ulaştırma işleri için başka kurumlar
hesabına Türkiye’de sattıkları yolcu ve bagaj biletleri ile Türkiye’de
yaptıkları navlun sözleşmeleri karşılığında aldıkları komisyon
ve ücretler de Türkiye’de elde edilmiş hasılat sayılır.
Diğer taraftan, bu işleri yapanlar
bilet ve navlun bedelleri ile birlikte, Türkiye’deki bazı kurumlar
adına aidat veya hisseler tahsil ederler ve bunlar için de bir komisyon
alırlarsa bu komisyonlar da Türkiye’de elde edilmiş hasılat kapsamında
değerlendirilir.
b- Ortalama Emsal Oranları
Ortalama
emsal kâr oranları KVK’nın 23. maddesinde belirtilmiştir. Söz konusu maddede
düzenlenen oranlar aşağıdaki gibidir.
- Kara ulaştırmaları için
% 12,
- Deniz ulaştırmaları için
% 15,
- Hava ulaştırmaları için
% 5[2].
c- Kazancın Hesaplanması
Yabancı
ulaştırma kurumları ile bunları Türkiye’de temsil eden şube veya
acenteler bir “hasılat defteri”
tutmak ve bu deftere Türkiye’de elde ettikleri hasılatı tarih sırasıyla
ve ayrıntılı olarak kaydetmek zorundadırlar. Bu mükelleflerin bunun
dışında ayrıca defter tutmalarına gerek bulunmamaktadır.
Hasılat defterinde yer alan hasılat
toplamına o yıl için tespit edilen ortalama emsal kâr oranı uygulanarak
dar mükellef kurum kazancı bulunur.
Örneğin, bir yabancı kurumun Türkiye’de
mevcut acentesi aracılığıyla 5.800.000 TL hava taşıma hasılatı, 960.000 TL kara
taşıma hasılatı ve 2.850.000 TL deniz taşıma hasılatı elde ettiğini varsayalım.
Bu kurumun vergiye tabi kazancı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:
5.800.000
x 0,05 = 290.000 TL,
960.000
x 0,12 = 115.200 TL,
2.850.000
x 0,15 = 427.500 TL, olmak üzere toplam
832.700 TL
d- Hesaplanacak Vergiler
Hesaplanacak
kazanç tutarlarına kurumlar vergisi oranının uygulanması suretiyle, tarh
edilecek kurumlar vergisi tutarına ulaşılacaktır.
Çeşitli ülkelerle imzalanmış
olan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında ulaştırma faaliyetlerinden
elde edilen kazançların vergilendirilmesine ilişkin farklı düzenlemeler
yer almaktadır. Yabancı ulaştırma kurumlarının vergilendirilmesinde;
öncelikle ilgili ülkeyle imzalanmış çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları
hükümleri dikkate alınmalıdır.
B- YABANCI FON KAZANÇLARININ
VERGİLENDİRİLMESİ
KVK’nın 2. maddesinin birinci
fıkrasında belirtilen yabancı fonların, SPK tarafından verilen portföy
yöneticiliği yetki belgesine sahip tam mükellef şirketler aracılığıyla,
organize bir borsada işlem görsün veya görmesin her türlü menkul kıymet ve sermaye
piyasası aracı, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi, varant, döviz ve emtiaya
dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmesi, kredi ve benzeri finansal varlıklar
ve kıymetli maden borsalarında yapılan emtia işlemlerinden elde ettikleri
kazançları nedeniyle portföy yöneticiliği yapanlar, KVK’nın 5/A maddesinde
belirtilen şartların birlikte gerçekleşmesi kaydıyla; söz konusu fonlar için
daimi temsilci, bunların işyerleri de bu fonların işyeri veya iş merkezi
sayılmaz. Bu kazançlar için beyanname verilmez, diğer kazançlar nedeniyle
beyanname verilmesi halinde bu kazançlar beyannameye dahil edilmez.[3]
İlgili kurumların bu kapsama giren kazançları dışında başka kazançları bulunması
halinde bunlar genel esaslara göre vergilenecektir. Bu kapsamdaki kazanç
istisnalarının, söz konusu fonların Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden
yapılacak vergi kesintilerine şümulü yoktur.
KVK’nın 5/A maddesinde belirtilen
şartlar şunlardır;
a) Fon adına tesis edilen işlemlerin
portföy yöneticiliği yapan şirketin mutat faaliyetleri arasında yer alan işlemlerden
olması,
b) Portföy yöneticiliği yapan
şirketin, emsale uygun koşullarda yabancı fonla birbirlerinden bağımsız olması,
c) Portföy yöneticisi şirketin
ücretinin emsallere uygun olması ve transfer fiyatlandırması raporunun süresinde
verilmesi,
ç) Portföy yöneticiliği yapan
şirketin ve ilişkili olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde, (sağladığı
hizmet mukabilinde her ne ad altında olursa olsun hesaplanan bedeller
düşüldükten sonra) doğrudan veya dolaylı olarak %20’den fazla hak sahibi
olmaması.
Yukarıda belirtilen şartların
ihlal edilmesi durumunda ilgili hesap dönemi için portföy yöneticiliği yapan
şirket, fonun Türkiye’de daimi temsilcisi sayılır. Ancak, sadece hizmet
bedelinin emsaline nazaran daha düşük olası nedeniyle şartların ihlal edilmesi
durumunda, sadece portföy yöneticiliği yapan şirket adına transfer
fiyatlandırmasına yönelik olarak gerekli tarhiyat yapılmakla yetinilir.
Portföy yöneticiliği yapan
şirketin, yukarıda belirtilen şartları sağlamak kaydıyla yabancı fondaki
pay sahipliğinden doğan kazançları da kurumlar vergisinden müstesnadır. Fon
kazancından portföy yöneticiliği yapan şirkete düşen kısmın hesabında, bu
şirkete yönetim ücreti, teşvik, prim, performans ücreti gibi her ne nam adı
altında olursa olsun ödenen ücretler dikkate alınmaz.
Türkiye’de bulunan taşınmazlar,
aktif büyüklüğünün %51’inden fazlası taşınmazlardan oluşan şirketlere ait hisse
senetleri veya ortaklık payları veya bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon
sözleşmeleri, nakdi uzlaşmayla sonuçlananlar dışında emtiaya dayalı vadeli
işlem ve opsiyon sözleşmeleri, sigorta sözleşmeleri ve bunlara ilişkin vadeli
işlem ve opsiyon sözleşmelerinden elde edilen kazançlar bu uygulama kapsamına
girmez.
II-
TAM MÜKELLEF KURUMLARDA KURUM KAZANCININ TESPİTİ
A- KURUM KAZANCININ NİTELİĞİ
Kurumlar vergisi, KVK’nın 6.
maddesi uyarınca kurumların ilgili dönem safi kurum kazançları üzerinden
hesaplanacaktır. KVK’nın anılan maddesinde GVK’nın ticari kazanç hakkındaki
hükümlerine gönderme yapılmış olup; tam mükellef kurum kazancının tespitinde
GVK’nın ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanacaktır.
Ticari kazançların tespitine
ilişkin GVK’nın 38. maddesi hükmü şöyledir.
“Bilanço
esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve
başındaki değerler arasındaki müspet farktır.
Bu
dönem zarfında sahip veya sahiplerce;
-
İşletmeye ilave olunan değer bu farktan indirilir,
-
İşletmeden çekilen değerler ise bu farka ilave olunur.
Ticari
kazancın bu suretle tespit edilmesinde VUK’un değerlemeye ait hükümleri ile bu
Kanun’un 40 ve 41. madde hükümlerine uyulur.”
Bu çerçevede kurum ticari
kazancının tespitinde KVK’da yer alan hükümlerle birlikte ve öncelikle GVK’nın
38, 40 ve 41. madde hükümlerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
GVK’nın 2. maddesinde
sayılan kazanç ve iratlar şunlardır; ticari kazançlar, zirai kazançlar,
ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları,
menkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlar.
KVK’nın 6. maddesi uyarınca kurumların
yukarıda sayılan gelir kaynaklarından elde ettiği bütün kazançlar
“kurum kazancı” adı altında birleştirilir
ve kurum ticari kazancı olarak değerlendirilir. Bu bakımdan, kurum kazancını
meydana getiren gelir unsurları ne olursa olsun tamamına GVK’nın ticari
kazancın tespitine ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
GVK uyarınca ticari kazanç öz
sermaye kıyaslaması yoluyla tespit edilmektedir. Tekdüzen Hesap Planı’nda
öngörülen kazanç tespiti sistemi ise farklıdır. Bu sistemde ticari kazanç gelir
tablosu hesaplarının (gelir ve gider unsurlarının izlendiği hesapların)
karşılaştırılması suretiyle bulunmakta, daha sonra KKEGd niteliğindeki giderler
(ki bunlar genellikle ilgili gider hesaplarının detayında izlenmektedir)
bulunan ticari kazanca eklenerek mali kazanca ulaşılmaktadır. Diğer taraftan
THP uyarınca gelir hesaplarına kaydedilen bazı tutarların mükerrer vergilemenin
önlenmesi amacıyla ticari kârdan düşülmesi gerekebilir. Bunun en belirgin
örneği KKEGd olarak dikkate alınmış reeskont giderinin izleyen dönemde hasılat
yazılmasıdır.
Gelir tablosu hesaplarının
karşılaştırılması suretiyle 690 no.lu hesapta tespit edilen kazanç veya kayıplar
ticari kâr veya zarardır. Ticari kâr/zarardan, mali kâr/zarara ulaşabilmek için
dönem sonu itibariyle mali kanunların öngördüğü düzeltme işlemlerinin yapılması
gerekmektedir.
Sonuç olarak mali kârın
tespitinde; THP’de hangi hesaba kaydedilmiş olursa olsun KVK’nın 8 ve GVK’nın
40. maddesinde sayılan giderler hasılattan indirilecek, diğer taraftan KVK’nın
11 ve GVK’nın 41. maddesinde düzenlenen indirilmeyecek giderlere ilişkin
hükümler de göz önünde bulundurulacaktır. Bunu sağlamak amacıyla, THP gelir
tablosu hesaplarının kapatılmasında, gider ve gelir unsurlarının mali mevzuat
açısından nasıl nitelendiği dikkatle irdelenmelidir.
KVK’nın 10. maddesinde kurumlar
vergisi beyannamesi üzerinden dönem kârından indirim konusu yapılabilecek unsurlar
düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca dönem kurum kazancından, istisnalar
uygulanmadan önce, maddede düzenlenen indirimlerin yapılması gerekmektedir.
GVK, KVK ve VUK’ta düzenlenen
söz konusu gider ve indirimlerin uygulanmasından sonra kalan kazanç kısmından,
KVK’nın 5. maddesinde sayılan istisnalar ve kurumların kendi kanunlarında yer
alan diğer istisnalar mahsup edilecektir.
Kurum kazancının tespitinde
hasılattan indirilecek ve indirilemeyecek giderler aşağıda iki ana başlık
altında özetlenmiştir. Beyanname üzerinde yapılacak diğer indirim ve istisnalar
ise izleyen bölümde açıklanmıştır.
B- KONTROL EDİLEN YABANCI KURUM
KAZANÇLARI
5520 sayılı KVK ile kontrol
edilen kurum tanımı yapılmış ve bu kapsama giren (yabancı) kurumların kazancının
da Türkiye’deki ilgili tam mükellef kurum kazancına dahil edilerek
vergilendirilmesi öngörülmüştür. 5520 sayılı Kanunla getirilen bu vergi güvenlik
müessesesi KVK’nın 7. maddesinde düzenlenmiştir.
1- Kontrol Edilen
Yabancı Kurum
Yurt dışındaki bir kurumun kontrol edilen yabancı
kurum sayılabilmesi için bu kurumun sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma
hakkının en az %50’sinin doğrudan veya dolaylı olarak, ayrı ya da birlikte tam
mükellef gerçek kişi ve kurumlara ait olması gerekmektedir.
Yurt dışı iştirakin kontrol edilen yabancı
kurum olup olmadığının tespitinde, kontrol oranı olarak ilgili hesap dönemi
içinde herhangi bir tarihte sahip olunan en
yüksek oran dikkate alınacaktır.
Yurt dışı iştirake ilişkin iştirak payının (sermaye, kâr payı veya
oy kullanma hakkının) tamamının, yurt dışı iştirakin hesap döneminin kapanmasından
önce herhangi bir tarihte muvazaa olmaksızın elden çıkartılmış
olması halinde ilgili yurt dışı iştirak hakkında 7. madde hükümleri uygulanmayacaktır.
Madde metninde geçen “doğrudan veya dolaylı” ve “ayrı
ayrı ya da birlikte” ifadeleri ile yurt dışındaki iştirakin ortaklık
paylarının grup şirketleri veya gerçek kişiler arasında paylaştırılarak,
maddede belirtilen kontrol oranının altında kalınmak suretiyle vergileme kapsamı
dışına çıkılmasının engellenmesi amaçlanmaktadır.
Tam mükellef kurumlar ile birlikte tam mükellef gerçek kişilerin
kontrol edilen yabancı kuruma ortak olmaları
halinde, gerçek kişilerin elinde bulunan hisse senetleri de yurt dışında kurulu
şirketin kontrol edilen yabancı kurum olup olmadığının tespitinde
dikkate alınacaktır.
Örneğin, Türkiye’de tam
mükellef olan (A) Kurumu, (S) ülkesinde kurulu (B) Kurumunun sermayesine %60 oranında iştirak etmektedir. (T)
ülkesinde kurulu (C) Kurumunun ise %50 hissesi (B) Kurumuna aittir. (C)
Kurumunun %20 hissesi ise yine Türkiye’de tam mükellef olan gerçek kişi (D)’ye
aittir. Bu durumda, (A) Kurumu, (C) Kurumuna dolaylı olarak (%60 x %50) %30
oranında iştirak etmektedir. Diğer taraftan, gerçek kişi (D)’nin de (C)
Kurumuna doğrudan %20 oranında iştirak ettiği
dikkate alındığında, (A) Kurumu ve gerçek kişi (D)’nin, (C) Kurumuna
toplam iştirak oranı %50 olduğundan (C) Kurumu ile tam mükellef (A) nın
ortaklık payı nedeniyle (B) kurumu, diğer şartların da gerçekleşmesi halinde
Türkiye’de kontrol edilen yabancı kurum olarak değerlendirilecektir.
Diğer taraftan, Türkiye’de tam mükellef olan (A) kurumu ile gerçek
kişi (D)’nin ilişkili olup olmamasının kontrol
edilen yabancı kurum uygulamasında herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Kontrol edilen yabancı kurum tespiti yapılırken dolaylı
iştirak ilişkisinin birkaç kademeli olması halinde,
en sondaki dolaylı iştirake kadar ortaklık ilişkileri dikkate alınacaktır.
Örneğin, Türkiye’de tam mükellef olan (A) Kurumu, (S) ülkesinde kurulu (B)
Kurumunun sermayesine %100 oranında iştirak
etmektedir. (T) ülkesinde kurulu (C) Kurumunun ise %50 hissesi (B)
Kurumuna aittir. Bu durumda, (A) Kurumu, (C) Kurumuna dolaylı olarak (%100 x %50=) %50 oranında iştirak ettiğinden (C) Kurumu,
diğer şartların da gerçekleşmesi halinde kontrol edilen yabancı kurum
olarak değerlendirilecektir.
2- Yurt Dışı İştirak Kazancının Türkiye’de Vergilendirilmesine İlişkin
Şartlar
KVK’nın 7. maddesinde belirtilen kontrol
oranının sağlandığı yurt dışı iştiraklerin, KVK uygulamasında “kontrol edilen yabancı kurum” olarak
kabul edilmesi ve dolayısıyla kontrol edilen yurt dışı iştiraklerin kurum
kazançlarının, dağıtılsın veya dağıtılmasın Türkiye’de kurumlar
vergisine tabi tutulabilmesi için aşağıda sayılan şartların birlikte
gerçekleşmesi gerekmektedir.
Yurt dışı iştirakin ilgili yıldaki toplam
gayri safi hasılatının %25 veya daha fazlasının pasif nitelikli
gelirlerden oluşması. Pasif nitelikli gelirler; yurt dışı iştirakin, faaliyeti ile
orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı
suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyetlerinden elde
edilen gelirler dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul
kıymet satış geliri gibi gelirlerdir. Yurt dışı iştirakin faaliyeti
ile orantılı olmayan sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle elde edilen ticari, zirai veya
serbest meslek faaliyetlerinden elde edilen gelirler de pasif nitelikli gelir sayılacaktır.
Kontrol edilen yabancı kurumun
iştiraklerinden elde edeceği kâr payları, iştirakleri aktif ticari faaliyetle uğraşsalar dahi
pasif nitelikli gelirdir.
Yurt
dışı iştirakin kazancının (mahallinde) %10’dan daha az oranda gelir ve kurumlar
vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması. Vergi yükü, kanuni veya iş merkezinin
bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kâr payı dağıtımına kaynak
olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere toplam gelir ve
kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam dağıtılabilir
kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi toplamına oranlanması
suretiyle tespit edilir.
Yurt dışındaki
iştirakin ilgili yıldaki gayrisafi hasılat tutarının 100.000 TL karşılığı yabancı paranın üzerinde olması.
İlgili yıldaki toplam gayrisafi hasılatı 100.000 TL’nin altında kalan iştirakler,
diğer tüm koşullar bulunsa dahi kontrol edilen yabancı kurum olarak
değerlendirilmeyecektir. Yabancı kurum hasılatının TL karşılığının tespitinde,
ilgili kurumun hesap döneminin son gününde geçerli, TC Merkez Bankasınca açıklanan döviz alış
kuru esas alınacaktır.
3-
Tam Mükellef Kurumların Kurumlar Vergisi Matrahına Dahil Edilecek Kontrol
Edilen Yabancı Kurum Kazancı
Madde kapsamına giren kontrol edilen yabancı
kurumların Türkiye’de vergiye tabi tutulacak kazancı, zarar mahsubu dahil
giderler düşüldükten istisnalar düşülmeden önceki, vergi öncesi kurum
kazançları olacaktır.
Kontrol edilen yabancı kurumun geçmiş yıl
zararları nedeniyle dağıtılabilir kârının olmaması durumunda Türkiye’de
vergilendirilecek bir kazançtan söz edilemeyecektir.
Yurt dışı iştirakten elde edilmiş sayılan
kazancın hesaplanmasında, yurt dışı iştirakin ilgili hesap döneminin kapandığı
tarihte sahip olunan iştirak oranı[4]
(sermaye, kâr payı veya oy kullanma hakkı oranı) dikkate alınacaktır.
Kontrol edilen yabancı kurumun kârının
sermayeye eklenmesi durumunda da söz konusu kazanç 7. madde hükümleri
çerçevesinde vergilendirilecektir.
Tam mükellef kurumlar ile birlikte tam mükellef gerçek kişilerin
kontrol edilen yabancı kuruma ortak olmaları
halinde sadece tam mükellef kurum tarafından elde edilen kazançlar bu
madde kapsamında kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.
Kontrol edilen yabancı kurum şartlarının
gerçekleşmesi halinde yurt dışında kurulu iştirakin elde etmiş
olduğu kâr, söz konusu iştirakin hesap döneminin kapandığı ayı içeren hesap
dönemi itibarıyla tam mükellef kurumların kurumlar vergisi matrahlarına
hisseleri oranında dahil edilecektir. Kontrol edilen yabancı kurumun bulunduğu
ülkede on iki ayı aşan bir hesap döneminin bulunması durumunda, kazancın elde
edilme tarihinin belirlenmesinde yurt dışındaki şirketin hesap
dönemi takvim yılı olarak dikkate alınacaktır.
Öte yandan, kontrol edilen yabancı kurumun
zararlarının söz konusu kuruma iştirak eden tam mükellef kurumların kazançlarının
tespitinde dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.
Tam mükellef kurumların dolaylı iştirak
ettiği kontrol edilen yabancı kurum kazançları da doğrudan iştirak ettiği
yabancı kurum kazançları gibi tespit edilecektir.[5]
Örneğin,
yurt dışındaki (D) Şirketinin 20.05.2018 tarihi itibarıyla ortaklık yapısı
aşağıdaki gibidir:
Tam mükellef gerçek kişi (A) ............................................ %40
Tam mükellef kurum (B) ................................................... %15
Dar mükellef gerçek kişi (C) ............................................. %45
Anılan şirketin bulunduğu ülkede 1 Temmuz -
30 Haziran hesap dönemi olarak kullanılmaktadır. Şirketin hesap
dönemi sonu itibarıyla kurum kazancı 220.000 ABD $ olup, bu kazanç üzerinden,
bulunduğu ülkede ödemiş olduğu kurumlar vergisi ise 13.200 ABD $’dır. Şirketin gayrisafi
hasılatının tamamı pasif nitelikli gelirlerden oluşmaktadır.
30 Haziran 2018 tarihi itibarıyla tam
mükellef kurum (B)’nin aktifinde söz konusu (D) Şirketinin %5 hissesi bulunmaktadır.
Bu durumda, tam mükellef gerçek kişi (A)’nın
elinde bulunan %40’lık ortaklık payı ile tam mükellef kurum
(B)’nin %15’lik ortaklık payı, (D) Şirketinin kontrol edilen yabancı kurum olup
olmadığı hususunda birlikte değerlendirilecek, bunların
anılan şirkete toplam iştirak oranı 20.05.2018 itibarıyla %55 olduğundan
(D) Şirketinin 01.07.2017-30.06.2018 hesap dönemi için kontrol edilen yabancı kurum olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
(D) Şirketinin tabi olduğu hesap döneminin
kapandığı 30.06.2018 tarihi itibarıyla tam mükellef kurum (B)’nin
aktifinde, anılan şirketin %5 hissesi bulunduğundan, bu tarih itibarıyla
şirketin kazancının %5’i, dağıtılsın veya dağıtılmasın tam mükellef kurum (B)
tarafından elde edilmiş kazanç sayılacaktır.
Bu oran dahilinde hesaplanan (220.000 x %5
=) 11.000 ABD Doları, tam mükellef kurum (B) tarafından 30/6/2018 tarihi itibarıyla
elde edilmiş kâr sayılacak ve 2018 yılı (geçici vergi dönemleri dahil) kurumlar
vergisi matrahına dahil edilecektir. Kazanç 30.06.2018 tarihli TC MB döviz alış
kuruyla TL’ye çevrilecektir.
4- İştirakin Yurt
Dışında Ödediği Vergilerin Mahsubu
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesine
göre, yurt dışındaki iştirakin bulunduğu ülkede ödemiş olduğu gelir ve kurumlar
vergisi benzeri vergiler kontrol edilen yabancı kurumun Türkiye’de
vergilendirilecek kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir.
Örneğin, yukarıdaki örnekte
Türkiye’de vergilendirilen söz konusu kazanca isabet eden [yurt dışı iştirakin
faaliyette bulunduğu ülkede ödenmiş olan (13.200 x %5 =) 660 ABD $] vergi, KVK’nın
anılan maddesinin beşinci fıkrasında yer
alan hükümler çerçevesinde tam mükellef B’nin Türkiye’de hesaplanan
kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir. Vergi, kontrol edilen kurum kazancının
TL’ye çevrildiği döviz kuru esas alınarak TL’ye çevrilecektir.
Diğer taraftan, kontrol edilen yabancı kurumun bulunduğu ülke
dışındaki ülkelerde ödemiş olduğu gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergilerin,
söz konusu kurumun Türkiye’de vergilendirilecek kazancı üzerinden hesaplanan
kurumlar vergisinden mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
5- İştirakin Kâr Paylarını Dağıtması Durumunda
Vergileme
Maddede yurt dışı iştirakin kontrol edilen yabancı kurum kazancı
kapsamında Türkiye’de vergilendirilmiş kazancının, yurt dışındaki kurum tarafından
sonradan dağıtılması halinde elde edilen kâr paylarının daha önce Türkiye’de
vergilendirilmiş kısmı ayrıca vergilendirilmeyecektir. Ancak, daha sonraki
yıllarda, kontrol edilen yabancı kurumun Türkiye’de vergiye tabi tutulmuş
kazancından daha fazla kâr payı dağıtılması halinde, aşan kısmın kurumlar
vergisine tabi tutulacağı açıktır. Vergilemenin daha önce hangi tam mükellef nezdinde
yapıldığının önemi yoktur.
6- Yürürlük
KVK’nın 7. maddesi, 01.01.2006 tarihinden
itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak ve bu tarihten geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, kontrol edilen yabancı kurumların anılan
tarihten itibaren sona eren hesap dönemlerine ilişkin kurum kazançlarının,
doğrudan veya dolaylı olarak anılan kurumlara iştirak eden kurumlar vergisi
mükelleflerinin kazançlarına hisseleri oranında dahil edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, kontrol edilen yabancı kurumun iştirak ettiği
kurumların anılan tarihten önceki hesap dönemlerine ilişkin geçmiş yıl
kârlarının, bu tarihten sonra dağıtılması halinde kazanç, kâr dağıtımının
yapıldığı tarih itibariyle elde edilmiş olacağından, söz konusu kazançların
kontrol edilen yabancı kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekecektir.
C- KURUM KAZANCININ TESPİTİNDE
İNDİRİLECEK GİDERLER
Kurum kazancının tespitinde
indirilecek giderleri iki alt başlıkta incelemek gerekmektedir. Kurum
kazancından hem GVK’nın 40. maddesinde yer alan ticari kazancın tespitine ilişkin
giderler hem de KVK’nın 8. maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.
1-
Gelir Vergisi Kanunu Uyarınca Hasılattan İndirilecek Giderler
Ticari kazancın tespitinde
hasılattan indirilebilecek giderler GVK’nın 40. maddesinde düzenlenmiştir. Bu
giderler aşağıda kısaca açıklanmıştır.
a- Genel Giderler
Ticari kazancın elde edilmesi
ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler GVK’nın 40/1. maddesi uyarınca
dönem hasılatından indirilir.
Genel giderler işletme
organizasyonunun gerektirdiği giderlerdir. Bu giderlerin oluşumu genelde
yapılan faaliyetin niteliğinden doğrudan etkilenmez. Giderin türü ise
işletmenin faaliyet türü ve genişliğine göre farklılık gösterebilir. Bu nedenle
bu giderlere GVK’da herhangi bir kapsam çizilmemiştir.
Genel giderlerin ticari
kazancın tespitinde dönem hasılatından düşülmesi için aşağıdaki koşulların
gerçekleşmesi gerekir.
§
Yapılan
gider, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesiyle ilgili olmalıdır.
İlgililikten kasıt, giderin yapılması ticari faaliyetin icrası veya devamı için
gerekli olmasıdır. Yapılan giderin bu kapsamda dönem ticari hasılatından
düşülebilmesi, işle ilgisinin açık bir şekilde kurulabilmesine ve işletme için
yararının belli olmasına bağlıdır.
§
Giderin
yapılması ticari kazancın elde edilmesi amacına yönelik olmalıdır. Giderlerin
ticari kazanç elde etme amacına yönelik olup olmaması hususu işletme faaliyeti
ve gider türüne göre belirlenmelidir. Keyfilik unsuru taşıyan giderlerin genel
gider olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
§
Ticari
kazançtan, ancak vergi konusuna giren kazançlara ilişkin giderler indirilebilir.
Vergiden istisna edilen kazançlara ilişkin giderler vergiye tabi diğer kazançlardan
indirilemez. Giderlerin bu açıdan ayırımı muhasebeleştirme aşamasında
yapılmalıdır.
§
Bir
giderin indirim konusu yapılabilmesi için, maliyet unsuru olarak dikkate alınmasının
zorunlu olmaması gerekir. Maliyet bedeline dahil olması gereken harcamaların
gider kaydı mümkün bulunmamaktadır. Bu durum üretilen mamul ve hizmetler,
satışı yapılan mallar ile amortismana tabi iktisadi kıymetler için geçerlidir.
GVK’nın 40/1. maddesi, bir
çerçeve hüküm olup, genel giderler madde metninde ayrıntılı olarak
belirtilmemiştir. Bu kapsamda değerlendirilecek giderlerden en sık
karşılaşılanları aşağıdaki gibi sayabiliriz:
§ Üretim birimleriyle ilgili
olmayan idari personel ve diğer personele ödenen ücretler, yardımlar,
ikramiyeler ve diğerleri.
§ Isıtma, aydınlatma, su ve
telefon giderleri. Bu giderler dönemsellik ilkesi dikkate alınarak tahakkuk
esasına göre giderleştirilir. Bununla birlikte, elektrik telefon gibi kamusal
hizmetlerin dönem kapandıktan sonra gelen faturaları ilgili olduğu dönemde
gider kaydedilebilir.
§ İşyerleri için ödenen kira
bedelleri.
§
Üretim birimleri dışında kullanılan alet, edevat ve
makinelerin kira giderleri.
aa-
Taşıt Araçlarının Kira Giderleri
Kiralama
yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri
GVK’nın 40/5. maddesi uyarınca giderleştirilmektedir. Bu giderler; genel olarak
taşıtların tamir, bakım, yakıt, vb. kullanıma ilişkin giderlerdir.
180 Seri no.lu
Gelir Vergisi Genel Tebliği uyarınca finansal kiralama yoluyla edinilen
taşıtların finansal kira giderleri ile taşıt kiralama faaliyetleri ile uğraşan
işletmelerden kiralanan taşıtların kira giderleri ise genel gider
niteliğindedir. Giderin vasfı, kiracı açısından kiraya verenin ne iş yaptığına
göre değişmeyeceğinden, faaliyet konusu taşıt kiralaması olmayan işletmelerden
veya kişilerden kiralanan binek otomobillerinin kira giderleri de genel gider
olarak değerlendirilir.
ab-
Temsil ve Ağırlama Giderleri
İşletmelerin,
mevcut veya muhtemel müşteri, firma yönetici veya temsilcilerine fiilen
karşılıksız ancak özünde karşılık bekleyerek sundukları hizmet bedelleri temsil
ve ağırlama giderleri adı altında genel gider olarak değerlendirilir.
Bu tür harcamaların genel
özelliği, yapılan harcamaların muhatabının işletme ile ticari bağlantısı olan
veya olması muhtemel olan kişi veya firmalar olmasıdır. Ancak, bu giderlerle
kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi arasındaki illiyet bağının açıkça
kurulabilmesi gerekir.
Temsil ve ağırlama giderleri
için önemli bir diğer husus, ticari kazancın elde edilmesi veya idame
ettirilmesi ile işletme sahibi veya sahiplerinin kişisel tercihlerine bağlı
olarak harcama yapılması arasındaki ayrımın güç olmasıdır. Bu nedenle, bu kapsamda
değerlendirilecek her giderin işle ilişkisi izah edilebilmelidir.
ac-
Sigorta Giderleri
İşletme
aktifinde bulunan, bina, taşıt ve benzeri nitelikte aktif kıymetlerin kaza, yangın,
deprem, sel basması, hırsızlık vb. gibi risklere karşı sigortalanması nedeniyle
tahakkuk ettirilen veya ödenen sigorta primleri genel gider niteliğindedir.
Sigorta giderlerinin ticari
kazançtan indirilmesinde dönemsellik ilkesine göre (sigorta süresi dikkate
alınarak) ayırım yapılmalı ve gelecek yıllara ilişkin gider kısımları
aktifleştirilmelidir. Ancak, taşıma sigortası gibi belli bir süreyi içermeyen
sigortalamalara ilişkin giderlerin herhangi bir ayırıma tabi tutulması zorunlu
değildir.
ad-
Finansal Kiralama Giderleri
VUK’un mükerrer 290. maddesinde
düzenlenen finansal kiralamalara ilişkin olarak ödenen faizler genel gider
olarak hasılattan indirilebilecektir.
ae-
Reklam Giderleri
Mal ve hizmet üretimi, dağıtımı
ve ticaretini yapan işletmeler; satışları artırmak, mal ve hizmetleri tanıtmak
amacıyla yaptıkları reklamlara ilişkin olarak ortaya çıkan giderleri, genel
gider olarak ticari kazançtan indirebileceklerdir.
Reklam giderleri genel olarak
yapıldıkları dönemde ticari kazançtan indirilirler. Ancak yapılan giderler
birden fazla dönemi kapsıyorsa gelecek yıllara ait giderlerin aktifleştirilerek
ilgili oldukları dönemde giderleştirilmesi gerekir.
Örneğin, başkalarının arazilerine,
binalara veya yol kenarlarına konulan reklam panoları için yapılan harcamalar
reklam gideri olmakla birlikte, bu kıymetlerin aktifleştirilerek bedellerinin
amortisman yoluyla gider yazılması gerekmektedir.
Bunun yanında, meşrubat veya
dondurma örneklerinde olduğu gibi bazı malların satışı için bayilere emanet
olarak verilen tertibat ve teçhizat, mal satan işletmelerin mülkiyetinde olup
bunların temini için yapılan harcamaların da amortisman yoluyla gider yazılması
gerekir.
Toplum veya işletme için önemli
olan günlerde işletmeyi tanıtıcı eşantiyonların dağıtılması da reklam gideri
kapsamında değerlendirilir. Ancak bu tür giderlerin toplam tutarının işletmenin
ticaret hacmi ile orantılı olması gerekmektedir.
af-
İlan ve Duyurular
Şirket ortaklarından birinin
ölümü, adres ve iş değişiklikleri, eleman temini gibi hallerde, üçüncü
şahıslara duyuru kapsamında gazetelere verilen ilanlara ilişkin harcamalar
genel gider yazılabilir. Ancak ölen şahsın ailesine veya yakınlarına başsağlığı
dilemek amacıyla yapılan ilan giderleri ile şirketin iş ilişkisinde bulunduğu
kişiler için aynı amaçla yapılan ilan giderleri ve çelenk masraflarının ticari
kazançtan indirilmesi mümkün değildir.
ag- Mesleki Dernek ve Birliklere Ödenen
Gider Katkı Payları
Ticaret ve Sanayi Odaları ve
Borsaları gibi kanunla kurulmuş olan mesleki teşekküllere ilişkin aidat
ödemeleri genel gider olarak değerlendirilir. Ancak, bunun dışında kalan ve
ilgililere mesleki, ekonomik ve sosyal yönlerden yardımcı olma, üretim ve
ticaretin verimli gelişmesini sağlama, sorunların çözülmesine yardımcı olmak
gibi amaçlarla kurulan dernekler ve birliklere, giderlere katılma payı veya
başka isimler altında yapılan ödemeler keyfilik taşıdığından ticari kazançtan
indirilemez.
ah-
Yurt Dışı Büro Giderleri
Münhasıran Türkiye’deki kuruluş
için yurt dışında açılmış büroya ilişkin masraflar VUK hükümlerine göre ispat edici
kağıtlarla tevsik edilmek koşuluyla gider olarak kaydedilebilir.
aj-
Pazarlama Satış Dağıtım Giderleri
Pazarlama, satış ve dağıtım
giderleri genel gider mahiyetinde olup, üretilen mal ve hizmet maliyetine
girmez. Bu giderlerden dönem sonu stoklara da pay verilmesi zorunlu olmayıp,
yapıldıkları dönemde doğrudan sonuç hesaplarına intikal ettirilir.
Ambalaj malzemeleri de bu
kapsamda değerlendirilecek ancak, ambalajlı olarak piyasaya sunulması zorunlu
olan mallara ilişkin ambalaj giderleri mal maliyetleri içine dahil edilecektir.
Uygulamada işletmeler
satışlarını artırabilmek, rekabet edebilmek ve piyasadaki yerlerini
sağlamlaştırmak amacıyla direkt tüketiciye, bayilere veya diğer satıcı firmalara
yönelik olarak hediye kampanyaları düzenlemektedirler.
Bu şekilde verilen hediyeler
firmaların kendi ürettikleri mamuller olabileceği gibi, başka firmalardan temin
edilen mallar da olabilmektedir. Hediye olarak dağıtılan ürünler işletme
dışından temin ediliyorsa bunların alış faturaları gider yazılacaktır. Hediye
dağıtımına ilişkin bilgi ve belgelerin saklanması, giderin ticari işle
ilgisinin ise tevsik edici vesikalarla her zaman ispatlanabilmesi gerekmektedir.
İşletme kendi ürettiği
mamulleri hediye/numune olarak dağıtıyorsa önce bu mamuller emsal bedeliyle hasılat
yazılacak daha sonra da aynı tutarlar gider olarak dikkate alınacaktır.
Bayilere
veya satıcılara çekiliş sonucu veya çekiliş olmaksızın verilen hediyeler prim
niteliğindedir. Bu nedenle satıcı firma hediye bedeli için bayi adına fatura
düzenleyecek, bayi ise anılan fatura tutarı kadar iskonto veya prim faturası
düzenleyecektir.[6] Bedelsiz
verilen mallar da aynı kapsamda değerlendirilecektir.
İşletme personeline alınan
hediyeler ise ayni olarak ödenen ücret niteliğindedir. Bu tür giderlerin ücret
ödemesi gibi stopaja konu edilmesi gerekmektedir.
b- Götürü Gider Uygulaması
4108 sayılı Kanunla GVK’nın
40/1. maddesine eklenen hüküm uyarınca; ihracat, yurt dışında inşaat, onarma,
montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler bu bentte yazılı giderlere
ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde beşini
aşmamak şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak
üzere, götürü olarak hesapladıkları giderleri de ticari kazançlarından
indirebileceklerdir. Götürü gider uygulanmasına ilişkin esasları şöyle özetleyebiliriz.[7]
ba-
Götürü Gider Kaydedebilecek Mükellefler
Götürü gider uygulamasından,
ihracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve teknik hizmetler ile
taşımacılık faaliyetinde bulunan tam ve dar, gelir ve kurumlar vergisi
mükellefleri yararlanacaktır. Bu tür faaliyetleri bulunmayan mükellefler götürü
gider uygulamasından yararlanamayacaklardır. Diğer taraftan dar mükelleflerden
Türkiye ile yabancı memleketler arasında ulaştırma işi yapanlar da götürü gider
uygulamasından yararlanamayacaktır.
bb-
Götürü Gider Hesaplanmasına Esas Olacak Hasılat
Götürü gider tutarı, ihracat ve
yurt dışında yapılan inşaat, onarma, montaj, teknik hizmetler ile taşımacılık
faaliyetlerinden döviz olarak elde edilen hasılat üzerinden hesaplanacaktır.
İlgili
mevzuat çerçevesinde yapılan serbest ihracat, kredili ihracat, konsinyasyon ve
müşterek hesap yoluyla ihracat, prefinansman yoluyla ihracat, bedelli ticari
numune ihracatı, serbest bölgelere yapılan ihracat, sınır ve kıyı ticareti
yoluyla yapılan ihracat ve diğer bütün ihracat ve yurt dışı taşımacılıktan
döviz cinsinden sağlanan hasılat, üzerinden götürü gider hesaplanacak hasılat
tutarına dahil edilecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Türk Lirası
karşılığı yapılmış ihracat da döviz cinsinden hasılat olarak kabul edilecek
ancak, bunun dışında Türk Lirası karşılığı yapılan ihracat hasılatı, üzerinden
götürü gider hesaplanacak hasılat tutarına dahil edilmeyecektir.
Yurt dışında ortak olunan
firmalara ayni sermaye olarak mal gönderilmesi şeklinde yapılan ihracat ile
müteahhitlerin yurt dışındaki şantiyelerine, şube, büro, temsilcilik ve acentelik
gibi yerlere mal göndermeleri durumunda anılan mal bedelleri de ihracat
hasılatı kapsamına dahil edilecektir.
Geçici
kabul rejimi çerçevesinde ithal edilen mamul ve yarı mamul maddelerin Türkiye’de
bir işlem gördükten sonra ihracatından sağlanan döviz hasılatı da götürü gider
uygulamasına konu olabilecektir.
İhraç kaydıyla yapılan mal
teslimlerinde ihracat hasılatı üzerinden götürü gider ihracatçı tarafından
hesaplanacaktır.[8]
Her türlü yurt dışı taşımacılık
faaliyetinden tam mükellef kurumlarca döviz olarak sağlanan hasılat, götürü
gider uygulamasına konu olabilecektir. “Yurt dışı taşımacılık” ifadesinden,
başlangıç veya bitiş noktasından herhangi biri veya her ikisi yurt dışında
bulunan taşımacılık işlerinin anlaşılması gerekir. Yük taşımacılığının yanı
sıra yolcu taşımacılığından sağlanan hasılat da götürü gider uygulamasına konu
olabilecektir.
İnşaat,
onarma, montaj ve teknik hizmet faaliyetlerinde götürü gider uygulamasına esas
alınacak hasılat, mükelleflerin bu faaliyetlerinden elde ettikleri döviz
cinsinden yurt dışı hasılatı ifade etmektedir.
Yurt dışında yapılan inşaat,
onarma, montaj ve teknik hizmetlere ilişkin faaliyetlerin zararla sonuçlanmış
olması, götürü gider hesaplamasına engel teşkil etmemektedir. Bu durumda,
götürü olarak hesaplanan giderler, bu zararları artırıcı bir unsur olacak ve
genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılacaktır.
bc-
Hasılatın Türk Lirasına Çevrilmesi
Döviz
olarak elde edilen ihracat hasılatı ve taşımacılık hasılatının, Türk Lirası
karşılığının tespitinde, hasılatın defterlere kaydedildiği tarihte geçerli olan
kur; inşaat, onarma, montaj ve teknik hizmet faaliyetleri hasılatının Türk
Lirasına çevrilmesinde, kazancın Türkiye’de genel netice hesaplarına intikal
ettirildiği tarihte geçerli olan kur dikkate alınacaktır. Değerlemede, TC
Merkez Bankasınca tespit ve ilan edilen döviz alış kurları kullanılacaktır.
Diğer
taraftan hasılat kavramı içinde değerlendirilecek dövizlerin götürü gider uygulaması
açısından kambiyo mevzuatı gereğince Türkiye’ye getirilme şartı bulunmamaktadır.
Götürü gider uygulaması mükelleflerin genel esaslara göre tevsik edilmiş yurt
dışı giderlerinin dönem hasılatından mahsubuna engel değildir.
bd-
Götürü Giderin Muhasebeleştirilmesi
Yurt dışı faaliyetlerle ilgili
olarak götürü gider hesaplanabilmesi için harcamanın yapılmış olması ve gider
nedeniyle işletmenin malvarlığında bir azalma meydana gelmiş olması
gerekmektedir. İşletmenin yurt dışı faaliyetlerine ilişkin olarak ödenen
belgesiz giderlerin, ilgili gider hesaplarında izlenmesi[9] ve dönem sonunda
sonuç hesabına aktarılması gerekmektedir.
Dönem sonu itibariyle götürü
gider tavanı hesaplanacak, belgesiz giderlerin belirlenecek bu tavanı aşan
kısmı kanunen kabul edilmeyen gider olarak ticari kâra ilave edilecek,
dolayısıyla belgesiz giderlere karşılık olmak üzere götürü olarak hesaplanan
giderler, ticari kârdan indirilmiş olacaktır.
Dönem kapandıktan sonra daha
önce kayıtlara girmemiş olan bir harcamanın karşılığı olmak üzere hasılatın
binde beşinin doğrudan gider kaydı (veya beyanname üzerinde kazançtan indirimi)
mümkün bulunmamaktadır.
c- Sosyal Giderler
Hizmetli ve işçilerin iş
yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç
giderleri, sigorta primleri (işsizlik sigortası dahil) ve emekli aidatları GVK’nın
40/2. maddesi uyarınca gider olarak kaydedilebilecektir. Ancak söz konusu
primlerin ve aidatın geri alınmamak üzere Türkiye’de kain sigorta şirketlerine
veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım
sandıklarının tüzel kişiliği haiz olması gerekmektedir.
Diğer
taraftan resmi ve özel daire ve müesseselerce hizmet erbabına işin icabı olarak
verilen ve bunların işten ayrılmaları halinde geri alınan giyim eşyası için
yapılan harcamalar da bu madde çerçevesinde gider olarak kaydedilir.
ca-
Hizmet Erbabına Verilen Yemek Bedelleri
GVK’nın 23/8 ve 40/2. maddeleri
birlikte değerlendirildiğinde hizmet erbabına verilen yemek bedelleri aşağıdaki
esaslara göre giderleştirilir.
Hizmet erbabına iş yerinde veya
işyerinin müştemilatında verilen yemek bedelleri gider olarak kazançtan
indirilir. Söz konusu yemek, işyerinde hazırlanıyorsa bunun için yapılan
giderler, dışarıdan temin edilerek işyerinde veya müştemilatında verilmesi
halinde yemek temini için yapılan giderler indirim konusu yapılır.
Hizmet erbabına işyeri veya
işyeri müştemilatı dışında kalan yerlerde yemek verilmesi halinde, yemek bedelinin
günlük 16 TL’yi (2019 vergilendirme dönemi için 19 TL[10])
aşan kısmı ücret olarak vergilendirilecektir.
Bazı işletmeler hizmet erbabına
yemek fişi vermektedir. Bu fiş veya kuponlar, çalışılan günlerde kullanılmak,
bir günlük bedeli 16 TL’yi aşmamak, yemek bedelinin faturası işveren adına
düzenlenmek koşullarıyla ücret olarak vergilendirilmeyecektir.
cb-
İlaç ve Tedavi Giderleri
GVK’nın 40/2. maddesinde hizmet
erbabı için yapılan tedavi ve ilaç giderlerinin ticari kazancın tespitinde
gider olarak dikkate alınacağı hükmü bulunmaktadır. Tedavi ve ilaç giderlerine
herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. İşyerindeki ecza dolapları ile ilgili
giderler, işyeri doktoruna ödenen ücretler ve benzeri harcamalar bu kapsamda
değerlendirilecektir.
Söz konusu harcamaların gider
kaydı için tedavi ve ilaç giderlerinin hizmet erbabının kendisine ait olması
gerekmektedir.
cc-
Sigorta Primleri ve Emekli Aidatı
Sigorta primleri ve emekli
aidatları aşağıdaki koşularla gider olarak kaydedilebilir.
§ Söz konusu prim ve aidatlar
geri alınmamak üzere ödenmiş olmalıdır.
§ Ödeme Türkiye’de yerleşik
bulunan sigorta şirketleri ile emekli ve yardım sandıklarına yapılmış
olmalıdır.
§ Ödemenin yapıldığı emekli ve
yardım sandıklarının tüzel kişiliğe haiz olması gerekmektedir.
Gerek yukarıdaki düzenlemeler
gerekse 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88.
maddesi uyarınca; fiilen ödenmeyen SSK primleri işletmelerce gider olarak
dikkate alınamayacaktır. Bu nedenle sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu
yıla bakılmaksızın fiilen ödendikleri tarihte gider yazılacaktır.
Geç ödemeye ilişkin olarak
hesaplanan faizlerin gider yazılmayacağı ise açıktır. Diğer taraftan Aralık
ayına ait sigorta primleri Ocak ayı içinde ödenmeleri kaydıyla ilgili olduğu
yılın giderleri arasına ithal edilebilecektir.
cd-
Giyim Giderleri
Hizmet erbabına demirbaş olarak
verilen iş tulumu, iş önlüğü, çizme, önlük, kulaklık, şapka, fener, eldiven
gibi eşyalarla, işyerinde çalışan personelin tertip görünümünü sağlayacak giyim
eşyaları için yapılan harcamaların hasılattan indirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Hizmet erbabının şahsi kullanımı için verilen giyim eşyaları, ayni ücret
ödemesi olarak dikkate alınıp ücret gideri olarak kazançtan indirilecektir.
d- Zarar, Ziyan ve Tazminatlar
GVK’nın 40/3. maddesine göre “İşle
ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden
ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar” ticari kazancın tespitinde gider
olarak dikkate alınabilmektedir. Zarar, ziyan ve tazminatın gider kaydedilebilmesi
için aşağıdaki koşullar aranmaktadır.
§
Zarar,
ziyan ve tazminatın ticari faaliyetin normal icapları dahilinde oluşması, yani
şahsi nitelik taşımaması ve işin normal akışı ile ilgili bulunması gerekir.
§ Zarar,
ziyan ve tazminat mukavelename, ilam veya kanun emrine istinaden doğmuş
olmalıdır. Zarar, ziyan ve tazminatın gider kaydedilebilmesi için, taraflar arasında
yapılan sözleşmelere dayanması gerekmektedir. Gider kaydını sağlamak amacıyla
sonradan yapılan muvazaalı sözleşmelerin geçerli olmadığı açıktır. GVK’nın 41.
maddesinin 6 no.lu bendinin parantez içi hükmü uyarınca, akitlerde ceza şartı
olarak öngörülen tazminatlar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Zarar, ziyan ve
tazminatın ilama dayanması; mahkeme kararı ile hükmedilmiş olmasına işaret
eder. Kanun emrinden kaynaklanan zarar, ziyan ve tazminatların da gider olarak
indirilmesi mümkündür. Diğer taraftan kıdem tazminatının karşılık ayrılarak
gider kaydedilmesi mümkün değildir. Bu tazminat ancak ödeme anında gider kaydedilebilir.[11]
§
Teşebbüs
sahibinin suçundan doğmamış olmalıdır. Kurumu sevk ve idare edenlerin kurum
adına yaptıkları ve kanunen suç sayılan işlemler, kurumun suçu sayılır ve bu
suçlar dolayısıyla tazminat ödenmesi gerekmişse, bu tazminat kanun emrine veya
mahkeme ilamına dayansa dahi gider yazılamaz, kanunen kabul edilmeyen gider
niteliğindedir.[12]
Borçlar Kanunu’nda yer alan kusursuz sorumluluk halleri dolayısıyla ödenen
zarar, ziyan ve tazminatlar, buna neden olan fiilin doğmaması için sorumlu
tutulan kişinin üzerine düşen bütün tedbirleri almış olması kaydıyla gider
kaydedilebilir.[13]
e- Seyahat ve İkamet Giderleri
Seyahat, amacını ve
gerektirdiği süreyi aşmaması koşuluyla, işle ilgili olarak yapılan seyahat ve
ikamet giderleri hasılattan indirilebilir. Seyahat ve ikamet giderleri toplamı
işin ehemmiyeti ve genişliği ile uyumlu olmalıdır. İşletmenin faaliyet konusunun
gerektirdiği tüm seyahat ve ikamet gideri ticari faaliyetle uyumlu olduğu
sürece giderleştirmeye konu edilebilecektir.
Mükellef, giderleştirdiği her
seyahat ve ikametinin işle ilgili olduğunu ispat edebilecek bilgi ve belgelere
sahip olmalıdır. Yurtdışı seyahat masraflarının tevsiki için sadece Döviz Alım
Belgesi yeterli değildir. Ticari amaçla da olsa döviz alınmış olması bu tutarın
seyahat masrafı olarak harcandığının karinesi olamaz.
Seyahat, işletmenin sahip ve
yöneticileri, hizmet erbabı, yönetim kurulu başkanı/üyeleri ve denetçileri
tarafından yapılabilir. Seyahatin işle ilgisi, seyahatin süresi, işin önemi ve
genişliğiyle mütenasip olması gibi kriterler için kanunlarda objektif bir
belirleme yapılmamıştır. Bu nedenle her olayın kendi koşulları içinde
değerlendirilmesi, değerlendirmede ticari organizasyonun büyüklüğü ve
aktivitesi gibi unsurların da dikkate alınması gerekir.
Yol giderleri gerek GVK’nın
40/4. maddesinde, gerekse GVK’nın 24/2. maddesi çerçevesinde gerçek tutarları
üzerinden gider yazılır. Yolculuk, işin gerektirdiği önem derecesine göre her
türlü araç kullanılarak yapılabilir. Yolculuğun işletmeye ait araçlar veya
personele ait araçlarla da yapılması mümkündür.
Seyahate çıkan işletme
personeline ödenen seyahate ilişkin bedeller GVK’nın 24/2. maddesi uyarınca
harcırah esasına göre giderleştirilecektir. GVK’nın 24/2. maddesi hükmü
aşağıdaki gibidir.
“Harcırah Kanunu kapsamı dışında kalan müesseseler
tarafından idare meclisi başkanı ve üyeleri ile denetçilerine tasfiye memurlarına
ve hizmet erbabına (Harcırah Kanunu’na tabi olsun olmasın her türlü sözleşmeli
personel dahil) verilen gerçek yol giderlerinin tamamı ile yemek ve yatmak
giderlerine karşılık verilen gündelikler (Bu gündelikler aynı aylık
seviyesindeki Devlet memurlarına verilen gündeliklerden fazla ise veya Devletçe
verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşarsa, aradaki fark ücret olarak vergiye
tabi tutulur.)”
f- Taşıt Giderleri
Kiralama yoluyla edinilen veya
işletmenin aktifinde bulunan taşıtların giderlerinin tamamı GVK’nın 40/5.
maddesi hükmü uyarınca işte kullanılmaları koşuluyla kazançtan
indirilebilecektir. GVK’nın 40/5. maddesinde yer alan giderler taşıtların
normal bakım, tamir, onarım ve kullanım giderleridir.
İşe gidiş gelişlerde kendi
taşıtını kullanan personel için işletme ücret ödüyorsa, bu nedenle yapılan
ödemeler taşıt gideri olarak değil, ücret gideri olarak değerlendirilecek ve
ücret olarak gelir vergisi stopajına tabi tutulacaktır.
g- Ayni Vergi, Resim ve Harç
Ödemeleri
İşletme ile ilgili olmak şartıyla
bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler
gibi ayni vergi, resim ve harçlar gider olarak ticari kazançtan indirilebilmektedir.
h- Amortismanlar
VUK uyarınca ayrılan
amortismanlar GVK’nın 40/7. maddesi uyarınca işletmenin dönem ticari kazancının
tespitinde dönem hasılatından indirilebilecektir.
İşletme
aktifine kayıtlı duran varlıkların maliyetleri belli esaslar çerçevesinde kullanım
süreleri itibariyle gider ve maliyetlere intikal ettirilmektedir. Bu
giderleştirme sisteminin adı amortismandır. Amortisman müessesesi, temel
esprisini dönemsellik ilkesinden almaktadır. Her dönemin gider ve maliyeti
ilgili dönemin hasılatı ile karşılaştırılmalıdır.
Sabit kıymetler Maliye
Bakanlığı’nca belirlenen oranlar üzerinden itfa edilir. Maliye Bakanlığı
amortisman oranını iktisadi kıymetin faydalı ömürlerini dikkate alarak belirlemektedir.
İktisadi ve teknik açıdan bütünlük arz eden kıymetler (oran, yıl ve yöntem
olarak) aynı çerçevede amortismana tabi tutulur.[14]
Ödeme
kaydedici cihaz kullanmak zorunda olan mükellefler, bu amaçla aldıkları cihazlar
için ilk yılda %100 oranında amortisman ayırabileceklerdir. (3100 s. Kanun md..7)
Amortisman ayırma koşulları
şöyle sıralanabilir;
§
Kıymetin
birden fazla yıl kullanılması,
§
Kıymetin
envantere dahil edilmiş olması,
§
Kıymetin
yıpranmaya ve aşınmaya maruz bulunması,[15]
§
Kıymetinin
belli tutarın (2018 yılı için 1.000 TL ) üzerinde olması.[16]
Envantere dahil olmayla ilgili
olarak şu hususlar özellik arz eder;
§ Mülkiyeti muhafaza kaydıyla
yapılan satışlarda amortisman mülkiyet sahibince ayrılır,
§ Kiralamalarda amortisman
kiralayan tarafından ayrılır,
§ Reklam panoları başkasının
mülkü üzerinde bulunsa dahi yaptıran işletme tarafından envantere alınır ve
amortismana konu edilir.
ha-
Fevkalade Amortisman
Aşağıda belirtilen hallerde
iktisadi kıymetler normal amortisman yerine, Maliye Bakanlığınca belirlenen
fevkalade amortisman oranları üzerinden amortismana tabi tutulur (VUK Mad.
317).
§ Amortismana tabi iktisadi
kıymette afet (yangın, deprem, su basması gibi) neticesinde değer kaybı oluşması,
§ Yeni icatlar nedeniyle teknik
verim ve kıymetinin düşmesi,
§ Cebri çalışma nedeniyle
normalden fazla yıpranmaya tabi olması.
Fevkalade
amortisman oranı, her olaya özgü olmak kaydıyla mükellefin müracaatı üzerine
Maliye Bakanlığı’nca tespit edilmektedir.
hb-
Amortisman Hesaplama Yöntemleri
Amortisman iki yöntemle
hesaplanabilir; normal usul, azalan bakiyeler usulü. Normal yöntemde,
amortisman süresi 1 rakamının amortisman oranına bölünmesi suretiyle bulunur ve
küsuratlar tama iblağ edilir. Normal yöntemde kıymet, bu sürede amortisman
oranına göre hesaplanacak (eşit) tutarlarda amorti edilir. Azalan bakiyeler
usulünde de süre aynı şekilde hesaplanır ancak tutar, oranın iki katına[17]
ve net değer esasına göre bulunur. Son yıl kalan bakiye değerin tamamı amorti
edilir.
Amortismanın
herhangi bir yıl ayrılmamasından veya ilk uygulanan orandan daha düşük bir
hadle ayrılmasından dolayı amortisman süresi uzatılamaz.
İşletmeler prensip olarak
seçmiş oldukları amortisman usulünü değiştiremez. Ancak azalan bakiyeler
usulünü uygulayan mükellefler bir defaya mahsus olmak üzere normal usule
geçebilirler. Bu durumda yöntem değişikliğinden sonra, henüz amorti edilmemiş
tutar, kalan amortisman süresinde eşit şekilde itfa edilir.
hc-
Geçici Süre Kullanılmayan Kıymetler
Tam mükellef kurumların
aktiflerinde yer alan makine ve teçhizatları, yurt dışında yapılan inşaat
işleri ile ilgili olarak yurt dışına geçici olarak ihraç etmeleri halinde,
geçici olarak ihraç edilen ve işin bitiminde Türkiye’ye getirilen makine ve
teçhizat ile ilgili olarak Türkiye’de amortisman ayrılmasına son verilecek;
işin bitiminde söz konusu makine ve teçhizatların Türkiye’ye ithalinde ise
amortisman uygulaması kaldığı yerden devam edecektir.
hd-
Enflasyon Düzeltmesi
Enflasyon düzeltmesi, bilançoda
yer alan parasal olmayan kalemlerinin enflasyonist etkiden arındırılması
işlemidir. Düzeltme, belli şartların gerçekleşmesi halinde uygulanmaktadır.[18]
Enflasyon düzeltmesi yapılan
dönemlerde amortisman tutarı düzeltilmiş değer esas alınarak hesaplanacaktır.
Azalan bakiyeler usulünde amortisman hesaplanacak net değer; iktisadi kıymet
düzeltilmiş değerinden, daha önce ayrılmış amortismanların taşınmış değeri
düşülmek suretiyle tespit edilecektir.
he-
Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu Sağlamaya Yönelik Harcamalarda Amortisman
6728 sayılı Kanunun 14.
maddesiyle GVK’nın 40. maddesinin birinci fıkrasının (7) no.lu bendi; “7. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
ayrılan amortismanlar. (İşletmeye dâhil olan gayrimenkulün iktisadi değerini
artırıcı niteliği olan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik
harcamalar, yapıldığı yılda doğrudan gider yazılabilir.)” (yürürlük;
9.8.2016) olarak değiştirilmiştir.
Görüldüğü
üzere anılan kanunla madde metnine eklenen parantez içi hükümle;
§
İşletmeye
dâhil olan gayrimenkullerin
§
İktisadi
değerini artırıcı niteliği bulunan
§
Isı
yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik
harcamaların, mükellefler
tarafından (hiç amortisman konusu edilmeksizin) doğrudan gider yazılmasına[19]
imkân tanınmıştır.
i- İşveren Tarafından Ödenen
Sendika Aidatları
İşverenlerce Sendikalar Kanunu
hükümlerine göre sendikalara ödenen aidatlar gider olarak ticari kazançtan
indirilebilecektir. Ancak ödenen aidatın bir aylık tutarı, işyerinde işçilere
ödenen çıplak ücretin bir günlük toplamını aşamayacaktır. İlgili oldukları
yılda ödenmeyen sendika aidatları daha sonraki yıllarda ödense dahi kazançtan
indirilemez.
j- Bireysel Emeklilik Sistemi
İçin Ödenen Katkı Payları
GVK’nın
40/9. maddesi uyarınca işverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik
sistemine ödenen katkı payları ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate
alınabilecektir. Gerek işverenler gerek ücretliler tarafından bu çerçevede
yapılan ödemelerin ticari kazançtan indirilebilecek kısmı GVK’nın 63/1-3.
maddesinde yer alan oran ve haddi aşamayacaktır. Söz konusu madde uyarınca;
prim, ödendiği ayda elde edilen ücretin %15’ini ve yıllık toplamı da asgari
ücretin yıllık tutarını aşamayacaktır.
k-Gıda Bankacılığı Yapan
Kurumlara Yapılan Bağışlar
5035
sayılı Kanunla GVK’nın 40. maddesine hüküm eklenmek (bent 10) ve bu hüküm 5281
sayılı Kanunla değiştirilmek suretiyle; fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı
faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığı’nca belirlenen usul
ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak
maddelerinin maliyet bedelleri ticari kazancın tespitinde gider olarak
hasılattan indirilebilecektir. Gıda bankacılığı yapan dernek ve vakıflara
yapılan bağışların giderleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı’nca
yayımlanan 251 Seri no.lu GVK Genel Tebliği ile belirlenmiştir.
l- İşbaşı Eğitim Programına
Katılanlara Yapılan Ödemeler
İşbaşı eğitimi, işsizliğin
azaltılmasına yönelik olarak uygulanmakta olup İş Kurumuna kayıtlı işsizlerin,
yine Kuruma kayıtlı işyerlerinde, sahip oldukları mesleki bilgilerini uygulama
yaparak pekiştirmelerini, iş ve üretim süreçlerini bizzat görerek öğrenmelerini
sağlamayı amaçlayan, bir işi işbaşında öğrenme programıdır.
4857 sayılı İş Kanunu veya 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4/a. maddesine
tabi olarak en az iki sigortalı çalışanı bulunan, İş Kurumuna kayıtlı
işverenler, dernekler, vakıflar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
meslek birlikleri, sendikalar, ticaret ve sanayi odaları, noterler, kamunun
payının % 50’nin altında olduğu iktisadi teşekküller işbaşı eğitim
programlarından faydalanabilmektedir.
6645
Sayılı Kanunla GVK’nın 40. maddesine eklenen 11. bent hükmüyle, İş Kurumu tarafından düzenlenen
işbaşı eğitim programlarından faydalananlara, İş Kurumunun yaptığı ödemeler
dışında, programı yürüten işverenlerce fiilen ödenen tutarların da kazanç
vergilerinin matrahından indirilmesi imkânı getirilmiştir. Ancak bu kapsamda
her bir katılımcı itibarıyla indirim konusu yapılacak tutar aylık olarak asgari
ücretin brüt tutarının yarısını aşamayacaktır.
Uygulama esasları Türkiye İş
Kurumu İşgücü Uyum Hizmetleri Yönetmeliği ve bu Yönetmelikte değişiklik yapan
Yönetmeliklerde düzenlenmiştir. Söz konusu Yönetmelik 26.09.2009 tarih ve 27263
sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
2-
Kurumlar Vergisi Kanunu Uyarınca Hasılattan İndirilecek Giderler
Kurum
kazançlarının tespitinde KVK uyarınca hasılattan indirilebilecek giderler, Kanunu’nun
8. maddesinde düzenlenmiştir. Kurum ticari kazancının tespitinde, önceki
bölümde açıklanan GVK’nın 40. maddesinde sayılan giderler hasılattan ayrıca
indirilecektir. KVK’da düzenlenen giderler daha ziyade kurumlara özgü
giderlerdir. KVK’nın 8. maddesinde düzenlenen giderler aşağıda kısaca açıklanmıştır.
a- Menkul Kıymet İhraç
Giderleri
Anonim ve eshamlı komandit
şirketlerce ihraç edilen ortaklık hisse senetleri, borçlanma tahvilleri vb.
menkul kıymetlerin ihraç giderleri kurum kazanının tespitinde gider olarak
hasılattan indirilecektir.
KVK’nın
8/1-a maddesinde yapılan düzenlemeye göre ihraç
edilen menkul kıymetlere ilişkin tüm giderlerin hasılattan indirilmesi mümkün
olup, söz konusu giderler senetlerin kâğıt ve basım giderleri, mahkeme, noter
ve diğer tasdik ve tescil giderleri, damga resmi ve ihraç dolayısıyla ödenen
sair harç ve resimleri, ihraç dolayısıyla bankalara verilen komisyonlar, hisse
ve tahvil senetlerinin borsaya kaydı için yapılan giderler ve bunlara benzer
diğer her türlü giderlerdir.
b- Kuruluş ve Örgütlenme
Giderleri
Kuruluş ve örgütlenme giderleri;
kurumların kuruluş, yeni şube açmaları veya işlerini genişletmeleri dolayısıyla
ortaya çıkan giderlerdir. KVK’nın 8/1-b. maddesinde düzenlenen bu giderler
karşılığında herhangi bir iktisadi kıymet edinilmez.
Kuruluş ve
örgütlenme gideri VUK’un 326. maddesi uyarınca topluca aktifleştirilmek
suretiyle amortisman yoluyla (5 yılda eşit tutarlarda) da giderleştirilebilecektir.
Bu husus mükellefin tercihine bırakılmıştır. Ancak tercih bu kapsamdaki harcamaların
tamamı için yapılacaktır. Aktifleştirmenin tercih edilmesi durumunda amortisman
ayrılmasına işletmenin normal faaliyete geçtiği dönemden itibaren başlanacaktır.
Kuruluş ve örgütlenme
giderlerinin belli başlıları;
§ Piyasa ve pazar etüt giderleri,
§ Şirket mukavelesi hazırlanması
ve kuruluşa ilişkin giderler,
§ Ekspertiz ve bilirkişi ücretleri,
§ Kuruluş genel kurul toplantısı
için yapılan giderler,
§ Mahkeme, noter, tasdik ve
tescil giderleri,
§ Kotasyon giderleri,
§ Tanıtma, broşür, ilan, reklâm
giderleri,
§ Tecrübe imalatı giderleri,[20]
§ Personel temini ve eğitim
giderleri,
§ Diğer örgütlenme giderleridir.
c- Genel Kurul
Toplantıları, Birleşme, Devir, Bölünme, Fesih ve Tasfiye Giderleri
Bu giderler, kurumların yasal
olarak yerine getirmek zorunda bulundukları genel kurul toplantıları nedeniyle
gazete ilanı, tescil, davetiye, salon kirası ve benzeri giderler ile tasfiye,
birleşme, devir ve bölünme durumunda yapmak zorunda bulundukları harcamaları
kapsamaktadır.
Olağan, olağanüstü genel kurul
toplantıları, tasfiye, birleşme, devir, bölünme veya fesih nedeniyle yapılan genel
kurul toplantıları ile bu işlemlere bağlı olarak yapılan tüm giderler, safi
kurum kazancının tespitinde KVK’nın 8/1-c maddesi uyarınca hasılattan
indirilir.
Bu giderler, toplantılarla
ilgili ilan, posta ve haberleşme masrafları, salon kirası, tescil ve benzeri
giderlerdir. Genel kurulu oluşturan kişilerin yol giderleri, konaklama
giderleri, kokteyl ve ziyafet giderleri bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.
d- Eshamlı
Komandit Şirketlerde Komandite Ortağın Kâr Payı
Sermayesi paylara bölünmüş komandit
şirketlerde komandite ortakların şirket kârından aldıkları pay GVK’nın 37.
maddesi uyarınca şahsi ticari kazanç hükmündedir. Bu nedenle sermayesi paylara
bölünmüş komandit şirketlerde kurum kazancı, komanditer ortakların payına
isabet eden kazanç kısmından oluşacaktır. Dolayısıyla kurum kazancına ulaşmak
için kurum toplam ticari kârından komandite ortakların payına isabet eden
kısmın düşülmesi gerekmektedir. (KVK Md.8/1-ç)
Burada dikkat edilmesi gereken
husus komandite ortağa isabet eden kâr payının, kurumun mali kârı esas alınarak
hesaplanması gerektiğidir. KVK’nın 8. maddesinde düzenlenen ve kurum kazancından
düşülecek olan kâr payı kurum mali bilançosuna göre hesaplanan kâr payı
olmalıdır.
e- Katılım
Bankalarınca Katılma Hesabı Karşılığında Ödenen Kâr Payları
Bazı
finans kuruluşları verdikleri krediler için faiz tahakkuk ettirmemekte, açılan
kredi karşılığı belli bir orana göre kâr payı almaktadırlar. Faizsiz olarak
kredi verenlere ödenen kâr payları özünde faiz giderleriyle paralellik gösterir.
Dolayısıyla bu şekilde ödenen tutarların da kurum kazancından indirilebilmesi
gerekmektedir. KVK’nın 8/1-d maddesi hükmü de buna amirdir. Madde hükmü ile
katılım bankalarınca kâr ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kâr
paylarının da gider yazılması konusuna açıklık getirilmiştir.
f-
Sigorta ve Reasürans Şirketlerinde, Bilanço Gününde Hükmü Devam Eden Sigorta
Sözleşmelerine Ait Olan Teknik Karşılıklar
Sigorta ve
reasürans şirketlerinde bilanço gününde hükmü devam eden sigorta sözleşmelerine
ait karşılıklar kurum hasılatından indirilebilecektir. Sigorta şirketlerinde
yapılan bu indirim dönemsellik ilkesinin bir gereğidir. Cari dönem gider kaydı
için açılan karşılık hesapları, izleyen yılda gelir kaydedilmek suretiyle
kapatılır (KVK Mad. 8/1-e-(5)).
Bu ihtiyatlar KVK’nın 8/1-e
maddesinde belirtildiği üzere özetle aşağıdaki gibidir.
fa-
Muallak Hasar Karşılıkları
KVK’nın
8/1-e maddesinin (1) numaralı alt bendinde, muallak hasar ve tazminat karşılıkları
düzenlenmiştir. Bu karşılıklar, tahakkuk etmiş ve hesaben tespit edilmiş hasar
ve tazminat bedelleri veya bu hesap yapılmamışsa hasar ve tazminatın ve
bunlarla ilgili tüm masrafların tahmini değerleri ile gerçekleşmiş ancak rapor
edilmemiş hasar ve tazminat bedellerinden kurumlar vergisi beyannamesinin
verildiği tarihe kadar rapor edilenler ve bunlara ilişkin masraflardan,
reasürör payı düşüldükten sonra kalan tutar olacaktır. Ayrıca saklama payına
isabet eden muallak hasar karşılığı yeterlilik farkları da karşılık tutarına
dahildir. Ancak, aktüeryal zincirleme merdiven metodu kullanılmak suretiyle
ilave olarak ayrılan ek karşılıkların gider olarak indirimi mümkün bulunmamaktadır.
fb-
Kazanılmamış Prim Karşılıkları
KVK’nın 8/1-e
maddesinin (2) numaralı alt bendinde kazanılmamış prim karşılıkları yer
almaktadır. Bu karşılıklar, yürürlükte bulunan sigorta sözleşmeleri için
tahakkuk etmiş primlerden komisyonlar düşüldükten sonra kalan tutarın gün
esasına göre bilanço gününden sonraya sarkan kısmından, aynı esasa göre
hesaplanan reasürör payının düşülmesinden sonra kalan tutar olacaktır. Ancak bu
tutar, nakliyat emtia sigortalarında, yıllık primin komisyon düşüldükten
sonraki tutarından şirketlerin kendi saklama paylarında kalanının % 25’ini
geçemeyecektir.
fc-
Hayat Matematik Karşılıkları
KVK’nın
8/1-e maddesinin (3) numaralı alt bendinde hayat sigortalarında matematik
karşılıklar düzenlenmiştir. Bu karşılıkların her sözleşme üzerinden ayrı
hesaplanacağı belirtildikten sonra, bunların, gelirleri vergiden istisna
edilmiş olan menkul kıymetlere yatırılan kısmına ait faiz ve kâr paylarının
giderler arasında gösterilemeyeceği belirtilmiştir.
fd- Dengeleme Karşılıkları
5684
sayılı Sigortacılık Kanunu uyarınca sigorta şirketleri tarafından deprem hasar
karşılıkları adı altında karşılık ayrılmamakta,
sigorta ve reasürans şirketlerince bu riski de karşılayacak şekilde “Dengeleme
karşılığı” ayrılmaktadır. Bu karşılıklar, takip eden hesap dönemlerinde meydana
gelebilecek tazminat oranlarındaki dalgalanmaları dengelemek ve katastrofik
riskleri (felaket riski) karşılamak üzere sadece deprem ve mühendislik
sigorta branşlarında verilen deprem teminatı için hesaplanan karşılıklardan
meydana gelir.
KVK’nın 8/1-e
maddesinin (4) numaralı alt bendinde dengeleme karşılıklarının kurum kazancının
tespitinde dikkate alınabilmesine imkân sağlanmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan 5684
sayılı Kanun uyarınca ayrılan devam eden riskler karşılığı ile ikramiyeler ve
indirimler karşılığının sigorta şirketlerince kurum kazancının tespitinde gider
olarak indirimi mümkün bulunmamaktadır.
3-
Hasılattan İndirilecek Diğer Giderler
a- Kurum Çalışanlarına Ödenen
Temettü İkramiyesi
Kurumlarca
hesap dönemi sonunda tahakkuk eden safi kârdan memur ve çalışanlarına “temettü
ikramiyesi” dağıtılabilmektedir. GVK’nın 61/2. maddesi uyarınca bu
ödemeler ücret kapsamına dahildir. Dolayısıyla kurum kazancından ücret gideri
olarak indirilebilecektir. Ancak ikramiye tutarının hesap döneminin
kapanmasından sonra tespit edilmesi nedeniyle kazançtan indirme işlemi ancak
beyanname üzerinden yapılabilmektedir. Diğer bir ifade ile tahakkuk ve ödeme
izleyen yılda yapılmakla birlikte dönemsellik ilkesi gereği bu ödemeler ilgili
yıl kazancının tespitinde dikkate alınmak amacıyla kurumlar vergisi beyannamesi
üzerinde ticari kazançtan indirilir. Diğer taraftan cari yılın kayıtlarına gider
olarak intikal ettirilecek bu tutarın, cari yıl kazancının tespitinde dikkate
alınmaması (KKEGd olarak değerlendirilmesi) gerektiği unutulmamalıdır.
b- Karşılıklar
İşletmeler bilanço tarihi
itibariyle belirgin olarak ortaya çıkan ancak tutarı tam olarak kesinleşmeyen
zararları ile henüz tahakkuk etmemiş olan borçları için VUK uyarınca karşılık ayırabilir.
Ayrılan karşılık bazı durumlarda bilanço aktifinde negatif unsur olarak, bazı
durumda da bilanço pasifinde yabancı kaynaklar içinde gösterilir.
İşletmeler tarafından ayrılan
başlıca karşılıklar aşağıda belirtilmiştir.
ba-
Menkul Kıymetler Değer Düşüklüğü Karşılığı
THP uyarınca işletmeler menkul
kıymetlerin piyasa değerinde bariz düşüklükler meydana geldiğinde bu düşüklük
için hesaben karşılık ayırabilmektedir. Söz konusu karşılık gider
kaydedilmektedir. Ancak bu giderler mali kârın tespitinde, VUK’da menkul
kıymetlerin alış bedeli ile değerlenmesi öngörüldüğünden KKEGd niteliğinde
değerlendirilecektir. Diğer taraftan VUK’un 279. maddesinin borsa rayici ile
değerlenmesini öngördüğü kıymetlerde değerleme günü itibariyle ortaya çıkacak
değer düşüklüğü anılan şekilde karşılık ayrılmak suretiyle giderleştirilebilecektir.
bb-
Şüpheli Alacak Karşılığı
Ticari
kazancın tespitinde uygulanan tahakkuk esasının sonucu olarak; işletme bünyesinde
satılan mal ve hizmet bedelleri, henüz tahsil edilmeden hasılata intikal
ettirilmekte ve matrahın oluşumunu olumlu yönde etkilemektedir. Bu nedenle VUK’da
mal ve hizmet bedelinin (alacağın) tahsil edilme ihtimalinin kesin olarak
kaybolduğu veya şüpheli hale geldiği anda zarar yazılması esası getirilmiştir.
Buradaki zarar daha önceden yazılmış hasılat (kâr) iptaline yöneliktir.
Değerleme ölçüleri açısından
ifade etmek gerekirse şüpheli alacaklar tasarruf değeri ile değerlenir. Şüpheli
alacaklar bilançoya mukayyet değeri (kur değerlemesi dahil) ile kaydedilmekte
ancak, tasarruf değerine indirgeyecek tutarda karşılık ayrılmakta ve bu
karşılık da bilanço aktifine negatif unsur olarak kaydedilmektedir.
VUK’un 323. maddesinde düzenlenen
şüpheli alacakların uygulama esasları özetle aşağıdaki gibidir.
§
Şüpheli alacaklar karşılık ayrılmak suretiyle ve sadece
bilanço esasına göre defter tutan mükellefler tarafından gider kaydedilebilir.
Ayrılacak karşılık alacağın tasarruf değeri ile kayıtlı değeri arasındaki fark
kadar olacaktır.
§
Şüpheli alacaklardaki giderleştirme geçici olup
şüphelilik durumunun sonucuna göre kesin kayıtlar yapılacaktır. Şüpheli
alacağın kısmen veya tamamen tahsil edilmesi halinde karşılık gideri (kısmen
veya tamamen) tahsilatın yapıldığı dönemde iptal edilecektir. Aksi halde
alacağın tahsil edilemeyeceğinin ortaya çıkması ile söz konusu gider
kesinleşecek, şüpheli alacak kayıtlardan çıkartılacaktır.
§ Karşılık ayrılabilmesi için
alacağın tahsili şüpheli hale gelmelidir. VUK’un 323. maddesinde şüpheli hale
gelmeye ilişkin iki unsur belirtilmiştir. Bunlar; 1) Alacakların dava ve icra
safhasında bulunması, 2) Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük
alacakların, yapılan protesto veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine
rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunması.
§ Dava takibinin ciddi ve
inandırıcı olması ve davaya devam edilmesi gerekmektedir. Ancak prensip
itibariyle dava açılmış olması alacaklarda şüphelilik için gerekli ve
yeterlidir.
§
Şüpheli alacaklar için alacağın şüpheli hale geldiği
dönemde karşılık ayrılabilir. İşletme tarafından alacağın şüpheli hale geldiği
dönemden sonraki dönemlerde bu alacak için karşılık ayrılması kabul edilmemektedir.[21]
Konuya ilişkin özellikli
durumlar özetle aşağıdaki gibidir.
§
Teminatlı alacaklar şüpheli alacak uygulamasına konu
olmaz. Ne zaman teminatlardan yeterli tahsilat yapılamayacağı anlaşılırsa bu
dönemde tasarruf değerine göre şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir. Ancak
teminat paraya çevrilmeden teminata bağlı alacak kısmı için şüphelilik hali
ortaya çıkmaz.
§ Dönem içinde şüpheli hale gelen
alacaklar için dönem sonuna kadar haciz işlemi yapılmışsa yine şüphelilik
ortadan kalkmış olacaktır. Ancak daha önceki dönemlerde karşılık ayrılmış olan
alacaklarla ilgili olarak bu dönem içinde haciz işlemi yapılsa dahi ayrılmış
olan karşılık düzeltilmez. Karşılık söz konusu şüphelilik halinin kalkmasına
kadar bekletilir.
§ Kamu idare ve müesseselerinden
olan alacağın tahsil edilememesi ve bu yüzden bir zararın oluşması ihtimali
olmadığından bu tür alacaklar için prensip olarak şüphelilikten
bahsedilemeyecektir. Ancak, alacağın miktarı konusunda bir ihtilaf varsa
tasarruf değerine göre değerleme yapılarak karşılık ayrılabilecektir.
§ Aciz vesikasına bağlanan
alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir. Ancak bu alacakların
değersiz alacak olduğundan bahsedilmez.
§ Gelir İdaresi önceki
uygulamasının aksine, KDV alacakları için de (KDV dahil senet alacaklarında
olduğu gibi) şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceğini kabul etmektedir.
§ Borçlunun iflası (iflasın
açılması) halinde borçlunun tüm borçları muaccel hale gelecektir. Dolayısıyla
iflas eden bir tacirden olan alacağın, vadesi gelmemiş ve dava konusu edilmemiş
olsa dahi şüpheli alacak haline geldiği kabul edilir.
§ İşletmenin ticari faaliyetiyle
ilgili olmayan alacaklar şüphelilik şartlarını taşısa dahi, bu alacaklar için
ayrılan karşılıklar mali kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamaz.
§ SPK uyarınca kullanılan
perakende satış yönteminde; önceki yıllar şüpheli alacaklarından hareketle cari
yıla ilişkin tahmini olarak şüpheli alacak tutarı hesaplanmaktadır. Bu şekilde
hesaplanan şüpheli alacaklar için karşılık ayrılması halinde, karşılık
giderinin mali kârın tespitinde KKEGd olarak dikkate alınması gerekmektedir.
bc-
Değersiz Alacaklar
Değersiz alacaklar VUK’un 322.
maddesi uyarınca; kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre
tahsiline olanak kalmayan alacaklardır. Şüpheli alacaklar ile değersiz
alacaklar arasındaki fark, şüpheli alacağın aksine değersiz alacağın ileride de
tahsil edilme imkânının bulunmamasıdır. Şüpheli alacaklar işletme bilançosunda
gösterilirken değersiz alacaklar işletme bilançosunda gösterilmez. Değersiz
alacaklar, bu vasfı kazandıkları dönemden itibaren kayıtlardan çıkartılır ve
takip edilmez.
Değersiz
alacaklar, daha önce şüpheli alacak uygulamasına konu edilerek karşılık
ayrılmışsa, şüpheli alacak hesabı ile karşılık hesabı karşılaştırılmak
suretiyle kapatılır ve söz konusu alacak kayıtlardan çıkartılır. Bu aşamada
tekrar giderleştirme yapılmaz.
Kanunda geçen kanaat verici
vesikalardan ne anlaşılması gerektiği hususu açık değildir. Kanaat verici
vesika, alacağın tahsilinin imkânsızlığını gösteren ve herkes tarafından kabul
edilebilecek nitelikte bir delil olmalıdır. Konkordato anlaşması (anlaşma ile
alacaklının borçluyu ibra ettiği tutar), alacaktan vazgeçildiğini gösteren mahkeme
tutanağı, malvarlığı bulunmayan borçlunun öldüğünü ve mirasçıların mirası reddettiğini
gösteren belgeler, sulh anlaşması ile alacaklının alacağından vazgeçtiğini
gösteren belgeler kanaat verici belgelere örnek gösterilebilir.
KDVK’nın 29/4. maddesi
uyarınca, VUK’un 322. maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin
hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı
vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir.[22]
Ancak, VUK’nun 323. maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya
kurumlar vergisi matrahının tespitinde daha önce gider olarak dikkate alınan
katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için
gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir[23]
olarak dikkate alınması şarttır.[24]
bd-
Stok Değer Düşüklüğü Karşılığı
Stok değer
düşüklüğüne ilişkin olarak VUK’ta iki ayrı düzenleme vardır. Kıymeti düşen
mallara ilişkin VUK’un 278. maddesi hükmü aşağıdaki gibidir.
“Yangın,
deprem su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak,
çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi kıymetlerinde önemli bir
azalış vaki olan emtia ile maliyetlerin hesaplanması mutat olmayan hurdalar ve
döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal bedeli ile değerlenir.”
VUK’un anılan maddesinde
belirtilen hallerde emtia emsal bedeli ile değerlenecek, emsal bedele göre
tespit edilen değer düşüklüğü için değer düşüklüğü karşılığı ayrılacaktır.
Değeri düşen stokları emsal bedele indirgeyen bu karşılığa ilişkin gider dönem
mali kazancının tespitinde dönem hasılatından indirilebilecektir.
İmha edilmesi gereken mallara ilişkin VUK’un 278/A. maddesi hükmü şöyledir;[25]
“Bozulma, çürüme veya son
kullanma tarihinin geçmesi gibi nedenlerle imha edilmesi gereken emtia, bu
mahiyetteki imha işlemleri süreklilik arz eden mükelleflerin başvurularına
istinaden, bu Kanunun 267. maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendindeki
usulle mukayyet olmaksızın, Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen usul çerçevesinde
ve tayin olunan imha oranı dikkate alınmak suretiyle değerlenebilir.
Birinci
fıkra hükmünden yararlanmak için yapılan başvurular, Maliye Bakanlığınca
mükellefin geçmiş yıllardaki işlemleri, fiili üretimi, satış ve imha süreçleri
ile sektördeki diğer mükelleflerin durumu, yetkili idare, oda ve kuruluşların
görüşleri de dikkate alınmak suretiyle değerlendirilir. Bu değerlendirme
neticesinde, Maliye Bakanlığınca karşılıklı anlaşmak suretiyle, tayin olunan
imha oranını aşmamak kaydıyla imha edilen emtianın emsal bedeli sıfır olarak
kabul edilir.
Mükellefler,
imha işlemine ilişkin her türlü kayıt, belge ve evrakı bu Kanunun ilgili
hükümleri uyarınca muhafaza ve gerektiğinde ibraz etmek zorundadır.
Maliye
Bakanlığı, bu maddeden yararlanmak için başvuruda bulunabilecek mükelleflerde
aranacak şartları, tayin olunan imha oranının geçerli olacağı süreyi, imha
oranının süresinden önce iptaline ilişkin kriterleri, bu madde kapsamına giren
emtiayı, sektörler, iş kolları ve işletme büyüklüklerini ayrı ayrı ya da
birlikte dikkate almak suretiyle belirlemeye ve bu maddenin uygulanmasına
ilişkin diğer usul ve esasları tespite yetkilidir.”
Anılan madde hükmü uyarınca
belirlenecek imha oranıyla değeri sıfır olarak belirlenen kıymetlerin tamamı
için değer düşüklüğü karşılığı ayrılıp gider yazılabilecektir. Bu kapsamdaki
kıymetlerin değeri düşen mal olarak da satılması imkânı kaybolmuşsa (satış
imkanı yoksa), mal bedeli karşılık ayrılmaksızın doğrudan gider kaydedilebilir.
be-
Kıdem Tazminatı Karşılığı
Kıdem tazminatları vergi
kanunları uyarınca ancak ödendikleri dönemde gider yazılabilir. İşletme
tarafından ilgili kanunlarda yer alan esaslara göre hesaplanan kıdem tazminatlarından
dönem içinde ödenmeyen kısım için karşılık ayrılır. Bu karşılık mali mevzuatta
gider olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle söz konusu karşılık giderlerinin
KKEGd olarak değerlendirileceği unutulmamalıdır.
Daha önce karşılık ayrılmış
kıdem tazminatlarının, ödendikleri dönemde muhasebe tekniği ile gider yazılma
imkânı yoktur. Bu nedenle daha önce karşılık ayrılan ve karşılık gideri KKEGd
olarak değerlenen kıdem tazminatları, ödendikleri dönemde beyanname üzerinde
dönem kazancından mahsup edilmelidir.
c- Reeskont Giderleri
Reeskont;
işletme aktif ve pasifinde bulunan alacak ve borç senetlerinden değerleme günü
itibariyle vadeleri henüz gelmemiş olanların, değerleme günü cari değerine indirgenme
işlemidir.[26]
Bu işlem, değerleme gününden sonraki döneme isabet eden vade kısmına ilişkin
vade farkı tutarının hesaplanarak, bu tutar kadar gider veya gelir yazılması
suretiyle gerçekleştirilir. Cari dönem reeskont hesapları izleyen dönem kapatılır.
Reeskont
işleminden amaç, senede bağlı alacak ve borcun değerleme günü itibariyle net
değerinin tespiti ile dönemsellik ilkesi gereği olarak, alacak ve borç
senetleriyle ilgili cari döneme ait olmayan kâr veya zarar tutarlarının Kanun’un
öngördüğü şekilde hesaplanarak ilgili vergilendirme döneminde dikkate
alınmasını sağlamaktır.
Reeskont uygulamasının VUK ve
VUK Tebliğleri ile belirlenmiş şartları bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
§
Alacak
ve borç, senede (TTK’da düzenlenmiş bono ve poliçeye) bağlanmış olmalıdır.
§
Senede
bağlı alacak ve borç ticari bir ilişkiden kaynaklanmış, yani dönem
kâr-zararının tespitine etki etmiş olmalıdır.
§
Reeskonta
tabi tutulacak senedin bir vade içermesi ve dönem sonu itibariyle vadesinin
dolmamış olması gerekmektedir.
§
Alacak
ve borç senedinin işletme bilanço aktifinde yer alması gerekmektedir.[27]
Bu
çerçevede alacak senetlerine ilişkin olarak hesaplanan reeskontlar gider, borç
senetlerine ilişkin olarak hesaplanan reeskontlar gelir kaydedilecektir. Cari
dönemde gelir yazılan tutarlar izleyen dönemde gider, gider yazılan tutarlar da
gelir kaydedilecektir.[28]
4-
Zarar Mahsubu
Zarar mahsubuna ilişkin
esaslar, KVK’nın 9. maddesinde düzenlenmiştir. Kurumlarda zarar mahsubunu
aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
a-
Kurumların Kendilerine Ait Geçmiş Dönem Zararlarının Mahsubu
KVK’nın 9. maddesinde kurumlar
vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı gösterilmek ve beş yıldan
fazla nakledilmemek şartıyla, geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan
zararların indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır. Örneğin, bir kurum
2016 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde yer alan zararı, 2017, 2018, 2019,
2020 ve en son 2021 yılı kârından mahsup edebilecek, bu süre içinde indirilemeyen
2016 yılı zararı, 2022 ve takip eden yıllarda mahsup konusu yapılamayacaktır.
Zarar mahsubunda, mali zarar
mali kârdan mahsup edilmektedir. Bilindiği üzere Tekdüzen Hesap Planına göre
hazırlanan bilançoda yer alan kâr veya zarar ticari olup, vergi
hesaplamalarında mali kâr veya zarar esas alınmaktadır. Uygulamada vergi
matrahı olan mali kâr için ayrı bir bilanço düzenlenmemekte, mali kâr veya
zarar beyanname üzerinde hesaplanmaktadır.
Zarar mahsubu öngörülen süre
içinde gerçekleştirilemediği takdirde, bilançoda yer alacak zarar mali zarar
olarak değil sermayede meydana gelen azalma olarak dikkate alınmalıdır.
Mükelleflerce bir hesap dönemi içerisinde oluşan zarar beş hesap dönemi boyunca
oluşacak kârlarla mahsup edilemiyorsa, o zarar artık sermayede meydana gelen
bir eksilme olarak kabul edilmelidir.
b- Devir veya Tam Bölünme
Hallerinde Zarar
Mahsubu
KVK’nın 9.
maddesinde, devir halinde devralınan kurumların devir tarihi itibarıyla öz
sermaye tutarını geçmeyen zararları ile tam
bölünme işlemi sonucu bölünen kurumun zararlarından öz sermayesinin[29] devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı kısmının
mahsup edilebileceği
hükme bağlanmıştır.
Devir ve bölünme halinde zarar mahsubu, devir
işleminin KVK’nın 20. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde yapılmasına, tam
bölünme işleminin de 20. maddenin ikinci fıkrası kapsamında
gerçekleştirilmesine bağlanmıştır. Ayrıca son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi
beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması ve devralınan kurumun
faaliyetine devir veya bölünmenin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en
az beş yıl süreyle devam edilmesi koşulları da öngörülmüştür.
Devir ve bölünme hallerinde mahsup edilecek zarar tutarı, devralınan veya
bölünen kurumun devir veya bölünme tarihindeki öz sermayesi (eski uygulamada öz
sermaye yerine aktif toplamı esas alınmaktaydı) ile sınırlıdır. Bu nedenle devralınan
veya bölünen kurumun öz sermayelerinin sıfır veya negatif olması halinde bu
kurumların zararlarının devralan kurum bünyesinde mahsubu mümkün olmayacaktır.
Devir halinde, devralan kurum en çok, devralınan
kurumun devir tarihindeki öz sermayesi tutarındaki zararı mahsup edebilecektir.
Tam bölünme işleminde ise,
bölünen kurumun zararlarından, bu kurumun öz sermayesinin devralınan tutarını
geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı kısmı mahsup edilebilecektir.
Tam bölünme sonucunda bölünen
şirketi devralan şirketlerce kullanılacak zarar mahsup hakları “devralınan
kıymetle orantılı” olarak belirlenecektir. Buna göre, zarar mahsup hakkı, tam
bölünen şirketin öz sermayesinin devralan şirketlere dağılımı oranında paylaştırılarak
hesaplanacaktır.
Örneğin, öz sermayesi 200.000 TL olan
bir şirket, iki şirkete bölünmüş ve bu şirketlerden biri öz sermayenin 80.000
TL’lik kısmını, diğeri de 120.000 TL’lik kısmını devralmışsa, 40.000 TL
tutarındaki zarar mahsup hakkı, bu iki şirket arasında 16.000 ve 24.000 TL
olarak paylaşılacaktır.
Devir ve bölünme işlemlerinde
zarar mahsubu yapılabilmesi için “aynı
faaliyete devam” şartı aranmaktadır. Bu şart, devralan kurumlara devir veya
bölünmenin meydana geldiği tarihten itibaren en az 5 yıl süreyle, devralınan
veya bölünen kurumların faaliyetlerini devam ettirme zorunluluğu getirmektedir.
Faaliyetin devamı şart olmakla birlikte, faaliyet hacmi konusunda kanunda bir
belirleme yapılmamıştır.
Vergiden
kaçınma amacına yönelik olarak, ekonomiye kazandırılması mümkün olmayan
kurumların devir veya bölünme suretiyle devralınması ya da devralınan veya
bölünen kurumların faaliyetinin 5 yıllık süre içinde arızi hale getirilerek
kısmen durdurulması veya sona erdirilmesi gibi ekonomik olmayan sebeplerle
devir ve bölünme işleminin yapılması halinde zarar mahsubu mümkün olmayacaktır.
Mahsup için aranan şartların ihlali halinde, zarar mahsupları nedeniyle
zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler için vergi ziyaı doğmuş
sayılacağından, mahsup nedeniyle ziyaa uğrayan vergiler ceza ve gecikme zammı
ile birlikte tahsil edilecektir.
c- Yurt Dışı Faaliyetlerden
Doğan Zararların Mahsubu
KVK’nın 9. maddesinde, beş
yıldan fazla nakledilmemek şartıyla yurt dışı faaliyetlerden doğan zararların
Türkiye’deki kurum kazancından mahsup edilmesine imkân tanınmıştır.[30]
Ancak, kazançları Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna edilen faaliyetlere
ilişkin yurt dışı zararlar bu mahsubun kapsamı dışındadır. Örneğin, yurt dışı
inşaat ve onarım işlerinden elde edilen kazançlar kurumlar vergisinden istisna
edilmiş olduğundan, yurtdışı bu faaliyetlerden zarar doğması halinde, bu
zararlar diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan mahsup edilemeyecektir.
Yurt dışı
faaliyetlerden doğan zararlar, faaliyette bulunulan ülkenin vergi kanunlarına
göre beyan edilen vergi matrahlarının zarar dahil, her yıl o ülke mevzuatına
göre denetim yetkisi verilen kuruluşlarca rapora bağlanması ve bu raporun aslı
ile tercüme edilmiş bir örneğinin Türkiye’deki ilgili vergi dairesine ibraz
edilmesi halinde indirim konusu yapılabilecektir. Mükelleflerin söz konusu
raporları ilgili vergi dairesine zamanında ibraz etmemiş olmaları halinde, bu
raporların zararın mahsup edileceği ilgili dönemde ibraz edilmesi de yeterli
olacaktır.
Faaliyette
bulunulan yabancı ülkede denetim yetkisini haiz bir denetim kuruluşunun
olmaması halinde, her yıla ait vergi beyannamesi ve eki bilanço ile gelir
tablosunun, yabancı ülkenin yetkili makamlarından alınacak veya onaylatılacak
birer örneğinin, mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada
Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilcilerine
onaylatılarak, aslının ve tercüme edilmiş bir örneğinin ilgili vergi dairesine
ibrazı zorunludur.
Türkiye’de indirim
konusu yapılan yurt dışı zararların ilgili ülkede mahsup edilmesi veya gider
yazılması halinde, Türkiye’de beyannameye dahil edilecek yurt dışı kazanç,
mahsup ya da gider yazılmadan önceki tutar olacaktır. Yurt dışı faaliyetlerden
doğan kârlar, Türkiye’de genel sonuç hesaplarına hangi para cinsinden intikal
ettirilmişse, zararların da aynı para cinsinden intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Örneğin, (A) Kurumunun 2017 ve 2018 yıllarındaki yurt içi ve yurt dışı faaliyet
sonuçları aşağıdaki gibidir.
Yıllar |
Yurtiçi Faaliyet Sonucu |
Yurtdışı Faaliyet Sonucu |
2017 |
10.000
TL |
25.000
TL (zarar) |
2018 |
5.000
TL (zarar) |
45.000
TL |
2018 yılı ile ilgili olarak
yabancı ülkede verilen beyannamede 45.000 TL kazançtan 25.000 TL zarar düşülmek
suretiyle 20.000 TL karşılığı kazanç beyan edilmiştir. Bu verilere göre kurumun
2017 ve 2018 yılları ile ilgili olarak Türkiye’de vereceği yıllık beyannamede
beyan edeceği matrah aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
|
2017 Yılı |
2018 Yılı |
Yurt
İçi Faaliyet Sonucu |
10.000 TL |
(-)5.000 TL |
Yurt
Dışı Faaliyet Sonucu (mahsup öncesi) |
(-) 25.000 TL |
45.000 TL |
Toplam |
(-)15.000 TL |
40.000 TL |
Geçmiş
Yıl Zararı |
- |
(-) 15.000 TL |
Matrah |
15.000 TL (zarar) |
25.000 TL |
5-
Beyanname Üzerinde Yapılacak İndirimler
KVK’nın “Diğer indirimler”
başlıklı 10. maddesinde, kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar
vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından
sırasıyla aşağıdaki indirimlerin yapılacağı hükme bağlanmıştır.
§ AR-GE indirimi,
§ Sponsorluk harcamaları,
§ Belli kuruluşlara yapılan bağış
ve yardımlar,
§ Kamu kurum ve kuruluşlarına
yapılan eğitim, sağlık ve dini amaçlı bağışlar,
§ Kültür ve tanıtım amaçlı bağış,
yardım ve harcamalar,
§ Cumhurbaşkanlığınca başlatılan
yardım kampanyalarına yapılan bağışlar,
§ Girişim sermayesi olarak
ayrılan fonun bir kısmı,
§ Yabancı gerçek ve tüzel
kişilere Türkiye’de verilen hizmetlerden yurt dışında yararlanılanların bir
kısmı.
§ Korumalı işyerlerinde istihdam
edilen engelli işçilere ödenen ücretlere ilişkin korumalı işyeri indirimi.
§ Kurumlarda yapılan nakdi
sermaye artışları üzerinden hesaplanacak faizler.
İndirim uygulamasına ilişkin
olarak KVK’nın 10. maddesinde söz konusu indirimlerin beyanname üzerinde
gösterilmesi ve maddedeki sıra dahilinde uygulanması koşulu getirilmiştir.
KVK’nın 10. maddesinde
düzenlenen indirimler, kazancın bulunması halinde beyanname üzerinden indirim
konusu yapılabilen ancak, kazancın yetersiz olması nedeniyle sonraki yıllara
devretmeyen indirimlerdir. Sadece AR-GE indirimi bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır.
a- AR-GE İndirimi
KVK’nın
10. maddesinin 1-a bendinde mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri
münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme
harcamaları tutarının % 100’ü oranında hesaplanacak “AR-GE indirimi”nin
beyanname üzerinde indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştı. Bu hüküm 6728 Sayılı Kanunla yürürlükten
kaldırılmış ancak, aynı amaca matuf olmak üzere yine aynı Kanunla 5746 sayılı
Araştırma Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanuna
“Diğer Teşvik Unsurları” başlıklı aşağıdaki 3/A maddesi[31]
eklenmiştir. Böylece AR-GE harcamalarının teşvikine ilişkin hükümler bir araya
toplanmıştır.
“(1)
Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri
münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme
harcamaları tutarının %100’ü, bu kapsamdaki projelerin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge ve yenilik projesi olarak değerlendirilmesi
şartıyla, 5520 sayılı Kanunun 10. maddesi ve 193 sayılı Kanunun 89. maddesi
uyarınca kazancın tespitinde indirim konusu yapılır. Ayrıca bu harcamalar, 213
sayılı Kanuna göre aktifleştirilmek suretiyle amortisman yoluyla itfa edilir,
bir iktisadi kıymet oluşmaması hâlinde ise doğrudan gider yazılır.
(2)
Kazancın yetersiz olması nedeniyle ilgili vergilendirme döneminde indirim konusu
yapılamayan tutar, sonraki vergilendirme dönemlerine devredilir. Devredilen
tutar, takip eden yıllarda 213 sayılı Kanuna göre her yıl belirlenen yeniden değerleme
oranında artırılarak dikkate alınır.
(3)
Araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden
Ar-Ge indirimi hesaplanmaz. Ar-Ge indirimi tutarının hesabında tamamen araştırma
ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetler
için hesaplanan amortismanlar ile başka faaliyetlerde de kullanılan makine ve
teçhizat için hesaplanan amortismanların bu kıymetlerin araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinde kullanıldıkları gün sayısına isabet eden kısmı dikkate
alınabilir. Bu madde kapsamında Ar-Ge indiriminden yararlanılacak harcamaların
kapsamını ve uygulamadan yararlanılabilmesi için gerekli belgeler ile usulleri
belirlemeye Maliye Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
müştereken yetkilidir.”
KVK’nın 10/1-a madde hükmü ile 5746
sayılı Kanunun 3/A maddesi hükmü birbiri ile paralel niteliktedir. Bu nedenle, 5520
sayılı KVK’ya ilişkin 1 Seri no.lu GT ile konuya ilişkin olarak yapılan açıklamalar
geçerliliğini korumaktadır.[32]
AR-GE indiriminin muhasebe
tekniğiyle yapılması mümkün bulunmamakta, bu nedenle indirimin beyanname
üzerinde yapılması gerekmektedir.
Madde hükmünden anlaşılacağı
üzere cari dönemde indirim konusu yapılamayan AR-GE indirim hakları izleyen dönemlerde
yeniden değerleme oranında endekslenerek kazançtan indirilebilecektir. Bu
nedenle işletmelerin; AR-GE indirim haklarını, cari dönemde yararlandıkları ve
sonraki döneme devreden indirim haklarını nazım hesaplarda ayrıca izlemesi gerekmektedir.
5746
sayılı Kanunla yapılan AR-GE teşvikleri özetle aşağıdaki gibidir.[33]
Bu kanunun amacı; AR-GE ve
yenilik yoluyla ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir
yapıya kavuşturulması için teknolojik bilgi üretilmesini, üründe ve üretim
süreçlerinde yenilik yapılmasını, ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesini,
verimliliğin artırılmasını, üretim maliyetlerinin düşürülmesini, teknolojik
bilginin ticarileştirilmesini, rekabet öncesi işbirliklerinin geliştirilmesini,
teknoloji yoğun üretim, girişimcilik ve bu alanlara yönelik yatırımlar ile AR-GE’ye
ve yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişinin
hızlandırılmasını, AR-GE personeli ve nitelikli işgücü istihdamının
artırılmasını desteklemek ve teşvik etmektir.
Bu kanun kapsamında yapılacak AR-GE
indirimi:
§
Teknoloji
merkezi işletmelerinde,
§
AR-GE
merkezlerinde,
§
Kamu
kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tarafından veya uluslararası
fonlarca desteklenen AR-GE ve yenilik projelerinde,
§
Rekabet
öncesi işbirliği projelerinde,
§
Teknogirişim
sermaye desteklerinden yararlananlarca,
gerçekleştirilen AR-GE ve yenilik harcamalarının
tamamı ile 500 ve üzerinde tam zaman eşdeğer AR-GE personeli istihdam eden AR-GE
merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan AR-GE ve yenilik harcamasının bir önceki
yıla göre artışının yarısından oluşacaktır.
Hesaplanan AR-GE indirimleri, gelir
ve kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılacaktır. Kazancın yetersiz
olması nedeniyle ilgili hesap döneminde indirim konusu yapılamayan tutar,
sonraki hesap dönemlerine devredilecek ve takip
eden yıllarda 213 sayılı VUK’a göre her yıl belirlenen yeniden değerleme
oranında artırılarak dikkate alınacaktır.
Diğer yandan bu harcamalar, VUK’a
göre aktifleştirilmek suretiyle amortisman yoluyla itfa edilecek, bir iktisadi
kıymet oluşmaması halinde ise doğrudan gider yazılabilecektir.
Araştırma ve geliştirme
faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderler üzerinden Ar-Ge indirimi
hesaplanmaz. Ar-Ge indirimi tutarının hesabında tamamen araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetler için hesaplanan
amortismanlar ile başka faaliyetlerde de kullanılan makine ve teçhizat için
hesaplanan amortismanların bu kıymetlerin araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde
kullanıldıkları gün sayısına isabet eden kısmı dikkate alınabilir.
AR-GE ve yenilik
faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla kurulan
vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler özel bir fon hesabında
tutulur. Bu fon, GVK ve KVK’ya göre vergiye tabi kazancın ve ilgili yılda
yapılan AR-GE harcaması tutarının tespitinde dikkate alınmaz. Bu fonun, elde
edildiği hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye ilâve dışında herhangi
bir şekilde başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde,
zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış sayılır.
5746 sayılı Kanunun 3.
maddesinin 5. bendine 6676 sayılı kanunla şu cümle eklenmiştir. “Teknogirişim sermayesi desteğinden
faydalananlara, bu desteğe konu projelerinin finansmanında kullanılmak üzere
gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından sağlanan sermaye
desteklerinin beyan edilen gelirin veya kurum kazancının yüzde onunu ve öz
sermayenin yüzde yirmisini aşmayan kısmı 193 sayılı Kanunun 89. maddesi
uyarınca beyan edilen gelirin ve 5520 sayılı Kanunun 10. maddesine göre kurum
kazancının tespitinde indirim konusu yapılır. İndirim konusu yapılacak tutar
yıllık olarak 500.000 Türk lirasını aşamaz. Bu oranları ve parasal sınırı
yarısına kadar indirmeye veya dört katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı
yetkilidir. Teknogirişim sermayesi desteğine konu projelerin finansmanında
kullanılmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından sağlanan
sermaye desteklerinin iki yıl içerisinde ilgili projenin finansmanında
kullanılmayan kısmı için indirim dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmemiş
vergiler gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir.”[34]
b- Sponsorluk Harcamaları
KVK’nın 10. maddesinin 1-b
bendinde, 21.05.1986 tarihli ve 3289
sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 05.05.2009
tarihli ve 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının sözü edilen kanunlar
uyarınca tespit edilen amatör spor dalları için tamamının, profesyonel spor
dalları için de % 50’sinin beyanname üzerinde dönem kazancından indirim konusu
yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bu indirim 3289 ve 3813 Sayılı
Kanunlar kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarını kapsamaktadır.
Sponsorlukla ilgili usul ve
esasları belirleyen “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Sponsorluk Yönetmeliği”
16.06.2004 tarih ve 25494 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Anılan
yönetmelikle belirlenen hususların KVK’nın 10/1-b maddesi uygulamasında da
geçerli olması gerektiğini düşünüyoruz.
Sponsorluk uygulama esasları,
yönetmeliğin 6 ve 7. maddelerinde belirlenmiştir. Sponsorluk harcamasının gider
kaydı için bu maddelerde sayılan şartlara tam olarak uyulmalıdır.
Sponsorluk harcaması bizzat
sponsor tarafından yapılabileceği gibi, sponsorluğu alan tarafından da
yapılabilir. Bu durumda sponsorluk bedeli sponsorluğu alana nakden veya hesaben
ödenir. Sponsorluk harcama belgeleri Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün kontrol
ve tasdikine tabidir. Genel müdürlükçe tasdik edilen belgeler ayrıca harcamada
bulunan mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine gönderilir. Gençlik ve spor
tesisleri için yapılacak yapım ve ikmal işlerinin bedelinin belli tutarı aşması
halinde indirimden yararlanılması, söz konusu harcamaların yeminli mali
müşavirlerce tasdik edilmesine bağlı olup oluşabilecek vergi kaybından YMM’ler
de sorumlu olacaktır. (Mad. 13)
İndirim beyanname üzerinde
ayrıca gösterilmek suretiyle uygulanacaktır. Bu nedenle dönem içinde yapılan ve
gider olarak kaydedilen sponsorluk harcamaları ticari kâra KKEGd olarak
eklenmeli, cari dönemde indirilebilecek kısım beyannamenin ilgili bölümünde
ayrıca indirim konusu yapılmalıdır.
c- Belirli Kuruluşlara Yapılan
Bağış ve Yardımlar
KVK’nın 10. maddesinin 1-c
bendinde, genel ve özel bütçeli kamu
idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Cumhurbaşkanınca
vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile
bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara
makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum
kazancının % 5’ine kadar olan kısmının beyanname üzerinde indirim konusu
yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm eski KVK’nın 14/b maddesinde yer alan
hükümle aynıdır.
Bağış ve yardım indirimi de beyanname
üzerinde ayrıca gösterilmek suretiyle uygulanacaktır. Bu nedenle dönem içinde
gider hesaplarına kaydedilen bağış ve yardımların tamamı beyanname üzerinde
KKEGd olarak ticari kâra eklenmeli, bunların indirilebilecek tutarları haricen
hesaplanarak beyannamenin ilgili bölümüne yazılmak suretiyle indirim konusu
yapılmalıdır. Bağış ve yardımların matrahtan indirilmesi için
aşağıdaki koşullar öteden beri aranmaktadır. Bu koşullar 5520 sayılı Kanun’un Gerekçesinde
de belirtilmiştir.
· Bağış ve
yardım yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlara yapılmalıdır.
· Bağış ve
yardım makbuz karşılığı olmalıdır.
· Anılan
kuruluşlara yapılan ödemenin bağış kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için
bağış ve yardımın karşılıksız olması gerekmektedir.
·
Bağış
ve yardımın matrahtan indirimi o yıla ait kurum kazancının yüzde beşi ile
sınırlandırılmıştır. İndirime esas kazanç tutarının tespitinde, zarar mahsubu
dahil giderler ve iştirak kazançları düşüldükten sonra, indirim ve istisnalar düşülmeden
önceki tutar esas alınacaktır. Buna göre bağış ve yardım tutarının
hesaplanmasına esas alınacak kurum kazancı bulunurken;
§
Bağış
ve yardımlar düşülmemek kaydıyla ticari kazanç tespit edilecek,
§
Kanunen
kabul edilmeyen giderler eklenecek,
§
Zarar
mahsubu yapılacak,
§
İştirak
kazançlar istisnası indirilecek ancak, diğer indirim ve istisnalar düşülmeyecektir.
Bağış ve
yardımların nakden yapılmaması halinde, bağışlanan veya yardımın konusunu oluşturan
mal veya hakkın maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek
değeri esas alınacaktır.(KVK Mad. 10/2) Bağış ve yardımın yabancı para
cinsinden yapılması halinde, bağışın yapıldığı tarihteki TC Merkez Bankasının
döviz alış kuru esas alınarak TL karşılığı hesaplanacaktır.
Açıklanan bu
genel şartlar aşağıda belirtilen bağış ve yardımların indirilmesinde de aranmaktadır.
d- Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Eğitim,
Sağlık ve Dini Amaçlı Bağışlar
KVK’nın 10.
maddesinin 1-ç bendinde, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine,
il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti
tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve
geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara; bağışlanan okul, sağlık
tesisi, 100 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az
olmamak kaydıyla öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve
bakım ve rehabilitasyon merkezleri ile mülki idare amirlerinin izni ve
denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı
denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesisler ve Gençlik ve Spor Bakanlığına
ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla
yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her
türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri
için yapılan her türlü nakdi veya ayni bağış ve yardımların tamamının beyanname
üzerinde indirim konusu yapılacağı hükmü bulunmaktadır.
e- Kültür ve Tanıtım Amaçlı
Bağış ve Yardımlar
KVK’nın 10. maddesinin 1-d
bendinde; genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler
ve köyler, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına
çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan
kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan veya Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen
yada desteklenmesi uygun görülen;
§
Kültür
ve sanat faaliyetlerine ilişkin ticari olmayan ulusal veya uluslararası organizasyonların
gerçekleştirilmesine,
§ Ülkemizin
uygarlık birikiminin kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarisi ve somut
olmayan kültürel mirası ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog,
broşür, film, kaset, CD ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi
yoluyla üretilenler de dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı
materyallerin hazırlanması, bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların
yayınlanması, yurt içinde ve yurt dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına,
§ Yazma ve nadir
eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve
Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına,
§ 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür
varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon
projeleri yapılması ve nakil işlerine,
§ Kurtarma
kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına,
§ Yurt dışındaki
taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür
varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarına,
§ Kültür
envanterinin oluşturulması çalışmalarına,
§
Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile
güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki ürün ve
eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin
sağlanmasına,
§ Somut olmayan
kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları
alanlarındaki üretim ve faaliyetler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya
uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve
onarımı, her türlü araç ve teçhizatının tedariki ile film yapımına,
§
Kütüphane,
müze, sanat galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve
konser gibi kültür ve sanat faaliyetlerinin sergilendiği tesislerin yapımı,
onarımı veya modernizasyon çalışmalarına,
ilişkin harcamalar ile makbuz
karşılığı yapılan bağış ve yardımların % 100’ünün indirim konusu yapılacağı
hükme bağlanmıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanı, bölgeler ve faaliyet türleri
itibarıyla bu oranı, yarısına kadar indirmeye veya kanuni seviyesine kadar
getirmeye yetkili kılınmıştır.
f- Cumhurbaşkanınca Başlatılan Yardım
Kampanyalarına Yapılan Bağışlar
KVK’nın 10. maddesinin 6552
sayılı Kanunla değişik 1-e bendinde, Cumhurbaşkanlığınca
başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdî bağışların tamamının beyanname üzerinde indirim
konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır.
g- Türkiye Kızılay Derneğine ve
Türkiye Yeşilay Cemiyetine Yapılan Nakdi Yardımlar
KVK’nın 10. maddesinin 1. fıkrasına
5904 sayılı Kanunla eklenen ve 6322 sayılı Kanunla değiştirilen (f) bendi
uyarınca Türkiye Kızılay Derneği ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine yapılan nakdi
bağış ve yardımların tamamı, kurumlar vergisi mükelleflerince beyanname
üzerinde indirim konusu yapılabilecektir. Ancak bağışın makbuz karşılığı
yapılması zorunludur.
Anılan dernek ve cemiyete
yapılan ayni bağışlar ise, “c”
başlığı altında yapılan (kurum kazancının %5’i ile sınırlı olarak) açıklamalar
doğrultusunda kurum kazancından indirilecektir.
Bu dernek ve cemiyetin iktisadi
işletmelerine yapılan ayni veya nakdi bağış ve yardımların kurumlar vergisi
matrahından indirimi mümkün bulunmamaktadır.
h- Girişim Sermayesi Fonu
6322 sayılı Kanunla VUK’a
eklenen 325/A maddesiyle kurumlar vergisi mükelleflerine, girişim sermayesi
yatırım ortaklıklarına sermaye olarak konulması veya girişim sermayesi yatırım
fonu paylarının satın alınması amacıyla, girişim sermayesi fonu ayırabilme ve
ayrılan tutarların, cari dönemde beyan edilen gelirin %10’unu aşmayan kısmının
beyanname üzerinde dönem kazancından mahsup edilebilmesi imkânı getirilmiştir.
Ayrılan fonla, fonun ayrıldığı
yılın sonuna kadar, Türkiye’de kurulmuş veya kurulacak olan SPK’ya tabi girişim
sermayesi yatırım ortaklıklarına veya fonlarına yatırım yapılması gerekir.
6322 sayılı Kanunla Kurumlar
Vergisi Kanununun 10. maddesine eklenen (g) bendi uyarınca, Vergi Usul
Kanununun 325/A maddesine göre girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların
beyan olunan gelirin %10’unu aşmayan kısmı, kurumlar vergisi beyannamesi
üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurum kazancından indirim konusu yapılabilecektir.
İndirim tutarının tespitinde
beyan edilen gelir olarak; ticari bilanço kâr veya zararına kanunen kabul
edilmeyen giderler eklenmek ve geçmiş yıl zararları ile varsa tüm indirim ve
istisnalar düşülmek suretiyle bulunan tutar [Ticari bilanço kârı (zararı) +
kanunen kabul edilmeyen giderler - geçmiş yıl zararları - indirim ve istisnalar(tamamı)]
dikkate alınacaktır.
Vergi Usul Kanununun 325/A
maddesine göre girişim sermayesi fonu ilgili dönem kazancından ayrılacağından,
pasifte özel bir fon hesabına alınacak tutar hesap dönemi sonu itibarıyla
tespit edilebilecektir. Bu çerçevede, fon hesabına alınma işleminin, izleyen
hesap döneminin başından itibaren kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği
tarihe kadar yapılması gerekmektedir. Bu şekilde, indirim konusu yapılacak olan
kazanç tutarı, ilgili dönemin genel sonuç hesaplarına yansıyacak olup kurumlar
vergisi beyannamesinin ilgili satırında gösterilmek suretiyle de indirimden
yararlanılabilecektir.
Geçici vergilendirme
dönemlerinde fon ayrılması ve indirim uygulamasından yararlanılması mümkün
değildir.
Girişim sermayesi yatırım
ortaklıklarına veya fonlarına yatırımın yapılmaması halinde, indirim konusu
yapılan tutar nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergi gecikme faizi ile
birlikte mükelleften tahsil edilecektir.
İndirim konusu yapılacak
tutarın tespitinde, her yıl girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarlar ayrı
ayrı dikkate alınacak, önceki yıllarda ayrılan fon tutarları için tekrar
indirim uygulanmayacaktır. Bu kapsamda ayrılan toplam fon tutarı hiçbir suretle
öz sermayenin %20’sini aşamayacaktır.
j- Yabancı Gerçek ve Tüzel
Kişilere Türkiye’de Verilen Hizmetler
6322 sayılı Kanunla Kurumlar
Vergisi Kanununun 10. maddesine eklenen (ğ) bendi ile 15.06.2012 tarihinden
itibaren uygulanmak üzere Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri,
kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye’de verilen ve münhasıran
yurt dışında yararlanılan aşağıdaki hizmetlere ilişkin olarak, hizmet veren
işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın %50’sinin
beyan edilen kurum kazancından indirilebilme imkânı getirilmiştir.
§ Mimarlık, mühendislik, tasarım,
yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, veri saklama,
ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme ve veri analizi hizmeti,
§ İlgili bakanlığın izni ve
denetimine tabi olarak verilen eğitim ve sağlık hizmeti.
Yukarıda sayılan hizmetlerin,
şirketlerin ana sözleşmelerinde yazılı esas faaliyetlerinden olması gerekir.
Hizmetin yurt dışında yerleşik kişilere verilmesi, hizmetten yurt dışında
yararlanılması ve faturanın da bunlar adına düzenlenmiş olması şarttır.
İndirim
kapsamında kabul edilen faaliyetlerden elde edilen hasılattan bu faaliyetler
nedeniyle yüklenilen gider ve maliyet unsurlarının düşülmesi sonucu bulunacak
kazancın %50’si, kurumlar vergisi beyannamesinin “Kazancın Bulunması Halinde
İndirilecek İstisna ve İndirimler” bölümünde gösterilmek suretiyle indirim konusu
yapılabilecektir. Diğer indirim ve istisnalar ile geçmiş yıl zararları
nedeniyle indirim konusu yapılamayan tutar izleyen dönemlere
devredilemeyecektir. İndirim tutarının tespiti ve takibi için anılan
faaliyetlere ilişkin hasılat ve maliyetlerin ayrı muhasebeleştirilmesi gerekmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı ile
Sağlık Bakanlığının izni ve denetimine tabi olarak eğitim veya sağlık alanında
faaliyet gösteren ve yurt dışı yerleşik kişilere verdikleri hizmetlerden elde
ettikleri kazançlarının %50’sini indirim konusu yapan işletmelerin, hizmet
verilen yurt dışı yerleşik gerçek kişilere ilişkin kimlik bilgileri, pasaport
numarası, düzenlenen faturanın tarih ve sayısı, verilen hizmetin niteliği ve
hizmet bedeli gibi bilgileri içeren formun, her bir geçici vergi beyannamesi
ile birlikte beyanname eki olarak verilmesi gerekmektedir.
k- Korumalı İşyeri İndirimi
6518 sayılı Kanunla Kurumlar
Vergisi Kanununun 10. maddesine eklenen (h) bendi ile 19.02.2014 tarihinden
itibaren uygulanmak üzere 01.07.2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında
Kanuna göre kurulan korumalı işyerlerinde istihdam edilen ve iş gücü piyasasına
kazandırılmaları güç olan zihinsel veya
ruhsal engelli çalışanlar için diğer kişi ve kurumlarca karşılanan tutar da
dâhil olmak üzere yapılan ücret ödemelerinin yıllık brüt tutarının %100’ünün
beyan edilen kurum kazancından indirilebileceği belirtilmiştir.
Aynı bent hükmüne göre, söz
konusu indirim, her bir engelli çalışan için azami beş yıl süreyle uygulanabilecek
ve yıllık olarak indirilecek tutar, her bir engelli çalışan için asgari ücretin
yıllık brüt tutarının %150’sini aşamayacaktır. İndirim 19.02.2014 tarihinden
sonra ve bu kapsamda ödenen ücretler üzerinden hesaplanacaktır.
l- Nakdi Sermaye Artırımlarında
Faiz İndirimi
la- Yasal Düzenleme
İşletmeler
faaliyetlerinin finansmanında kullanılan yabancı kaynaklar için ödenen faiz ve
benzeri maliyet unsurları kazanç tespitinde gider olarak dikkate alınır. Bu
açıdan bakıldığında yabancı kaynakla finansmanın, öz kaynakla finansman yöntemine
göre işletmeler açısından gider avantajı olduğu düşünülmektedir. Bu düşünce;
işletme sahiplerinin, sermayelerini finans kurumları üzerinden işletmelerine
kullandırdıkları olgusunu gündeme getirmekteydi.
Vergi
sistemimizde daha
önce 6322 sayılı Kanunla gelir ve kurumlar vergisi kanunlarına eklenen
hükümlerle 01.01.2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere finansman
gider kısıtlamasına ilişkin olarak yeni bir düzenleme yapılmış, ancak oran
konusunda Cumhurbaşkanınca bugüne kadar herhangi bir belirleme yapılmadığı için
uygulanması söz konusu olmamıştır. Anılan uygulamayla, yabancı kaynak ile öz
kaynak arasındaki gider avantajı uyumsuzluğunun giderilmesi öngörülmüştü.
6637 sayılı Kanunla, KVK’nın
10. maddesinin birinci fıkrasına (ı) bendi eklenmek[35] suretiyle yapılan
düzenlemeyle öz kaynak kullanan işletmelerde, kullanılan öz kaynağa bağlı
olarak matrahtan ilave indirim öngörülmek suretiyle, öz kaynaklarla faaliyet
gösterilmesinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Bu düzenlemeyle, şirketlerin
ihtiyaç duyduğu finansmanın borçlanma yoluyla değil öz kaynaklarla yapılması
teşvik edilerek, sermeye şirketlerinin öz kaynak yapılarının güçlendirilmesi
amaçlanmıştır.
Anılan
hükmün uygulanmasına ilişkin esaslar, Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri
No:1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 9) ile açıklanmıştır.[36]
Cumhurbaşkanı, KVK’nın 10. maddesinin
birinci fıkrasının (ı) bendinde verilen yetkiyi kullanarak, uygulanacak indirim oranlarını, sermaye
şirketlerinin özelliklerine göre 02.06.2015 tarih ve 2015/7910 sayılı Kararı
ile belirlemiştir.[37]
Anılan BKK uyarınca genel oran %50 olup bu orana aşağıda belirtilen
ilaveler yapılacaktır;
§
Payları
borsada işlem gören halka açık sermaye şirketlerinden, indirimden yararlanılan
yılın son günü itibarıyla, Merkezi Kayıt Kuruluşu A.Ş. nezdinde halka açıklık
oranı; %50 ve daha az olanlar için %25, %50’nin üzerinde olanlar
için %50,
§
Nakdi olarak artırılan sermayenin, yatırım teşvik belgeli
üretim ve sanayi tesisleri ile bu tesislere ait makine ve teçhizat
yatırımlarında ve/veya bu tesislerin inşasına tahsis edilen arsa ve arazi
yatırımlarında kullanılması durumunda, yatırım teşvik belgesinde yer alan sabit
yatırım tutarı ile sınırlı olmak üzere %25.
Görüldüğü
üzere, payları borsada işlem gören halka açık bir sermaye şirketinin halka açıklık
oranı % 50’nin üzerinde ise ve bu şirket nakdi olarak artırılan sermayeyi
teşvik belgeli makine ve teçhizat yatırımlarında kullanıyorsa, yararlanacağı
oran, (% 50+% 50+% 25=) % 125 olabilecektir.
BKK’da,
uygulanacak indirim oranının, belirtilen bazı hallerde sıfır olarak uygulanması
öngörülmüştür. Bu hallerde indirim uygulanması fiilen söz konusu olmayacaktır.
Anılan haller aşağıda özetlenmiştir.
§ Gelirlerinin %
25 veya fazlası şirket faaliyeti ile orantılı sermaye,
organizasyon ve personel
istihdamı suretiyle yürütülen ticari, zirai veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kar payı, kira, lisans
ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli
gelirlerden oluşan sermaye
şirketleri,
§ Aktif toplamının %50 veya daha fazlası bağlı menkul kıymetler, bağlı ortaklıklar ve iştirak paylarından oluşan sermaye şirketleri,
§ Artırılan nakdi sermayenin başka şirketlere
sermaye olarak konulan veya kredi olarak
kullandırılan bölümüne tekabül eden kısım,
§ Arsa ve arazi yatırımı yapan sermaye şirketlerinde arsa ve arazi yatırımına tekabül eden kısım,
§ 09.03.2015 tarihinden, 01.07.2015 tarihine kadar olan dönemde, sermaye
azaltımına gidilmiş olması halinde,
azaltılan sermaye tutarına
tekabül eden kısım.
lb- İndirimin Mahiyeti ve Uygulama Esasları
Nakdi sermaye artırımı
nedeniyle faiz indiriminden 01.07.2015
tarihinden itibaren ticaret siciline tescil edilen nakdi sermaye artışları ile
yine bu tarihten itibaren kuruluşları tescil edilen yeni şirketlerin, nakit
olarak karşılanan sermaye tutarları yararlanacaktır.
İndirim
nakdi sermaye artışı tutarına, TCMB tarafından ilgili yıl için en son açıklanan
ticari krediler faiz oranı uygulanarak hesaplanacaktır. Bir yılda yapılan nakdi sermaye artışı
nedeniyle sadece sermaye artışının yapıldığı yıl değil, izleyen yıllarda da indirim
uygulamasından yararlanılacaktır. Faiz oranı her yıl değişebileceğinden, her
yıl için ayrı hesaplama yapılması gerekecektir.
İlgili
yılda yeterli kazanç olmadığı için yararlanılamayan indirim tutarı, izleyen
yıllara devredecek ve bu yıllarda indirim konusu yapılabilecektir. Ancak
devreden indirim herhangi bir yöntemle endekslenemeyecektir.
İndirim tutarı hesaplanırken, TC MB tarafından ilgili yıl için en son
açıklanan ticari krediler faiz oranı esas alınacaktır. Bu nedenle söz konusu
indirim sadece son geçici vergi dönemi ve kurumlar vergisi hesap dönemi için
uygulanabilecektir. Uygulamanın son geçici vergi dönemi öncesindeki geçici
vergi dönemlerinde uygulanamayacak olması, geçici vergiye tabi kazançla yıllık
kazancın farklılaşması açısından eleştiriye açıktır.
İndirim tutarı hesaplanırken,
sürenin başlangıcı olarak sermaye taahhüdünün şirketin banka hesabına
yatırıldığı tarihin içinde bulunduğu ay esas alınacak, süre hesaplanırken,
banka hesabına yatırmanın gerçekleştiği ay tam ay olarak dikkate alınacaktır. Nakden taahhüt edilen sermayenin, sermaye artırımına ilişkin kararın
ticaret siciline tescil edildiği tarihten önce şirketin banka hesabına
yatırılması halinde ise sermaye taahhüdünün önceden ödenen kısmı için tescil
tarihinin içinde bulunduğu ay tam ay sayılmak suretiyle hesaplama yapılacaktır.
Örneğin, (ABC) A.Ş.’nin sermayesinin
nakdi olarak 6.000.000 TL artırılması için
10.07.2018 tarihinde karar alınmış ve bu karar 10.08.2018 tarihinde
ticaret siciline tescil ettirilmiştir. Sermaye artışının 1/4’ü olan 1.500.000
TL 30.07.2018 tarihinde banka hesabına yatırılmıştır. Ortaklar sermaye taahhüdünün
kalan kısmı olan 4.500.000 TL’yi 09.10.2018 tarihinde şirketin banka hesabına
yatırmışlardır.
Sermaye artırımına ilişkin kararın ticaret
siciline tescil edildiği tarihten önce (banka hesabına yatırılan sermaye
taahhüdünün %25’lik kısmı için bu kararın tescil tarihi olan 10.08.2018 tarihi
esas alınmak suretiyle indirimden faydalanılması mümkündür. Bu nedenle
yatırılan 1.500.000 TL sermaye taahhüdü için 2018 yılında 5/12 aylık süre için
indirim hesaplanacaktır.
Sermaye taahhüdünün kalan kısmı
09.10.2018 tarihinde banka hesabına yatırılmıştır. Bu nedenle 4.500.000 TL’lik
sermaye artışı için de 2018 yılında 4/12 aylık süre için indirim
hesaplanacaktır. (ABC) A.Ş. sermaye azaltımı yapılmadığı sürece, 2019 ve izleyen
yıllarda 6.000.000 TL’lik sermaye artırımı için 12 aylık süre esas alınarak
indirim uygulamasından yararlanabilecektir.
Son olarak nakdi sermaye artışı
yapan şirketin durumuna göre, Cumhurbaşkanlığınca belirlenen indirim oranı,
hesaplanan faiz tutarına uygulanarak, kurumun yararlanabileceği indirim
tutarına ulaşılacaktır.
Sermaye şirketlerinin nakdi
sermaye artışı nedeniyle yararlanabileceği indirim tutarı aşağıdaki formülle
hesaplanacaktır.
İndirim Tutarı: (nakdi sermaye artışı x ticari
krediler faiz oranı x süre x indirim oranı )
Görüldüğü üzere, indirim tutarı
hesaplanırken aşağıda belirtilen dört ana unsurun belli olması gereklidir.
· Hesaplamada dikkate alınacak
nakdi sermaye artış tutarı,
· Hesaplamada uygulanacak süre,
· Kredi faiz oranı,
· Kurum için belirlenen indirim
oranı.
lc-
İndirimden Yararlanacak Mükellefler ve Sermaye Artırımları
Nakdi sermaye artırımı
nedeniyle uygulanacak indirimden sadece sermaye şirketleri yani anonim şirketler,
limited şirketler ve eshamlı komandit şirketler yararlanabilecektir. Diğer
taraftan finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar
ile kamu iktisadi teşebbüsleri indirim uygulamasının dışında tutulmuştur.
Nakdi sermaye artışlarında faiz
indirimi uygulaması 01.07.2015 tarihinden itibaren ticaret siciline tescil
edilen nakdi sermaye artışları ile yine bu tarihten itibaren kuruluşları tescil
olunan yeni şirketlerin, nakit olarak karşılanan sermaye tutarları yararlanacak,
indirim bu tutarlar esas alınarak hesaplanacaktır. Aşağıda sayılan durumlar
indirim tutarının hesaplamasında dikkate alınmayacaktır.
§ Sermaye
şirketlerine nakit dışındaki varlık devirlerinden kaynaklanan sermaye artışları
§ Sermaye
şirketlerinin birleşme, devir ve bölünme işlemlerine taraf olmalarından
kaynaklanan sermaye artışları
§ Bilançoda
yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesinden kaynaklanan sermaye
artışları
§ Ortaklarca
veya Kurumlar Vergisi Kanununun 12. maddesi kapsamında ortaklarla ilişkili olan
kişilerce kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen
sermaye artışları
§ Şirkete nakdi
sermaye dışında hisse senedi, tahvil
veya bono gibi kıymetlerin konulması suretiyle gerçekleştirilen sermaye
artışları
§ Bilanço içi
kalemlerin birbiri içinde mahsubu
şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışları
Örneğin; geçmiş yıllar karlarının,
enflasyon düzeltmesi farklarının, iştirak ve taşınmaz satış karlarının
sermayeye ilave edilmesi durumunda, bu kapsamda indirimden yararlanılması söz
konusu olmayacaktır. Zira bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye
eklenmesinden kaynaklanan sermaye artışları kapsam dışında tutulmuştur.
Kâr dağıtımına konu olabilecek
geçmiş yıl karlarının gerekli vergisel yükümlülükler yerine
getirilerek, ortaklara dağıtımından sonra, bu kaynaklarla tekrar nakit
sermaye artışına gidilmesi halinde indirim uygulanması yapılıp yapılmayacağı
belirsizdir. Bu halde, şirket öz sermaye unsurlarından birinin dağıtım yoluyla
önce şirket dışına çıkarılması, daha sonra da sermaye olarak şirkete geri
dönmesi söz konusudur. Bir başka ifade ile nakit sermaye artırımı yapılsa bile,
şirket öz sermayesinde kar dağıtımı öncesine göre herhangi bir artış söz konusu
olmayacaktır. Bu nedenle anılan işlem, sadece öz sermaye kalemleri arasında bir
dönüşümden ibaret olduğu değerlendirilebileceği gibi, kar dağıtımına bağlı bir
vergileme yapılmış olacağından tamamen nakdi sermaye artışı olarak da
değerlendirilebilir.
Şirket ortaklarının mal veya
hizmet satışından kaynaklanan veya finansman sağlamak amacıyla şirkete nakit
olarak verdikleri borçlardan kaynaklanan alacakların sermayeye dönüştürülmesi,
bir diğer ifadeyle şirketin sermayesine ilave edilmesi hali ise (bilanço içi
kalemlerin birbiri içinde mahsubu şeklinde gerçekleştirilen sermaye artışları
kapsam dışında tutulduğundan) uygulama kapsamı dışında bulunmaktadır. Ancak bu
uygulama tarzının pratikte efektif bir anlamı yoktur.
ld- Sermaye Azaltılması Hali
Nakdi sermaye artırımından
yararlanan sermaye şirketlerinin daha sonra sermaye azaltımı yapmaları halinde,
nakdi sermaye artışının azaltılan sermaye tutarı kadarlık kısmı için sermaye
azaltımına ilişkin kararın ticaret siciline tescil edildiği ayı izleyen aydan
itibaren bu indirimden yararlanmaları mümkün olmayacaktır.
Öte yandan, nakdi sermaye
artışı yapılmadan önce sermaye şirketlerinin sermaye azaltımına gitmiş olmaları
halinde, bu indirimin hesaplanmasında azaltılan sermaye tutarı kadarlık kısım
dikkate alınmayacaktır.
le- Ticari Krediler Faiz Oranı
Ticari krediler faiz oranı,
bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık
ortalama faiz oranı olarak dikkate alınacak olan ve TC MB tarafından indirimden
yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan
Ağırlıklı Ortalama Faiz Oranlarından “Ticari Krediler (TL Üzerinden Açılan)
(Tüzel Kişi KMH ve Kurumsal Kredi Kartları Hariç)” faiz oranıdır.
Kendilerine
özel hesap dönemi tayin edilmiş olan sermaye şirketleri, şartların sağlanması
kaydıyla, hesap dönemlerinin sona erdiği ay itibarıyla TC MB tarafından en son
açıklanan ticari krediler faiz oranını dikkate alarak indirimden
yararlanabileceklerdir.
lf- İndirim Tutarının Kayıtlarda İzlenmesi
Nakdi sermaye artırımı
nedeniyle faiz indirimi beyanname üzerinde yapılacaktır. Ayrıca ilgili yılda
kazanç yetersizliği nedeniyle yararlanılamayan indirim tutarından izleyen
yıllarda yararlanılması mümkündür. Bu nedenle yararlanılması gereken ve
yararlanılan indirim tutarlarının Nazım Hesaplarda izlenmesi faydalı olacaktır.
Nazım hesaplarda aşağıdaki gibi açılacak üçlü hesap indirim uygulamasının
takibini sağlayacaktır.
960 YARARLANILACAK NAKDİ
SERMAYE İNDİRİM HESABI
961 YARARLANILAN NAKDİ SERMAYE
İNDİRİM HESABI
962 NAKDİ SERMAYE İNDİRİMİ
ALACAKLI HESABI
lg- Örnek Uygulama
(ABC) A.Ş.’nin sermayesinin 1.500.000
TL artırılmasına ilişkin olarak 09.05.2017 tarihinde genel kurul kararı
alınmış, sermaye taahhüdünün %25’i olan 375.000 TL 11.05.2017 tarihinde
ortaklar tarafından şirketin banka hesabına yatırılmıştır. Karar, 23.05.2017
tarihinde ticaret siciline tescil ettirilerek, taahhüt edilen sermayenin geri
kalan kısmı olan 1.125.000 TL ise ortaklarca nakit olarak 27.06.2017 tarihinde
şirketin banka hesabına yatırılmıştır.
(ABC) A.Ş.’nin yararlanabileceği
indirim oranı %50 olup 2017 yılı sonu itibarıyla TC MB tarafından açıklanan
ticari krediler faiz oranı %11’dir.
(ABC) A.Ş.’nin sermayesinin
500.000 TL azaltılmasına ilişkin genel kurul kararı 10.07.2020 tarihinde
ticaret siciline tescil ettirilmiştir.
(ABC) A.Ş.’nin 2017 hesap
döneminde yararlanabileceği indirim tutarı; taahhüt edilen sermayenin 375.000
TL’lik kısmı için kararın tescil tarihi olan 23.05.2017 tarihi, 1.125.000 TL’lik
kısmı için ise bu tutarın ortaklar tarafından şirketin banka hesabına
yatırıldığı 27.06.2017 tarihi dikkate alınarak hesaplanacaktır.
375.000 TL için yararlanılacak
indirim tutarı:
[(Nakdi
sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre)=]
[(375.000
x 0,11 x 0,50 x (8/12)=] 13.750 TL,
1.125.000 TL için
yararlanılacak indirim tutarı:
[
(Nakdi sermaye artışı x Ticari krediler faiz oranı x İndirim oranı x Süre)=]
[
1.125.000 x 0,11 x 0,50 x (7/12)=] 36.094
TL olacaktır.
(ABC) A.Ş.
2017 hesap döneminde (13.750 + 36.094=)49.844 TL indirim tutarını kurumlar
vergisi matrahının tespitinde beyanname üzerinde indirim konusu yapabilecektir.
2018 ve 2019 hesap dönemlerinde ise diğer şartların da sağlanması kaydıyla, TC MB
tarafından bu dönemler için açıklanan ticari krediler faiz oranı dikkate
alınmak suretiyle söz konusu nakdi sermaye artışı üzerinden 12 ay için indirim tutarı
hesaplanabilecektir.
10.07.2020 tarihinde sermaye
azaltımı yapılmış olduğundan Ocak-Temmuz 2020 dönemi için 1.500.000 TL sermaye
tutarı üzerinden, Ağustos-Aralık 2020 dönemi için ise sermaye azaltımı dikkate
alınmak suretiyle (1.500.000 – 500.000=)1.000.000 TL sermaye tutarı üzerinden
indirim tutarı hesaplanabilecektir.
Öte yandan, (ABC) A.Ş. sonraki
dönemlerde tekrar sermaye artırımına gitmesi halinde, şartları taşıması
kaydıyla, artırılan yeni sermaye tutarları için de indirim uygulamasından
yararlanabilecektir.
Şirketin 2017 yılı kurumlar
vergisi matrahının 40.000 TL olduğunu varsayalım. Anılan yıl için söz konusu
indirime ilişkin yevmiye kayıtları aşağıdaki gibi olacaktır.
–––––––––––––
31.12.2017 –––––––––––
960 YARARLANILACAK NAKDİ SER.
İND. 49.844
962
NAKDİ SER. İND. ALACAKLI HS. 49.844
962.01.007
2017 yılı indirimi
–––––––––––––––– /
––––––––––––––––
–––––––––––––
10.04.2018 –––––––––––
961
YARARLANILAN NAKDİ SER. İND. 40.000
960
YARARLANILACAK NAKDİ SER. İND 40.000
––––––––––––– 10.04.2018
–––––––––––
962 NAKDİ
SER. İND. ALACAKLI H. 40.000
962.01.007
961 YARARLANILAN NAKDİ SER. İND 40.000
–––––––––––––––– /
––––––––––––––––
m- Özel Kanunlarda Öngörülen
Bağış ve Yardımlar
Gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin dönem kazancından indirilebileceği bağış ve yardımlarla ilgili
olarak diğer kanunlarda da özel hükümler bulunmaktadır. Bu bağışların da,
uygulama birliği açısından diğer bağışlar gibi beyanname üzerinden indirim
konusu yapılması uygun olacaktır.
Bunların belli başlıları
şunlardır:
§
222
sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca nakit olarak
yapılan bağışlar,
§
278
sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma
Kurumu’na yapılan nakdi bağışlar,
§
2547
sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 56/1. maddesine göre yapılacak ayni ve nakdi bağışlar,
§
2955
sayılı Kanun’un 46/b. maddesi uyarınca GATA’ya yapılacak nakdi bağışlar,
Yukarıda sayılan kurumlara
yapılan ayni bağışlar KVK’nın mükerrer 10/1-c maddesindeki esaslara göre (dönem
kazancının %5’i ile sınırlı olarak) indirilir.
§
2828
sayılı Kanun uyarınca, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na, Kanun’un
20/b. maddesi uyarınca yapılacak nakdi ve ayni bağışlar,
§
2876
sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu’nun 101. maddesi
uyarınca yapılan nakdi ve ayni bağışlar,
§
3294
sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile oluşturulan fona,
Kanun’un 9. maddesi uyarınca yapılan nakdi ve ayni yardımlar,
§
3388
sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na
yapılacak nakdi ve ayni bağışlar,
§
4122
sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu’nun 12.
maddesi uyarınca yapılacak nakdi ve ayni yardımlar,
§
5434
sayılı Kanun’un ek 44. maddesi uyarınca Emekli Sandığı’na yapılacak nakdi ve
ayni bağışlar,
§
7269
sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerde Yapılacak
Yardımlara Dair Kanun’un 45. maddesine göre milli veya mahalli yardım
komitelerine (kriz masalarına) yapılacak nakdi
ve ayni yardımlar,
Bu Kanunlar uyarınca yapılacak
bağış ve yardımlar % 5’lik sınıra tabi olmaksızın, dönem kazancının yeterli olması
kaydıyla doğrudan dönem kazancından indirilebilmektedir. Dönem
kazancının yeterli olmadığı durumlarda, söz konusu bağışlar zarar artırıcı
unsur olarak dikkate alınamayacaktır.
n- Teknoloji Geliştirme
Bölgelerine Yapılan Sermaye Destekleri
4691 sayılı Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na 6676 sayılı Kanunla eklene geç. 4. madde uyarınca;
31.12.2023 tarihine kadar uygulanmak üzere, bu kanunla kurulan bölgelerde
faaliyette bulunanlara Bakanlık tarafından uygun görülen alanlarda
gerçekleştirecekleri projelerinin finansmanında kullanılmak üzere gelir
ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından sağlanan sermaye destekleri,
beyan edilen kurum kazancının yüzde onunu ve öz sermayenin yüzde yirmisini
aşmamak üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesine göre kurum kazancının
tespitinde indirim konusu yapılır. Ancak, bu kapsamda indirim konusu yapılacak
tutar yıllık olarak 500.000 Türk lirasını aşamaz.
D- KURUM KAZANCININ TESPİTİNDE
HASILATTAN İNDİRİLEMEYECEK GİDERLER
İşletme tarafından dönem içinde
yapılan harcamalar muhasebe kayıtlarına gider veya maliyet unsuru olarak
kaydedilir. Bu gider ve maliyet unsurları da dönem sonunda ticari kazancın
tespitinde dikkate alınır. Bu işlem THP ve muhasebe kayıt tekniğinin bir sonucudur.
Muhasebe sistemi gereği,
vergiye tabi kazancın tespitinde mali kanunlar uyarınca indirim olarak dikkate
alınamayacak gider unsurlarının dönem ticari kazancına etkisi giderilmelidir.
Bu da söz konusu gider ve maliyet unsurlarının dönem ticari kazancına (KKEGd
olarak) beyanname üzerinde eklenmesiyle mümkündür.
KKEGd’lerin
dönem sonu itibariyle ayıklanması güçtür. Bu nedenle giderlerin muhasebe
kayıtlarına intikal ettirildiği dönemlerde ayırıma tabi tutulması ve KKEGd
niteliğinde olanların ilgili gider hesabının detayında ayrı olarak izlenmesi
gerekir.[38]
Kurum kazancının tespitinde indirilemeyecek giderleri de iki grupta incelemek
gerekmektedir.
1-
Gelir Vergisi Kanunu Uyarınca Mali Kazançtan İndirimi Yasaklanan Giderler
Ticari kazancın tespitinde
dönem hasılatından indirilemeyecek giderler GVK’nın 41. maddesinde
belirlenmiştir. Bu maddede düzenlenen giderler daha çok işletme sermayesi ile
gelir vergisi mükellefinin özel mamelekinin birbirinden ayrılması ilkesine
dayanır. Dolayısıyla bu giderlerden bir kısmı teknik olarak kurumlarda ortaya
çıkmaz.
Bu maddede düzenlenen
giderlerden bir kısmı için KVK’da da düzenleme yapılmıştır. Bu tür durumlarda
KKEGd uygulaması KVK’da yer alan hüküm uyarınca yapılacaktır. GVK’da yer alan
hükümler uyarınca kurum hasılatından indirilemeyecek giderler aşağıda kısaca
açıklanmıştır.
a-
Teşebbüs Sahibi ile Eşinin ve Çocuklarının İşletmeden Çektikleri Paralar veya
Aynen Aldıkları Sair Değerler
Teşebbüs
sahibi, işletmenin faaliyetinden üçüncü şahıslara karşı doğrudan doğruya her
türlü varlığı ile sorumlu olan şahıstır. Kollektif şirket ortaklarıyla adi ve
eshamlı komandit şirketlerin komandite ortakları da teşebbüs sahibi sayılırlar.
Eşler ise Medeni Kanun’a göre evlilik birliği kurmuş ve birliği devam ettiren
erkek ve kadınları ifade eder. Eşler, boşanmadıkça ayrı yaşasalar dahi GVK Mad.
41/1’deki kapsama dahildirler.
Reşit olsunlar veya olmasınlar,
çocuklar ve üvey evlat nesebi çocuklar uygulamada çocuk kapsamının içinde dikkate
alınır.
Teşebbüs sahibi ile eşinin ve
çocuklarının işletmeden çektikleri paralar ile aynen aldıkları sair değerler,
GVK’nın 41/1. maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate
alınmaz.
Aslında işletmeden para veya
ayın olarak çekilen değerlerin gider niteliği yoktur. Bu düzenlemeyle
işletmeden çekilen değerlerin emsal bedelle dönem başı ve dönem sonu öz
sermayeleri arasındaki farka ilavesi öngörülerek, işletme sahibi ve yakınlarının
bu yolla ticari kazancı vergisiz olarak aşındırmaları önlenmek istenmiştir.
İşletmeden ayni olarak çekilen
kıymetler VUK’un 267. maddesi uyarınca emsal bedelle değerlenerek hasılat
yazılır ve aynı tutar teşebbüs sahibinin işletmeye borçlarına ilave edilir.
b- Teşebbüs Sahibinin Kendisine, Eşine, Küçük Çocuklarına
İşletmeden Ödenen Aylıklar, Ücretler, İkramiyeler, Komisyonlar ve Tazminatlar
GVK’nın
41/2. maddesi uyarınca teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına
işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar
ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.
Teşebbüs
sahibi ve eş yukarıda tanımlanmıştı. Küçük çocuk tabiri 18 yaşını doldurmamış
ve mahkeme kararıyla reşitliğine karar verilmemiş çocukları ifade eder.
Bu bentte
düzenlenen ödemeler ücret ve benzerlerine ilişkin bulunmaktadır. Bu ödemeler
gerçek bir hizmet karşılığında yapılsa dahi gider olarak ticari kazançtan
indirilemeyecektir.
Teşebbüs
sahibi işletmesinde kullandığı gayrimenkulü esasen işletmeye dahil etmek
zorunda olduğundan kendisine kira ödeyip gider yazması da mümkün bulunmamaktadır.
Ancak eş ve çocuğun gayrimenkulünün ticari işletmede kullanılması nedeniyle
ödenen kira bedelleri gider yazılabilecektir.
c- Her Türlü Para Cezaları ve
Vergi Cezaları ile Teşebbüs Sahibinin Suçlarından Doğan Cezalar
Bu bent hükmünde yer alan vergi
cezaları GVK’nın 40/6. bendinde sayılan vergi, resim ve harçlara ilişkin
olanlardır. Zira gelir vergisi ve diğer şahsi vergiler ve her ne şekilde olursa
olsun vergi cezaları ve para cezaları AATUHK hükümlerine göre ödenen cezalar,
gecikme zamları ve faizlerin gelir vergisi matrahından ve dönem ticari
hasılatından indirilemeyeceği GVK’nın 90. maddesi ile hüküm altına alınmıştır.
AATUHK hükümlerine göre ödenen
tecil faizleri de gider olarak dönem hasılatından indirilemeyecektir. Aynı
şekilde işçi sigorta primlerinin geç ödenmesi nedeniyle ortaya çıkan gecikme
zamları da gider olarak kabul edilmez.
Diğer taraftan teşebbüs
sahibinin şahsi kusurundan kaynaklanan tazminatlar ticari kazançtan
indirilemez. Mükelleflerin şahsi kusurlarından kaynaklanan ve çeşitli mevzuata
göre ödenmesi gereken para cezaları da mali kazancın tespitinde indirim konusu
yapılamaz. Ancak GVK’nın 41/6. maddesindeki parantez içi hükmü gereğince
sözleşmelerde cezai şart olarak konulan tazminatlar, cezai mahiyette
sayılmadıklarından hasılattan indirilmeleri mümkün bulunmaktadır.
ca-
Gecikme Faizi
VUK’un 112. maddesi uyarınca
gecikme faizi; mükellefler adına, her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh
edildikten sonra ortaya çıkan delillere dayanılarak ikmalen vergi salınması,
vergi matrahının kısmen veya tamamen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni
ölçülere göre tespitine imkân olmayan hallerde yapılan re’sen vergi tarhı ve
mükelleflerin ödev ve yükümlülüklerini yerine getirmemeleri sebebiyle verginin
idarece tarhı durumlarında uygulanmak üzere getirilmiş olup verginin normal
vadesinden, ikmalen, re’sen ve idarece tarh tarihine kadar geçen süre için
hesaplanması gereken faizi ifade eder.
Fazla veya
yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken
vergiler için, iade talep tarihinden üç ay sonra başlamak üzere fiilen iade
tarihine kadar geçen süreler için VUK’un 112/4. maddesi uyarınca tecil faizi
oranında faiz hesaplanarak vergi aslı ile birlikte mükellefe ödenir. Bu faizler
mükellefler tarafından gelir yazılacaktır.
Kamusal ve yarı kamusal hizmet
(elektrik, gaz gibi) bedellerinin vadesinde ödenmemesi nedeniyle hesaplanan ve
ödenen gecikme faizleri vade farkı mahiyetinde olup dönem kazancının tespitinde
gider olarak değerlendirilecektir.
cb-
Gecikme Zammı
AATUHK’un 51. maddesine göre,
amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitimi
tarihinden itibaren her ay için gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirleri için
gecikme zammı günlük hesaplanır. Görüldüğü üzere gecikme zammı, tahakkuk etmiş
yani tahsil edilebilir hale gelmiş verginin zamanında ödenmemesi nedeniyle
geçen sürelere karşılık olmak üzere hesaplanmakta ancak mali kazancın
tespitinde gider olarak dikkate alınamamaktadır.
cc-
Tecil Faizi
AATUHK’un
48. maddesi hükmü uyarınca tecil edilen amme alacaklarına ilişkin olarak
hesaplanan tecil faizleri de ticari kazancın tespitinde hasılattan indirilemeyecektir.
2-
Kurumlar Vergisi Kanunu Uyarınca İndirimi Yasaklanan Giderler
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda
kurum kazancının tespitinde dönem hasılatından indirilemeyecek giderler 11.
maddede ayrı ayrı belirtilmek suretiyle düzenlenmiştir. Bu gider unsurları
aşağıda kısaca açıklanmıştır.
a- Öz Sermaye Üzerinden Ödenen
veya Hesaplanan Faizler
Öz sermaye işletme sahip ve
ortaklarının işletmeye koydukları sermaye ile işletme tarafından ortaya çıkarılan
artı değer toplamı olup, aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark ya da
sermaye ile ihtiyatlar ve önceki yıllar kâr toplamı olarak tanımlanabilir.
TTK uyarınca sermaye şirketleri
ile kooperatifler iştirakçilerine öz sermaye payları üzerinden faiz ödeyemezler.
Ancak, AŞ’ler esas sözleşmelerine, işletmenin faaliyetine başlamasına kadar
geçecek süre için, tesisat hesabına geçirilmek üzere pay sahiplerine muayyen
bir faiz ödenmesine dair hüküm koyabilir. Aynı şekilde sermaye artırımında da
yeni pay sahiplerine, belli bir süre faiz ödenmesi kabul edilebilir. Bu şekilde
hesaplanan faizler “hazırlık devresi
faizi” olarak adlandırılmaktadır. Bu faizler gerek ilk tesis ve taazzuv
gideri içinde, gerekse genel gider olarak dönem kurum hasılatından indirilemeyecektir.
Öz sermaye üzerinden hesaplanan
faizlerin matrahtan indirilemeyeceği hususu, kurum ortak veya sahipleri
tarafından konulan sermayenin, kâr payı dışında nemalandırılamayacağını ifade
eder. Hangi isim altında olursa olsun sermaye üzerinden faiz hesaplanması,
ödemesi ve faizin gider kaydedilmesi bir tür örtülü (vergilendirilmemiş kazanç
üzerinden) kâr dağıtımıdır. Ancak, yapılan faiz ödemesi kurum kazancından
indirilmemişse, örtülü kâr dağıtımının varlığından söz edilemez.[39]
b-
Örtülü Sermaye Üzerinden Ödenen veya Hesaplanan Faizler, Kur Farkları ve
Benzeri Giderler
Kurumlar TTK uyarınca,
öngörülen ticari faaliyeti icra etmek amacıyla tahsis olunan belli bir sermaye
ile kurulur. Kurum, tüzel kişiliğini bu sermayenin gücünden alır. Diğer bir
ifadeyle kurumun öz sermayesi kurum faaliyetinin başarıya ulaşması açısından
oldukça önemlidir.
Kurumlar, faaliyetlerinin
icrasında öz sermaye yanında yabancı sermayeye de ihtiyaç duyarlar.
Faaliyetlerin tamamen öz sermaye veya tamamen yabancı sermaye ile finanse
edilmesi verimli olmayabilir. Genellikle, enflasyonist aşındırmanın da
etkisiyle her faaliyet için belli oranda yabancı sermaye kullanılması daha
avantajlıdır ve finansal kaldıraç etkisi yaratır.
Öz sermayenin getirisi kurum
tarafından dağıtılacak kâr payıdır. Diğer bir ifadeyle öz sermaye ancak
vergilendirilmiş kazanç üzerinden dağıtılan kâr payı ile nemalandırılır.
Örtülü sermaye, işletmeye öz
sermaye olarak tahsis edilmekle beraber ortak sermaye payının işletmenin borcu
(ortağın veya ilişkili kişinin alacağı) gibi gösterilmesidir. Diğer bir ifadeyle
işletme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için ortaklar tarafından tahsis
edilen sermayenin muhasebe kayıtlarında doğrudan veya dolaylı olarak yabancı
kaynak gibi izlenmesidir.
KVK’nın kabul edilmeyen
giderlere ilişkin 11/1-b maddesinde örtülü sermaye üzerinden hesaplanan veya
ödenen faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde
indirim olarak dikkate alınamayacağı düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca örtülü
sermaye olarak değerlendirilebilecek kaynaklara ilişkin gider veya maliyet
unsurları dönem mali kazancın tespitinde KKEG olarak dikkate alınmalıdır.
Eski KVK’da da örtülü
sermayenin tanımı yapılarak, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faizlerin
gider yazılamayacağı hükme bağlanmıştı. 5520 sayılı KVK’nın 12. maddesinde
örtülü sermaye tanımlanmış; bu tanımda uygulamada ortaya çıkan sorunlar ve eski
düzenlemenin taşıdığı belirsizlikler giderilmeye çalışılmıştır. Örtülü sermaye
uygulamasına ilişkin yeni müessese ayrı bir çalışma konusu olduğundan burada
detayına girmiyoruz.[40]
Yeni uygulamanın ana hatları aşağıdaki gibidir.
§
Kurumların,
ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı
temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi
bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi
için örtülü sermaye sayılacaktır. Görüldüğü üzere, eski düzenlemede yer alan
istikrazların teşebbüste devamlı olarak kullanılması şartı kaldırılarak, kullanılan
istikrazlar, kullanıldıkları süreyle bağlantılı olmaksızın örtülü sermaye sayılmıştır.
§
Ortak
ve ortakla ilişkili gerçek kişi ve kurum kavramına açıklık getirilerek örtülü
sermayenin kimlerden alınan borçlara uygulanabileceği hususuna ilişkin belirleme
yapılmıştır. Buna göre, ortaklar için herhangi bir hisse sınırı yoktur. Ancak
ortakla ilişkili kişilerde, doğrudan veya dolaylı olarak en az %10 oy veya kâr
payı hakkına sahip olmaları koşulu getirilmiştir. İMKB’de işlem gören
hisselerin edinilmesine ilişkin borçlanmalarda ise en az %10 ortaklık payı şartı aranacaktır.
§
Ortaklar
veya ortakla ilişkili kişilerin sağladığı gayri nakdî teminatlar karşılığında
üçüncü kişilerden yapılan borçlanmalar, kurumların iştiraklerinin, ortaklarının
ve ilişkili kişilerin bankalardan finansman kuruluşlarından ve sermaye
piyasalarından temin ederek aynı şartlarda kısmen veya tamamen kullandırdığı
borçlanmalar, Bankacılık Kanunu’na göre bankalar tarafından yapılan
borçlanmalar, kendi kanunlarına göre faaliyet gösteren finansal kiralama,
finansman ve factoring şirketleri ile ipotek finansman şirketlerinin, bu
faaliyetleriyle ilgili olarak, ortak ve ilişkili kişi sayılan bankalardan
yaptıkları borçlanmalar örtülü sermaye kapsamının dışında tutulmuştur.
§
Örtülü
sermaye üzerinden hesaplanan faiz ve benzerleri, ilgili hesap döneminin son
günü itibariyle dağıtılmış kazanç veya dar mükellefler tarafından ana merkeze
aktarılmış tutar sayılarak kâr dağıtımı stopajı kapsamına alınmıştır. Örtülü
sermaye kullanan işletmede yapılan tarhiyatın kesinleşmiş olması şartı ile örtülü
sermayeyi koyan mükellefler nezdinde düzeltme işlemi yapılmasına da imkân
tanınmıştır.
c- Transfer Fiyatlandırması
Yoluyla Örtülü Olarak Dağıtılan Kazançlar
TTK uyarınca ticaret
şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited şirketler ile kooperatiflerdir.
Ticaret şirketleri bütün hakları iktisap ve borçları iltizam etme ehliyetine
haizdir. TTK uyarınca kurulan ticaret şirketlerinin kişiliği ortaklarının
kişiliğinden ayrı ve bağımsızdır. Şirketlerin amacı, seçilen faaliyet konusunda
kazanç sağlanması ve kazancın artırılmasıdır. Vergi kanunlarında da şirketler
ile şirket ortakları birbirinden ayrı ve bağımsız olarak değerlendirilmektedir.
KVK’nın 11/1-c maddesinde transfer fiyatlandırması yolu ile
örtülü olarak dağıtılan kazançların kurum kazancının tespitinde indirim konusu
yapılmasının kabul edilmeyeceği hükme bağlanmış, 13. maddesinde ise bu kapsama
girecek örtülü kazanç dağıtımını içeren işlemler tanımlanmış ve değerleme
koşulları belirlenmiştir.
Eski uygulamaya kıyasla oldukça
ayrıntılı bir şekilde düzenlenen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç
dağıtımı müessesesinin esasları özetle aşağıdaki gibidir.[41]
§
Transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesiyle, kurumların
ilişkili kişilerle emsaline uygun olmayan bedel veya fiyatlar üzerinden mal
veya hizmet alım-satımında bulunmaları suretiyle ve benzeri yollarla örtülü olarak
kazanç dağıtmalarının önlenmesi amaçlanmıştır. Maddede kiralama ve kiraya verme
işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri
ödemeleri gerektiren işlemlerin, her hal ve şartta mal veya hizmet alımı ya da
satımı olarak değerlendirileceği hususu ayrıca belirtilmiştir.
§
Transfer
fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesinin temel öğeleri;
ilişkili kişi belirlemesi, emsallere uygunluk ilkesi ve fiyat belirleme yöntemleridir.
Fiyat belirleme yöntemlerinde mükellefe esneklik sağlanmış, müessesenin
uygulama esaslarının belirlenmesi konusunda Cumhurbaşkanınca yetki verilmiştir.[42]
§
Kendilerine
örtülü kazanç dağıtılabilecek kimseler; şirketin kendi ortakları yanında,
ortakların ilgili bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler ile şirketin idaresi, murakabesi
veya sermayesi bakımından bağlı olduğu veya nüfuzu altında bulundurduğu gerçek
veya tüzel kişilerle, ortakların eşleri, usul ve fürûu, 3. dereceye kadar (bu
derece dahil) kan ve sıhri hısımları ile şirketin yönetim kurulu başkanı, üyesi
ve müdürüdür. Ortaklarla ilişkinin doğrudan veya dolaylı olarak ortaklık
kanalıyla oluştuğu durumların örtülü kazanç dağıtımı kapsamında sayılması için
en az %10 oranında ortaklık, oy veya kâr payı hakkının olması şartı aranır.[43]
§ KVK’nın
13. maddesine göre; örtülü kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk
vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme
imkanı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususu dikkate alınmak suretiyle,
Cumhurbaşkanınca ilan edilen ülkeler veya bölgelerde[44]
bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler de ilişkili kişilerle yapılmış sayılacaktır.
§
Örtülü
olarak dağıtıldığı kabul edilen kazanç bir taraftan bunu örtülü olarak dağıtan
kurum nezdinde tarhiyat konusu yapılırken, diğer taraftan doğrudan veya dolaylı
olarak kazancı elde eden muhatap tarafından elde edilmiş kâr payı sayılacaktır.
§
KVK’nın
13/6. maddesi uyarınca daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, transfer
fiyatlandırması uygulaması sonrasında taraf olan mükellefler nezdinde
düzeltilecektir. Örtülü kazanç dağıtılan işletmede düzeltim yapılması için,
örtülü kazanç dağıtan kurum adına salınan vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş
olması zorunludur.
§
KVK’nın
13/7. maddesi uyarınca, Tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye’deki
işyeri ve daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri
yurt içindeki işlemler nedeniyle transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç
dağıtıldığının kabulü için hazine zararının varlığı aranacaktır. Hazine
zararından kasıt kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken
her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir.
§
Örtülü olarak dağıtıldığı tespit
edilen kazanç nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmemiş veya eksik tahakkuk
ettirilmiş vergiler için vergi ziyaı cezası (Vergi Usul Kanununun 359.
maddesinde yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hali hariç),
transfer fiyatlandırmasına ilişkin belgelendirme yükümlülüklerinin tam ve
zamanında yerine getirilmiş olması kaydıyla %50 indirimli olarak uygulanır.
d- İhtiyat Akçeleri
İhtiyat akçeleri; TTK,
kurumların özel kanunları veya esas sözleşmeleri uyarınca, muhtelif adlarla
zorunlu ya da ihtiyari olarak, kurumların kârından ayrılan meblağlardır.
Bankalar Kanunu uyarınca bankaların ayırdıkları karşılıklar da bu niteliktedir.
İhtiyat niteliğinde olup Kanun’a,
ana sözleşme hükümlerine veya hissedarların kararlarına göre muhtelif adlarla
ayrılan her türlü yedek akçelerin, KVK’nın 11/1-ç maddesi uyarınca kurum
hasılatından gider olarak indirilmesi mümkün değildir.
Esasen kurumların geçmiş dönem
veya cari dönem kârından ayrılan ihtiyat akçelerinin gider kaydedilmesi,
muhasebe tekniği ve mali tablo açısından da mümkün bulunmamaktadır.
e- Kurumlar Vergisi, Her Türlü
Para ve Vergi Cezaları ile Zam ve Faizler
KVK’nın 11/1-d maddesi hükmü
uyarınca; KVK’ya göre hesaplanan kurumlar vergisi ile
her türlü para cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile 213
sayılı Vergi Usul Kanununa göre ödenen gecikme faizlerinin kurum kazancından
indirimi kabul edilmemektedir. 6183 sayılı AATUHK hükümlerine göre tecil edilen
vergilere ilişkin tecil faizleri de bu kapsamda olup kurum kazancından
indirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Gecikme faizi, gecikme zammı ve
tecil faizi, GVK uyarınca hasılattan indirilemeyecek giderlere ilişkin bölümde
açıklanmıştır.
f-
Menkul Kıymetlerin İtibarî Değerlerinin Altında İhracından Doğan Zararlar ile
Bunlara İlişkin Komisyonlar ve Benzeri Giderler
Bu hükümle menkul kıymet pazarlama komisyonlarının gider kaydı
konusunda kısıtlama getirilmiştir. Ayrıca, menkul kıymetlerin Kanunların belirlediği
hadler hariç olmak üzere itibari değerlerinin altında ihraç edilerek aradaki
farkın gider yazılması önlenmektedir. Bu hükümle, özellikle anonim
şirketlerce çıkarılan tahvillerin pazarlamasında aracı kuruluşlara yapılan
ödemeler disipline edilmek istenmiştir.
Menkul kıymetlerin itibari
değerlerinin altında satılmasına müsaade eden ve bu satışın sınırlarını
belirleyen kanunlar; SPK, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu ve 2983
sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkındaki
Kanun’dur.
g-
İşletmenin Esas Faaliyet Konusu ile İlgili Olmayan Bazı Motorlu Deniz ve Hava
Taşıtlarının Gider ve Amortismanları
5520 sayılı KVK’nın 11/1-f
maddesi hükmü uyarınca, kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan
yat, kotra, sürat teknesi, tekne gibi motorlu deniz taşıtları ile uçak,
helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili[45] olmayanların gider ve
amortismanları kurum kazancından indirilemeyecektir.
Faaliyeti, söz konusu
taşıtların işletilmesi olan kurumların, bu taşıtlara ilişkin gider ve
amortismanları, dönem kazancının tespitinde gider olarak dikkate alabilecekleri
tartışmasızdır.
h- Kurum Ortak, Yönetici ve
Çalışanlarının Suçlarından Doğan Maddi ve Manevi Zarar Tazminatları
KVK’nın 11/1-g maddesinde yer
alan hükümle, kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve
çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminatı giderlerinin
kurum kazancından indirim konusu yapılması yasaklanmıştır. Ancak, işletmenin
ticari faaliyetlerine ilişkin sözleşmelerde cezai şart olarak konulan tazminatlar
bu bendin kapsamına dahil edilmediğinden, anılan sözleşmelere göre kurum tarafından
ödenen tazminatlar hasılattan gider olarak indirilebilecektir. Kurumun ve
anılan bentte sayılan diğer kişilerin kusurlarından doğan tazminatlar, işle
ilgili olsa dahi kurum kazancından indirilemeyecektir. Buna benzer bir
hüküm GVK’nın 41/6. maddesinde yer almaktadır.
ı- Basın veya Radyo ve
Televizyon Yayınları Yoluyla Sebebiyet Verilen Maddi ve Manevi Zararlara
İlişkin Tazminatlar
KVK’nın 11/1-h maddesi hükmü
uyarınca, basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından
doğan maddi ve manevi zararlardan dolayı ödenen tazminatlar kurum kazancının
tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.
Kurumların basın yoluyla
işlenen fiiller ile radyo ve televizyon yayınlarından doğmayan maddi veya
manevi tazminat ödemeleri ise bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.
j- Her
Türlü Alkol, Tütün ve Bunların Mamullerine Ait İlan ve Reklam Giderleri
Her türü alkol ve alkollü
içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin %50’sinin
kurumlar vergisi matrahından indirimi kabul edilmemektedir. Ancak bentte yer
alan %50 oranını sıfıra kadar indirmeye veya %100’e kadar artırma hususunda Cumhurbaşkanınca
yetki verilmektedir.(KVK Mad. 11/1-ı) GVK’da da benzeri bir hüküm yer almaktadır.
07.11.1996 tarih ve 4207 sayılı
Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’un 5727
sayılı Kanunla değişik 4. Maddesinin 11. bendi uyarınca, yukarıda anılan GVK ve
KVK hükmünde belirtilen ilan ve reklam giderlerinin gelir ve kurumlar vergisi
matrahlarının tespitinde gider olarak gösterilemeyeceği düzenlenmiştir.
Dolayısıyla her türü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine
ait ilan ve reklam giderlerinin tamamı kurumlar vergisi matrahından indirimi
konusu yapılamayacaktır.
k-Kısıtlama Kapsamındaki
Finansman Giderleri
6322 sayılı Kanunla GVK’nın 41.
ve KVK’nın 11. maddelerinde düzenleme yapılmak suretiyle işletmelerde
kullanılan kredilere ilişkin faiz giderlerinin bir kısmının dönem kazancından
indirilmesi yasaklanmıştır. Eski finansman gider kısıtlamasına benzeyen bu
uygulama 15/6/2012 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Kredi
kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri
dışında kalan ve kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde,
özkaynağı aşan yabancı kaynak kısmına münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine
eklenenler hariç olmak üzere, faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı
ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu
aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı dönem kazancından mahsup
edilemeyecektir.
Bu
maliyetlerin dönem içinde muhasebeleştirilmiş olması durumunda bu kapsama giren
maliyet kısmı KKEGd olarak beyanname üzerinde dönem kazancına eklenmelidir.
Cumhurbaşkanı, belirlenecek
oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya; Maliye bakanlığı ise uygulamaya ilişkin
usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. Bu konuda henüz bir belirleme yapılmamıştır.
l- Yönetim Kurulu Başkan ve
Üyelerine Verilen Kâr Payları
Yönetim kurulu başkan ve
üyelerine ödenen kâr payları menkul sermaye iradıdır (GVK Mad. 75). Bu nedenle
idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kâr payları, kurumlar vergisi
matrahından düşülemeyecek ve söz konusu kâr payları, kurumlar vergisi
düşüldükten sonraki kazanç üzerinden dağıtılacaktır.
3-
İndirilemeyecek Diğer Giderler
a- Hırsızlık ve
Dolandırıcılıktan Meydana Gelen Zararlar
Hırsızlık; ticari icaplar
gereği veya mutat muameleler gereği olmaksızın bir malın zilyetlik veya
mülkiyetinin hırsızlığa uğrayandan, hırsızlık fiilini icra edene geçmesidir.
Hırsızlık sonucu; hırsızlığa konu malın zilyetlik veya mülkiyetine sahip
olmanın sağladığı faydalar hırsızlığı gerçekleştiren kişiye geçecektir.
Hırsızlık sonucu uğranılan
zararın vergi kanunlarında yer alan hükümler çerçevesinde gider kaydı mümkün
bulunmamaktadır.
aa-
Genel Giderler Açısından
Mükellefler, ticari
faaliyetlerinden elde ettikleri hasılatlarından, yaptıkları genel giderleri KVK’nın
6, 8 ve GVK’nın 40/1. maddeleri hükmü uyarınca dönem kârından mahsup
edebileceklerdir. Anılan Kanun hükümleri çerçevesinde ticari kazançtan indirilebilecek
genel giderler; “ticari kazancın elde
edilmesi veya idame ettirilmesi” ile ilgili olarak yapılan giderlerdir.
Hırsızlık olayı ticari faaliyetin normal icapları çerçevesinde meydana gelmiş
bir olay olmadığından, bu nedenle uğranılan zararın mali kârın tespitinde genel
gider olarak dönem hasılatından mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
ab-
Değeri Düşen Mallar Açısından
Değeri düşen mallara ilişkin
VUK’un 278. maddesi hükmü şöyledir:
“Yangın,
deprem su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak,
çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi kıymetlerinde önemli bir
azalış vaki olan emtia ile maliyetlerin hesaplanması mutat olmayan hurdalar ve
döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal bedeli ile değerlenir.”
Maddenin tedvin tarzından da
anlaşılacağı üzere iktisadi kıymet ve emtiada değer düşüklüğü ticari faaliyet
çerçevesinde yapılmış bir işlemden, malın fizyolojik yapısından veya doğal
koşullar neticesinde ortaya çıkan afetlerden meydana gelebilmektedir. Ayrıca
burada iktisadi kıymet ve mallarda reel bir değer kaybı söz konusu olup bu değer
kaybı başka kişilerin uhdesine geçmemektedir. Hırsızlık olayı maddede sayılan
işlemlerin hiçbirine girmediğinden, çalınma nedeniyle ortaya çıkan zarar
değerleme hükümleri uygulanmak suretiyle ticari kazançtan mahsup edilemeyecektir.
ac-
Fevkalade Amortisman Ayrılması Açısından
Bilançonun aktifine kayıtlı
(amortismana tabi) bir iktisadi kıymetin hırsızlık sonucu elden çıkmış olması
halinde uğranılan zarar (henüz itfa edilmeyen kısım) fevkalade amortisman
yoluyla telafi edilemeyecektir. Fevkalade amortismana ilişkin VUK’un 317.
maddesi uyarınca bu mümkün bulunmamaktadır.
ad-
Yapılması Gereken İşlemler
Hırsızlığa konu mal işletme
adına tescilli bir iktisadi kıymet ise söz konusu iktisadi kıymet, mülkiyetinin
halen işletmede olması nedeniyle işletme aktifinden çıkartılamayacaktır. Bu
durumda hırsızlık tarihinden itibaren (kısıt yapılmak suretiyle) iktisadi
kıymetle ilgili olarak ayrılan amortismanlar gider yazılacak ancak KKEGd olarak
beyanname üzerinde ilgili dönem ticari kazancına eklenecektir. İktisadi kıymetin
daha sonra bulunması halinde aradan geçen süreye isabet eden kısıt amortismanı
KKEGd olarak değerlenecektir.
Hırsızlığa
konu olan şey işletme adına tescilli değilse, çalınan malın maliyet bedeli,
amortismana tabi kıymetlerde kayıtlı net değeri ile değerlenmek suretiyle
ortaklara satış gibi (KDV’de hesaplanmak suretiyle) işlem yapılması gerekmektedir.
Hırsızlık konusu mal daha sonra bulunmuşsa, ortaklara satış olarak gösterilen
bedel üzerinden, ortaklar tarafından işletmeye satılan mal olarak değerlendirilmesi
uygun olacaktır.
b- Maliyet Bedeline Dahil
Edilmesi Gereken Harcamalar
Duran varlıkların ve satın
alınan veya imal edilen emtianın maliyet bedelinin tespiti VUK hükümlerine göre
yapılmaktadır. VUK hükümlerine göre maliyet bedeline dahil edilmesi gereken bir
harcama doğrudan gider yazılamaz. Örneğin, cari dönemde yabancı kaynak
kullanılmak suretiyle edinilen iktisadi kıymetlere ilişkin finansman giderleri
VUK’un 163 Seri no.lu Genel Tebliği uyarınca ilgili kıymetin aktif değerine
eklenmek zorundadır. Bu finansman giderlerinin cari dönem kurum mali kârının
tespitinde dönem hasılatından doğrudan indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
c- VUK Hükümlerine Uygun
Olmayan Reeskont Faiz Giderleri
Reeskont uygulamasına ilişkin
şartlar önceki bölümlerde açıklanmıştı. Anılan şartları taşımayan alacak ve
borç için (TMS uyarınca) hesaplanan reeskont gelir veya gideri dönem mali
kazancının tespitinde dikkate alınmayacaktır.[46]
Örneğin “perakende satış yöntemine göre”
hesaplanan reeskontlar bu çerçevede değerlendirilecektir.
Bu kapsamda KKEGd olarak
dikkate alınan reeskontların izleyen dönemde kapatılması işlemlerinin de ilgili
dönem kârını etkilememesi için söz konusu tutarların gelir kaydolunduğu dönemde
beyanname üzerinde dönem kazancından indirilmesi (KKEGl) gerekmektedir.
d- Peşin Ödenen Giderler
Dönemsellik ilkesi, her dönemin
faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak tespit edilmesini,
gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesini, hasılat,
gelir ve kârların aynı döneme ait gider ve maliyetlerle karşılaştırılmasını
gerektirir. Hasılatın ve giderlerin hangi döneme ait olduğunun belirlenmesi
tahakkuk esasına göre yapılacaktır.
VUK’un 283. maddesinden
hareketle, içinde bulunulan dönemde ödenen ancak gelecek yıllara ait olan giderler,
mukayyet değerleriyle aktifleştirilmek suretiyle ilgili oldukları yılda gider
kaydedilecektir. Söz konusu giderler ödendiği yılda dönem hasılatından mahsup
edilmeyecektir. Bu giderlerin en belirgin olanları kira giderleri ve sigorta
giderleridir. Kira giderlerinde dönemsel ayırım ay bazında, sigorta giderlerinde
gün bazında yapılır. Bu ayırım giderin oluştuğu anda yapılabileceği gibi dönem
sonu itibariyle de yapılabilir.
e- VUK’ta Düzenlenmeyen
Karşılıklar
SPK ve TMS mevzuatının
karşılıklarla ilgili belirlemeleri VUK’ta düzenlenenden daha kapsamlıdır. Ancak
karşılık giderlerinin vergi matrahından indirilmesi önceki bölümlerde
belirtildiği üzere, VUK’ta yer almaları ve VUK hükümlerine uygun olarak
ayrılmaları koşuluna bağlıdır.
VUK sadece
şüpheli alacaklar ve değeri düşen mallar için karşılık ayrılmasına izin
vermektedir. Bu nedenle diğer mevzuatlarda yer alan bunlar dışındaki karşılık
giderleri, mali kârın tespitinde KKEGd olarak dikkate alınacaktır.
f- Fazla ve Yersiz Ayrılan
Amortismanlar
Amortismanların giderleştirilmesi
ancak VUK hükümlerine uygun olarak ayrılmalarına bağlıdır. Amortisman oranı,
süresi ve diğer esasları VUK’da belirlenmiştir. Fevkalade amortisman
uygulaması, olayına göre ilgili mükellef için Maliye Bakanlığı tarafından
belirlenecek oranlar kullanılarak yapılır. Fevkalade amortisman ayrılan yıllarda
normal amortisman ayrılmaz.
Diğer taraftan amortisman
yoluyla itfa edilmesi gereken sabit kıymet bedelleri dönem kârının tespitinde
doğrudan gider yazılamayacağı gibi VUK hükümlerine aykırı olarak fazladan
ayrılan amortisman kısmı da giderleştirilemez.
g- Nedeni Bulunamayan Sayım ve
Tesellüm Noksanları
Sayım ve tesellüm noksanlıkları[47],
tespiti anında (eğer nedeni bulunamıyorsa) ilgili aktif hesaba alacaklı kayıt
yapılması karşılığında 197 no.lu Sayım ve Tesellüm Noksanları hesabına borç
kaydedilir.
Anılan hesaba borç kaydedilen
noksanların nedeni araştırılır. Bilanço oluşturulması aşamasına kadar nedeni
bulunan noksanlıklar ilgili düzeltme kaydıyla 197 no.lu hesaptan çıkartılır.
Bilanço oluşturulması aşamasına kadar nedeni bulunamayan noksanlıklar bilanço
aktifinde, 197 no.lu hesapta bekletilir.
Stok sayım noksanları; işletme
aktifine kayıtlı bulunan ve aktifler arasında yer alması gereken iktisadi
değerin, mevcutlar arasında yer almamasını, söz konusu değerin tasarruf konusu
yapılamayacağını ifade eder. Bu da işletme aktiflerinin, normal ticari icaplar
dışında işletmeden çıktığını gösterir. Dolayısıyla nedeni bulunamayan
noksanlıklar işletme içi sorumluları ile ilişkilendirilmelidir.
Stok sayım noksanlıkları bir
nevi sermayede meydana gelen azalmadır. GVK’nın 88. maddesi uyarınca, ticari
kazancın (dolayısıyla kurum kazancının) tespitinde sermayede meydana gelen
azalmalar zarar kaydedilemeyecektir.
Stok sayım noksanlığının gider
kaydına cevaz veren bir hüküm ne GVK’da ne de KVK’da bulunmamaktadır. Bu
nedenle sebebi bulunamayan sayım ve tesellüm noksanlıkları mükelleflerce gider
kaydedilemeyecektir. Gider kaydı yapılması halinde bu gider mali kârın tespitinde
KKEGd olarak dikkate alınmalıdır.[48]
h- Stok Sayım Fazlaları
Stok sayım fazlaları, fiili
stokun kayıtlı stoktan fazla çıkması halinde aradaki farkı ifade eder. Bu fark
bir nevi sermayede meydana gelen artıştır. Sermayede meydana gelen artışlar GVK’nın
38. maddesi gereği cari dönem ticari kazancı içinde mütalaa edilir. Bu nedenle
397 no.lu hesaba alacak kaydedilen sayım fazlalarının, bekleme süresi içinde
(beyan dönemine kadar) nedeni bulunursa kayıtlar düzeltilir, nedeni bulunamayan
kısım dönem ticari kazancına aktarılır.
i- Motorlu Taşıtlar Vergisi
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun
14. maddesi uyarınca, bu kanuna bağlı I ve IV no.lu tarifelerde yer alan
taşıtlara (ticari amaçla kullanılan uçak ve helikopterler ile kiralama
şirketlerinin faaliyetleri kapsamında kiraya verdikleri taşıtlar hariç) ilişkin
motorlu taşıtlar vergileri ve cezalar ile gecikme zamları kurum kazancının
tespitinde gider olarak dikkate alınmaz.
j- Özel İletişim Vergisi
5228 sayılı Kanunla değişik 6802 sayılı Kanunun “Özel iletişim
vergisi” başlıklı 39. maddesinde “Bu vergi,... gelir ve kurumlar vergisi
uygulamasında gider kaydedilemez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez” hükmü
yer almaktadır.
Özel iletişim
vergisinin mükellefi olmayan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, adlarına
düzenlenen faturalarda yer alan özel iletişim vergisini, anılan kanun hükmü
gereğince vergi matrahlarının tespitinde gider olarak dikkate alamayacak,
hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinden de mahsup edemeyeceklerdir.
k- Kanunen
Yasaklanmış Fiiller Nedeniyle Katlanılan Giderler
Kanunen
yasaklanmış fiiller nedeniyle katlanılan giderler ticari kazancın elde edilmesi
ve idame ettirilmesi ile ilgili giderler niteliğinde olmadığından, bu
giderlerin gelir ve kurum kazancından indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Örneğin, rüşvet verme fiili Türk Ceza
Kanununda suç olarak tanımlandığından, rüşvet ve bu kapsamda değerlendirilecek
her türlü gider, vergiye tabi ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate
alınamayacaktır.
l- Avrupa
Birliğinden Sağlanan Hibelerle Yapılan Harcamalar
Avrupa Birliği
organlarıyla akdedilen ve usulüne göre yürürlüğe konulan anlaşmalar çerçevesinde proje karşılığı sağlanan hibeler, GVK’nın geçici 84.
maddesinde düzenlendiği üzere özel bir fon hesabında tutulur ve gelir olarak
dikkate alınmaz. Söz konusu hibelerle gerçekleştirilecek projelere ilişkin
olarak bu fondan yapılan harcamalar, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde
gider ve maliyet olarak dikkate alınmaz. Proje sonunda, herhangi bir şekilde
harcanmayan ve iade edilmeyen tutarlar, mükellef tarafından projenin tamamlandığı
dönemde gelir kaydedilir.
Anılan hibelerle finanse edilen yıllara sâri inşaat ve onarım işlerine
ilişkin ödemeler üzerinden ve yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu
işleri icra edenlere yapılan ödemelerden, fon hesabından yapılan harcama tutarları
ile sınırlı olmak üzere, GVK’nın 94. maddesinin birinci fıkrasının (2) ve (3)
numaralı bentleri ile 5520 sayılı KVK’nın 15. maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendi ve 30. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca vergi
kesintisi de yapılmayacaktır.
E- SAFİ KURUM
KAZANCININ TESPİTİNDE ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR
KVK’nın 6. maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca, zirai faaliyetle uğraşan kurumların, bu faaliyetlerinden
doğan kazançlarının tespitinde, GVK’nın 59. maddesinin son fıkra hükmünün
dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, zirai faaliyetle uğraşan kurumların
kurum kazancının tespitinde ticari kazanca ilişkin hükümlerin yanı sıra GVK’nın
zirai kazanca ilişkin 56, 57 ve 58. madde hükümleri de göz önünde
bulundurulacaktır.
III-
YILLARA YAYGIN TAAHHÜT İŞLERİNDE KAZANÇ TESPİTİ
Bir başkası hesabına ve
taahhüde bağlı olarak yapılan ve bir yıldan fazla süren inşaat ve onarım
işlerinde kazancın tespiti GVK’nın 42, 43 ve 44. maddelerinde farklı esaslara
bağlanmıştır. İşin birden fazla yıl sürmesi, işin başlama tarihi ile bitim
tarihinin ayrı vergilendirme dönemlerine (yıllara) rastlamasını ifade eder.
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işlerinin tahsil edilen istihkak bedelleri ve yapılan maliyetler ayrı
hesaplarda izlenir ve bilançoda gösterilir. Bu işlerde kazanç, işin bittiği yıl
tespit edilir ve bu yılın kazancı olarak vergilendirilir. İşin bittiği yıl
itibariyle, alınan ve alacak olarak tahakkuk eden istihkak bedelleri ile yapılan
ve borçlanılan harcamalar toplamı karşılaştırılarak kâr/zarar durumu tespit
edilir.
A- TAAHHÜT İŞLERİ MALİYETLERİ
1-
Doğrudan Maliyetler
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işleri ile ilgili doğrudan maliyetler, işin bünyesine doğrudan giren, başka
işlerle ilgilendirilmeyen maliyet unsurlarıdır. Bu giderlerin türleri için tam
bir belirleme yapmak mümkün değildir. Maliyet unsurları itibariyle değerleme
yapmak, doğrudan belli bir taahhüt işinde kullanılan maliyet unsurlarını doğrudan
maliyet olarak kabul etmek gerekir.
2-
Dolaylı Maliyetler
Dolaylı maliyetler; belli bir
işin yapılması ile doğrudan ilgili olmamakla birlikte, birden fazla işin
yapılmasında etken olan maliyet unsurlarıdır. Örneğin; şirket genel merkezi
ücret, gider ve amortismanları; birden fazla işte kullanılan üretim araçları
gideri; bölge teşkilatı ücret, gider ve amortismanları.
Dolaylı giderlerin iki özelliği
vardır. Bunlar;
§
Giderin
işletme faaliyetleri ile ilgili olması,
§
Giderin
belli bir işin icrası için yapılmamış olmasıdır.
Müşterek giderler belli
hesaplarda izlenir ve dönem sonunda ilgili olduğu işlere, dağıtım anahtarı
kullanılarak dağıtılır. Bu itibarla, taahhüt işiyle doğrudan ilgisi olmadığı
gibi dolaylı ilgisi de bulunmayan ve müşterek nitelik taşımayan giderlerin
(örneğin kaybedilen bir ihaleye ilişkin harcamalar) cari dönemde doğrudan sonuç
hesaplarına aktarılması gerekir.
3-
Müşterek Giderlerin Dağıtımı
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işlerinde müşterek genel giderlerin ve amortismanların dağıtımına ilişkin
olarak GVK’nın 43. maddesinde aşağıdaki hüküm yer almaktadır.
“Birden fazla
takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerin diğer
işlerde birlikte yapılması halinde müşterek genel giderler ve amortismanlar
aşağıdaki esaslara göre dağıtılır.
1-
Yıl içinde birden fazla inşaat ve onarma işinin birlikte yapılması halinde, her
yıla ait müşterek genel giderler bu işlere ait harcamaların (enflasyon
düzeltmesi yapılan dönemlerde düzeltilmiş tutarlarının) enflasyon düzeltmesine
tabi tutulmuş tutarlarının birbirine olan nispeti dahilinde;
2- Yıl içinde tek veya birden fazla inşaat ve onarma
işinin bu madde şümulüne girmeyen işlerle birlikte yapılması halinde, her yıla
ait müşterek genel giderler bu işlere ait harcamalar ile diğer işlere ait satış
ve hasılat tutarlarının (enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde bunların
düzeltilmiş tutarlarının) birbirine olan nispeti dahilinde;
3-
Birden fazla inşaat ve onarma işlerinde veya bu işlerle sair işlerde müştereken
kullanılan tesisat, makine ve ulaştırma vasıtalarının amortismanları bunların
her işte kullanıldıkları gün sayısına göre.”
Bu hüküm uyarınca genel gider
dağıtım prensibi şöyledir; bir işle ilgisi açıkça tespit edilen giderler o işin
maliyetine, hiçbir işle direkt veya endirekt ilgisi kurulamayan giderler
doğrudan sonuç hesaplarına kaydedilir, diğer giderler dağıtıma tabi tutulur.
Örneğin; bir kurumun 2017 yılında
başlayan ve 2018 yılında devam eden iki adet taahhüt işi mevcuttur. Bu işlere
dönem içinde yapılan harcamaların tutarları sırasıyla 2.400.000 TL ve 4.600.000
TL’dir. Kurumun ayrıca inşaat malzemesi işi mevcut olup bu işten dönem içinde
elde ettiği hasılatın tutarı 1.000.000 TL’dir.
Kurumun
dağıtıma konu 240.000 TL tutarında müşterek gideri olduğunu varsayalım.
Dağıtım şöyle yapılacaktır;
İlgili İş |
Harcama
veya Satış Tutarı |
Top.
Hasılata Oranı (%) |
Ortak
Gider Payı (TL) |
Birinci
Taahhüt İşi |
2.400.000 |
30 |
72.000 |
İkinci
Taahhüt İşi |
4.600.000 |
57,5 |
138.000 |
İnşaat
Malz. Tic. İşi |
1.000.000 |
12,5 |
30.000 |
Toplam |
8.000.000 |
100 |
240.000 |
Dönem içinde herhangi bir direkt
maliyet oluşmayan taahhüt işlerine genel giderlerden pay verilip verilmeyeceği
belirsizdir. Bu tür işlerde herhangi bir maliyet oluşmadığından buna bağlı bir istihkak tahsili de genellikle söz
konusu olmaz. Bu durumda ise söz konusu işler genel gider dağıtım anahtarının
tespitinde dikkate alınmaz. Dönem içinde istihkak bedeli tahsil edilmiş olsa
bile, bu işlere dolaylı maliyetlerden (tahsil edilen istihkak bedeline bağlı
olarak) pay verilmesi kanaatimizce gerekmez.
Müşterek genel giderlerden
işletmenin tüm gelirlerine pay verilip verilmeyeceği belirsizdir. Gayrimenkul
satış kazancı, menkul kıymet geliri, vb. gelirlerin anılan 43. madde metninde
geçen “diğer işler” kapsamına
girmediği savunulmaktadır. Bu nitelikteki gelirlerin temin edilmesi için hiç genel
gider yapılmadığını kabul etmek ise olanak dışıdır. Kanaatimizce gelirin şekli
ne olursa olsun, gider dağıtımında dikkate alınması gerekmektedir.[49]
Amortisman giderlerinin taahhüt
işi maliyetlerine dağıtımı ilgili kıymetin fiili kullanım günü baz alınarak
yapılacaktır. Örneğin; bir
işletmenin (X) şehrinde 2, (Y) şehrinde 1 taahhüt işi olduğunu ve bir adet
kepçenin (X) şehrinde bulunan işlerin birinde 120 gün, diğerinde fiilen 200 gün
kullanıldığını geri kalan günlerin bir kısmında bozuk olması bir kısmında tatil
nedeniyle çalıştırılmamış olduğunu varsayalım. Bir yılın 360 gün olduğu
kabulüyle bu iktisadi kıymetin amortismanı aşağıdaki gibi dağıtılacaktır.
§
120/360’ı
(X) şehrinde bulunan birinci işe,
§
200/360’ı
(X) şehrinde bulunan ikinci işe,
§
40/360’ı
(X) şehrinde bulunan iki işe genel gider dağıtımı oranında dağıtılacak olup,
kepçenin fiilen kullanılma ihtimali olmayan (Y) şehrindeki taahhüt işine pay
verilmeyecektir.
B- TAAHHÜT İŞLERİNDE HASILATLAR
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işlerine ilişkin hasılatlar, hakkediş bedellerinden oluşur. Dönem içinde
tamamlanmayan taahhüt işlerine ilişkin hasılatlar cari dönem gelirlerinin
hesabında dikkate alınmayıp bilançoda gösterilir. Döviz üzerinden alınan
istihkak bedelleri tahsil edildiği tarih itibariyle Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek kayıtlara alınır.
Tahsil tarihinden sonra döviz bedelli hasılata ilişkin olarak ortaya çıkan kur
farkı gelirleri hakkediş bedeli ile ilişkilendirilmeksizin cari dönemde
doğrudan gelir kaydedilmelidir.
C- TAAHHÜT İŞLERİNDE VERGİLEME
ESASLARI
Belirtildiği üzere bir inşaat
ve onarım işinin yıllara yaygın inşaat ve onarım işi olarak nitelendirilmesi
için;
§
İşin
özel veya kamu kesimi ile yapılan bir taahhüde bağlı olarak gerçekleştirilmesi,
§
İşin
inşaat ve taahhüt işi (dekopaj işleri dahil) olması,
§
İşin
başlama ve bitim tarihinin ayrı vergilendirme dönemlerine rastlaması, gerekmektedir.
Bir işin toplam yapım süresinin
bir yılın altında olması, işin başlama tarihi ile bitim tarihi ayrı yıllara
isabet ediyorsa yıllara yaygın iş olmasını engellemeyecektir.
Taahhüt işlerinde maliyet ve
hasılat oluşumu birden çok yıla yayılmaktadır. Vergileme açısından her döneme
ilişkin maliyet ve hasılatların tespiti ve ilgili hesaba aktarımı; söz konusu
maliyet ve hasılatın oluştuğu dönemde geçerli olan mali mevzuat hükümlerine
göre yapılacaktır.
1-
İşin Başlaması ve Bitimi
a- İşin Başlaması
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işi, taahhüt sözleşmesi yapıldığı anda başlamış sayılır. İşletmenin ihaleye
girmesi; geçici teminat yatırması ve teminat mektubu vermesi tek başına işin
başladığını göstermez.
İhalenin alınması bazı
durumlarda işin başlaması için tek başına yeterli olmayabilir. İhale sözleşmesi
çerçevesinde, araştırma ve inceleme yapılması, projenin tamamlanması, ilk
madde-malzeme veya üretim malzemesi alınması, ekipmanların oluşturulması
gerekebilir. Anılan türden ve benzeri işlemlerin yapılması ile kesin olarak işe
başlanmış sayılır. İşe başlama tarihi, vergi uygulamasında işin yıllara yaygın
iş olup olmadığının tespiti açısından önemlidir.
b- İşin Bitimi
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işlerinde kazanç, işin bittiği gelir veya kurumlar vergisi beyan döneminde
tespit ve beyan edilir. Bu nedenle bu tür işlerde işin bitim tarihi önem arz
eder. İnşaat ve onarım işlerinde işin bitimi ile ilgili olarak GVK’nın 44.
maddesinde aşağıdaki hüküm mevcuttur.
“İnşaat
ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici
kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih; diğer
hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi
olarak kabul edilir.
Bitim
tarihinden sonra bu işlerle ilgili olarak yapılan giderler ve her ne nam ile
olursa olsun elde edilen hasılat, bu giderlerin yapıldığı veya hasılatın elde
edildiği yılın kâr veya zararının tespitinde dikkate alınır.”
İşin bitim tarihi iki açıdan
önem taşır:
1- Söz konusu işin kazancının
tespit edilmesi.
2- Yapılan stopajların mahsup
edilme imkânının doğması.
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işlerinin parçalara bölünerek; 1 yılı aşmayacak şekilde ayrı ayrı ihale
edilmesi halinde her ihale tek başına bir iş sayılacak ve vergilemesi de genel
esaslara göre yapılacaktır.
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işleri kazancının tespitinden sonra ortaya çıkan her türlü gider ve maliyet unsuru
cari dönem giderleri arasına alınır. Elde edilen her türlü hasılat da aynı
şekilde cari dönem hasılatına eklenir.
2-
Vergileme Esasları
Bu kapsama giren işlere ilişkin
hasılat öncelikle gelir vergisi stopajına tabi tutulur. İşin bitimi tarihinde
hesaplanacak kazanç üzerinden kurumlar vergisi hesaplanır ve bu vergiden, daha
önce hasılat üzerinden yapılmış olan stopaj mahsup edilir.
a- Kaynakta Kesinti Usulü
GVK’nın 94. maddesinde kaynakta
kesinti suretiyle yapılacak vergilemeye ilişkin hükümler yer almaktadır. Buna
paralel olarak, KVK’nın 15.maddesinde vergi kesintisine ilişkin düzenlemeler
yapılmıştır. Bu maddenin “1-a” bendi de taahhüt işi hak edişlerine ilişkin
kesintileri düzenlemektedir. Anılan hüküm ve 2009/14594 sayılı BKK uyarınca, bu
işlere ilişkin olarak kurumlar vergisi mükelleflerine ödenecek (avans olarak
ödenenler dahil) istihkak bedelleri üzerinden %3 oranında kesinti yapılacaktır.
Stopaj yapmaya zorunlu olanlar
KVK’nın 15. maddesinde sayılmıştır. İstihkak bedelleri üzerinden kesilecek
vergiler, ilgili taahhüt işinin tamamlandığı yılda hesaplanacak kurumlar
vergisinden, Kanunun 34. maddesine göre mahsup edilecektir.
b- Kazanç Vergileri
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
işinde kazanç, işin bittiği yıl tespit edilir. 17 ve 35 no.lu hesap grubu
hesaplarda toplanan maliyet ve hasılat unsurları, işin geçici kabulüne ilişkin
tutanağın idarece onaylandığı tarihin isabet ettiği vergilendirme döneminde
sonuç hesaplarına aktarılır.
Yıllara yaygın inşaat ve
taahhüt işine ilişkin kazancın tespitinde GVK’da yer alan “ticari kazanç” hakkındaki hükümler uygulanır. Ticari kazanç olarak
tespit ve beyan edilecek olan taahhüt işi kazancının vergilemesi diğer ticari
kazançlar gibi olacaktır.
Yıllara yaygın inşaat ve
taahhüt işine ilişkin kazancın beyan edildiği dönemde hesaplanan kurumlar
vergisinden, söz konusu işe ilişkin istihkak bedelleri üzerinden GVK’nın 94/3.
ve KVK’nın 15/1-a maddesi uyarınca kesilen vergiler mahsup edilir. Kaynakta
kesilen vergilerden anılan mahsup işlemi sonrasında bir kısım kalmışsa bu,
mükellefin diğer vergi borçlarına mahsup edilir veya tebliğ tarihinden itibaren
1 yıl içinde talebi halinde mükellefe iade olunur.
c- Geçici Vergi
GVK’nın 42. maddesi kapsamına
giren “yıllara yaygın inşaat ve onarım işleri” kazancı geçici vergi uygulamasının
dışında tutulmuştur. Bunun nedeni, bu işlere ilişkin hasılatlar üzerinden peşin
vergi niteliğinde kesinti yapılmasıdır.
Diğer taraftan mükellefin
taahhüt işi dışındaki kazançları nedeniyle hesaplanan geçici vergiden taahhüt
işlerine ilişkin hasılat üzerinden KVK’nın 15. maddesi uyarınca kesilen
vergiler mahsup edilmeyecek, diğer kesintiler mahsup edilecektir.
Münhasıran yıllara yaygın
inşaat ve taahhüt işi ile uğraşan mükellefler geçici verginin mükellefi
değildirler. Ancak bu işler yanında ticari veya mesleki kazancı bulunan
işletmeler söz konusu kazançları için geçici vergi hesaplayacaklardır. Duran
varlık satış kazancı, kira geliri gibi gelirler de, diğer kazanç hükmünde olup
geçici verginin konusuna girmektedir.
Yıl
İçinde Tamamlanan Taahhüt İşi Zararının Geçici Vergi Matrahından İndirilmesi
Yıllara yaygın inşaat ve onarım
kazancının, geçici vergi matrahına dahil olmadığı açıktır. Dönem içinde tamamlanan
yıllara yaygın inşaat ve onarım işi zararının geçici vergi matrahından
düşülmesi konusu ise ihtilaflıdır.
Dönem içinde biten taahhüt
işlerine ilişkin zararın geçici vergi matrahından düşülmesinin gerekçeleri
şunlardır.[50]
§
Taahhüt
işi kazancının geçici vergi matrahına dahil edilmemesi, stopaj yoluyla bu
kazancın ön vergilemeye tabi tutulmasından kaynaklanmaktadır. Bu kazançlar
üzerinden yapılan stopaj da bir tür geçici vergidir. Bu husus geçici verginin
ihdas edildiği 3505 sayılı Kanun’un gerekçesinde de belirtilmektedir.
Dolayısıyla söz konusu taahhüt işi kazançları özünde geçici vergiye (ön vergilemeye)
tabi tutulmuş olmaktadır. Bu nedenle bu işlerin tamamlandığı dönemde bu işlerle
ilgili olarak ortaya çıkan zararlar, diğer kazançlara ilişkin geçici vergi
matrahından düşülebilmelidir.
§
Zarara
ilişkin işlemler zaten stopaj yöntemi ile ön vergilemeye konu edilmiştir.
Yıllık kazançtan mahsup edilecek taahhüt işi zararıyla ilişkili hasılat
üzerinden daha önce kesilmiş olan stopaj gelir vergisinin hesaplanan geçici
vergiden mahsup edilmemesi halinde mükerrer ön vergileme durumu ortaya çıkacaktır.
§
Geçici
vergi uygulamasına ilişkin 217 Seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde;
geçici vergi uygulamasında önceki dönem zararının kaynağına bakılmaksızın
kazançtan (geçici vergi matrahından) indirileceği öngörülmüştür. Dolayısıyla
İdare, önceki yıl zararı içinde yer alan taahhüt işi zararının geçici vergi
matrahından indirimini kabul etmiştir. Bu anlayışla cari dönem taahhüt zararı
da matrahtan indirilebilmelidir.
D- ÖZEL İNŞAATLARDA DURUM
İnşaat sektöründe faaliyet
gösteren birçok kurumun yaptığı inşaat işi birden fazla yılı kapsamaktadır.
Ancak işin birden fazla yıl devam etmesi tek başına bu işin vergileme rejimini
etkilemeyecektir.
Özel inşaatlarda kazanç ticari
kazançta olduğu gibi tespit edilecektir. Özel inşaatlarda yapılan iş bir
üretimdir. Dolayısıyla üretilen daire veya işyerleri bir mal (ürün) mahiyetinde
olup bilançoda ticari mallar arasında gösterilecektir.
Henüz birim toplam maliyeti
oluşmadan yapılan satışlarda kazanç satışın yapıldığı tarih itibariyle tespit
edilecek birim maliyetine göre hesaplanır. Bir satış vaadinin söz konusu olması
halinde kâr tespiti için kesin satışın beklenmesi gerekmektedir. Bu durumda
alınan para avans olarak değerlendirilecektir.
Kat karşılığı inşaatlarda arsa
sahibine verilen dairelerin oluşmuş maliyetinin, müteahhidin elinde kalan
dairelerin maliyetine eklenmesi gerekmektedir. Yapılacak maliyet dağıtımında
daire birim metrekareleri dikkate alınacaktır.
IV- TASFİYE,
BİRLEŞME, DEVİR, BÖLÜNME VE HİSSE DEĞİŞİMİ HALİNDE KURUM KAZANCININ
VERGİLENMESİ
Tasfiye 5520 sayılı KVK’nın 17,
birleşme 18, devir, bölünme ve hisse değişimi de 19 ve 20. maddelerinde düzenlenmiştir.
A- TASFİYE
Tasfiye bir tüzel kişiliğin
faaliyetinin hitamıyla varlığının sona erdirilmesi işlemidir. Tasfiyeye giren
kurumların vergilendirilmesinde, hesap dönemi yerine tasfiye
dönemi kaim olur. Tasfiye; sermaye şirketlerinde TTK, kooperatiflerde
Kooperatifler Kanunu, özel kanunla kurulmuş iktisadi kamu müesseselerinde
kuruluş kanunundaki esaslara göre yapılır. Tasfiye döneminde oluşacak
kâr, kurum kazancının tabi olduğu esaslar çerçevesinde vergilendirilir.(KVK
Mad.17)
1-
Tasfiye Dönemi
Tasfiye durumunda işletmenin
büyüklüğüne göre bir veya birden çok tasfiye dönemi ortaya çıkar. Tasfiyeye
başlandığı tarihten ilgili dönem sonuna kadar olan süre bir hesap dönemi,
izleyen her takvim yılı ayrı bir hesap dönemi ve son takvim yılı sonundan
tasfiye hitamına kadar geçen süre de son tasfiye dönemidir. Tasfiye,
kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği
tarihte başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer.
2-
Tasfiye Kârı
Tasfiye dönemlerinde kâr diğer
dönemlerde olduğu gibi genel esaslara göre tespit edilir. Bilanço esasına
göre defter tutan kurumlarda tasfiye kârı, tasfiye dönemi
sonundaki servet değeri ile tasfiye dönemi başındaki servet değeri
arasındaki olumlu farktır. Tespit edilen kazanç üzerinden genel esaslara
göre vergi hesaplanır ve ödenir.
Tasfiye
döneminde ortaklar veya kurum sahipleri tarafından kuruma yapılan
ödemeler ile vergiden müstesna bulunan kazanç ve iratlar tasfiye
dönemi başındaki servet değerine eklenir. Bu süreçte kurum tarafından, ortaklar
veya kurum sahiplerine yapılan ödemeler ise tasfiye dönemi sonundaki
servet değerine eklenir.(KVK Mad. 17/4)
Hisselerine
mahsuben ortaklara dağıtılan, satılan, devredilen veya kurum sahibine iade
olunan iktisadî kıymetlerin değerleri, Kanunun 13. maddesine göre ve dağıtımın,
satışın, devrin veya iadenin yapıldığı gün itibariyle belirlenir.
Tasfiye kârının tespitinde,
daha önceki dönemlerde yararlanılan kazanç istisnalarından, kazancın belli bir
süre işletmede tutulması şartı olanlarda bu süre şartının ihlal edilip
edilmediğine bakılmalıdır. Eğer ihlal edilmişse, söz konusu kazançlar tasfiye
dönemi kazancına eklenerek vergilenir.
3-
Servet Değeri
Tasfiye döneminin
başındaki ve sonundaki servet değeri, kurumun tasfiye dönemi başı ve sonundaki
bilânçosunda görülen öz sermayesini ifade eder. Bir yıldan fazla süren
tasfiyelerde izleyen tasfiye dönemlerinin başındaki servet değeri, bir önceki
dönemin son bilânçosunda görülen servet değeridir.
Aşağıda
belirtilenler dışında kalan her çeşit karşılıklar ile dağıtılmamış kazançlar
sermayeye dahildir.
§
Vergi
kanunlarına göre ayrılmış olan her türlü amortismanlar ve karşılıklar ile sigorta
şirketlerinin teknik karşılıkları.
§
Hissedar
veya sahip olmayan kimselere dağıtılacak olan kazanç kısmı.
4-
Tasfiyeden Vazgeçilmesi
Tasfiyeden
vazgeçilmesi halinde, kurum hakkında tasfiye hükümleri uygulanmaz. Böyle bir
durumda, tasfiyeden vazgeçme kararı, bu kararın alındığı dönemin başından
itibaren geçerli olur. Tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe kadar
verilen tasfiye dönemi beyannameleri, normal faaliyet beyannamelerinin yerine
geçer. Tasfiyesinden vazgeçilen kurumun geçici vergiyle ilgili yükümlülükleri,
tasfiyeden vazgeçilmesine ilişkin kararın alındığı tarihi kapsayan geçici vergilendirme
dönemi başından itibaren başlar.
5- Tasfiye Sonucunun
Kesin Olarak Belirlenmesi ve Tasfiye Beyannamesi Verilmesi
Bir kurum, tasfiyeye başladığı
yıl tasfiyeyi sonuçlandırır ve son bilanço veya hesabını çıkararak
yetkili organlarına tasdik ettirmiş olursa, son bilanço veya hesabın
kesinleşme tarihinden itibaren 30 gün içinde tasfiye beyannamesi
verir ve bu beyannamede gösterilen kâr veya zarar üzerinden nihai
olarak vergilendirilir.(KVK Mad. 17/2)
Tasfiyenin aynı takvim yılı
içinde sonuçlanmaması halinde, her tasfiye dönemine ait kâr ayrı
vergilendirilmekte ve bu dönemlere ilişkin beyannamelerin Kanunun 14.
maddesinde belirtilen sürelerde verilmesi gerekmektedir. Durum böyle olmakla
birlikte, KVK’nın 17/1. maddesi ile tasfiye kâr veya zararının nihai ve
kati olarak, tasfiyenin nihayet bulduğu dönem sonu itibariyle tespit
ve vergilendirileceği hüküm altına alınmıştır.
Son ve kesin tasfiye kârına
göre hesaplanacak vergi, önceki dönemlerde ödenmiş vergilere göre
fazla ise, aradaki fark vergi dairesine ödenir. Eksik ise, fazla ödenmiş
olan vergi farkı kurum tarafından iade alınır.
Bir yıldan fazla süren tasfiye
dönemlerinde tarh zamanaşımı, tasfiyenin son bulduğu dönemi izleyen
yıldan itibaren başlar.
B- BİRLEŞME
Kurumların birbirleriyle
birleşerek, tüzel kişiliği haiz başka bir şirket kurmalarına veyahut
bir veya birkaç kurumun diğer bir kuruma katılmalarına birleşme denir.
Birleşme nedeniyle infisah
eden kurumlar da tasfiye edilir. Birleşme kârı, tasfiye kârının saptanmasındaki
ilkelere göre hesaplanır. Birleşmede, tasfiyedekinin aksine,
infisah eden kurumların mevcutlarının başka bir kuruma devri ve emtia,
gayrimenkul, tesisat, demirbaş ve sair kıymetlere biçilen yeni değerler,
dolayısıyla ortaya çıkan bir kâr veya zarar vardır.
Birleşilen kurumdan
peştemallık ve buna benzer adlarla alınan paralar da birleşme
kârına dahildir. Birleşilen kurumdan alınan değerler VUK’ta düzenlenen
esaslara göre değerlenir (KVK Mad. 18).
Birleşme kârına ait beyanname,
birleşme bilançosunun kesinleştiği, yani infisah eden kurumların
aktif ve pasif kıymetlerinin, birleşilen kurumun bilançosuna geçirilerek
bu bilançonun kabul edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde, infisah
eden kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilir. Bu beyannameye
göre tarh edilen vergiler de aynı süre içinde ödenir.
C- DEVİR, BÖLÜNME VE HİSSE
DEĞİŞİMİ
Ticaret Hukuku’nda devralma
suretiyle birleşme; bir şirketin diğer bir şirkete bütün aktif ve
pasifiyle katılması ve bu katılma sonucunda kendi tüzel kişiliğini
kaybetmesi şeklinde olur. KVK’nın 19/1. maddesi uyarınca; aşağıdaki
şartlar dahilinde gerçekleşen birleşmeler devir hükmündedir.
§
Birleşme
sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanunî veya iş
merkezlerinin Türkiye’de bulunması.
§
Münfesih
kurumun devir tarihindeki bilânço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir
bütün halinde devralınması ve aynen bilânçosuna geçirilmesi.
Devir
tarihi, şirket yetkili kurulunun devire ilişkin kararının Ticaret Sicilinde
tescil edildiği tarihtir. Kurumların yukarıdaki şartlar çerçevesinde tür
değiştirmeleri de devir hükmündedir.
Örneğin, (A) Ltd. Şti.’nin 11.02.2019 tarihinde (A) A.Ş.’ye
dönüşmesi halinde, münfesih (A) Ltd. Şti.’nin 01.01.2019– 11.02.2019 tarihleri
arası kıst dönemine ilişkin beyanname ile 2018 hesap dönemine ilişkin kurumlar
vergisi beyannamelerinin birlikte devir tarihinden itibaren 30 gün içinde (13.03.2019
tarihine kadar) münfesih kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verilmesi
gerekmektedir.
Devirlerde, KVK’nın 20/1.
maddesinde öngörülen koşullara uyulduğu takdirde, münfesih kurumun
sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilip,
doğrudan devir işleminden doğan kârlar hesaplanmayacak ve vergilendirilmeyecektir.
Birleşilen
kurum, münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini
ve diğer ödevlerini yerine getireceğini münfesih kurumun birleşme sebebiyle
verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde vereceği bir taahhütname
ile taahhüt eder.
Tam bölünme:
Tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiyesiz olarak infisah etmek suretiyle
bütün mal varlığını, alacaklarını ve borçlarını kayıtlı değerleri üzerinden
mevcut veya yeni kurulacak iki veya daha fazla tam mükellef sermaye şirketine
devretmesi ve karşılığında devredilen sermaye şirketinin ortaklarına devralan
sermaye şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisseleri verilmesi tam
bölünmedir. Devredilen şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin
itibarî değerinin % 10’una kadarlık kısmının nakit olarak ödenmesi, işlemin
bölünme sayılmasını engellemez.
Tam bölünme işleminde, KVK’nın
20/2. maddesinde öngörülen koşullara uyulduğu takdirde, münfesih kurumun
sadece bölünme tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilip,
doğrudan doğruya bölünmeden doğan kârları hesaplanmayacak ve vergilendirilmeyecektir.
Kısmî bölünme:
Tam mükellef bir sermaye şirketinin veya sermaye şirketi niteliğindeki bir
yabancı kurumun Türkiye’deki iş yeri veya daimî temsilcisinin bilânçosunda yer
alan taşınmazlar ile en az iki tam yıl süreyle elde tutulan
iştirak hisseleri ya da sahip oldukları üretim veya hizmet işletmelerinin bir
veya birkaçını, kayıtlı değerleri üzerinden, aynî sermaye olarak mevcut veya
yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine devretmesi kısmî bölünmedir.
Ancak, üretim veya hizmet işletmelerinin devrinde, işletme bütünlüğü korunacak
şekilde faaliyetin devamı için gerekli aktif ve pasif kalemlerin tümünün devredilmesi
zorunludur.
Kısmî
bölünmede devredilen varlıklara karşılık edinilen devralan şirket hisseleri,
devreden şirkette kalabileceği gibi doğrudan bu şirketin ortaklarına da
verilebilir. Taşınmaz ve iştirak hisselerinin bu kapsamda devrinde, devralan
şirketin hisselerinin, devreden şirketin ortaklarına verilmesi durumunda,
devredilen taşınmaz ve iştirak hisselerine ilişkin borçların da devri zorunludur.
Hisse değişimi:
Tam mükellef bir sermaye şirketinin, diğer bir sermaye şirketinin hisselerini, bu
şirketin yönetimini ve hisse çoğunluğunu elde edecek şekilde devralması
ve karşılığında bu şirketin hisselerini devreden ortaklarına, kendi şirketinin
sermayesini temsil eden iştirak hisselerini vermesi hisse değişimidir.
Hisseleri devralınan şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin
itibari değerinin %10’una kadarlık kısmının nakit olarak ödenmesi, işlemin
hisse değişimi sayılmasını engellemez.
Bölünme
işleminde aktifi ve pasifi düzenleyici hesaplar, ilgili olduğu aktif veya pasif
hesapla birlikte devrolunur. Kısmi bölünme ve hisse değişimi işlemlerinden
doğan kârlar hesaplanmaz ve vergilendirilmez. Kısmî bölünme işlemlerinde,
bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi
borçlarından bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar, devraldıkları
varlıkların emsal bedeli ile sınırlı
olarak müteselsilen sorumlu olurlar. (KVK Mad. 20/3)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İSTİSNALAR
Kurumlar vergisi
mükelleflerinin elde ettiği kazançların bir bölümü, belirli koşullar ve
sınırlar dahilinde kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. İstisna, kurum
kazancına uygulanan objektif karakterli bir indirimdir. İstisnadan amaç; vergi
yükünün azaltılması veya sıfırlanması suretiyle belli kazançların elde edilmesinin
teşvik edilmesi ve bu yolla ekonomini düzenlenmesine katkı sağlanmasıdır.
Kurumlar vergisinden istisna
edilen kazançlar, Kanun’un 5. maddesinde bentler halinde sayılmak suretiyle
düzenlenmiştir.
Diğer taraftan KVK’nın 35.
madde hükmü uyarınca, diğer kanunlarda yer alan muafiyet, istisna ve
indirimlere ilişkin hükümler kurumlar vergisi bakımından geçersizdir. Kurumlar
vergisi ile ilgili muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümler ancak KVK,
GVK ve VUK’a hüküm eklenmek veya bu kanunlarda değişiklik yapılmak suretiyle
düzenlenir.[51]
Diğer taraftan, Kanunun geçici 1. maddesinin dokuzuncu fıkrasında, “Bu Kanunun yürürlüğünden önce kurumlar
vergisine ilişkin olarak başka kanunlarda yer alan muafiyet, istisna ve
indirimler bakımından 35. madde hükmü uygulanmaz” hükmü yer almaktadır.
Uluslararası anlaşma hükümleri saklıdır.
I-
İŞTİRAK KAZANÇLARI İSTİSNASI
Kurumlar vergisinden istisna
kazançlar KVK’nın 5. maddesinde düzenlenmiştir. İştirak kazançları istisnasına
ilişkin düzenleme Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde hükme
bağlanmıştır.
İştirak kazançlarının kurumlar
vergisinden istisna edilmesinin nedeni, kurum kazancının gelir vergisi
mükellefi durumundaki ortağa doğrudan doğruya intikal etmesi ile araya girecek
bir veya daha fazla kurum aracılığı ile intikal etmesi halinde vergi yükü
bakımından farklılık oluşmasını önlemektir. Bu amaçla bir kurumun başka bir
kurumdan elde ettiği kâr payı, elde eden kurum bünyesinde vergi dışı bırakılmaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun iştirak
kazançları istisnasının da düzenlendiği “İstisnalar” başlıklı 5. maddesinin 1.
fıkrasının (a) ve (b) bentleri hükmü aşağıdaki gibidir.
“Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen
kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır:
a) Kurumların;
1) Tam mükellefiyete tâbi başka
bir kurumun sermayesine katılmaları nedeniyle elde ettikleri kazançlar
2) Tam mükellefiyete tâbi başka
bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa
senetlerinden elde ettikleri kâr payları
3) Tam mükellefiyete tabi
girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım
ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları.
Diğer fon ve yatırım
ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları
bu istisnadan yararlanamaz. (6322 s. Kanun, yürürlük 01.01.2013)
b) Kanunî ve iş merkezi Türkiye’de
bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlerin sermayesine
iştirak eden kurumların, bu iştiraklerinden elde ettikleri aşağıdaki şartları
taşıyan iştirak kazançları;
1) İştirak payını elinde tutan
şirketin, yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az % 10’una sahip olması,
2) Kazancın elde edildiği tarih
itibarıyla iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması (Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle
veya yurt dışı iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları nedeniyle
elde edilen iştirak payları için sahip olunan eski iştirak paylarının elde
edilme tarihi esas alınır.),
3) Yurt dışı iştirak kazancının
kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil
iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az % 15 oranında gelir ve kurumlar
vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması; iştirak edilen şirketin esas
faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini veya sigorta
hizmetlerinin sunulması ya da menkul kıymet yatırımı olması durumunda, iştirak
edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye’de
uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam
vergi yükü taşıması,
4) İştirak kazancının, elde
edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi
gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi.
Yurt dışındaki inşaat, onarım,
montaj işleri ve teknik hizmetlerin yapılabilmesi için ilgili ülke mevzuatına
göre ayrı bir şirket kurulmasının zorunlu olduğu durumlarda, özel amaç için
kurulduğunun ana sözleşmelerinde belirtilmesi ve fiilen bu amaç dışında
faaliyetinin bulunmaması şartıyla, söz konusu şirketlere iştirak edilmesinden
elde edilen kazançlar için bu bentte belirtilen şartlar aranmaz.
Bu bent uyarınca vergi yükü,
kanunî veya iş merkezinin bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kâr
payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak
üzere toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen
toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi
toplamına oranlanması suretiyle tespit edilir.”
Anılan
düzenlemede istisna kapsamına giren iştirak kazançları;
§
Kurumların
tam mükellef başka bir kurumun sermayesine katılmaları nedeniyle elde ettikleri
kazançlar,
§
Kurumların
tam mükellef başka bir kurumun karına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile
diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kâr payları,
§
Tam
mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim
sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları,
§
Kurumların
kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki
şirketlerin sermayesine iştirakleri nedeniyle elde ettikleri ve belli şartları
taşıyan iştirak kazançları olarak dörtlü bir ayırımda ele alınmıştır.
A- TAM MÜKELLEF BAŞKA BİR
KURUMUN SERMAYESİNE KATILMA NEDENİYLE ELDE EDİLEN KAZANÇLAR
5520
sayılı Kanunla kurumların tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine
katılmaları nedeniyle elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Fonların katılma belgeleri ile yatırım
ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kâr payları istisna
uygulamasının dışında tutulmuştur.[52]
Bu istisnadan yararlanabilmek için kâr payını elde eden kurumun tam veya dar
mükellef olmasının önemi yoktur. Sadece kâr payının elde edildiği kurumun tam
mükellef olması gerekmektedir.
B- KURUMLARIN TAM MÜKELLEF
BAŞKA BİR KURUMUN KÂRINA KATILMA İMKÂNI VEREN KURUCU SENETLERİ İLE DİĞER İNTİFA
SENETLERİNDEN ELDE ETTİKLERİ KÂR PAYLARI
İntifa
senetleri, anonim ortaklıkların çıkarabilecekleri kıymetli evrak niteliğini
haiz senetlerdir. İntifa senetleri bir ortaklık hakkını temsil etmez. Ortaklık
sermayesinin belli bir oranına eşit olmadıkları için itibari değerleri yoktur
ve hisse senedi sayılmazlar.
İntifa
senetleri sahiplerine sadece kâra ve tasfiye bakiyesine katılma ile sermaye artırımında
yeni pay almada rüçhan hakkı tanınabilir.(TTK Mad.403) Bu haklar nitelikleri
gereği taliki şarta bağlıdır. Kâr oluşmaz, tasfiye sonucunda yeterli bakiye
kalmaz veya sermaye artırıma gidilmezse intifa senedi sahiplerinin talep hakkı
doğmaz.
TTK’nın
402. maddesinde, genel kurulun ana sözleşme gereğince veya ana sözleşmeyi
değiştirerek, bedeli itfa olunan payların sahipleri, alacaklılar, kurucular
veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri
ihdasına karar verebileceği belirtilmiştir.
Anonim
ortaklıklarda ana sözleşmeye hüküm konulmak suretiyle kurucular lehine özel
çıkarlar tanınması mümkündür. Bu çıkarlar kurucuların kendilerine
tanınabileceği gibi, intifa senetlerine de bağlanabilir. Bu senetler uygulamada
“kurucu” senetleri olarak adlandırılmaktadır.
TTK’nın 298. maddesi bu senetlerin nama yazılı olmasını öngörmektedir.
Kuruculara,
şirket kârının bir bölümüne iştirak hakkı, tasfiye bakiyesine katılma ve
sermaye artırımında yeni pay almada rüçhan hakkı tanınabilir. Kuruculara
ortaklık kazancından verilecek pay TTK’nın 298. maddesiyle sınırlandırılmış
olup, TTK. Mad. 466/1’de yer alan yedek akçe ile pay sahipleri için %5 kâr payı
ayrıldıktan sonra, kalanın en fazla onda birinin kuruculara tahsisi mümkün
bulunmaktadır.
Kurucu
senetleri ile diğer intifa senetleri ortaklık hakkı temsil etmedikleri için bunların
sağladığı kâr paylarının iştirak kazançları istisnası kapsamında sayılıp saymayacağı
hususunda 5520 sayılı Kanun öncesinde herhangi bir hüküm bulunmuyordu. 5520
sayılı KVK ile kurumların kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde
edilen kâr payları da istisna kapsamına alınmış olmaktadır.
C- GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM
FONU KATILMA PAYLARI İLE GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIKLARI HİSSE
SENETLERİNDEN ELDE EDİLEN KÂR PAYLARI
Tam
mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma
payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları, 6322 sayılı Kanunun
34. maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişikliğin
yürürlüğe girdiği 01.01.2013 tarihinden itibaren uygulanmak üzere kurumlar
vergisinden istisna edilmiştir.
Tam
mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu ve ortaklıklarının katılma
payları ile hisse senetlerinden elde edilen kâr payları hariç olmak üzere diğer
fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde
edilen kâr payları iştirak kazancı istisnasından yararlanamayacaktır.
D- KURUMLARIN KANUNİ VE İŞ
MERKEZİ TÜRKİYE’DE BULUNMAYAN ANONİM VE LİMİTED ŞİRKET NİTELİĞİNDEKİ
ŞİRKETLERİN SERMAYESİNE İŞTİRAKLERİ NEDENİYLE ELDE ETTİKLERİ İŞTİRAK KAZANÇLARI
KVK’nın 5. maddesinin 1.
fıkrasının (b) bendinde yapılan düzenlemeyle kurumların kanuni ve iş merkezi
Türkiye’de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlerin
sermayesine iştirakleri nedeniyle elde ettikleri iştirak kazançları kurumlar
vergisinden istisna edilmiştir. Ancak bu kazançların istisnadan yararlanması
için aşağıdaki koşulların varlığı aranmaktadır.
a) İştirak edilen kurumun
kanuni ve iş merkezinin her ikisinin de Türkiye’de olmaması ve bu kurumun
anonim veya limited şirket niteliğinde olması gerekmektedir. KVK çerçevesinde
kurum olarak nitelendirilmekle beraber anonim veya limited şirket niteliğinde
olmayan kurumlardan elde edilecek iştirak kazançlarının bu istisnadan yararlanması
söz konusu olmayacaktır.
b) İştirak payını elinde tutan
şirketin, yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az % 10’una sahip olması
gerekmektedir. Tam mükellef kurumlardan elde edilen iştirak kazançlarında
istisna için belli oranda ortaklık payı aranmazken, yurt dışında bulunan
kurumlardan elde edilen iştirak kazancının istisna olması iştirak edilen kurumun
ödenmiş sermayesinin en az % 10’una sahip olunması koşuluna bağlanmıştır.
Ayrıca söz konusu iştirak
payının, kazancın elde edildiği tarih itibariyle kesintisiz olarak en az bir
yıl süreyle elde tutulmuş olması gerekmektedir. Rüçhan hakkı kullanılmak
suretiyle veya yurt dışı iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye
artırımları nedeniyle elde edilen iştirak payları için kıyaslamada, sahip olunan
eski iştirak paylarının elde edilme tarihi esas alınacaktır.
c) Yurt dışı iştirak kazancının
kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil
iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az
% 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması
gerekmektedir. İştirak edilen şirketin esas faaliyet konusunun, finansal
kiralama dahil finansman temini veya sigorta hizmetlerinin sunulması yada
menkul kıymet yatırımı olması durumunda, iştirak edilen kurumun faaliyette
bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye’de uygulanan kurumlar
vergisi oranında (%20)[53] gelir
ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.
Vergi yükü, kanuni veya iş
merkezinin bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kâr payı dağıtımına
kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere toplam gelir
ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam
dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi
toplamına oranlanması suretiyle tespit edilecektir.
d)İştirak kazancının, elde
edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi
gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması gerekmektedir.
Yurt
dışındaki inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerin yapılabilmesi
için ilgili ülke mevzuatına göre ayrı bir şirket kurulmasının zorunlu olduğu
durumlarda, özel amaç için kurulduğunun ana sözleşmelerinde belirtilmesi ve
fiilen bu amaç dışında faaliyetinin bulunmaması şartıyla, söz konusu şirketlere
iştirak edilmesinden elde edilen kazançlar için yukarıda yer alan şartların
hiçbirisi aranmayacaktır.
Örneğin,
(Y) A.Ş.’nin
bir yılı aşkın süreden beri sermayesine %20 oranında iştirak ettiği televizyon
üretimi ve satışı alanında faaliyet gösteren yurt dışındaki (Z) Kurumunun
ticari kazancının 270 birim, KKEGd tutarının 30 birim, dolayısıyla vergiye tabi
kazancın 300 birim olduğunu ve bu kazancın 200 biriminin vergiden istisna
edildiğini varsayalım. Aynı zamanda, bu ülkede vergi oranının %25 olması
durumunda, vergiye tabi kurum kazancı [(270+30)-200=] 100 birim olacaktır.
Hesaplanacak kurumlar vergisi benzeri vergi ise (100 x %25=) 25 birim olacak ve
bu verginin, dağıtılabilir kazanç olan (270-25=) 245 birim ile hesaplanan
kurumlar vergisi olan 25’in toplamı olan 270’e oranlanması (25/270) sonucu
bulunacak vergi yükü %9,26 olacaktır. Dolayısıyla elde edilen yurt dışı iştirak
kazancı en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergi yükü taşımadığından,
bu kurumdan elde edilen iştirak kazancının Türkiye’de istisnadan yararlanması
mümkün olmayacaktır.
Örnekte,
yurt dışındaki (Z) Kurumunun kâr payı dağıtması durumunda dağıtılan kâr payları
üzerinden ayrıca vergi kesintisi yapılması söz konusu ise yapılacak vergi
kesintisinin de vergi yükünün hesabında dikkate alınacağı tabiidir. Ayrıca,
ilgili ülkede istisna kazançlar üzerinden vergi kesintisi suretiyle bir vergi
ödenmiş olması halinde, toplam vergi yükünün hesabında ödenen bu verginin de
dikkate alınması gerekmektedir. Ancak söz konusu kurumun başka ülkelerde
ödediği veya kurum kazancının dolaylı olarak Türkiye’ye transferinde ödenen
vergilerin bu hesaplamaya dahil edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
II- TAM MÜKELLEF
ANONİM ŞİRKETLERİN YURT DIŞI İŞTİRAK HİSSELERİ SATIŞ KAZANCI İSTİSNASI
KVK’nın 5. maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendiyle kazancın elde edildiği tarih itibariyle aralıksız
olarak en az bir yıl süreyle nakit varlıklar dışında kalan aktif toplamının %75
veya daha fazlası, tam mükellef olmayan anonim veya limited şirket niteliğindeki
şirketlerin her birinin sermayesine en az %10 oranında iştirakten oluşan tam
mükellefiyete tabi anonim şirketlerin, en az 2 tam yıl süreyle aktiflerinde yer
alan yurt dışı iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kurum
kazançları, kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Bu düzenlemeye göre, bentte yer
alan istisnadan sadece aşağıdaki şartları taşıyan tam mükellefiyete tabi anonim
şirketler yararlanabilecektir.
·
Yurt
dışı iştiraklerinin anonim veya limited şirket niteliğinde olması ve bunların
Türkiye’de tam mükellef olmaması,
·
Yurt
dışı iştirak hissesi satış kazancının elde edildiği tarih itibariyle; aralıksız
olarak en az bir yıl süreyle, iştirak eden kurumun nakit varlıklar dışında
kalan aktif toplamının %75 veya daha fazlasının yurt dışı iştirak hisselerinden
oluşması ve bu sürede yurt dışı iştiraklerinin her birinin sermayesine en az
%10 oranında iştirak edilmiş olması,
·
Tam
mükellefiyete tabi anonim şirketlerin satışa konu iştirak hisselerini, elden
çıkarma tarihi itibariyle en az 2 tam yıl (730 gün) süreyle aktiflerinde tutmuş
olmaları gerekmektedir.
Nakit ve benzeri varlıklar
olarak şirketin kasasında veya bankada bulunan nakit varlıklar, şirket
tarafından alınan çekler, altın, Devlet Tahvili, Hazine Bonosu, Toplu Konut
İdaresince çıkarılan veya BİST’te işlem gören hisse senetleri, tahvil ve bonoların
anlaşılması gerekmektedir.
Örneğin, Türkiye’de tam mükellef olan
(A) A.Ş.’nin 13.01.2018 tarihi itibariyle, aralıksız olarak en az bir yıl
süreyle nakit varlıklar dışındaki aktif toplamının %80’i tam mükellef olmayan
(B), (C) ve (D) anonim veya limited şirket mahiyetindeki şirketlere iştirakten
oluşmaktadır. Söz konusu yurt dışı iştiraklerinin bilançoda görülen kayıtlı
değeri 400.000 TL, nakit varlıklar dışındaki aktif toplamı ise 500.000 TL’dir.
(A) A.Ş.’nin bu şirketlerin sermayesine iştirak payları da aşağıdaki gibidir
- (B) şirketindeki sermaye payı
%50 (250.000 TL),
- (C) şirketindeki sermaye payı
%40 (100.000 TL),
- (D) şirketindeki sermaye payı
%5 (50.000 TL)’dir.
Bu durumda, (A) A.Ş.’nin (D)
Şirketindeki sermaye payı %5 olduğundan ve bu iştirak payı dışındaki iştiraklerin
(A) A.Ş.’nin nakit varlıklar dışındaki aktif toplamına oranı
[(250.000+100.000)/ 500.000=] %70 olacağından, bu kurum istisna uygulaması için
gereken şartları taşımamaktadır. Bu nedenle (A) A.Ş., yurt dışı iştirak
hisselerinin herhangi birinin satışından elde edilecek kazançlar için bu
istisnadan yararlanamayacaktır.
Şayet, (A) A.Ş.’nin (D) şirketi
dışında kalan diğer şirketlere iştirak tutarları toplamı, nakit varlıklar
dışındaki aktif toplamının %75’i kadar veya daha fazla olsaydı, hem diğer
şirketler hem de (D) şirketine ait iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından
doğan kazançlar için bu istisnadan yararlanılabilecekti.
III-
EMİSYON PRİMİ İSTİSNASI
Anonim şirketlerin
kuruluşlarında veya sermaye artırımında, çıkardıkları hisse senetlerinin
itibari değerinin üzerinde bir değerle satılması halinde, hisse senedi satış
bedeli ile itibari değer arasındaki fark emisyon primi geliri olarak nitelendirilir.
Emisyon primi işletmenin şerefiyesinin hisse senedi değerine yansımasının
sonucu olarak ortaya çıkar.
KVK’nın 5. maddesinin (ç) bendi
ile anonim şirketlerin gerek kuruluşlarında gerekse sermayelerini artırdıkları
sırada çıkardıkları hisselerin elden çıkarılması aşamasında oluşan emisyon
primi kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.
İstisna, anonim şirketlerin
portföylerinde bulunan başka şirketlere ait hisse senetlerinin elden
çıkarılmasından sağlanan kazançları kapsamamaktadır. Diğer taraftan emisyon
primi kazançları TTK uyarınca, kurum ortaklarına dağıtılamayacaktır.
IV- TÜRKİYE’DE
KURULU FONLAR İLE YATIRIM ORTAKLIKLARININ KAZANÇLARINA İLİŞKİN İSTİSNA
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5.
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca;
§
Menkul
kıymetler yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan
kazançları,
§
Portföyü,
Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı
yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
§
Girişim
sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,
§
Gayrimenkul
yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,
§
Emeklilik
yatırım fonlarının kazançları,
§
Konut
finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançları,
Bu fon veya ortaklıkların
Türkiye’de kurulmuş olmaları şartıyla kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
SPK’da yatırım fonları; halktan
katılma belgeleri karşılığında toplanan paralarla, belge sahipleri hesabına
riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre sermaye piyasası
araçları, gayrimenkul, altın ve diğer kıymetli madenler portföyü işletmek
amacıyla kurulan mal varlıkları olarak tanımlanmıştır.
SPK’da yatırım ortaklıkları;
sermaye piyasası araçları, gayrimenkul, altın ve diğer kıymetli madenler
portföylerini işletmek amacıyla kurulan anonim ortaklıklar olarak tanımlanmıştır.
Bu ortaklıkların portföy işletmek dışında yapabilecekleri faaliyetler Sermaye
Piyasası Kurulu’nca düzenlenmektedir.
Türkiye’de kurulu yukarıda
sayılan menkul kıymetler yatırım fonları ile menkul kıymetler yatırım
ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden
istisna edilmiştir. Bunların portföy işletmeciliği dışında sağladıkları kazançlara
(örneğin sabit kıymet satış kârı) istisna uygulanmayacaktır. Fon veya ortaklık
portföyünde, döviz veya dövize endeksli kıymetlerin bulunması bu istisnanın uygulanmasına
engel değildir.
KVK’nın 5. maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinin (2) numaralı alt bendi ile Türkiye’de kurulan ve
portföyü de Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının
portföy işletmeciliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden istisna
edilmiştir. Bu kapsama giren kazançların belirlenmesinde, kazancı elde eden fon
ve ortaklıkların portföy yapısına bakılacaktır.
Fon portföyünün en az %51’ini
devamlı olarak;
§
Türkiye’de
kurulu borsalarda işlem gören altın ile altına dayalı sermaye piyasası
araçlarına yatırmış fon ve ortaklıklar “Altın
fonu veya ortaklığı”,
§
Türkiye’de
kurulu borsalarda işlem gören altın ve diğer kıymetli madenler ile bu madenlere
dayalı sermaye piyasası araçlarına yatırmış fon ve ortaklıklar ise “Kıymetli
madenler fonu veya ortaklığı” olarak
kabul edilecektir.
Söz konusu fonların veya
ortaklıkların anılan alt bent kapsamında değerlendirilebilmesi için portföyü
oluşturan altın, kıymetli madenler ile bu madenlere dayalı sermaye piyasası
araçlarının Türkiye’de kurulu borsalarda işlem görmesi şarttır.
Bu istisnanın, anılan fon ve
ortaklıkların söz konusu kazançları üzerinden KVK’nın 15. maddesi veya GVK’ya
göre yapılacak stopajlara etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca söz konusu ortaklık ve
fonların portföy işletmeciliği ile ilgili giderleri, hiçbir şekilde diğer
faaliyetlerden doğan kazançlardan indirilemez.
A- GELİR VERGİSİ TEVKİFATI
Yatırım fon ve ortaklıkları
tarafından elde edilen ve kurumlar vergisinden müstesna olan portföy
işletmeciliği kazançları GVK’nın 94/6-a maddesine göre gelir vergisi
tevkifatına tabi tutulmaktaydı. Ancak 5281 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle
GVK’ya eklenen geçici 67. maddede bu konuda düzenleme yapılmıştır.
GVK’nın anılan geçici 67.
maddesinde gelir vergisi stopajlarına ilişkin yeni esaslar getirilmiştir. Söz
konusu maddenin 8. bendi uyarınca menkul kıymet yatırım fonları ve menkul
kıymet yatırım ortaklıklarının (borsa yatırım fonları hariç) kurumlar
vergisinden istisna edilmiş olan portföy kazançları dağıtılsın dağıtılmasın %15
oranında vergi tevkifatına tabi tutulacaktır. Bu kazançlar üzerinden GVK’nın
94. maddesine göre stopaj yapılmayacaktır. Tevkifat uygulamasına ilişkin
ayrıntılı açıklama Gelir İdaresince 258, 260, 263, 269 Seri no.lu GVK Genel
Tebliğleri ile yapılmıştır.
KVK’nın
5/1. maddesinin (d) bendinde belirtilen fon ve ortaklıklar, aynı bentte yer
alan kazançların elde edilmesi sırasında, Kanunun 15. maddesi uyarınca
kendilerinden kesilen vergileri, vergi kesintisi yapanlarca ilgili vergi dairesine
ödenmiş olmak şartıyla, Kanunun 15. maddesinin üçüncü fıkrasına göre kurum
bünyesinde yapacakları vergi kesintisinden([54])
mahsup edebilirler. Mahsup edilemeyen kesinti tutarı mükellefin başvurusu
halinde iade edilir.(KVK Mad. 34/8)
B- DAR MÜKELLEFİYETE TABİ
YATIRIM FONLARININ PORTFÖY KAZANÇLARI
GVK’nın anılan geçici 67.
maddesinin 15. bendi hükmü uyarınca, 5422 sayılı KVK’nın 2/2. maddesinde yer
alan ve 5281 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan hüküm çerçevesinde, İlgili
mercilerden izin almak suretiyle Türkiye’de münhasıran portföy işletmeciliği
faaliyetinde bulunan dar mükellefiyete tabi yatırım fonlarının vergilendirilmeye
ilişkin söz konusu (kaldırılan) hükümle getirilen statüleri;
§
31.12.2005
tarihinden önce ihraç edilen menkul kıymetlerle (hisse senetleri hariç) sınırlı
olmak üzere bu menkul kıymetlerin tamamı itfa edilinceye kadar,
§
31.12.2005
tarihinde portföylerinde bulunan hisse senetleri için ise bu menkul kıymetlerin
bu tarihten sonra portföyden ilk çıkış tarihine kadar devam eder.
Hükümden anlaşılacağı üzere bu
yatırım fonlarının vergilemesi 31.12.2005 tarihi itibariyle mevcut portföyleri
için ayrı, bu tarihten sonra oluşan portföy kısmı için ayrı olacaktır.
Anılan tarihten sonra oluşan
portföy nedeniyle anılan yatırım fonlarının elde ettikleri kazançlar; diğer
kazanç ve irat olarak vergilendirilecektir. Ancak, kur farkından doğan değer
artışı kazançları vergilendirilmeyecektir. (Yabancı fonların vergilendirilmesine
ilişkin olarak “İkinci Bölüm I/B” başlığında açıklama yapılmıştır)
Eski hükümlere göre
vergilenecek yatırım fonu portföy kazancı (istisna kazanç) üzerinden, GVK’nın
94/6-a maddesine göre gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.
V-
TAŞINMAZ VE İŞTİRAK HİSSELERİ SATIŞINDA İSTİSNA UYGULAMASI
A- İSTİSNANIN MAHİYETİ VE
TARİHSEL GELİŞİMİ
Gayrimenkul ve iştirak
hisselerinin satışından doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi
uygulaması 1984 yılında başlamış olup, bu istisnayla, kurumların iştirak
hisseleri ve gayrimenkullerinin satışı suretiyle bağlı değerlerinin çözülmesi
ve böylece oluşan kaynakların kurum faaliyetinde kullanılarak, kurumların
borçlanma yoluna gitmeden kendi öz kaynakları ile faaliyetlerini devam
ettirebilmeleri amaçlanmıştır. Daha sonra katma değer vergisi ile banka ve
sigorta muameleleri vergisi, tapu kadastro harcı ve damga vergisi yönünden de
istisna uygulaması genişletilmiştir. Söz konusu istisna çeşitli değişiklik ve
süre uzatımları ile bugüne kadar devam etmiştir.
Söz konusu istisna son olarak 5520
sayılı Kanun’un, aşağıda zikredilen 5/1-e maddesinde kalıcı olarak yeniden
düzenlenmiş ve 21.6.2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Daha sonra söz konusu
hükümde, 6111 sayılı Kanunla Varlık Kiralama ve Finansal Kiralama şirketlerince
yapılacak işlemlere ilişkin olarak parantez içi hüküm eklenmiş, bu hüküm de
daha sonra 6495 sayılı Kanunla[55]
değiştirilmiştir.
5520 sayılı KVK’da söz konusu
istisnaya ilişkin hükümler 5. maddenin birinci fıkrasının (c), (e) ve (f)
bentlerinde yer almaktadır. Anılan bent hükümlerinde taşınmaz ve iştirak
hissesi satış kazancına ilişkin olarak aşağıdaki istisnalara yer verilmiştir.
§ Kazancın elde edildiği tarih itibariyle
aralıksız en az bir yıl süreyle nakit varlıklar dışında kalan aktif toplamının
% 75 veya daha fazlası, kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim
veya limited şirket niteliğindeki şirketlerin her birinin sermayesine en az %
10 oranında iştirakten oluşan tam mükellefiyete tabi anonim şirketlerin, en az
iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan yurt dışı iştirak hisselerinin elden
çıkarılmasından doğan kurum kazançları (KVK Mad.5/c),[56]
§ Kurumların, en az iki tam yıl süreyle
aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu
senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların
%75'lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından
doğan kazançların %50'lik kısmı, (KVK Mad.5/e)[57]
§ Bankalara, finansal kiralama ya da
finansman şirketlerine borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin
ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu
senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara,
finansal kiralama ya da finansman şirketlerine veya anılan Fona devrinden
sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden
kazançların tamamı ile bankaların, finansal kiralama ya da finansman
şirketlerinin bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerden taşınmazların
(6361 sayılı Kanun kapsamında yapılan finansal kiralama işlemlerinde kiracının
temerrüdü sebebiyle kanuni takipteki finansal kiralama alacakları karşılığında
tarafların karşılıklı mutabakatıyla kiralayanın her türlü tasarruf hakkını
devraldığı finansal kiralama konusu taşınmazlar dâhil) satışından doğan
kazançların %50'lik, diğerlerinin satışından doğan kazançların %75'lik kısmı (KVK
Mad.5/f).[58]
Görüldüğü üzere, 5520 sayılı KVK ile
istisna uygulamasının kapsamı genişletilmiş, belli şartları taşıyan yurt dışı
iştirakler ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından
doğan kazançlar da istisna kapsamına alınmıştır.
İstisnadan yararlanacak kazanç tutarı elde
edilen kazancın; taşınmaz satışlarında %50’si, diğer kıymet satışlarında %75’i
ile sınırlandırılmıştır. Ancak; satış hasılatının bankalara borçların
tasfiyesinde kullanılan bölümüne isabet eden kazanç kısmı ile belirtilen
şartları taşıyan yurt dışı iştiraklerin satışı kazancı %75’lik sınırlamaya tabi
değildir.[59]
743 Sayılı Medeni Kanunda gayrimenkul
kavramı kullanılmış ve gayrimenkul mülkiyetinin mevzuu bu kanunun 632.
maddesinde arazi, tapu sicilinde müstakil ve daimi olmak üzere ayrıca
kaydedilen haklar ve madenler olarak belirlenmişti. 4721 sayılı Medeni Kanunda
ise gayrimenkul yerine “taşınmaz” kavramı kullanılmış ve taşınmaz mülkiyetinin
konusu Kanunun 704. maddesinde; arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen
bağımsız ve sürekli haklar ve kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler
olarak belirlenmiştir. 4721 sayılı Kanunda taşınmaz kavramının kullanılması
nedeniyle, 5520 sayılı Kanunda da bu kavram esas alınmıştır.
B- YASAL DÜZENLEME
KVK’nın taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazancı istisnasının
düzenlendiği 5. maddenin birinci fıkrasının 6728 sayılı Kanunla değişik (e)
bendi hükmü aşağıdaki gibidir:
“e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle
aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu
senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların
%75'lik kısmı ile aynı süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından
doğan kazançların %50'lik kısmı.
Bu
istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan
kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel
bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı
izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde
tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında
tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave
dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden
çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için
uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa
uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan
devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.
Bedelsiz
olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibari değeriyle elde edilen
hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin
elde edilme tarihi esas alınır.
Devir veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak
hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında
aktifte bulundurma sürelerinin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda
geçen süreler de dikkate alınır. 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında geri kiralama
amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, kurumlar tarafından
finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım
bankalarına veya 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu
kapsamında kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine devredilen
taşınmazların kiracı ya da kaynak kuruluş tarafından üçüncü kişilere satışında,
aktifte bulundurma sürelerinin hesabında, bu taşınmazların finansal kiralama
şirketi, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ile varlık kiralama
şirketinin aktifinde bulunduğu süreler de dikkate alınır.
Menkul
kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla
ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar
istisna kapsamı dışındadır.”
C- İSTİSNADAN YARARLANACAK
MÜKELLEFLER
İstisnadan (dar mükellef
kurumlar dahil) tüm kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecektir. İstisna uygulaması
esas olarak bütün kurumlar için geçerli olmakla birlikte aşağıdaki haller
özellik arz etmektedir.
§
Faaliyet
konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu
amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde
ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanılamayacaktır. Ancak, taşınmaz
ticareti ile uğraşan mükelleflerin faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis
ettikleri taşınmazların satışından elde ettikleri kazançlara istisna
uygulanabilecektir. Benzer şekilde menkul kıymet ticaretiyle uğraşan
mükelleflerin doğrudan veya dolaylı
olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine
katılmak üzere edindiği ortaklık payları da istisna uygulamasına konu
olabilecektir.
§
Yapı
kooperatiflerinin faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettikleri taşınmazların
satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkündür.
Ancak, istisna edilen kazancın özel bir fon hesabında tutulması, hiç bir
şekilde ortaklara dağıtılmaması gerekmektedir. İstisna uygulaması bakımından
ortakların bir veya birden fazla konut veya işyeri sahibi olmasının bir önemi
bulunmamaktadır. Diğer taraftan, kooperatiflerin amaçlarını gerçekleştirdikten
sonra kalan fazla arsa veya konutu elden çıkarmaları halinde de doğan kazanç istisnaya
konu olabilecektir.
§
Holding
şirketler, taşınmaz satışından elde ettikleri kazançlar ile sadece iştirak
amacıyla iktisap edildiği ve elde tutulduğu ispat ve tevsik edilen iştirak
hisselerinin satış kazancı için istisnadan yararlanabilecektir. Bu anlamda
teknik olarak iştirak hisselerinin izlendiği muhasebe hesaplarının vadeleri de
göz önünde bulundurulabilecektir.[60]
§ KVK’nın 5.
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi hükmünde (daha önce tartışmalı olan)
aynı gruba dahil sermaye şirketleri arasındaki iştirak hissesi ve gayrimenkul
satışlarında istisna uygulanıp uygulanmayacağı konusunda herhangi bir
belirleme yapılmamış olmakla birlikte, 5520 sayılı Kanunun Gerekçesinde, “İstisnanın temel amacı kurumların mali
yapılarının güçlendirilmesinin teşviki olduğundan, ekonomik açıdan firmalara
ilave imkan sağlamayan işlemler istisna kapsamı dışında kalacaktır. Bu
bağlamda, kurumların yönetimini etkileyecek şekilde birbiriyle ilişkili kişi
veya kurumlar ya da aynı gruba dahil şirketler arasında yapılacak taşınmaz ve
iştirak hissesi satışlarından fiktif olarak elde edilecek kazançlara istisna
uygulanması söz konusu olmayacaktır.” açıklaması yer almaktadır.[61]
D- İSTİSNA UYGULAMASINA KONU OLACAK
İKTİSADİ KIYMETLER
İstisna kurumların, en az iki tam yıl
süreyle (730 gün) aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile
aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan
haklarının satışından doğan kazançlara uygulanacaktır.
1-
Taşınmazlar
Taşınmazlar, 4721 sayılı Medeni
Kanunun 704. maddesinde arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız
ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak
belirlenmiştir. İstisnanın daha önceki uygulamalarında aranan taşınmazın Türk
Medeni Kanunu’nun 705.maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş
olması koşulu bundan sonra da aranacaktır.
Taşınmaz tanımına, taşınmazın
bütünleyici parçası niteliğinde olan unsurları girecek, taşınmazın eklentisi
niteliğinde olan unsurlar girmeyecektir. Bütünleyici parça, Türk Medeni Kanunu’nun
684. maddesinde, “Bir şeye malik olan
kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel
âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara
uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak
bulunmayan parçadır.” şeklinde tanımlanmıştır. Eklentiler ise, Türk Medeni Kanunu’nun
686. maddesinde yer alan “Bir şeye
ilişkin tasarruflar, aksi belirtilmedikçe onun eklentisini de kapsar. Eklenti,
asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre,
işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak
özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl
şeye bağlı kılınan taşınır maldır. Eklenti, asıl şeyden geçici olarak
ayrılmakla bu niteliğini kaybetmez.” tanımına göre belirlenecektir.
Sabit üretim vasıtası
niteliğindeki makinelerin sökülmesi gerektiği zaman bina tahrip olacak veya
zarar görecekse bu makineler binanın bütünleyici parçası olarak kabul
edilecektir. Aynı şekilde, bina ile birlikte bir bütün oluşturan ve birbirinden
ayrılmaları halinde istenilen faydayı sağlamayacak durumda olan makineler de
binanın bütünleyici parçası sayılacaktır. Bunlara örnek olarak
transformatörler, kazanlar, zemine raptedilen türbinler sayılabilir.
Taşınmazlarla birlikte satışa
konu olan ve o taşınmazın bütünleyici parçası sayılan şeylerin satışından elde
edilen kazançlar da istisna kapsamı içinde değerlendirilecektir. Ancak,
taşınmazın zeminine veya duvara sabitlenmiş olmakla birlikte münferiden veya
toplu olarak sökülüp satılması mümkün olan ve bu takdirde işletmenin sınai olma
vasfını değiştirmeyen ve üretimi de aksatmayan makine ve benzeri aletler bütünleyici
parça niteliğinde değerlendirilmeyeceğinden bunların satışından doğan kazanç
dolayısıyla istisnadan yararlanılamayacaktır.
Öte yandan,
makinelerin üzerinde bulunduğu taşınmazdan bağımsız olarak satılması halinde
mütemmim cüz olma niteliği kalmayacağından bunlar menkul mal satışı olarak
nitelendirilecek ve istisna uygulanması söz konusu olmayacaktır.
2-
İştirak Hisseleri, Kurucu ve İntifa Senetleri ile Rüçhan Hakları
İştirak
hisseleri, menkul değerler portföyüne dahil hisse senetleri ile ortaklık
paylarını ifade etmektedir. Bunlar; anonim şirketlerin hisse senetleri (SPK’ya
göre kurulan yatırım ortaklıkları hisse senetleri dahil), limited şirketlere
ait iştirak payları, eshamlı komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait
ortaklık payları, iş ortaklıkları ile adi ortaklıklara ait ortaklık payları
olarak belirlenmiş olup, SPK’ya göre kurulan yatırım fonları katılma belgeleri
iştirak hisseleri kapsamına dahil edilmemiştir.
İntifa senetleri, anonim
ortaklıklarca çıkartılabilecek kıymetli evrak niteliğini haiz senetlerdir.
İntifa senetleri bir ortaklık hakkını temsil etmezler. Ortaklık sermayesinin
belli bir oranına eşit olmadıkları için de itibari değerleri yoktur ve hisse
senedi sayılmazlar. İntifa senetleri, sahiplerine sadece kâra ve tasfiye
bakiyesine katılma ile sermaye artırımında yeni pay almada öncelik hakkı sağlar.
Anonim
ortaklıklarda ana sözleşmeye hüküm konulmak suretiyle kurucular lehine özel
çıkarlar tanınması mümkündür. Bu çıkarlar kurucuların kendilerine
tanınabileceği gibi, intifa senetlerine de bağlanabilir. Bu senetler uygulamada
“kurucu” senetleri olarak adlandırılmaktadır. TTK’nın 298. maddesi bu
senetlerin nama yazılı olmasını öngörmektedir.
Rüçhan hakkı, bu hakkı doğuran
hisse senedinden bağımsız olarak satılabilir. Anonim şirketler ile eshamlı
komandit şirketlerin sermaye artırımına gitmeleri durumunda, bu şirketlerin
hisse senetlerini aktifinde bulunduran kurumlar, bedelli veya bedelsiz olarak
yapılan bu sermaye artırımına katılabilecekleri gibi yeni hisse senedi rüçhan
hakkı kuponlarını (öncelikli alım hakkı) başkalarına da satabilmektedirler. Söz
konusu rüçhan haklarının satışından elde edilen kazançlarında %75’i, anılan
şartların mevcudiyeti halinde istisnadan yararlanabilecektir.
E- İSTİSNA UYGULAMA KOŞULLARI
1- İki Tam Yıl Aktifte Bulundurma
İstisna uygulamasına konu
olacak taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri
ve rüçhan haklarının en az iki tam yıl süreyle kurumun aktifinde yer almış
olması gerekmektedir.
Taşınmazların kaynak
kuruluşlarca kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine
satışı ile bu varlıkların varlık kiralama şirketince taşınmazın devralındığı
kuruma satışından doğan kazançlar için en az iki tam yıl süreyle aktifte
bulunma şartı aranmaz.
İki yıllık süre takvim yılı
olarak değil gün (730 gün) olarak aranmaktadır. Örneğin, 20 Şubat 2017 tarihinde iktisap edilmiş ve aktife alınmış
bir taşınmazın, 20 Şubat 2019 tarihi ve sonrasında satılması ve diğer şartların
da gerçekleşmesi halinde bu satıştan doğan kazanç istisnadan yararlandırılacaktır.
İki tam yıl aktifte bulunma
koşulu ile ilgili olarak aşağıdaki hususlar özellik arz etmektedir.
§
Kurumların
mevcut hisse senetleri dolayısıyla ellerinde bulunan rüçhan hakkı kuponları
karşılığında itibari değeriyle yeni hisse senedi iktisap etmeleri halinde, yeni
iktisap edilen söz konusu hisse senetleri açısından iktisap tarihi olarak, eski
hisse senetleri veya iştirak hissesinin iktisap tarihi esas alınacaktır. Aynı
durum, iştirak edilen kurumun (nedeni ne olursa olsun) yapmış olduğu sermaye
artışı dolayısıyla bedelsiz olarak iktisap edilen hisse senetleri açısından da
geçerli olacaktır. Rüçhan hakkı nedeniyle, itibari değerinden farklı bir
değerle hisse senedi iktisap edilmesi durumunda; bu hisse senetlerinin iktisap
tarihi olarak, eski hisse senetleri ile ilişkilendirilmeksizin, fiilen kurumun
aktifine girdiği tarih esas alınacaktır.
§
Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20. maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir, tam
ve kısmi bölünme hallerinde, devir veya bölünme suretiyle devralınan
taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan
haklarının iktisap tarihi olarak, devir alınan veya bölünen kurumdaki iktisap
tarihi esas alınacaktır.
§
İnşaatı
henüz tamamlanamayan, fiilen kullanılma imkânı da bulunmayan binaların
satılması halinde; kurum aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması koşuluyla, sadece
binanın arsasının satış kazancına tekabül eden kısmı kurumlar vergisinden istisna
olacaktır. Ancak, arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen binanın, kurum
adına tapuya tescil edilerek satılması halinde, satılan binanın iki yıllık aktifte
bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina
olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınacaktır.
2-
İstisna Uygulaması ve Kazancın Fon Hesabına Alınması
Taşınmazlar ve iştirak hisseleri
ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışında kazanç, satış
işlemi ile birlikte doğacağından, satış işlemi ister peşin isterse vadeli
olarak yapılmış olsun istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanacaktır.
Bu değerlerin satışından elde
edilecek kazancın istisnadan yararlanan kısmının, pasifte özel bir fon hesabına
alınması ve satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci
yılın sonuna kadar bu fon hesabında tutulması gerekmektedir. Fon hesabına
alınan kazanç tutarının mükelleflerce sermayeye ilavesi mümkündür. Ancak, fon
hesabına alınan kazanç tutarının beş yıl içinde sermayeye ilave dışında başka
bir hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi veya dar mükellef kurumlarca ana
merkeze aktarılması ya da kurumun tasfiyesi halinde, istisna uygulanması
nedeniyle zamanında tahakkuk etmeyen vergiler ceza ve gecikme faizi ile
birlikte tahsil edilecektir.
İstisna, satış kazancının azami;
taşınmazlarda %50, diğer kıymetlerde %75’ine uygulanacaktır. İsteğe bağlı
olarak istisnadan daha düşük oranda yararlanmak mümkündür. İstisnadan kısmen
yararlanılması halinde, satış yılında istisnadan yararlanılmayan kazanç tutarı
için sonraki yıllarda istisna uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Diğer taraftan satış kazancının tamamının
değil sadece istisnadan yararlanılan kısmının fon hesabına alınması gerekmektedir.
İstisna uygulamasında peşin
satış vadeli satış ayrımı yoktur. Peşin satışlarda olduğu gibi vadeli satış
halinde de satıştan doğan kazanç kısmının %75’i beş yıl süreyle özel bir fon
hesabında tutulmak şartıyla satışın yapıldığı dönemde istisnadan yaralanabilecektir.
Ancak, satış bedelinin tamamının, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim
yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır.
Vadeli satışlarda istisnadan
yararlanacak kâr kısmı, işlem genel kârlılığı ve ilk iki yıl tahsilatı esas
alınarak hesaplanacaktır. İki yıllık süre içinde tahsil edilmeyen satış
bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen
vergiler, ceza ve gecikme faizi ile birlikte aranacaktır.
Örnek
1
10.02.2016 tarihinde alınıp, 10.07.2018
tarihinde peşin olarak satılan bir taşınmazın satışından 320.000 TL kâr
doğmuşsa, bu tutarın %50’si olan 160.000 TL, 2018 yılının 3 ve 4. geçici vergi
dönemleri ile 2018 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde istisna olarak matrahtan
indirilebilecektir. İstisnadan yararlanılan bu tutarın pasifte özel bir fon
hesabına alınması ve buradan, 31.12.2023 tarihine kadar da sermayeye ilave
dışında başka bir hesaba aktarılmaması veya işletmeden çekilmemesi gerekmektedir.
Örnek
2
(M) A.Ş. cam imaliyle
uğraşmakta olup, 25/01/2016 tarihinde
200.000 TL’ye aldığı bir taşınmazı 7/4/2018 tarihinde 800.000 TL’ye satmıştır. Taşınmazın
satış bedeli, 2018 yılında 300.000 TL, 2019 yılında 200.000 TL, 2020 yılında 200.000
TL, 2021 yılında 100.000 TL olarak tahsil edilecektir. Taşınmaz satış kârı (800.000
- 200.000 =) 600.000 TL, genel kârlılık oranı (600.000 / 800.000=) %75’dir.
Vadeli satış halinde, satış bedelinin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci
takvim yılı sonuna kadar tahsil edilen kısmı istisnadan yararlanacaktır.
Bu durumda istisna olarak hesaplanacak satış kazancı:
2018 yılında yapılan tahsilattan:
[(300.000x0,75)x0,50=] 112.500 TL
2019 yılında yapılan tahsilattan: [(200.000x0,75)x0,50=]
75.000 TL
2020 yılında yapılan tahsilattan: [(200.000x0,75)x0,50=]
75.000 TL
Toplam 262.500 TL olacaktır.
2021 yılında yapılan tahsilata ilişkin kazanç ise
istisnadan yararlanamayacaktır. İstisna konusu olan kazanç tutarı 01.01.2019
tarihinden itibaren 2018 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe
kadar fon hesabına alınmalı ve 31.12.2023 tarihine kadar da sermayeye ilave
dışında başka bir hesaba aktarılmamalı veya işletmeden çekilmemelidir.
2020 yılı sonuna kadar tahsil
edilmesi planlanan tutarların tahsilat rakamında bir değişiklik olmaması
kaydıyla işletme 262.500 TL tutarında istisnadan 2018 yılında (kurumlar vergisi
beyannamesinde) yararlanabilecektir. Tahsilat
tutarında değişiklik olması durumunda, yararlanılabilecek istisna tutarı da buna
bağlı olarak değişecektir.
3-
Fon Hesabına Alınan Kazançların İşletmeden Çekilmemesi
İstisna uygulamasında, satışın
yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon
hesabında tutulması gereken kazançların, beş yıl içinde fon hesabından başka
bir hesaba (sermayeye ilave hariç) nakledilmesi, işletmeden çekilmesi, dar
mükellef kurumlar tarafından yurt dışına transfer edilmesi veya bu süre içinde
işletmenin tasfiyesi halinde, bu işlemlere tabi tutulan kazanç kısmı için
uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ceza ve
gecikme faizi ile birlikte kurumdan alınacaktır.
Fon hesabında tutulması gereken
süreden, satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar olan sürenin
anlaşılması gerekmektedir. Kazancın sermayeye ilave edilmesi durumunda da aynı
süre geçerli olacaktır.
Fon hesabında tutulan kazancın, beş yıl içinde
veya beş yıl geçtikten sonra işletmeden çekilmesi halinde kâr dağıtımı
sayılarak, buna bağlı stopaj vergilemesine konu edilmesi gerekmektedir.
4-
Kıymetin Elden Çıkarma Şeklinin İstisna Uygulamasına Etkisi
İstisna uygulanabilmesi için
taşınmazlar ile iştirak hisselerinin satılması ve bu işlemden bir kazanç elde
edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin sağlanması
gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu aktif kalemlerin para karşılığı olmaksızın
devir ve temliki istisna uygulamasına konu olmayacaktır.
Kat karşılığında arsa devrinde
olduğu gibi, bir mal veya hakkın başka bir mal veya hak ile değiştirilmesini
ifade eden trampa işlemlerinde söz konusu istisna hükmü uygulanmayacaktır.
İstisna uygulamasına konu
iktisadi kıymetlerin mevcut borçlar karşılığında rızayla veya icra yoluyla
devredilmesi işlemleri ile kamulaştırma işlemleri, kurumların finansman
olanaklarını artıracağından bu tür işlemlerde istisna uygulanması mümkün bulunmaktadır.
Şartların oluşması kaydıyla
kamulaştırılan kıymetlerde de istisnadan yararlanılabilir. İstisna
uygulanabilmesi için, satış bedelinin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim
yılının sonuna kadar tahsil edilmesi gerektiğinden ve kamulaştırma işlemleri
ile ilgili özel bir belirleme yapılmadığından, kamulaştırma işlemlerinde satış
bedeline ilişkin uyuşmazlıkların iki yıllık tahsil süresi içinde sonuçlandırılarak,
varsa ek olarak alınan bedelin %50’sinin de (geç ödeme dolayısıyla alınan faiz
ve benzeri unsurlar hariç) bu süre içinde fon hesabına aktarılması şartıyla,
uyuşmazlığın son bulduğu bu dönemde istisnadan yararlanması mümkündür.
İstisna uygulamasında, satış
bedelinin nakit olarak tahsil edilmesi gerekmektedir. Nakit olarak tahsil
edilmese de her an nakde dönüştürülebilecek olan altın, Devlet Tahvili, Hazine
Bonosu, Toplu Konut İdaresince çıkarılan veya İMKB’de işlem gören hisse
senetleri, tahvil ve bonolar ile nitelik itibariyle bunlara benzeyen kıymetli
evrakla da tahsil edilmesi mümkündür. Ancak, bu kıymetlerin en geç iki yıllık
tahsil süresinin sonuna kadar nakde dönüştürülmesi gerekir.
Taşınmazlar, satış vaadi
sözleşmesiyle de alım satıma konu olabilmektedir. Taşınmazlarda, mülkiyetin
devri tapuya tescil ile gerçekleşeceğinden satış vaadi sözleşmeleriyle tahsil
olunan bedeller dolayısıyla istisna uygulanması mümkün bulunmamaktadır.
5- Satılan Kıymetlerin Yerine Aynı Mahiyette İktisadi Kıymet Alınması
Taşınmaz ve iştirak hisseleri
satış kazancı istisnası, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde
daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve kurumların mali
bünyelerinin güçlendirilmesi amacıyla uygulanmaktadır. Bu husus 5520 sayılı
Kanunun gerekçesinde açıkça vurgulanmıştır. Gelir İdaresi bu noktadan
hareketle, istisna konusu olan kazancın, amacı aşan bir şekilde aynı mahiyette
iktisadi kıymet alımında kullanılması halinde istisnadan yararlanılmasının
mümkün olmayacağı görüşündedir.[62]
Ancak, kazancın kurumun ihtiyaç duyduğu işletme sermayesi karşılandıktan sonra
kalan kısmının fonksiyonel olarak benzer sabit kıymet alımında kullanılmasının
istisna uygulamasına engel olmaması gerekir. Bu gibi durumlar olayına göre
değerlendirilmelidir.
6-
Kur Farkı ve Vade Farklarının Durumu
Taşınmaz ve iştirak hisseleri
satış kazancı istisnası uygulanmaya başlandığından bu yana kur farkı ve vade
farklarının durumu tartışma konusu olmuş ve Gelir İdaresince bu konuyla ilgili
olarak bugüne kadar genel nitelikli herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Ancak Gelir
İdaresi 5520 sayılı Kanun ile ilgili açıklamalarında bu konuya da açıklık
getirerek istisna kapsamındaki değerlerin satışından kaynaklanan alacaklar için
alınan faiz, komisyon ve benzeri gelirler ile satış bedelinin döviz cinsinden
belirlenmesi durumunda ortaya çıkan kur farklarının istisna kazancın tespitinde
dikkate alınmayacağını açıklamıştır.
Gelir İdaresi döviz üzerinden
veya vadeli olarak gerçekleşen satışlarda, istisna konusu olacak satış
kazancının satış günündeki döviz kuruna göre belirlenmesi gerektiği, yabancı
para cinsinden alacaklar nedeniyle daha sonra oluşacak lehte veya aleyhte kur
farklarının ilgili dönem kurumlar vergisi matrahı ile ilişkilendirilerek
istisna kazanç tutarını etkilememesi gerektiği görüşündedir.
İstisnadan yararlanan kazanç
kısmı fona alınacaktır. Yabancı para cinsinden yapılan satışlarda tahsil
aşamasında döviz kurlarındaki değişmeye bağlı olarak işletme lehine veya
aleyhine ortaya çıkan kur farkları istisna tutarını etkilemeyeceğinden fona
alınan tutarı da etkilememelidir.
F- DİĞER KANUNLARDA YER ALAN DÜZENLEMELER
1-
Katma Değer Vergisi Kanunu
Gayrimenkul
ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar kurumlar vergisinden istisna
edilirken, söz konusu işlemler 1995 yılından itibaren KDV istisnası kapsamına da
alınmıştır. Konuya ilişkin KDVK’nın 17/4-r maddesi hükmü 5615 sayılı kanunla
değiştirilmiş olup bu değişiklikle ‘belediyeler
ve il özel idarelerinin mülkiyetinde’ bulunan iştirak hisseleri ile
taşınmazlar da KDV istisnası kapsamına alınmıştır. Ayrıca bu bent hükmüne 6728
sayılı kanunla 2. paragraf eklenmiş olup bu hüküm 9/8/2016 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. KVD istisnasına ilişkin anılan bent hükmü aşağıdaki gibidir.
“Kurumların
aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların
satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara, finansal
kiralama ve finansman şirketlerine borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına
karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan
satışlar dahil) bankalara, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devir ve
teslimleri ile bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin finansal kiralama ve
finansman şirketlerince devir ve teslimi.
İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan
kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak
hisselerinin teslimleri istisna kapsamı dışındadır.
İstisna
kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı
döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin
yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının
tespitinde gider olarak dikkate alınır.
Bu
fıkranın (u) bendi kapsamında varlık kiralama şirketlerine ve (y) bendi kapsamında
finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım
bankalarına devredilen taşınmaz ve iştirak hisselerinin, kaynak kuruluş ve
kiracı tarafından üçüncü kişilere satışına ilişkin en az iki tam yıl aktifte
bulundurma süresinin hesabında, bu taşınmaz ve iştirak hisselerinin varlık
kiralama şirketleri, finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma
ve yatırım bankalarının aktifinde bulunduğu süreler de dikkate alınır.”
2-
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Kanunu ile Damga Vergisi Kanunu
5281 sayılı Kanunla Gider
Vergileri Kanunu’nun istisnalara ilişkin 29. maddesine aşağıdaki (v) bendi
eklenmişti.
“5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinin birinci
fıkrasının (12) numaralı bendi kapsamındaki işlemler nedeniyle lehe alınan paralar,”
5281 sayılı Kanunun 8. maddesi
ile Damga Vergisi Kanunu’nun “Damga Vergisinden İstisna Edilen Kağıtlar” başlıklı
(2) sayılı tablosunun “IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı
bölümüne aşağıdaki 35 numaralı fıkra eklenmişti.
“5422
sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasının (12)
numaralı bendi kapsamındaki işlemler nedeniyle düzenlenen kağıtlar.”
Bu düzenlemelerle, iştirak
hisseleri ile gayrimenkullerin satış kazancı istisnası kapsamındaki işlemler
banka ve sigorta muameleleri vergisi ve damga vergisinden kalıcı olarak istisna
edilmişti. (5520 sayılı Kanun Geçici Mad. 1/5)
G- UYGULAMA ÖRNEĞİ
(M) Ltd. Şti.’nin üç yıldır
aktifinde bulunan bir arsanın kayıtlı değeri 170.000 TL olup, bu arsa 10.10.2018
tarihinde 450.000 TL’ye peşin olarak satılmıştır.
Arsanın satışından elde edilen
kazanç (450.000-170.000=) 280.000 TL olup, bu tutarın % 50’si fon hesabına
alınmak ve 2023 yılı sonuna kadar bu hesapta tutulmak koşuluyla kurumlar
vergisinden istisna olacaktır. İstisna olacak kazanç tutarı da (280.000x % 50=)
140.000 TL olacaktır. İşletme bilanço pasifinde özel bir fon hesabına alınacak
bu tutarın istenirse sermayeye eklenmesi mümkün olup, sermayeye ilave için
herhangi bir süre öngörülmemiştir. Bu işleme ilişkin muhasebe kayıtları
aşağıdaki gibi olacaktır.
_______________
/ ______________
102 BANKALAR
450.000
250 ARAZİ VE ARSALAR 170.000
679 DİĞER OLAĞANDIŞI GELİR VE KÂRLAR 280.000
Açıklama: Arsa satış kaydı
_______________
/ ______________
679 no.lu hesapta yer alan tutarın % 50’sinin
fon hesabına alınması ve beş yıl süreyle bu hesapta tutulması gerekmektedir.
_____________
/ ________________
679 DİĞER OLAĞANDIŞI
GELİR VE KÂRLAR 140.000
549 ÖZEL FONLAR 140.000
549.90
KV’den İstisna Gayrimenkul Satış Kazancı
Açıklama: Arsa satış karının
istisna olan tutarının fon hesabına alınması
____________
/ _________________
Satış Kazancının fon hesabına
aktarımı izleyen yılda (cari dönem gelir tablosu hesaplarının kapanmasından
sonra) yapılması halinde aktarım yapılacak hesap Geçmiş Yıllar Kârı Hesabı
olacaktır. Diğer taraftan aktarımın cari dönemde 679 no.lu hesaptan yapılması
halinde ise, muhasebe kaydıyla söz konusu kazancın dönem kârına dahil edilmesi
imkanı kalmamış olacağından fona aktarılan tutar kurumlar vergisi beyannamesi
üzerinden önce dönem kazancına ilave yapılacak, daha sonra istisna uygulanacaktır.
Satış
kazancının % 50’lik kısmı 679 no.lu hesapta kalacak ve kurumlar vergisi matrahına
dahil olacaktır. İstisna tutarının kazancın %50’si ile sınırlandırılması toplam
satış kazancı üzerinden (%50 x %22[63]=)
% 11 oranında kurumlar vergisine karşılık bir fonun işletmede bırakılması
anlamına gelmektedir. İstisnadan yararlanan satış kazancının satışın yapıldığı
yılı izleyen beşinci yılın sonu olan 2023 yılı sonuna kadar fon hesabında
tutulması gerekmektedir. İstisna konusu satış kazancının bu süre içinde sermayeye
eklenmesi mümkündür. Sermayeye ekleme halinde yapılacak kayıtlar aşağıdaki gibi
olacaktır.
_____________
/ _______________
549 ÖZEL FONLAR 140.000
549.90 KV’den İstisna Gayrimenkul
Satış Kazancı
501
ÖDENMEMİŞ SERMAYE 140.000
Açıklama:
Sermaye taahhüdünün kapatılması
_____________
/ _______________
VI-
FİNANSAL KURULUŞLAR VEYA TMSF’YE BORÇLU
DURUMDA OLAN KURUMLAR İLE FİNANSAL KURULUŞLARA TANINAN İSTİSNA
A- FİNANSAL KURULUŞA BORCUNDAN DOLAYI KANUNİ TAKİPTE
OLAN VEYA TMSF’YE BORÇLU KURUMLARA TANINAN İSTİSNA
KVK’nın
5/1. maddesinin (f) bendi ile bankalara, finansal kiralama ya da finansman
şirketlerine[64]
borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu
durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip
oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri
ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara, finansal kiralama ya da
finansman şirketlerine veya anılan Fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet
eden kazançların tamamı kurumlar
vergisinden istisna edilmiştir.
Bu
istisnadan yararlanacak olan kurumların, bankalara, finansal kiralama ya da finansman
şirketlerine borçları nedeniyle İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca kanuni
takibe alınmış olması veya TMSF’ye borçlu durumda bulunması gerekmektedir.
İstisnadan,
banka, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine borçları nedeniyle kanuni
takibe alınmış veya TMSF’ye borçlu durumda olan kurumlar ile bu kurumların,
kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunan kefilleri veya bu kurumlar adına ipotek
veren kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabileceklerdir.
İstisnaya
konu olan kıymetler; taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa
senetleri ile rüçhan haklarıdır. Ancak istisnadan yararlanabilecek kazanç, söz
konusu kıymetlerin borçlara karşılık olmak üzere, bankalara veya TMSF’ye satışından
veya diğer şekilde devrinden sağlanan hasılatın, bu borçların tasfiyesinde kullanılan
kısmına isabet eden tutarla sınırlı olacaktır.
Örneğin, (A) AŞ, (B) Bankasından
100.000.-TL tutarında kredi kullanmış olup, bu krediye karşılık iştiraki olan
(C) Ltd. Şti.’nin bir yıl süre ile aktifinde kayıtlı bulunan 200.000 TL maliyet
bedelli taşınmazı ipotek olarak göstermiştir. Kredi vadesinde ödenmediğinden
söz konusu borç, (B) Bankası tarafından kanuni takibe alınarak borca ilişkin
ipotek konusu taşınmaz 300.000 TL’ye icra yoluyla satılmış ve faiz dahil
150.000 TL kredi alacağı tahsil edilmiş bulunmaktadır.
Görüleceği
üzere, (C) Ltd. Şti.’nin işlemden elde ettiği kazanç tutarı (300.000 –
200.000=) 100.000.-TL olmakla birlikte, banka borcunun tasfiyesinde kullanılan
kısım satış hasılatının (150.000/300.000) %50’sidir. Bu nedenle, (C) Ltd. Şti.
tarafından taşınmaza ilişkin satış kazancının %50 si olan 50.000.-TL istisna
olarak dikkate alınabilecektir.
İstisna
uygulamasında, anılan kurumlarca devredilen söz konusu aktif kıymetlerin en az
iki yıl süreyle işletme aktifinde yer alması ve kazancın belli bir süre özel
bir fon hesabında tutulması zorunluluğu yoktur.
KVK’nın
5/1. maddesinin (e) ve (f) bentlerinde yer alan istisnalardan birlikte yararlanılması
mümkün bulunmamaktadır. Kurumlar, şartları taşımak kaydıyla anılan istisnalar
arasında serbestçe tercihte bulunabileceklerdir.
B- BANKA VE FİNANSMAN ŞİRKETLERİNE TANINAN İSTİSNA
Bankaların,
finansal kiralama ya da finansman şirketlerinin yukarıda belirtilen şekilde
elde ettikleri söz konusu kıymetlerden taşınmazların (6361 sayılı Kanun
kapsamında yapılan finansal kiralama işlemlerinde kiracının temerrüdü sebebiyle
kanuni takipteki finansal kiralama alacakları karşılığında tarafların
karşılıklı mutabakatıyla kiralayanın her türlü tasarruf hakkını devraldığı
finansal kiralama konusu taşınmazlar dâhil) satışından doğan kazançların
%50'lik, diğerlerinin satışından doğan kazançların %75'lik kısmı kurumlar
vergisinden istisna edilecektir.[65]
Bankalara,
finansal kiralama ve finansman şirketlerine tanınan bu istisnanın uygulanmasında
da söz konusu aktif kıymetlerin en az iki yıl süreyle aktifte yer alması ve
kazancın belli bir süre özel bir fon hesabında tutulması zorunluluğu aranmaz.
Bu tür
iktisaplar dışında kalan ve çeşitli nedenlerle Bankalarca edinilmiş olan kıymetlerin
satışından doğan kazançların istisnadan yararlanıp yararlanmayacağı hususunda,
(V) numaralı başlıkta yer alan istisnaya ilişkin olarak yapılan açıklamalara
bakılmalıdır.
VII-
YURT DIŞI ŞUBE KAZANÇLARI İSTİSNASI
Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun 5/1. maddesinin (g) bendi ile kurumların yurt dışında
bulunan iş yerleri veya daimi
temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kurum kazançları, madde metninde
sayılan aşağıdaki şartları taşımak kaydıyla kurumlar vergisinden istisna
edilmiştir.
İstisnadan
yararlanma şartları;
§
Kazançların,
doğduğu ülkede ilgili ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve
kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
§
Kazançların,
elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin
verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması,
§
İştirak
edilen şirketin ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman
temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda,
istisnaya konu edilecek kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az
Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında (%20) gelir ve kurumlar vergisi
benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.
Vergi yükü, kanuni
veya iş merkezinin bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kâr payı
dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere
toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen
toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi
toplamına oranlanması suretiyle tespit edilecektir.
VIII- YURT
DIŞINDA YAPILAN İNŞAAT, ONARMA, MONTAJ İŞLERİ VE TEKNİK HİZMETLERDEN SAĞLANAN
KAZANÇLARA İLİŞKİN İSTİSNA
KVK’nın istisnalara ilişkin 5.
maddesinin 1-h bendi uyarınca; Yurtdışında
yapılan inşaat, onarma, montaj işleri ve teknik hizmetlerden sağlanan ve
Türkiye’de genel netice hesaplarına intikal ettirilen kazançlar kurumlar
vergisinden müstesnadır. İstisnadan yararlanılabilmesi için, hasılatın tamamının
veya belli bir oranının döviz olarak Türkiye’ye getirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun
5/1-h maddesindeki istisnadan yararlanabilmek için mükelleflerin, yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ve
teknik hizmetlerden sağlanan kazançların elde edildiği yılda Türkiye’de genel
netice hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir. Yurt dışındaki şubelerden
elde edilen kazançların genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde,
faaliyette bulunulan yabancı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı
tarih itibarıyla ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucu,
Türkiye’de de aynı tarih itibarıyla genel sonuç hesaplarına kaydedilecektir.
İstisna uygulamasında sözü
edilen yurtdışı işlere hangi tarihte başlanmış olduğunun önemi bulunmamaktadır.
Türkiye’deki merkez genel giderlerinden, yurt dışında yapılan inşaat işlerine
pay verilmesi gerekiyorsa yurt dışındaki işlere ilişkin gider payları Türkiye’de
gider kaydedilemeyecektir.
İnşaat, onarım ve montaj
işlerinin yurt dışında gerçekleştirilmesi için bir işyeri bulunması gerekirken,
bu işlere bağlı teknik hizmetlerin yurt dışında herhangi bir işyeri olmaksızın
Türkiye’den gerçekleştirilebilmesi de mümkün olabilmektedir. Proje hazırlanması
gibi teknik hizmetler, inşaat ve onarma işinin tamamlayıcı bir unsuru olmasına
karşın; kurumların yurt dışında devam eden bir inşaat ve onarma işi olmadığı ya
da ayrıca bir işyeri veya daimi temsilci bulundurulmadığı durumlarda, bu
faaliyetin ihracat olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup yurt dışındaki
inşaat işine bağlı olarak Türkiye’de yapılan teknik hizmetlerden sağlanan
kazançların bu istisnadan yararlandırılması
mümkün bulunmamaktadır.
Kurumların yurt dışında bir
inşaat ve onarım işi varsa, buna bağlı teknik hizmetler ister Türkiye’de
isterse yurt dışında yapılsın, elde edilen kazançlar istisnadan yararlanabilecektir.
Kurumların yurt dışında yaptıkları bir inşaat ve onarım işinin bulunmaması
halinde ise ancak yurt dışında bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla
yaptıkları teknik hizmetlerden elde edilen kazançlar istisnadan yararlanılabilecektir.
KVK’nın 5. maddesinde
düzenlenen istisnanın, cari dönem kurum kazancının yetersizliği nedeniyle
indirilememesi durumunda izleyen yıllara devredilerek, izleyen yıllarda
kazançtan indirilmesi mümkün bulunmaktadır. İzleyen yıllarda istisnadan, geçmiş
yıllar zararı içinde dönem kazancından mahsup edilmek suretiyle yararlanılır.
A- YURT DIŞINDA YAPILAN İNŞAAT
İŞLERİNİN TAMAMLANMASINDAN SONRA BU İŞLERE İLİŞKİN OLARAK ÖDENEN FAİZ VE KUR
FARKLARI
Yurt dışında yapılan inşaat
işlerinde kullanılmak üzere alınmış krediler için, inşaat işlerinin sona
erdirilmesinden sonra ödenmesi gereken faiz ve kur farkları, yabancı ülkede
bunları ödeyecek bir işletmenin kalmaması ve bu işe ilişkin olarak elde edilen hasılatın yurt dışındaki inşaata
harcanan kredi tutarı kadar kısmının Türkiye’ye getirilmesi halinde, söz
konusu kredi Türkiye’deki merkezin bir borcu haline gelmekte ve merkez
tarafından ödenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu kredilere ilişkin olarak
yurt dışındaki inşaat işlerinin sona ermesinden sonra doğan kur farkı ve faizler,
merkezdeki kurum için ticari kazancın elde edilmesi ve idamesi için yapılmış
bir gider niteliğinde olduğundan, genel esaslar çerçevesinde kurum kazancının
tespitinde dikkate alınabilecektir.
B- İSTİSNA KAZANÇLARA İLİŞKİN
YURTDIŞINDA ÖDENEN VERGİLERİN MAHSUBU
KVK’nın 33. maddesi hükmü
uyarınca yabancı memleketlerde elde edilerek Türkiye’de genel netice hesaplarına intikal ettirilen kazançlardan,
kazancın elde edildiği ülkede ödenen kurumlar vergisi benzeri vergiler Türkiye’de
tarh olunan kurumlar vergisinden indirilebilmektedir. Bu kapsamda indirim
konusu yapılacak vergi, yabancı memleketlerde elde edilen kazançlar üzerinden
KVK uyarınca hesaplanabilecek (en fazla) kurumlar vergisi tutarını
aşmayacaktır. Diğer bir ifade ile yurt dışında ödenen, kurumlar vergisi
tutarını aşan vergi dahilde indirim ve iade konusu yapılamayacaktır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5.
maddesi uyarınca istisnadan yararlanan mükelleflerin aynı Kanun’un 33. maddesi
hükmü uyarınca yurt dışında ödedikleri vergiyi dahilde indirim konusu yapmaları
mümkün bulunmamaktadır.[66]
C- YURT DIŞINDA TAAHHÜT İŞİ
YAPAN ŞUBE İLE MERKEZ ARASINDAKİ CARİ HESAPLARIN DEĞERLEMESİ
Yurt
dışında yapılan inşaat işleri ile ilgili olarak Türkiye’deki merkez ile yurt
dışındaki işyeri arasında ortaya çıkan ilişkilerde yurt dışındaki işyerine,
Türkiye’den fatura kesilmek suretiyle yapılan ve o işyerinde maliyet veya gider
olarak kabul edilen mal ve hizmet hareketleri ile yurt dışındaki işyeri ile
Türkiye’deki merkez arasındaki para hareketlerinin ayrı hesaplarda izlenmesi ve
değerlemenin buna göre yapılması gerekmektedir.
Yurt dışındaki işyerine merkez
tarafından fatura düzenlenmek suretiyle ihraç olunan emtia ile yurt dışına
yönelik olarak fatura düzenlenmek suretiyle yapılan hizmetlerden doğan dövize
bağlı alacak ve borçların aynen mal veya hizmet ihracından doğan alacak ve
borçlarda olduğu gibi değerlemeye tabi tutulacağı ve değerleme farklarının
Türkiye’de vergi matrahının tespitinde dikkate alınacağı tabiidir.
Türkiye’de bulunan merkez ile
yurt dışındaki işyeri arasında gerçekleşen diğer para hareketlerinden doğan
alacak ve borçların ise gerçek bir alacak ve borç niteliği taşımadığı açıktır.
Bu nedenle, söz konusu para hareketlerine dayalı cari hesap bakiyelerinin dönem
sonu değerlemesine gerek bulunmamaktadır.
IX-
EĞİTİMİ TEŞVİK AMAÇLI İSTİSNA
5520 sayılı KVK’nın istisnalara
ilişkin 5/1. maddesinin (ı) bendinde; “okul
öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okulları, özel kreş ve gündüz bakımevleri
ile Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti
tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan derneklere bağlı rehabilitasyon
merkezlerinin işletilmesinden, ilgili Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle
Maliye Bakanlığı’nın belirleyeceği usuller çerçevesinde beş hesap dönemi
itibariyle elde edilen kazançlar (İstisna, belirtilen okulların kreş ve gündüz bakımevlerinin ve
rehabilitasyon merkezlerinin faaliyete geçtiği hesap döneminden itibaren
başlar.)” [67] hükmü yer almaktadır.
01.01.2006 tarihinde yürürlüğe
giren bu hüküm, eski KVK’nın istisnalara ilişkin 8. maddesinin 8. bendinde yer
alan hükümle aynıdır. Maliye Bakanlığı, eski KVK’nın 8/8. maddesinde yer alan
istisnanın uygulama usul ve esaslarını 254 Seri No.lu GVK Genel Tebliğiyle
belirlemiştir. Anılan tebliğle yapılan açıklamalar cari istisna hükmünün
uygulamasında da geçerli olacaktır.
A- İSTİSNADAN YARARLANMA
KOŞULLARI
Eğitim ve öğretim işletmelerine
tanınan kazanç istisnası;
§
625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu
kapsamında yer alan okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim
özel okulları, özel kreş ve gündüz bakımevlerinin işletilmesinden elde edilen
kazançlar ile
§
Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan
vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere bağlı rehabilitasyon
merkezlerinin işletilmesinden elde edilen kazançlara uygulanacaktır.
İstisna, okul, kreş ve gündüz bakımevlerinin eğitim-öğretim, merkezlerin ise rehabilitasyon
faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına uygulanacaktır. Dolayısıyla, eğitim
tesisleri ile rehabilitasyon merkezlerinde yer alan büfe, kantin, kafeterya,
kitap satış yeri gibi tesislerin gerek bizzat işletilmesinden gerekse kiraya
verilmesinden elde edilen kazançlara istisna uygulanması söz konusu değildir.
Yemek ve konaklama
hizmetlerinin okul bünyesinde verildiği ve bu hizmetlere ilişkin bedelin okul
ücretine dahil olduğu durumlarda, elde edilen kazanç herhangi bir ayrıma tabi
tutulmaksızın istisna uygulamasına konu olacak olup yemek hizmetinin dışarıdan
satın alınması istisna uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Yukarıda belirtilenlerin
dışında kalan, öğrencileri istedikleri derslerde yetiştirmek, bilgi düzeylerini
yükseltmek amacıyla faaliyet gösteren merkezler ile kişilerin sosyal, kültürel
ve mesleki alanlarda bilgi, beceri, yetenek ve deneyimlerini geliştirmek veya
serbest zamanlarını değerlendirmek üzere faaliyet gösteren özel öğretim
kurumları (üniversiteye veya liselere hazırlık, bilgisayar, sürücü, dans, bale,
mankenlik ve spor kursları gibi) ile öğrenci etüt eğitim merkezlerinin
işletilmesinden elde edilen kazançlar hakkında istisna uygulanmayacaktır.
Cumhurbaşkanınca vergi
muafiyeti tanınan vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere bağlı rehabilitasyon
merkezi dışındaki sağlık tesislerinin işletilmesinden elde edilen kazançlara
anılan istisnanın uygulanması söz konusu değildir.
İstisnadan yararlanmak isteyen
mükelleflerin faaliyete geçmelerini müteakiben Maliye Bakanlığı’na yazılı
olarak başvurmaları gerekmektedir. İstisna uygulamasına ilişkin olarak ilgili
Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle mükelleflerin istisnadan yararlanmasına
Maliye Bakanlığı’nca karar verilecektir.
İstisnadan yararlanmasına karar
verilen tesisler fiilen faaliyete geçtikleri dönemden başlamak üzere 5 yıl
süreyle istisnadan yararlanacaktır.
B- İSTİSNA SÜRESİ İÇİNDE YENİ
OKUL VEYA MERKEZ YAPILMASI
Eğitim öğretim işletmeleri ile
rehabilitasyon merkezleri kazanç istisnasından yararlanan mükelleflerin,
işletilen okul ve merkezlere ilave olarak yeni okul veya merkez açmaları
durumunda, yeni açılan okul veya merkezden elde edilen kazanç, istisna
uygulaması açısından ayrı bir birim olarak değerlendirilecek, istisna
uygulaması okul veya merkez bazında yapılacaktır.
Örneğin,
Ankara’da 2017
yılında bir ilköğretim okulunu işletmeye başlayan Kurum (A)’nın, 2018 yılında İstanbul’da
da bir ilköğretim okulu açması halinde, bu iki okuldan elde edilen kazançlara
ilişkin istisna ayrı uygulanacaktır. Dolayısıyla, Ankara’daki okuldan elde
ettiği kazanç, 2017 - 2021 yıllarında, İstanbul’da faaliyete geçen okuldan elde
edilen kazanç ise 2018 - 2022 yıllarında istisnadan yararlanacaktır.
Bu tür durumlarda istisna
uygulaması açısından, mükelleflerin kayıtlarını, farklı yıllarda faaliyete
geçen işletmelerinden elde edilen kazançları ayrı tespit etmeye imkân verecek
şekilde tutmaları gerekmektedir.
Diğer taraftan, 625 sayılı
Kanun ve ilgili mevzuat çerçevesinde yeni bir okul açılışı olarak
tanımlanmayan, mevcut okul kapasitesinin genişletilmesi veya başka bir binaya
taşınılması hallerinde istisna uygulaması söz konusu olmayacaktır.
C- İSTİSNADAN YARARLANAN
İŞLETMENİN DEVREDİLMESİ
Bu istisnadan yararlanan
mükelleflerin söz konusu işletmeleri başka bir kuruma devretmeleri halinde, devralan
kurum istisnadan beş hesap dönemi değil, devreden kurumca faydalanılmayan bakiye
dönem kadar yararlanacaktır.
Örneğin, (A) Anonim Şirketi 2016 yılı
içinde faaliyete geçen bir özel okulu, 2018 yılında (B) Limited Şirketine
devretmiştir. Bu durumda, (B) Limited Şirketince istisnaya ilişkin şartların
yerine getirilmesi kaydıyla, bu özel okul işletmesinden 2018, 2019 ve 2020 yıllarında
elde ettiği kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilecektir. Devreden kurum
ise söz konusu okula ilişkin olarak, devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar
için istisnadan yararlanabilecektir.
X-
RİSTURN İSTİSNASI
1163 sayılı Kooperatifler
Kanunu’nun 1. maddesine göre; kooperatifler, tüzel kişiliği haiz olmak üzere
ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya
geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım,
dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumayı amaçlayan, ortak dayanışma ilkesine
bağlı, kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır.
Kooperatiflerde kâr dağıtımı
mümkün olmadığından gelir-gider farkının ortaklara iadesi söz konusudur. Buna
risturn adı verilir.
Risturn deyimi genel olarak “geri
verme” anlamındadır. Risturn; tüketim kooperatiflerinde satılan mal
karşılığında fazla alınan paranın, kredi kooperatiflerinde faiz farklarının,
istihsal ve satış kooperatiflerinde ise verilen avanslarla satış fiyatları arasındaki
farkların ortaklara iade edilmesini ifade eder.
A-İSTİSNA UYGULAMASI
KVK’nın istisnalara ilişkin 5.
maddesinin 1-i bendi hükmüyle istihlak, istihsal ve kredi kooperatiflerinin
ortaklarına dağıttıkları risturnlar kurumlar vergisinden istisna edilmekteydi. KVK’nın
anılan istisna hükmünü ilk paragrafı 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girmek üzere
7061 sayılı Kanunun 89. maddesiyle aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri
paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar ile tüketim kooperatiflerinin,
ortaklarının kişisel ve ailevi gıda ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamak için
satın aldıkları malların değerine göre hesapladıkları risturnlar.”
Bu değişiklikle 2018 yılından
itibaren uygulanmak üzere risturn istisnası tüketim kooperatifleriyle sınırlı
hale getirilmiştir. Diğer kooperatiflere ilişkin olarak bu tarihten itibaren
hesaplanan risturnlar kurumlar vergisinden istisna edilmeyecektir.
Diğer taraftan bütün
kooperatiflerde ortakların idare giderleri karşılığı olarak ödedikleri
paralardan harcanmayarak ortaklara iade edilen kısımlar istisna kapsamı içinde
değerlendirilecektir.
Tüketim kooperatiflerinde de
risturn, ortakların kişisel ve ailevi gıda ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamak
üzere satın aldıkları malların değerlerine göre hesaplanacaktır. Yani kanunun
tanıdığı istisna ortakların kişisel ve ailevi gıda ve giyecek ihtiyaçlarının
karşılanması amacıyla sınırlı tutulmuştur. Kooperatiflerin ortaklarına, bu
maddelerin dışında sattıkları mallardan (örneğin halı, beyaz eşya, mobilya vs.)
sağladıkları kurum kazançları kurumlar vergisine tabi tutulur.
KVK’nın 5/1-e maddesinde
düzenlenen risturn istisnası hükümleri, aynı bendin sonuna 6009 sayılı kanunun
43. maddesiyle eklenen hüküm gereği, 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri
Kanununa göre kurulan Birliklerin üyeleri ile yaptıkları muameleler hakkında da
uygulanır. Bu birliklerin istisnadan yararlanacak kazançları, üyeleriyle
yapılan muamelelerden doğan kazançlarla sınırlıdır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda
risturn istisnasının kapsamının dar tutulmasının nedeni, kooperatiflerin kâr
amacı güden bir ticaret şirketi biçimine dönüşmesini önlemektir. Çünkü
kooperatifler için asıl olan karşılıklı dayanışma ve yardımlaşmadır.
B- İSTİSNANIN HESAPLANMASI
Tüketim kooperatifleri
tarafından hesaplanan risturnların nakden veya ayni kıymette mal ile ödenmesi
istisnanın uygulanmasına etki etmemektedir. Ortaklardan başka kimselerle
yapılan işlemlerden doğan kazançlar ile ortaklarla ortaklık statüsü dışında
yapılan işlemlerden doğan kazançlar istisnaya konu edilemez. Bu kazançların
genel kazançtan ayrılmasında, ortaklarla yapılan iş hacminin, genel iş hacmine
olan oranı esas alınır.[68]
Vergi muafiyetine ilişkin KVK’nın
4. maddesinde, kooperatiflerin muafiyet şartları açıklanmıştır. Bu maddede
sayılan şartların herhangi birinin ihlal edilmesi halinde kooperatif, kurumlar
vergisi mükellefi haline gelecektir. Ancak bu durumda risturn istisnası devreye
girecek, ortaklar için hesaplanacak olan risturnlar kurumlar vergisi kapsamı
dışında tutulacaktır.
Risturn istisnasının
uygulanmasında söz konusu risturnların ortaklara fiilen ödenmesi şartı
bulunmamaktadır. Kanuna uygun olarak hesaplanmış olması, risturnların kurumlar
vergisi matrahından düşülmesi için yeterlidir.
Risturn hesaplamasında
kooperatif işlemlerinin ortak içi ve ortak dışı olarak ayırıma tabi tutulması
bir gerekliliktir. Kooperatiflerde ortaklarla, ortaklık statüsü dışında yapılan
işlemlerden kaynaklanan risturnlar istisnaya konu edilmeyecektir. Örneğin, kooperatifin elde ettiği
menkul ve gayrimenkul sermaye iradı veya buna benzeyen olağan dışı gelirlerinden
ortaklarına dağıtılan kısımlar risturn istisnasına konu edilmeyecektir.
XI-
SAT/KİRALA/GERİ AL UYGULAMASINA İLİŞKİN İSTİSNA
6728 sayılı kanunla 09.08.2016
tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere KVK’nın istisnalara ilişkin 5.
maddesine aşağıdaki “j” bendi eklenmiştir.
“Her
türlü taşınır ve taşınmaz malların 6361 sayılı Kanun kapsamında geri kiralama
amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, kurumlar tarafından finansal
kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına
satışından doğan kazançlar ve bu kurumlarca söz konusu varlıkların devralındığı
kuruma kira süresi sonunda devrinden doğan kazançlar.
İstisnadan
yararlanan satış kazancı, kiracı tarafından pasifte özel bir fon hesabında
tutulur ve özel fon hesabında tutulan bu tutar sadece kiracı tarafından bu
varlıklar için ayrılacak amortismanların (bu varlıkların kiralayan kurumlara
devrinden önce kiracıdaki net bilanço aktif değerine isabet eden amortismanlar
hariç) itfasında kullanılır. İstisna edilen kazançtan herhangi bir şekilde
başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef
kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla
zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Kurumların
tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) hâlinde de bu
hüküm uygulanır.
Söz
konusu varlıkların,
i)
Kiracı tarafından veya
ii)
Kiralayan kurumlar tarafından finansal kiralama yöntemi dâhil olmak üzere (6361
sayılı Kanunda yer alan sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi
hâlleri hariç),
üçüncü
kişi ve kurumlara satılması durumunda, kiralayan kurumlara devrinden önce bu
varlıkların kiracıdaki net bilanço aktif değeri ile bu varlıklar için anılan
kurumların kazancının tespitinde dikkate alınan toplam amortisman tutarı
dikkate alınarak, satışı gerçekleştiren kurum nezdinde vergilendirme yapılır.
Sözleşmeden
kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilememesi nedeniyle sat-kirala-geri al
işleminin tekemmül etmemesi hâlinde, istisna nedeniyle kiracı adına zamanında
tahakkuk ettirilmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın gecikme
faiziyle birlikte tahsil olunur.”
Daha önce aynı maddenin “e”
bendinde düzenlenen bu istisna 6728 sayılı Kanunla ilgili bölümden çıkartılmak
suretiyle ve daha geniş olarak 2/8/2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere maddenin
bu bendinde yenide düzenlenmiştir.
Bu istisna uygulamasında;
Kiracı;
her türlü
taşınır ve taşınmaz mallarını 6361 sayılı Kanun kapsamında geri kiralama
amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, kiralayan kurumlara
devreden kurumları,
Kiralayan
kurumlar;
finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım
bankalarını,
Sat-kirala-geri
al işlemi; her
türlü taşınır ve taşınmaz malların 6361 sayılı Kanun kapsamında geri kiralama
amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, kiracılar tarafından
kiralayanlara satışı, kiralayanlar tarafından kiracılara kiralanması ve
kiralayanlarca söz konusu varlıkların kiracılara kira süresi sonunda devrine
ilişkin süreci, ifade etmektedir.
Bu istisna uygulamasından;
§
6361 sayılı Kanun kapsamında geri kiralama amacıyla ve
sözleşme sonunda geri alınması şartıyla taşınır ve taşınmaz mallarını finansal
kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarına devreden
kurumlar vergisi mükellefleri ile
§ Bu varlıkları devraldıkları
kurumlara kira süresi sonunda devreden finansal kiralama şirketleri, katılım
bankaları ile kalkınma ve yatırım bankaları
yararlanabilecektir.
İstisna şartlarının sağlanması
kaydıyla, kurumların tam veya dar mükellefiyete tabi olmasının istisna uygulamasında
bir önemi bulunmamaktadır.
İstisnadan yararlanmak için;
§ Taşınır veya taşınmazın
kiralayanlara, geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması
şartıyla satıldığı hususunun sözleşmede yer alması,
§ Satış kazancının özel fon
hesabında tutulması
§ Fon hesabında tutulan kazancın
işletmeden çekilmemesi[69]
gerekir.
Bu istisnanın uygulanmasına
ilişkin olarak 1 seri no.lu KVK Genel Tebliğinin 5. maddeye ilişkin bölümünün “
Diğer taraftan konuya ilişkin
olarak KDVK’nın istisnalara ilişkin 17. maddesinin /4-“y” bendinde şu düzenleme
yapılmıştır. “21.11.2012 tarihli ve 6361
sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu
kapsamında; finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma
ve yatırım bankalarınca bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan her türlü
taşınır ve taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu kıymetin
mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile
kiralamaya konu taşınır ve taşınmazın kiralayana satılması, satan kişilere
kiralanması ve devri.
İstisna
kapsamında, finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve
yatırım bankalarına devredilen her türlü taşınır ve taşınmaz malların
iktisabında yüklenilen ve devrin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen
katma değer vergisi, devrin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya
kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır.”
XII-
KİRA SERTİFİKASI İHRACI AMACIYLA YAPILAN VARLIK SATIŞLARINA İLİŞKİN İSTİSNA
6728 sayılı kanunla 09.08.2016
tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere KVK’nın istisnalara ilişkin 5.
maddesine aşağıdaki “k” bendi eklenmiştir. Daha önce aynı maddenin “e” bendinde
düzenlenen bu istisna 6728 sayılı Kanunla ilgili bölümden çıkartılmak suretiyle
ve daha geniş olarak maddenin bu bendinde yenide düzenlenmiştir.
“Her türlü varlık
ve hakların, kaynak kuruluşlarca, kira sertifikası ihracı amacıyla ve sözleşme
sonunda geri alınması şartıyla varlık kiralama şirketlerine satışı ile varlık
kiralama şirketlerince bu varlıkların devralındığı kuruma satışından doğan
kazançlar.
İstisnadan
yararlanan satış kazancı, kaynak kuruluş tarafından pasifte özel bir fon
hesabında tutulur ve özel fon hesabında tutulan bu tutar sadece kaynak kuruluş
tarafından varlık kiralama şirketinden devralındığı tarihten itibaren bu varlıklar
için ayrılacak amortismanların (bu varlıkların varlık kiralama şirketine
devrinden önce kaynak kuruluştaki net bilanço aktif değerine isabet eden
amortismanlar hariç) itfasında kullanılır. İstisna edilen kazançtan herhangi
bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar
mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna
dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
Kurumların tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) hâlinde
de bu hüküm uygulanır.
Söz
konusu varlıkların, kaynak kuruluş tarafından üçüncü kişi ve kurumlara satılması
durumunda, varlık kiralama şirketine devrinden önce bu varlıkların kaynak kuruluştaki
net bilanço aktif değeri ile bu varlıklar için anılan kurumların kazancının
tespitinde dikkate alınan toplam amortisman tutarı dikkate alınarak kaynak
kuruluş nezdinde vergilendirme yapılır.
Söz
konusu varlıkların varlık kiralama şirketleri tarafından üçüncü kişi ve kurumlara
satılması durumunda ise varlık kiralama şirketlerinin bu satış işleminden doğan
kazançları varlık kiralama şirketleri nezdinde kurumlar vergisine tabi tutulur
ve istisna uygulaması dolayısıyla kaynak kuruluş adına zamanında tahakkuk
ettirilmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın gecikme faiziyle
birlikte tahsil olunur.”
İstisnanın kapsamına, kira
sertifikası ihracına dayanak her türlü varlık ve haklar girmektedir. İstisna
uygulamasında;
Kaynak
kuruluş; kira
sertifikası ihraçlarında varlık ve hakları sözleşme sonunda geri alınması
şartıyla varlık kiralama şirketine devreden kurumları,
Varlık
kiralama şirketi (VKŞ);
6362 sayılı Kanunun 61. maddesi çerçevesinde münhasıran kira sertifikası ihraç
etmek üzere anonim şirket şeklinde kurulmuş olan sermaye piyasası kurumunu, ifade
etmektedir.
Bu istisna uygulamasından;
§ 6362 sayılı Kanun kapsamında
kira sertifikası ihracı amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla
varlık ve haklarını varlık kiralama şirketlerine devreden kurumlar vergisi
mükellefleri ile
§ Bu varlık ve hakları,
devraldıkları kurumlara sözleşme süresi sonunda devreden varlık kiralama
şirketleri yararlanabilecektir.
İstisna şartlarının sağlanması
kaydıyla kurumların tam veya dar mükellefiyete tabi olmalarının istisna uygulamasında
bir önemi bulunmamaktadır.
İstisnadan yararlanmak için;
§ Varlık veya hakkın varlık
kiralama şirketine, kira sertifikası ihracı amacıyla ve sözleşme sonunda geri
alınması şartıyla satıldığı hususunun sözleşmede yer alması,
§ Satış kazancının özel fon
hesabında tutulması
§ Fon hesabında tutulan kazancın
işletmeden çekilmemesi[71]
gerekmektedir.
Bu istisnanın uygulanmasına
ilişkin olarak 1 seri no.lu KVK Genel Tebliğinin 5. maddeye ilişkin bölümünün “
Diğer taraftan konuya ilişkin
olarak KDVK’nın istisnalara ilişkin 17. maddesinin /4-u bendinde şu düzenleme
yapılmıştır.
“Her türlü varlık ve hakkın, kaynak kuruluşlarca,
kira sertifikası ihracı amacıyla ve sözleşme süresi sonunda geri alınması
şartıyla varlık kiralama şirketlerine devri ile bu varlık ve hakların varlık
kiralama şirketlerince kiralanması ve devralınan kuruma devri.
İstisna kapsamında, varlık
kiralama şirketlerine devredilen varlık ve hakların iktisabında yüklenilen ve
devrin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer
vergisi, devrin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi
matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır.”
XIII-
TÜRK ULUSLARARASI GEMİ SİCİLİNE KAYITLI GEMİLERİN İŞLETİLMESİNDEN VE DEVRİNDEN
ELDE EDİLECEK KAZANÇLARA İLİŞKİN İSTİSNA
4490 sayılı Türk Uluslararası
Gemi Sicili Kanunu uyarınca oluşturulan Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı
gemilerin işletilmesinden ve devrinden
elde edilen kazançlar, gelir ve kurumlar vergileriyle fonlardan istisnadır.
(5266 s. Kanunla değişik Mad. 12/1)
Bu durumda;
§
Gelir
ve kurumlar vergisine tabi tam ve dar mükellefler tarafından yapılan Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesi faaliyetinden,
§
Söz
konusu gemilerin devrinden,
elde edilen gelirler kurumlar vergisine tabi
tutulmayacaktır. Anılan faaliyetler nedeniyle doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri de
istisnaya konu edilebilecektir.
Türk Uluslararası
Gemi Siciline kaydedilecek gemilere ve yatlara ilişkin alım, satım, ipotek,
tescil, kredi, gemi kira, zaman çarteri ve tüm navlun sözleşmeleri damga
vergisine ve harçlara; bu işlemler nedeniyle alınacak paralar banka ve sigorta
muameleleri vergisine ve fonlara tabi tutulmaz.(Mad 12/2)
Kanunun
12 maddesinin anılan 1irinci ve ikinci fıkra hükümleri, gemi ve yatların, Türk
Uluslararası Gemi Sicilinden terkin edilerek bir başka sicile kaydedilmek üzere
veya sair suretlerle devri aşamasında da uygulanır. Ancak, bu Kanunun 4. maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca Türk Uluslararası Gemi Siciline
kaydedilen gemilerin, bu sicilden terkin edilerek başka bir sicile kaydedilmek
üzere veya sair suretlerle devri halinde, bunların en az altı ay süreyle Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı olarak işletilmiş olması şartı aranır.
İstisnanın
uygulanabilmesi için gemilerin işletilmesinden ve devrinden elde edilen
hasılattan, bu faaliyetlere ilişkin giderlerin düşülmesi suretiyle kazancın
tespiti gerekir. Gemilerin işletilmesi ve devri dışında kalan işlemlere ilişkin
kazanç ise istisna kapsamında değildir.
Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilere ait ve deniz taşımacılığı faaliyetinin
yürütülebilmesi için gemide bulunması zorunlu olan malzeme ve sabit kıymetlerden
ihtiyaç fazlası olanların devrinden elde edilen kazançlar da istisnadan
yararlanabilecektir.
Deniz taşımacılığında, zamana veya yüke bağlı olarak
geminin tamamını veya bir kısmını taşıtana tahsis etmek suretiyle yük ve eşya
taşıma taahhüt sözleşmeleri kapsamında yapılan “Time-Charter İşletmeciliği” işleri
gemi işletmeciliği faaliyeti kapsamında değerlendirileceğinden, söz konusu
faaliyetlerden elde edilen kazançlar da istisna kapsamına girmektedir. Ancak,
uluslararası gemi siciline kayıtlı gemilerin zamana ve yüke bağlı olmaksızın
doğrudan kiraya verilmesi durumunda gemi işletmeciliği faaliyetinden söz
edilmeyeceğinden elde edilen kira gelirine istisna uygulanmayacaktır.
İstisnadan
yararlanılabilmesi için kayıtların, istisna kazançlar ile diğer faaliyetlerden
elde edilen kazanç ayrımının yapılmasını sağlayacak şekilde tutulması gerekmektedir.
Bu istisnanın kâr dağıtımı aşamasında yapılacak stopaja etkisi yoktur.
Mükelleflerin,
Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesi faaliyetinin yanı
sıra başka faaliyetlerinin de bulunması halinde, varsa müşterek genel giderlerin,
bu faaliyetlerden elde edilen hasılata orantılı olarak dağıtılması suretiyle
kazanç tespitinin yapılması gerekmektedir.
Türk
Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesi sonucunda zarar doğması
halinde, bu zararlar diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirilemez.
XIV-
TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGESİNDE YAPILAN FAALİYETLERE İLİŞKİN KAZANÇ İSTİSNASI
4691 sayılı Kanunla Teknolojiyi
Geliştirme Bölgeleri kurulması öngörülmüştür. Anılan Kanun’un 5035 s. Kanunla
eklenen ve 6676 sayılı Kanunla değişen geçici 2. maddesi uyarınca, Yönetici
şirketlerin bu Kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar ile Bölgede
faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu
Bölgedeki yazılım, tasarım ve AR-GE faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları
31.12.2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.[73]
Bölgede faaliyet gösteren gelir
ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu kazançlarının gayri maddi hakların
satılması, devri veya kiralanmasından elde edilmesi halinde, istisnadan
yararlanılmasını, bu hakların ilgili mevzuat çerçevesinde tescil, kayıt veya
bildirim şartına bağlamaya, mükellefin gayri maddi hak geliri ve varsa bağlı
olduğu grubun satış hasılatına göre tescil şartına bağlı olmaksızın
belgelendirme usulüne tabi tutmaya, istisnadan yararlanacak kazancı; bu
kazancın elde edilmesine yönelik faaliyetler kapsamında gerçekleştirilen
nitelikli harcamaların toplam harcamalara oranına isabet eden kısmı ile
sınırlandırmaya, bu oranı toplam harcama tutarını aşmamak üzere yüzde 30’una
kadar artırımlı uygulatmaya, nitelikli ve toplam harcamaları tanımlamaya Cumhurbaşkanı,
bu kapsamda uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı
ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yetkilidir.[74]
Bölgede çalışan; AR-GE, tasarım
ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2023 tarihine
kadar her türlü vergiden müstesnadır. Gelir vergisi stopajı ve sigorta primi
işveren hissesine ilişkin teşviklerden yararlanacak olan destek personeli
sayısı, AR-GE ve tasarım personeli sayısının yüzde onunu aşamaz. Hak kazanılmış
hafta tatili ve yıllık ücretli izin süreleri ile 17.03.1981 tarihli ve 2429
sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda belirtilen tatil günlerine
isabet eden ücretler de bu istisna kapsamındadır. Haftalık kırk beş saatin
üzerindeki ve ek çalışma sürelerine ilişkin ücretler bu istisnadan faydalanamaz.
Yönetici şirket, ücreti gelir
vergisi istisnasından yararlanan kişilerin Bölgede fiilen çalışıp çalışmadığını
denetler. Ancak, bölgede yer alan işletmelerde çalışan AR-GE ve tasarım
personelinin bu Bölgelerde yürüttüğü projelerle doğrudan ilgili olmak şartıyla,
proje kapsamındaki faaliyetlerin bir kısmının Bölge dışında yürütülmesinin zorunlu
olduğu durumlarda Bölge dışındaki bu faaliyetlere ilişkin ücretlerinin yüzde
yüzünü aşmamak şartıyla Cumhurbaşkanınca ayrı ayrı veya birlikte belirlenecek
kısmı ile Bölgede yer alan işletmelerde en az bir yıl süreyle çalışan AR-GE ve
tasarım personelinin yüksek lisans yapanlar için bir buçuk yılı, doktora
yapanlar için iki yılı geçmemek üzere Bölge dışında geçirdiği sürelere ilişkin
ücretlerin yüzde yüzünü aşmamak şartıyla Cumhurbaşkanınca ayrı ayrı veya
birlikte belirlenecek kısmı, gelir vergisi stopajı teşviki kapsamında
değerlendirilir. Bu kapsamda teşvikten yararlanılması için Bölge yönetici
şirketinin onayının alınması ve Bakanlığın bilgilendirilmesi zorunludur.
Yönetici şirketin onayı ile Bölge dışında geçirilen sürenin Bölgede yürütülen
görevle ilgili olmadığının tespit edilmesi halinde, ziyaa uğratılan vergi ve
buna ilişkin cezalardan ilgili işletme sorumludur.
Anılan geçici madde uyarınca, bu bölgede
araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri
de 2023 yılı sonuna kadar her türlü vergiden istisnadır.
Bu bölgede faaliyet gösteren
kurumlar vergisi mükelleflerinin, bölgedeki yazılım ve AR-GE’ye dayalı üretim
faaliyetlerinden 2018 yılında elde ettikleri kazançlar anılan hüküm uyarınca
kurumlar vergisinden istisnadır. KDV istisnası KDVK’nın geçici 20. maddesinde
düzenlenmiştir.
4691 sayılı Kanunda;
Araştırma
ve Geliştirme (AR-GE); bilim
ve teknolojinin gelişmesini sağlayacak yeni bilgileri elde etmek veya mevcut
bilgilerle yeni malzeme, ürün ve araçlar üretmek, (yazılım üretimi dahil olmak
üzere) yeni sistem, süreç ve hizmetler oluşturmak veya mevcut olanları
geliştirmek amacı ile yapılan düzenli çalışmalar,
Yazılım;
bir
bilgisayar, iletişim cihazı veya bilgi teknolojilerine dayalı bir diğer cihazın
çalışmasını ve kendisine verilen verilerle ilgili gereken işlemleri yapmasını
sağlayan komutlar dizisinin veya programların ve bunların kod listesini,
işletim ve kullanım kılavuzlarını da içeren belgelerin ve hizmetlerin tümü,
olarak tanımlanmıştır.
Bölgede faaliyet gösteren
mükelleflerin, 4691 sayılı Kanun kapsamı dışındaki ticari işlemlerinden (faiz gelirleri,
sabit kıymet satış kârları) elde edecekleri gelirleri ile olağandışı
gelirlerinin istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Ancak,
teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren mükelleflere, istisnadan
yararlanan Ar-Ge projelerine ilişkin olarak, TÜBİTAK ve benzeri
kurumlar tarafından ilgili mevzuat çerçevesinde hibe şeklinde sağlanan
destek tutarları ile diğer kurumların bu mahiyetteki her türlü bağış
ve yardımları, kurum kazancına dahil edilecek ve istisnadan
yararlandırılacaktır.
Kanunun uygulaması kapsamında
istisna olan faaliyetlerin zararla sonuçlanması halinde, bu zararların istisna
kapsamında olmayan diğer faaliyetlere ilişkin kazançlardan indirilmesi mümkün
değildir.
İstisna kapsamına giren
faaliyetler ile bu kapsama girmeyen işlerin birlikte yapılması halinde müşterek
genel giderlerin, bu faaliyetler ile ilgili olarak cari yılda oluşan maliyetlerin
birbirine oranı esas alınarak dağıtılması gerekmektedir.
İstisna kapsamına giren ve
girmeyen faaliyetlerde müştereken kullanılan tesisat, makine ve ulaştırma
vasıtalarının amortismanlarının ise bunların her bir işte kullanıldıkları gün
sayısına göre dağıtımının yapılması gerekmektedir. Hangi işlerde ne kadar
süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanlar,
müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacaktır.
Yönetici şirketler dahil olmak
üzere bölgede faaliyet gösteren kurumların, bu bölgelerde elde ettikleri kazançları
dağıtmaları halinde, dağıtılan kâr payları üzerinden elde edenin hukuki
niteliğine göre GVK’nın 94. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin
(b) alt bendi ile KVK’nın 15. maddesinin ikinci fıkrası ve 30. maddesinin
üçüncü ve altıncı fıkraları uyarınca vergi kesintisi yapmaları gerekmektedir.
İstisna uygulamasına ilişkin
olarak Gelir İdaresince yayımlanan 1, 6 ve 16 Seri no.lu 5422 s. KVK
Sirkülerlerinde açıklama yapılmıştır.
Diğer taraftan 6676 sayılı
Kanunla anılan kanuna aşağıdaki geçici 4. madde eklenmiştir.
“31.12.2023
tarihine kadar uygulanmak üzere, Bölgede faaliyette bulunanlara Bakanlık
tarafından uygun görülen alanlarda gerçekleştirecekleri projelerinin finansmanında
kullanılmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından sağlanan
sermaye destekleri, beyan edilen gelirin veya kurum kazancının yüzde onunu ve
öz sermayenin yüzde yirmisini aşmamak üzere, 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 89. maddesi uyarınca ticari kazancın ve 13.06.2006
tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesine göre kurum
kazancının tespitinde indirim konusu yapılır. İndirim konusu yapılacak tutar
yıllık olarak 500.000 Türk lirasını aşamaz. Bu maddede yer alan oranları ve
parasal sınırı yarısına kadar indirmeye veya dört katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı
yetkilidir. Bu kapsamdaki projelerin finansmanında kullanılmak üzere gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri tarafından sağlanan sermaye desteklerinin iki yıl
içerisinde ilgili projenin finansmanında kullanılmayan kısmı için indirim
dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmemiş vergiler gecikme faizi ile birlikte
tahsil edilir.”
Anılan Kanunla ayrıca, 5746
sayılı Kanunun 3. maddesinin 5. fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadeler
eklenmiştir.
“Teknogirişim
sermaye desteğinden faydalananlara, bu desteğe konu projelerinin finansmanında
kullanılmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından sağlanan
sermaye desteklerinin, beyan edilen gelirin ve kurum kazancının yüzde onunu ve
öz sermayenin yüzde yirmisini aşmayan kısmı 193 sayılı Kanunun 89. maddesi
uyarınca beyan edilen gelirin ve 5520 Kanunun 10. maddesine göre kurum
kazancının tespitinde indirim konusu yapılır. İndirim konusu yapılacak tutar
yıllık olarak 500.000 Türk Lirasını aşamaz. Bu maddede yer alan oranları ve
parasal sınırı yarısına kadar indirmeye veya dört katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Teknogirişim sermayesi desteğine konu projelerin
finansmanında kullanılmak üzere gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri
tarafından sağlanan sermaye desteklerinin iki yıl içerisinde ilgili projenin
finansmanında kullanılmayan kısmı için indirim dolayısıyla zamanında tahakkuk
ettirilmemiş vergiler gecikme faizi ile birlikte zamanında tahakkuk ettirilir.”
Bu hüküm, KVK’nın 10/1-ı
bendinde düzenlenen ve ilgili bölümde açıklanmış olan, işletmelere konulan
nakdi sermaye üzerinden hesaplanacak faiz indirimine paralel bir uygulama
öngörmektedir.
Mükellefler, hem 4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun geçici 2. maddesinde hem de KVK’nın
5/B maddesinde yer alan şartları sağlasalar dahi söz konusu buluştan elde
edilen kazançlarına bu istisnalardan sadece biri uygulanabilecektir.
Dolayısıyla, buluşlarından elde ettikleri kazançları için bu maddede yer alan
istisnadan yararlanan mükellefler bu kazançları için ayrıca 4691 sayılı Kanun
kapsamında kazanç istisnasından yararlanamayacaklardır.
Öte yandan mükelleflerin,
araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri ile yazılım faaliyetlerine
ilişkin harcamalarının 5746 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi kapsamında Ar-Ge
indirimine konu edilmiş olması, bu faaliyetleri sonucu ortaya çıkan buluşlarından
sağlanan kazançlar nedeniyle Kanunun 5/B maddesinde düzenlenen istisna
uygulamasından yararlanmalarına engel teşkil etmeyecektir.
Diğer taraftan, sınai mülkiyet
haklarında uygulanan bu istisnadan yararlanan mükellefler söz konusu
kazançlarına ilişkin olarak diğer istisna uygulamalarından yararlanamayacaklardır.
Son dönem değişikliklerine
ilişkin olarak Maliye Bakanlığınca, Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (seri no:
1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (seri no:16) ile bazı açıklamalar
yapılmış ve bu açıklamalar 1 seri no.lu KVK GT’ne eklenmiştir. Ayrıntılı
açıklama için anılan tebliğe bakılmalıdır.
XV-
SERBEST BÖLGE KAZANÇLARI
Serbest bölgeler, Türkiye
Gümrük Bölgesinin parçaları olmakla beraber; yer ve sınırları Cumhurbaşkanınca
belirlenmiş, serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine
tabi tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen
haller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu, ithalat
vergileri ile ticaret politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının
uygulanması bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve
serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması nedeniyle normal
olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlandığı yerlerdir.
5084 sayılı Kanunla 3218 sayılı
Kanuna eklenen geçici 3.maddesinde;
“Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest
bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;
a)
Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri
kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet
ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar
vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin
(b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur….” hükmü yer almaktadır. [75]
Anılan
maddenin 2. fıkrası uyarınca bu bölgelerde yapılan imalat faaliyeti (fason
imalat dahil) gelirleri ise Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe
kadar kazanç vergilerinden istisna edilecektir. 6772 sayılı Kanunla anılan
geçici maddenin 2. fıkrasında yapılan düzenleme ile düzenlemenin yürürlük
tarihi olan 24.02.2017 tarihinden önce yalnızca üretici kullanıcılara
tanınan kurumlar vergisi istisnasının, hizmet ihracatının geliştirilmesi
amacıyla bakım, onarım, montaj, demontaj, elleçleme, ayrıştırma,
ambalajlama, etiketleme, test etme ve depolama hizmetlerine de sağlanması amaçlanmıştır.
Bu hizmetler, fiziki olarak
serbest bölgede verilmekle birlikte, yararlanıcısının yurt dışında yerleşik
olması ve Türkiye’ye dönüşlerinin olmaması şartları aranacaktır. Söz konusu
istisna, bu yöndeki faaliyetlerin bütünüyle yurt dışına yönelik olması halinde
yararlanılabilecek bir vergi istisnası olduğundan, bu kapsamda ruhsat alacak
firmaların yalnızca yurt dışına yönelik olarak faaliyette bulunması gerekmektedir.
XVI-
SINAİ MÜLKİYET HAKLARINDA İSTİSNA
Türkiye’de gerçekleştirilen
araştırma, geliştirme ve yenilik faaliyetleri ile yazılım faaliyetleri
neticesinde ortaya çıkan buluşların;
§ Kiralanması neticesinde elde
edilen kazanç ve iratların,
§ Devri veya satışı neticesinde
elde edilen kazançların,
§ Türkiye’de seri üretime tabi
tutularak pazarlanmaları hâlinde elde edilen kazançların,
§ Türkiye’de gerçekleştirilen
üretim sürecinde kullanılması sonucu üretilen ürünlerin satışından elde edilen
kazançların patentli veya faydalı model belgeli buluşa atfedilen kısmının % 50’si,
gelir ve kurumlar vergisinden
müstesnadır.
6518 sayılı Kanunla, KVK’ya 5/B
maddesi eklenmek suretiyle düzenlenen bu istisna, 01.01.2015 tarihinden
itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak (stopaj dahil) üzere 19.02.2014
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu istisna, buluşa yönelik
hakların ihlal edilmesi neticesinde elde edilen gelirler ile buluş nedeniyle
alınan sigorta veya diğer tazminatlar için de uygulanır.
İstisnanın uygulanabilmesi için
aşağıdaki şartlar topluca aranır.
a) İstisna uygulamasına konu
buluşun, 24.06.1995 tarihli ve 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname kapsamında veya 22.12.2016 tarihli ve 6769 sayılı
Sınai Mülkiyet Kanunu[76]
kapsamında patent veya faydalı model
belgesi verilerek koruma altına alınan buluşlar arasında yer alması ve buluşa
ilişkin incelemeli sistem ile patent veya araştırma raporu sonucunda faydalı
model belgesi alınması,
b) İstisna uygulamasından yararlanabilecek
kişilerin, 551 sayılı KHK’nın 2. maddesinde veya 6769 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinde[77] belirtilen nitelikleri taşıması
ve bu kişilerin patentli veya faydalı model belgeli buluşu geliştirme yetkisini
haiz bulunması şartıyla, patent veya faydalı model belgesinin sahibi ya da
patent veya faydalı model belgesi üzerinde tekel niteliğinde özel bir ruhsata
sahip olması,
İstisna uygulamasına patent
veya faydalı model belgesinin verildiği tarihten itibaren başlanır ve ilgili
patent veya faydalı model belgesi için sağlanan koruma süresi aşılmamak
kaydıyla bu istisnadan yararlanılabilir. Her bir mükellef tarafından yararlanılabilecek
istisna tutarı; değerleme raporunda belirtilen bedelin % 50’sini, bu madde
kapsamında yararlanılabilecek toplam istisna tutarı ise değerleme raporunda
belirtilen bedelin % 100’ünü aşamaz. Buluşun üretim sürecinde kullanılması sonucu
üretilen ürünlerin satışından elde edilen kazançların, patentli veya faydalı
model belgeli buluşa atfedilen kısmı, ayrıştırılmak suretiyle transfer
fiyatlandırması esaslarına göre tespit edilir.
İstisna uygulamasının kesinti
suretiyle alınan vergilere şümulü yoktur. Ancak, bu madde kapsamında istisnadan
yararlanılan serbest meslek kazançları ile gayrimenkul sermaye iratları
üzerinden yapılacak vergi kesintisi % 50 oranında indirimli uygulanır. Kazanç
ve iradı kesinti yoluyla vergilenen ve beyanname vermesi gerekmeyen mükellefler
için indirimli vergi kesintisi en fazla 5 yıl süreyle uygulanır.
Bu madde kapsamında istisna
uygulamasından yararlanan mükellefler, 26/6/2001 tarihli ve 4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında yer alan istisna
uygulamasından ayrıca yararlanamaz.
İlgili madde yer alan oranları belli
ölçüde değiştirmeye ve sektörler ile birinci fıkrada yer alan gelir, kazanç ve
iratlar itibarıyla ya da patent veya faydalı model belgesine göre
farklılaştırmaya, tekrar kanuni seviyesine indirmeye, beşinci fıkrada yer alan
süreyi bir yıla kadar indirmeye, tekrar kanuni seviyesine kadar çıkarmaya değiştirmeye
Cumhurbaşkanı yetkilidir.
XVII-
TARIM ÜRÜNLERİ LİSANSLI DEPOCULUK ÜRÜN SENETLERİ SATIŞ KAZANCI İSTİSNASI
5300 sayılı Tarım Ürünleri
Lisanslı Depoculuk Kanunu 17.02.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Kanunla,
depolanmaya uygun nitelikteki hububat, bakliyat, pamuk, tütün, fındık, yağlı
tohumlar, bitkisel yağlar, şeker gibi standardize edilebilen temel ve işlenmiş
tarım ürünlerinin standartları belirlenerek emniyetli ve sağlıklı koşullarda
depolanması ile ürün senetleri vasıtasıyla ticaretinin kolaylaştırılması amaçlarıyla,
lisanslı depo işletmelerinin ve yetkili sınıflandırıcıların kuruluş, işleyiş ve
denetimine ilişkin usul ve esaslar ile lisanslı depoculuk sistemine ilişkin
diğer hususlar düzenlenmiştir.
5904 sayılı Kanunla Gelir
Vergisi Kanunu’na eklenen ve en son 7161 sayılı Kanunla değiştirilen geçici 76.
maddeyle, tarım ürünleri ticaretini kolaylaştırmak ve geliştirmek üzere
oluşturulan tarım ürünleri lisanslı depoculuk sisteminin teşvik edilmesi
amacıyla, ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar 31.12.2023[78]
tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Ürün senetleri esas itibarıyla,
standardı, nitelik ve özellikleri belirli bir tarım ürününün mülkiyetini ifade
ettiğinden, ürün senedinin el değiştirmesine paralel olarak senette tanımlanan
ürünün mülkiyeti de el değiştirmektedir. Gelir ve kurumlar vergisinden istisna
edilen bu kazançlar üzerinden, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/11. maddesi uyarınca
gelir vergisi kesintisi de yapılmayacaktır.
Konuya ilişkin olarak 452 seri
no.lu VUK GT ile açıklama yapılmıştır.
XVIII-
İSTİSNA UYGULAMASI İLE İLGİLİ DİĞER HUSUSLAR
A- KURUMLAR VERGİSİ
İSTİSNALARINDA MAHSUP ÖNCELİĞİ
1-
İstisnalarda İndirim Önceliği
Vergiden istisna edilen bir
kazancın öncelikle ilgili bulunduğu yılın kazancından düşülmesi gerekmektedir.
Ancak kurumun dönem toplam kazancının indirim ve istisnaya konu kazançtan daha
az olması halinde öncelikle hangi istisnaların dönem kazancından mahsup
edileceği önemli hale gelir. Çünkü bazı istisnalar cari dönemde indirim konusu
yapılamamışsa izleyen döneme devretmekte, bazıları ise izleyen döneme
devretmemekte, istisna hakkı ortadan kalkmaktadır.
Cari yıl kazancından
indirilemediği durumda bir sonraki yıla devretmeyen istisna sadece risturn
istisnasıdır. Beyanname üzerinden yapılacak indirimlerden bağışlar ile
sponsorluk harcamaları kazancın yeterli olması halinde indirim konusu yapılabilecektir.
Diğer indirim ve istisnalar izleyen yıla devredebilmektedir.
2-
Geçmiş Yıl Zararları / İstisna-İndirim Önceliği
Geçmiş yıl zararları KVK’nın 9.
maddesi uyarınca kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde kurum kazancından mahsup
edilmektedir. İstisnalar ise niteliği itibariyle farklı bir düzenleme olup safi
kurum kazancına uygulanacak bir indirim niteliğindedir. Bu itibarla kurum
kazancından öncelikle geçmiş yıl zararları indirim konusu yapılarak safi kurum
kazancı tespit edilecek, daha sonra tespit edilen bu kurum kazancına mevcut
istisnalar indirim önceliğine göre uygulanacaktır.
B- İSTİSNA KAZANÇLARA İLİŞKİN
GİDERLER
KVK’nın
5. maddesinin üçüncü fıkrasında, iştirak hissesi alımıyla ilgili finansman
giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen
kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden
doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesinin kabul
edilmeyeceği hükmü yer almaktadır.
Bu
hüküm hem KVK’da hem de özel kanunlarda düzenlenen kurumlar vergisinden
müstesna kazançlara ilişkin giderleri kapsamaktadır. Aynı şekilde, kurumlar
vergisinden istisna edilen kazançların elde edilmesi sırasında oluşan
zararların da istisna kapsamı dışındaki gelirlerden indirilmesi mümkün
bulunmamaktadır. Ancak iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri bu
uygulamanın dışındadır.
Kurumlar vergisinden istisna
edilen kazançların elde edilmesi için yapılan giderler sadece söz konusu
kazançların tespitinde indirim konusu yapılabilecektir.
Bu kapsamda
değerlendirilebilecek giderler, kazanç istisnası dışındaki istisnalarda ortaya
çıkar. Kazanç istisnalarında istisna kazanca ilişkin hasılat ve giderler yasal
defter ve belgeye kaydedilmiş olacağından kazancın tespitine etki etmiş
olmaktadır. Bu tür gider unsurlarının tekrar gider yazılması zaten muhasebe
tekniği açısından mümkün bulunmamaktadır.
Bu çerçevede indirilemeyecek
giderler istisna kazancın tutarını etkilemeyen türden giderlerdir. İstisna
kazanç tutarını etkilemediğinden bu tür giderlerin diğer kazançlardan düşülmesi
haksız yere matrah aşınması sonucunu doğuracaktır. Bu giderlere; emisyon primi
elde edilmesine ilişkin giderleri ve bankaların, taşınmaz ve iştirak hissesi
satış kazancı istisnasından yararlanmalarına ilişkin giderleri örnek olarak
gösterebiliriz.
Bu tür giderlerden dönem içinde
kayıtlara intikal ettirilmiş olanlar dönem mali kazancının tespitinde KKEG
olarak beyanname üzerinde dönem ticari kazancına ilave edilmelidir.
C- İSTİNAYA KONU İŞLEMDEN ZARAR
OLUŞMASI HALİ
Beyan yöntemiyle vergileme
yapılan sistemlerde, istisnalara ilişkin düzenlemeler, mükelleflere tanınan
vergiden kaçınma imkânları olarak değerlendirilmektedir. Mali mevzuatta, istisnaları
ekonomik ve mali olarak farklı sonuçlar doğurmak üzere sınıflandıran veya
istisnadan yararlanılmasını zorunlu tutan ayrı düzenleme bulunmadığı
durumlarda, istisna hükmünden yararlanılmasının mükellefin tercihine bağlı
olduğunun kabulü gerekir. Ancak bu konuda Gelir İdaresince herhangi bir irade
beyanında bulunulmamıştır.
Mükellefin istisnadan
yararlanma veya yararlanmama iradesinin, söz konusu istisna kapsamındaki işleme
ilişkin kazancın tamamı için geçerli olduğu kabul edilmelidir. Aksi bir uygulama
mükellefe, mevzuatta yeri bulunmayan “vergi
planlaması yapma” imkânı vereceğinden, kabul edilemez.
İstisna kazanç tek dönemde
ortaya çıkmakta ise kazanç veya zarar durumuna bağlı olarak mükellefin
tercihine göre işlem yapılması gerekir. İstisnaya konu faaliyet sonucunda zarar
ortaya çıkması durumunda mükellefin istisnadan yararlanması zaten söz konusu
olmayacağından, bu zarar mükellefin vergiye konu diğer kazançlarından mahsup
edilebilmelidir. İstisna sonucu kar çıkmışsa, faaliyet kazancı muhasebede diğer
faaliyet sonucundan ayrı olarak tespit edilmeli ve mükellefin talebi halinde
istisna uygulanmalıdır.[79]
Mükellefin, istisnalara ilişkin
tercih hakkının varlığı, bu hakkın aynı istisna konusu kazanç unsuru için her
dönemde ayrı kullanılabileceği anlamına gelmez. İstisna konusu işleme ilişkin
kazanç, dönemsellik ilkesi gereği birden çok dönemde ortaya çıkacaksa mükellef
tercihini, bütün dönemleri kapsamak üzere tek seferde yapacaktır.
Örneğin; bir istisna konusu işleme
ilişkin birinci dönemde kazanç ikinci dönemde zarar çıkması halinde, birinci
dönemde istisnadan yararlanan mükellef, ikinci dönemde ortaya çıkan zararı da
istisna kapsamında değerlendirmek zorundadır. Yani mükellef bu zararı, diğer
vergiye konu kazançlardan mahsup edemeyecektir. Diğer bir şekilde, birinci
dönemde zarar ikinci dönemde kar çıkması halinde, birinci dönemde ortaya çıkan
zararı vergiye konu diğer kazançlarından mahsup eden mükellef, ikinci dönemde
ortaya çıkan kâr için istisnadan yararlanamayacak, kazancı vergilendirilecektir.
D- TASFİYE, DEVİR, BİRLEŞME,
BÖLÜNME VE HİSSE DEĞİŞİMİ HALLERİNDE İSTİSNA UYGULAMASI
Tasfiye genellikle kurumun
iflas etmesi nedeniyle yapılır. Dolayısıyla bu dönemlerde genellikle kurum
kazancı ve istisnaya konu kazancın varlığı söz konusu olmaz. Buna rağmen kurumun
tasfiye dönemi veya tasfiye öncesi son (kısıt) dönemde elde ettiği istisnaya
konu kazançlar mevcut ise veya önceki dönemden devreden istisna hakları varsa
bunlar kurumun ilgili tasfiye dönemi kazancından mahsup edilebilir. Ancak;
istisnalara ilişkin olarak yukarıda açıklanan koşul ve esaslara uyulacağı tabiidir.
Emisyon primi, kazancın bilanço
pasifinde belli süre tutulması şartına bağlı istisnalar gibi bazı istisnalar
tasfiye halindeki işletmelerde bulunmaz. Bunun dışındaki diğer istisnalar
açıklanan koşul ve usuller çerçevesinde tasfiye dönemi kurum kazancından
indirilebilir. Diğer taraftan tasfiye işlemi nedeniyle, kurumun daha önce yararlandığı
istisnaların şartlarını ihlal durumunun ortaya çıkması halinde, ilgili dönemde
yararlanılan istisnalara ilişkin şartlar yerine getirilmemiş olacağından ilgili
dönemde düzeltme yapılması gerekecektir.
Tasfiye dönemi istisna
uygulamasına ilişkin olarak yaptığımız bu açıklama, devir olan ve birleşen
kurumların devir ve birleşme dönemi ile devir ve birleşme öncesi son (kısıt)
dönem kazançlarının tespit ve vergilendirilmesinde, ayrıca bölünme ve hisse
değişimi işlemlerinde de geçerlidir.
Devir ve birleşmenin içerik
olarak tasfiyeden farklı olması nedeniyle bazı istisna uygulamasına devralan
veya birleşilen kurum bünyesinde devam edilebilir. Diğer taraftan KVK’nın 5/1-e
maddesinde sayılan istisnalarda olduğu gibi, istisna konusu kazancın belli bir
süre bilanço pasifinde tutulması şartının, vergisiz devir ve birleşme işlemi
ile (devrolunan veya birleşilen kurumun bilançosunun pasifinde yer alması
kaydıyla) ihlal edilmemiş olduğunun kabulü gerekir.
XIX-
YATIRIMCI KURUMLARDA İNDİRİMLİ VERGİ UYGULAMASI
A- YATIRIMLARIN TEŞVİKİ
Türkiye ekonomisi gelişmekte
olan bir ekonomi olması hasebiyle zaman içinde yatırımların özendirilmesine
ihtiyaç göstermiştir. Yatırımların teşviki hem yatırım kapasitesinin
artırılmasına, hem yabancı kaynak sağlanmasına katkıda bulunarak ekonomik
ürünlerin uluslararası rekabet edebilir seviyeye ulaşmasına destek olmaktadır.
Bu amaca yönelik yatırım indirimi uygulaması vergi sistemimize ilk olarak 1963
yılında 202 sayılı Kanunla girmiştir. Bundan sonra yatırım indirimi uygulaması
yıllarca devam etmekle beraber, zaman içinde uygulamaya ilişkin birtakım
değişiklikler yaşanmış, son olarak yatırım indirimi uygulaması 5479 sayılı
Kanunla 1.1.2009 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu tarihten sonra yatırımların
teşviki, KVK’ya 5838 sayılı Kanunla eklenen 32/A maddesi hükümleri uyarınca
yapılmaktadır. Anılan madde metninde, sistemi daha da etkinleştirmek amacıyla çeşitli
Kanunlarla küçük değişiklikler yapılmıştır. Bu kapsamda Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkında Karar da değiştirilmiştir.
İlk defa 28.02.2009 tarihinde
yürürlüğe giren bu uygulamanın genel çerçevesi anılan maddenin 1. fıkrasında
şöyle çizilmiştir.
“Finans ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar, iş
ortaklıkları, taahhüt işleri, 16.07.1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun ile 08.06.1994
tarihli ve 3996 sayılı Kanun kapsamında yapılan yatırımlar ile rödovans
sözleşmelerine bağlı olarak yapılan yatırımlar hariç olmak üzere, bu maddenin
ikinci fıkrasında belirtilen ve Ekonomi Bakanlığı tarafından teşvik belgesine
bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen
işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına
ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulur.”
Getirilen bu uygulamada, yatırımların
özendirilmesine ilişkin bir anlayış değişikliğine gidilmiştir. Halihazırdaki
düzenlemeye kadar yatırım teşvikine ilişkin olarak yapılan uygulamalarda hep
harcamalar yatırım indirimine konu edilerek, yatırıma ilişkin henüz bir kazanç
elde edilmeden hatta üretime bile başlanmadan yatırıma ilişkin devlet desteği
yatırımcı mükellefe ödenmekteydi. Yeni uygulamada ise bu anlayıştan
vazgeçilmiş, yatırımlara devlet desteği, bu yatırımlardan elde edilen
kazançlardan emsaline göre daha düşük oranda vergi alınmak suretiyle sağlanmış
olmaktadır. Hatta bu uygulamada devlet desteği yatırımın belli oranı ile
sınırlanmakta, bu oran da bölgeler itibariyle gelişmişlik düzeylerine göre
farklılaştırılarak kalkınma dengesinin kurulmasına destek olunması amaçlanmaktadır.
Bu anlayışta, ekonomi
yönetiminin salt yatırımların artırılması yerine daha rekabetçi, stratejik ve
daha fazla artı değer yaratacak alanlara yatırım yapılmasını özendirdiğinin
altını çizmek gerekmektedir.
Özetle yürürlükteki uygulama,
yatırımın başarısız olmasının riskini tamamen yatırımcı kuruluşa bırakmakta
devlet, kâr elde edilmeyen hiçbir yatırımın finansmanına destek olmamaktadır.
Yeni uygulamanın eskisinden en önemli farkı yarım kalmış, tamamlanamayan,
kazanç elde edilmeyen dolayısıyla ekonomiye ciddi bir katkısı olmayan
yatırımların finansmanına Devlet desteği sağlanmak suretiyle ortaya çıkacak
kamu kaynaklarının israf edilmesinin önüne geçilecek olmasıdır.
6322 sayılı Kanunla KVK’nın
32/A maddesinde yapılan değişiklikle, yatırım döneminde indirimli kurumlar
vergisi uygulamasından yararlanma imkânı sağlanması konusunda Cumhurbaşkanınca yetki
verilmiştir. Bu değişiklikle, yukarıda açıklanan yeni uygulamada kısmen eskiye
dönüş yaşanmıştır.
Ayrıca 6745 sayılı Yatırımların
Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 66. maddesiyle KVK’nın
32/A maddesinin ikinci fıkrasına eklenen hükümle, tamamlanmış yatırımlarda
henüz yararlanılmamış katkı tutarının endekslenerek dikkate alınmasına imkân
tanınmıştır. Böylece sistemde enflasyonun etkisini giderici düzenleme yapılarak,
bu konudaki eksiklik de giderilmiştir.
B- VERGİ İNDİRİMİ UYGULAMASI
KVK’nın 32/A maddesinde yer
alan düzenlemenin ana hatları aşağıda kısaca açıklanmıştır. (Kitap konusu
olmaması nedeniyle burada ayrıntılı açıklama ve örneklere yer verilmeyecektir.
Ayrıntılı bilgi için diğer kaynaklara müracaat edilmelidir.)
Maddenin başında belirtilen,
finans ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar, iş
ortaklıkları, taahhüt işleri, “Yap-İşlet” ve “Yap-İşlet-Devret” modeliyle
yapılan enerji yatırımları ile rödovans sözleşmelerine bağlı olarak yapılan
yatırımlar vergi indirimi uygulamasından yararlanamayacaktır. Bunların dışında
kalan ve Ekonomi Bakanlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlar bu
uygulamadan yararlanabilecektir.
Bu kapsamda yapılan yatırımlardan
elde edilen kazançlar;
§ Yatırımın kısmen veya tamamen
işletilmesine başlanılan hesap döneminden başlamak üzere,
§ Yatırıma katkı tutarına
ulaşılıncaya kadar,
indirimli oranlar üzerinden
kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Böylece söz konusu yatırım, indirimli
kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle, ödenmesi gereken kurumlar vergisinde
yapılan indirim tutarı kadar Devletçe desteklenmiş olmaktadır.
Esasen her yatırım için,
indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle Devletçe yapılacak destek
tutarı baştan belirlidir. Ancak bu desteğin sağlanması söz konusu yatırımdan
vergilenebilir kazanç elde edilmesine bağlıdır. 6322 sayılı Kanunla yapılan
değişiklik sonrasında kısmen eskiye dönüş olmuş, harcama esasında teşvik yapılabilmesi
imkânı sınırlı olarak geri getirilmiştir.[80]
Anılan maddede yatırım katkı
tutarı ve yatırım katkı oranı şöyle tanımlanmıştır.
Yatırıma
Katkı Tutarı: İndirimli
kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla
yatırımların Devletçe karşılanacak tutarını ifade eder.
Yatırıma
Katkı Oranı: Yatırım
katkı tutarının, yapılan toplam yatırıma bölünmesi suretiyle bulunacak orandır.
İndirimli kurumlar vergisi
uygulamasına ilişkin olarak anılan madde ile Cumhurbaşkanı aşağıdaki konularda
belirleme yapmaya yetkili kılınmıştır.
v
Ülkede
bulunan illeri, İstatistikî bölge birimleri sınıflandırması ile kişi başına
düşen milli gelir ve sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeylerini dikkate almak suretiyle
gruplandırmaya ve gruplar itibariyle teşvik edilecek sektörler ile organize
sanayi bölgeleri, Gökçeada ve Bozcaada yapılan yatırımlara ve Cumhurbaşkanınca
belirlenen kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde yapılan turizm
yatırımlarına ilişkin yatırım ve istihdam büyüklüklerini belirlemeye,
v
Her
bir il grubu, stratejik yatırımlar veya yukarıda belirtilen yerler için
yatırıma katkı oranını % 55’i (yatırım tutarı 50 milyon Türk Lirasını aşan
büyük ölçekli yatırımlarda ise % 65’i) geçmemek üzere belirlemeye, kurumlar
vergisi oranını % 90’a kadar indirimli uygulatmaya,[81]
v Yatırıma
başlanılnan tarihten itibaren bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı
tutarına mahsuben, toplam yatırıma katkı tutarının %50’sini ve gerçekleştirilen
yatırım harcaması tutarını geçmemek üzere; yatırım döneminde kurumun diğer
faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli kurumlar vergisi oranı
uygulatmak suretiyle yatırıma katkı tutarını kısmen (önceden) kullandırmaya, bu
oranı her bir il grubu için sıfıra kadar indirmeye veya %80’e kadar artırmaya,
v
Yatırım
harcamaları içindeki arsa, bina, kullanılmış makine, yedek parça, yazılım,
patent, lisans ve know-how bedeli gibi harcamaların oranlarını ayrı ayrı veya
topluca sınırlandırmaya.
İndirimli kurumlar vergisi
uygulamasına ilişkin olarak 32/A maddesinin uygulanmasına yönelik usul ve
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Maliye Bakanlığı
yatırımlardan elde edilen kazançların indirimli oranla vergilendirilmesine
ilişkin olarak uzun süre sadece özelge bazında görüş açıklamıştır. Daha sonra 05.08.2016
tarih ve 29792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
(Seri No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 10 seri no.lu Tebliğde KVK’nın
32/A maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslara da yer verilmiştir. Son
olarak 32.12.2016 tarihli ve 29935 sayılı (3. mükerrer) Resmi Gazetede
yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (seri no: 1)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (seri no:11) ile yatırıma katkı tutarının endekslenmesi
konusunda açıklama yapılmıştır.
Teşvik sistemini yeniden
düzenleyen “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar” 2012/3305
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulmuştur. Bu Kararın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar da 2012/1 numaralı Yatırımlarda Devlet
Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğde açıklanmıştır.
2012/3305 sayılı BKK 19.06.2012 tarih ve 28328 sayılı Resmi Gazete’de, 2012/1
numaralı Tebliğ ise 20.06.2012 tarih ve 28329 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmış ve yayımlandıkları tarihte yürürlüğe girmiştir. Daha sonraki
dönemlerde anılan Karar ve Tebliğde birçok defa değişiklik yapılmıştır.
Anılan düzenlemelerle teşvik
sistemine getirilen yeniliklerin başında; Türkiye’nin, gelişmişlik düzeyine
göre dört yerine altı bölgeye ayrılması, bölgesel ve büyük ölçekli yatırımlar
yanında stratejik yatırımların da sisteme dahil edilmesi ve indirimli vergi
oranından yatırım aşamasında da yararlanılabilmesi gelmektedir. Ayrıca KDV
iadesi, gelir vergisi stopaj desteği ve sigorta primi desteği gibi yeni teşvik
unsurlarının uygulanması söz konusudur.
Anılan kararda teşvik bölgelerinin
hangi illerden oluştuğu ve teşvik edilecek sektörler belirlenmiş, büyük ölçekli
yatırımların sınırı çizilmiş ve vergi indirimi dışında söz konusu yatırımlarla
ilgili olarak Devletçe sağlanacak destekler belirlenmiştir.[82]
Bakanlar Kurulunca 2012/3305
sayılı Kararda belirlenen,
büyük ölçekli yatırımlar ve bölgesel teşvik uygulaması katkı oranları ve
kurumlar vergisi indirim oranları aşağıdaki gibidir.
|
Bölgesel Teşvik |
Büyük Ölçekli Yatırımlar |
||
Bölgeler |
Yatırıma
katkı oranı (%) |
Kurumlar
vergisi veya gelir vergisi indirim oranı (%) |
Yatırıma
katkı oranı (%) |
Kurumlar
vergisi veya gelir vergisi indirim oranı (%) |
1 |
10 |
30 |
20 |
30 |
2 |
15 |
40 |
25 |
40 |
3 |
20 |
50 |
30 |
50 |
4 |
25 |
60 |
35 |
60 |
5 |
30 |
70 |
40 |
70 |
6 |
35 |
90 |
45 |
90 |
Kararda 31.12.2013 tarihine
kadar yatırıma başlanmış olması halinde aşağıdaki oranların uygulanacağı
açıklanmıştı. Daha sonra birkaç kez bu tarih ileriye alınmış, son
olarak 2016/9139 sayılı Karar ile aşağıda yer alan oranlar yatırıma ne zaman
başlanıldığına bakılmaksızın kalıcı hale getirilmiştir. Bir başka ifade
ile söz konusu oranlar 01.01.2017 tarihinden itibaren başlanan yatırımlar için
de uygulanacaktır.
|
Bölgesel
Teşvik |
Büyük
Ölçekli Yatırımlar |
||
Bölgeler |
Yatırıma
katkı oranı (%) |
Kurumlar
vergisi veya gelir vergisi indirim oranı (%) |
Yatırıma
katkı oranı (%) |
Kurumlar
vergisi veya gelir vergisi indirim oranı (%) |
1 |
15 |
50 |
25 |
50 |
2 |
20 |
55 |
30 |
55 |
3 |
25 |
60 |
35 |
60 |
4 |
30 |
70 |
40 |
70 |
5 |
40 |
80 |
50 |
80 |
6 |
50 |
90 |
60 |
90 |
Büyük ölçekli yatırımlar veya
bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında teşvik belgesi düzenlenen yatırımlar;
yatırımın organize sanayi bölgesinde (OSB) gerçekleştirilmesi veya yatırımın, aynı
sektörde faaliyet gösteren en az beş gerçek veya tüzel kişinin ortağı olduğu
yatırımcı tarafından gerçekleştirilmesi ve ortak faaliyet gösterilen alanda
entegrasyonu sağlayacak bir yatırım olması koşullarından birini sağlamaları
halinde vergi indirimi açısından bulundukları
bölgenin bir alt bölgesinde sağlanan orandan yararlanır. Yatırımın 6.
bölgede gerçekleştirilmesi halinde vergi indirimi bölgede geçerli olan yatırıma
katkı oranına beş puan ilave edilmek suretiyle uygulanır.
Stratejik yatırımlarda ise tüm
bölgelerde uygulanacak vergi indirimi oranı yüzde doksan, yatırıma katkı oranı da yüzde elli olarak
belirlenmiştir.
C- UYGULAMA GENEL ÇERÇEVESİ
1-
İndirimli Kurumlar Vergisinden Yararlanacak Yatırımlar/Kazançlar
Bu kapsamda yapılan
yatırımlardan elde edilen kazançlar üzerinden yatırımın bulunduğu il ve sektöre
ilişkin olarak belirlenen oranlar dikkate alınarak kurumlar vergisi
hesaplanacaktır. KVK’nın 32/A maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı mükellef
tarafından, yatırıma katkı ve vergi oranı farklı illerde yapılan yatırımlarda
elde edilen kazancın vergisi, toplam yatırımın her bir ile isabet eden oranına
göre ilgili ilin yatırıma katkı oranı ve indirimli vergi oranı dikkate alınarak
hesaplanır.
KVK’nın 32/A maddesinin 4.
fıkrası uyarınca “tevsi” yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü
çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde,
indirimli oran bu kazanca uygulanır. Kazancın ayrı bir şekilde tespit
edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım
tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet
tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar dahil) oranlanması suretiyle
belirlenir. Bu hesaplama sırasında işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin
kayıtlı değeri, yeniden değerlenmiş tutarları ile dikkate alınacaktır.[83]
Tevsi yatırımlarda yeni
yatırımdan elde edilen kazancın ayrı olarak tespit edilmesi halinde dahi,
indirim ve istisnalar nedeniyle kurumlar vergisinin farklılaştığı durumlarda,
indirimli kurumlar vergisi uygulanacak kazancın toplam kazanca oranının bulunması,
indirim ve istisnalardan sonra kalan kazanca bu oran uygulanarak indirimli
kurumlar vergisi uygulanacak kazanç kısmının tespit edilmesi gerekmektedir.
Aksi halde indirim ve istisnalar nedeniyle indirimli kurumlar vergisi
uygulanacak kazançtan daha düşük tutarda kurumlar vergisi matrahı ortaya
çıkabilecektir.
Diğer taraftan işletmenin
toplam sabit kıymetlerinden ne anlaşılması gerektiği konusunda uygulamada
tereddüt oluşabilmektedir. Sabit kıymet türünde olduğu kadar sabit kıymetlerin
maliyetlerinin oluşumunda da tereddütler yaşanabilecektir. Bu konuda farklı
tebliğ ve sirkülerlerde kısmi açıklama bulunsa dahi konunun Gelir İdaresi
tarafından ayrı ve bütüncül bir açıklama ile açıklığa kavuşturulmasında fayda
görmekteyiz. Bu açıklamaya, teşvik kapsamında değerlendirilecek yatırım
harcamalarının hangi kalemlerden oluşacağı ve yatırımdan elde edilen kazançtan
ne anlaşılması gerektiği (kazanca bağlı faiz, vade farkı, kur farkı gibi gelir
elde edilmesi) konularının da dahil edilmesi gerekmektedir.
KVK’nın 32/A maddesine göre;
yatırıma katkı ve vergi oranı farklı illerde aynı mükellef tarafından yapılan
yatırımlarda, toplam yatırımın her bir ile isabet eden oranına göre ilgili ilin
yatırıma katkı oranı ve indirimli vergi oranı uygulanacaktır.
Yatırıma katkı tutarının
hesabında dikkate alınacak harcamalar konusunda gerek ilgili teşvik belgesinde
gerek Karar ve Tebliğde yer alan sınırlamalar göz önünde bulundurulmalıdır.
Diğer taraftan yatırım maliyetine eklenen finansman giderleri gibi, katkı
tutarının hesabında dikkate alınıp alınmayacağı belirsizlik taşıyan hususlarda
idareden görüş alınması faydalı olacaktır.
2-
Uygulamanın Başlangıcı ve Bitimi
İndirimli vergi oranı
uygulamasına yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçtiği geçici vergi
döneminde başlanır. Ancak yatırıma katkı tutarının ne kadarının kullanıldığına
ilişkin hesaplamada, geçici vergi dönemlerinde yapılan indirimli geçici vergi
oranı nedeniyle yapılan vergi indirimleri dikkate alınmaz, sadece yıllık gelir
veya kurumlar vergisi indirimleri dikkate alınır. Çünkü geçici vergi, gelir
veya kurumlar vergisinin hesaplandığı dönemde ödenecek vergiden mahsup
edilmektedir. Geçici vergi döneminden itibaren vergi indirimi uygulanmasının
nedeni de gelir veya kurumlar vergisinde yapılacak indirimi temin etmektir.
Yatırıma
katkı tutarına ulaşıldığı dönem itibariyle söz konusu yatırıma ilişkin
indirimli vergi oranı uygulaması sona erecektir. Bu dönemde yatırım katkı
tutarına ulaşıldıktan sonra hesaplamada yürürlükteki normal kurumlar vergisi
oranı dikkate alınacaktır.
KVK’nın 32/A maddesinin 5.
fıkrası uyarınca hesap dönemi itibariyle maddede belirtilen ( ve Cumhurbaşkanınca
tespit edilen) şartların sağlanamadığının tespit edilmesi halinde, uygulama son
bulacak, indirimli vergi oranı uygulanması nedeniyle zamanında tahakkuk
ettirilmemiş vergiler, söz konusu vergilendirme döneminde vergi ziyaı cezası
uygulanmaksızın gecikme faiziyle birlikte tahsil olunacaktır.
6322 sayılı Kanunun 39.
maddesiyle KVK’nın 32/A maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi değiştirilerek Cumhurbaşkanı’na “…yatırım döneminde kurumun diğer faaliyetlerinden
elde edilen kazançlarına indirimli kurumlar vergisi oranı uygulatmak suretiyle
yatırıma katkı tutarını kısmen kullandırmaya…” yetkisi verilmiştir. Bu
değişiklikle Cumhurbaşkanına; hem toplam yatırıma katkı tutarının yarısını ve
gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını geçmemek şartıyla, yatırıma
başlanmasıyla birlikte indirimli vergi oranı uygulamasına başlatma hem de
uygulama oranlarını belirleme yetkisi verilmiştir.
Bu yetki, anılan Kararın 15.
maddesinin 5. fıkrasında aşağıdaki şekilde düzenleme yapılarak kullanılmıştır.
“Bu
maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirilen
yatırım harcaması tutarını aşmamak ve toplam yatırıma katkı tutarının;
a)
Büyük ölçekli yatırımlar ve bölgesel teşvik uygulamaları kapsamındaki yatırımlarda;
2. bölgede yüzde onunu, 3. bölgede yüzde yirmisini, 4. bölgede yüzde otuzunu,
5. bölgede yüzde ellisini ve 6. bölgede yüzde seksenini,
b)
Stratejik yatırımlarda; 6. bölgede yüzde
seksenini, diğer bölgelerde yüzde ellisini geçmemek üzere yatırım döneminde
yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli gelir
veya kurumlar vergisi uygulanabilir.”
Yatırımın
tamamlanması beklenmeden indirimli vergi oranı uygulanmasını sağlayan yetki
kullanılırken, bu şekilde yararlanılacak yatırıma katkı tutarının üst sınırını
yatırım türleri ve yatırımın yapıldığı bölgeler itibarıyla farklılaştırmıştır.
Bölgeler |
Bölgesel
Teşvik Uygulamaları (%) |
Büyük
Ölçekli Yatırımlar (%) |
Stratejik
Yatırımlar (%) |
I |
0 |
0 |
50 |
II |
10 |
10 |
50 |
III |
20 |
20 |
50 |
IV |
30 |
30 |
50 |
V |
50 |
50 |
50 |
VI |
80 |
80 |
80 |
Daha sonra, yatırım aşamasında indirimli vergi
oranı uygulanmasına ilişkin olarak 2015/7496 sayılı Kararla, 2012/3305 sayılı
Karara aşağıdaki geçici 5. madde eklenerek yapılmıştır. Bu düzenleme 8.4.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
“(1) Bu Karara
istinaden düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında, 01.01.2015 ile 31.12.2016
tarihleri arasında gerçekleştirilecek yatırım
harcamaları için indirimli gelir veya kurumlar vergisi, hesaplanacak
yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını
aşmayacak şekilde ve toplam yatırıma katkı tutarının;
a) Büyük ölçekli
yatırımlar ve bölgesel yatırımlarda, 1. bölgede yüzde ellisini, 2. bölgede yüzde elli beşini, 3. bölgede yüzde altmışını, 4.
bölgede yüzde altmış beşini, 5. bölgede yüzde yetmişini ve 6. bölgede yüzde
seksenini,
b) Stratejik
yatırımlarda ise 6. bölgede yüzde seksenini, diğer bölgelerde yüzde yetmişini
geçmemek
üzere yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde edilen
kazançlarına da uygulanabilir.”
Bu düzenlemeye göre 2015 ve 2016 yıllarında
yapılacak yatırım harcamalarına uygulanacak oranlar aşağıdaki gibidir.
Bölgeler |
Bölgesel
Teşvik Uygulamaları (%) |
Büyük
Ölçekli Yatırımlar (%) |
Stratejik
Yatırımlar (%) |
I |
50 |
50 |
70 |
II |
55 |
55 |
70 |
III |
60 |
60 |
70 |
IV |
65 |
65 |
70 |
V |
70 |
70 |
70 |
VI |
80 |
80 |
80 |
Yapılan değişiklikle yatırım aşamasında
yararlanılabilecek katkı tutarı oranları yükseltilip, uygulama kapsamı
genişletilerek, yatırımların hızlandırılması amaçlanmıştır. Söz konusu
değişiklik Karar esas alınarak düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında yapılan
yatırım harcamalarını kapsamakta olup, sadece 2015 ve 2016 yılları harcamaları
için uygulanacak geçici bir düzenlemedir. Bu kapsamda, Karara istinaden alınmak
koşuluyla teşvik belgesinin alındığı tarihin önemi yoktur.
Anılan değişiklik sonrasında birinci bölgede
yapılan büyük ölçekli yatırımlar ile bölgesel teşvik uygulamalarından
yararlanan yatırımlar da yatırım aşamasında indirimli vergi uygulamasından
yararlanabilecektir. Söz konusu yatırımlar daha önce yatırım aşamasında
indirimli vergi uygulaması kapsamı dışında bulunuyordu. Ayrıca 2015 ve 2016
yıllarındaki yatırım harcamaları için yatırım aşamasında yararlanılabilecek
yatırıma katkı tutarı oranları da artırılmıştır. Bu kapsamda yüzde on oranı
yüzde ellibeşe, yüzde yirmi oranı yüzde altmışa, yüzde otuz oranı yüzde
altmışbeşe, yüzde elli oranı yüzde yetmişe yükseltilmiştir.
2015/7496 sayılı Kararla getirilen geçici 5. madde,
2012/3305 sayılı Kararın 15. maddesinin 5. fıkrasında herhangi bir değişiklik
yapmamakla birlikte, yatırım aşamasında yararlanılacak azami katkı tutarının
son düzenlemeye göre belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için de, 2015 ve 2016
yıllarında yapılan harcamalara 2015/7496 sayılı Kararla belirlenen oranların,
diğer yıllar harcamalarına da Kararın 15. maddesinde belirlenen oranların
uygulanması gerekmektedir. Aksi halde Kararın hem 15/5. maddesi hem de
geçici 5. maddesi birlikte dikkate alındığında bir yatırım için yatırım
döneminde yararlanılacak katkı tutarı, bu yatırım için öngörülen toplam katkı
tutarının da üzerinde olabilecektir. Böyle bir uygulamanın söz konusu olamayacağı
izahtan varestedir.
a- 2016/9139 sayılı Kararla Yapılan Düzenleme
Anılan Kararla, 2012/3305 sayılı Kararın 15. maddesinin 5.
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve geçici 5. maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
“Bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı
tutarına mahsuben, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak ve
toplam yatırıma katkı tutarının yüzde seksenini geçmemek üzere yatırım
döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına
indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanabilir.”
Yatırım aşamasında indirimli vergi uygulanması için
öngörülen sınırlar, son düzenlemede de korunmuştur. Bu sınırlardan birincisi
yatırıma katkı tutarının belirlenen oranı, ikincisi de gerçekleştirilen yatırım
tutarıdır. Diğer taraftan bütün bölgelerde yapılacak bütün yatırım sınıfları
için yatırım aşamasında yararlanılacak yatırıma katkı tutarı, toplam yatırıma
katkı tutarının yüzde sekseni olarak belirlenmiştir. Söz konusu değişiklik 05.10.2016
tarihinde yürürlüğe girmiş olup halen geçerlidir.
b- 6770 sayılı Kanunla Yapılan Düzenleme
6770 sayılı Kanunla KVK’ya
eklenen ve 7161 sayılı Kanunla değişen geçici 9. madde ile 2017, 2018, 2019
takvim yıllarında gerçekleştirilecek imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik
belgesi kapsamındaki yatırım harcamaları için, KVK’nın 32/A maddesinde yer alan
yatırım aşamasında yararlanılacak katkı tutarına ilişkin olarak Cumhurbaşkanına
verilen belirleme yetkisinin üst sınırı % 100’e yükseltilmiştir. Bu yetki de
daha sonra kullanılarak uygulama aşağıdaki gibi yönlendirilmiştir.
“Bu Karar ve daha önceki kararlara istinaden
imalat sanayiine yönelik (US-97 Kodu:15-37) düzenlenen yatırım teşvik belgeleri
kapsamında, 01.01.2017 ile 31.12.2019 tarihleri arasında gerçekleştirilecek
yatırım harcamaları için;
a)
Bina-inşaat harcamalarında KDV iadesi,
b)
Bölgesel, büyük ölçekli ve stratejik teşvik uygulamaları kapsamında vergi indirimi
desteğinde uygulanacak yatırıma katkı oranları her bir bölgede geçerli olan yatırıma
katkı oranına 15 puan ilave edilmek suretiyle, kurumlar vergisi veya gelir
vergisi indirimi tüm bölgelerde yüzde yüz oranında ve yatırıma katkı tutarının
yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarına
uygulanacak oranı yüzde yüz olmak üzere,
teşvik
belgesi üzerinde herhangi bir işlem yapılmaksızın uygulanır.”
c-
Uygulama
Yatırım tamamlanmadan indirimli
vergi uygulaması, yatırıma katkı tutarına mahsuben uygulanacaktır. Bir başka ifade
ile yatırım aşamasında yatırıma katkı tutarının Cumhurbaşkanınca belirlenen
orana isabet eden kısmından, yatırım tamamlandıktan sonra da yatırıma katkı
tutarının kalan kısmından yararlanılacaktır.
Yatırım aşamasında indirimli
vergi oranı uygulaması iki yönden sınırlanmıştır. Bunlardan birincisi yatırıma
katkı tutarının yatırım türü ve bölge bazında belirlenen oranı, ikincisi de
gerçekleştirilen yatırım tutarıdır.
Yatırımın kısmen faaliyete
geçmesi halinde; yatırımın faaliyete geçen kısmı için faaliyet aşaması için
öngörülen katkı tutarından, devam eden bölümü için de yatırım aşaması için
öngörülen katkı tutarından (diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlar esas
alınarak) yararlanılması mümkündür.[84]
Yatırımın kısmen veya tamamen
işletilmesine başlanmadan önce indirimli kurumlar vergisi uygulanan hallerde, yatırımın
tamamlanıp işletilmeye geçilmemesi durumunda ikinci fıkranın (c) bendi
uyarınca indirimli vergi oranı uygulanması nedeniyle zamanında tahakkuk
ettirilmemiş vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın gecikme faiziyle
birlikte tahsil edilir.
Son dönem düzenlemelerle
(yatırım döneminde indirimli kurumlar
vergisi uygulamasından büyük oranda yararlanılmak suretiyle) yatırım
teşviki eski yatırım indirimi uygulamasına yaklaşmış olmakla birlikte, yatırımın
tamamlanarak faaliyete geçirilmemesi halinde teşvikler geri alınacağından, yeni
sistemin rekabetçi ve kazanç odaklı yatırımları teşvik etmesi uygulaması halen
devam etmektedir. .
3-
Yatırımın Devri
KVK’nın 32/A maddesinin 6 ve 7.
fıkralarında düzenlendiği üzere yatırımın, faaliyete geçmesinden önce mükellef
tarafından devredilmesi ve hiç yatırım katkı tutarından yararlanılmamış olması
halinde, tüm yatırıma katkı tutarından devralan işletme yararlanacaktır.
Yatırım faaliyete geçmeden,
harcama esasında yatırıma katkı tutarından yararlanılması durumunda devir
tarihi itibariyle yatırımın faaliyet durumuna göre farklı işlem yapılacaktır.
Mükellefin indirimli vergi
uygulamasına yatırımın kısmen veya tamamen işletmeye geçilmeden başlaması ve
yatırımın faaliyete geçtikten sonra devredilmesi durumunda, bakiye yatırıma
katkı tutarından indirimli vergi uygulaması yoluyla devralan işletme (teşvik
belgesinde yer alan şartları yerine getirmek kaydıyla) yararlanacaktır.
İndirimli vergi uygulamasına
yatırım kısmen veya tamamen işletmeye geçilmeden başlaması durumunda, yatırım
henüz faaliyete geçmeden devredilmişse, tüm yatırıma katkı tutarından
(indirimli vergi uygulaması yoluyla) devralan işletme yararlanacaktır. Devreden
işletme bünyesinde devir tarihinden önce harcama esasında yararlanılan yatırım
katkı tutarı nedeniyle zamanında ödenmeyen vergiler gecikme faizi ile birlikte cezasız olarak geri alınır.
Yatırımın kısmen veya tamamen
faaliyete geçmesinden sonra devri
halinde ise, indirimli vergi oranından devir tarihine kadar devreden, devir tarihinden sonra ise devralan mükellef yararlanmaya devam
edecektir. Diğer taraftan devralan işletmenin yatırıma katkı tutarından
yararlanması her durumda maddede belirtilen koşullar ile teşvik belgesinde yer
alan şartların yerine getirilmesine bağlıdır.
Tamamlama
vizesi yapılmış yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makine ve teçhizatın,
devir, satış, ihraç veya kiralanması, söz konusu yatırım mallarının temininden
itibaren beş yıl geçmiş olması halinde mümkündür. Ancak, söz konusu satışların
işletmenin asgari beş yıl süre ile faaliyette bulunmasını engellemeyecek
nitelikte olması gerekir.
Tamamlama
vizesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın beş yılını doldurmamış makine ve
teçhizatın yatırımın bütünlüğünün bozulmaması kaydıyla veya bütünü ile
birlikte:
· Teşvik belgeli bir başka
yatırım için devri,
· Teşvik belgesi olmayan bir
başka yatırımcıya satışı,
· İhracı,
· Kiralanması
Ekonomi Bakanlığı’nın iznine
tabidir.
Tamamlama
vizesi yapılmamış veya tamamlama vizesi yapılmış olmakla birlikte beş yılını
doldurmamış makine ve teçhizata satış izni verilebilmesi için Bakanlıkça
yatırımın bütünlüğünün bozulmaması şartı aranır. Bu tür durumlarda satış izni
verilen makine ve teçhizata uygulanan destekler geri tahsil edilmez. Ancak,
yatırımcının teşvik belgesinin, satış iznini müteakip diğer nedenlerle iptali
hâlinde, izin verilen makine ve teçhizata uygulanan destekler de ilgili
mevzuatı çerçevesinde kısmen veya tamamen geri alınır.
4-
Birden Çok Teşvik Belgesi Olan Durumlarda İndirim Uygulaması
Kazancın yeterli olması halinde
her iki teşvik belgesindeki yatırıma katkı tutarlarından yararlanılabilecektir.
İlgili dönem safi kurum kazancının, 2009/15199 sayılı ve/veya 2012/3305 sayılı
Karara göre düzenlenmiş birden fazla yatırım teşvik belgesi kapsamındaki
yatırımdan bir hesap dönemi içinde elde edilen toplam kazançtan düşük olması
halinde ise, her bir yatırım teşvik belgesi kapsamında ayrı ayrı elde edilen
kazancın bu yatırımlardan elde edilen toplam kazanca oranının safi kurum
kazancına uygulanması suretiyle, bu teşvik belgelerinde yer alan vergi indirim
oranlarına göre indirimli kurumlar vergisi uygulanabilecektir.
Bir mükellefin birden fazla
tevsi yatırımı bulunması halinde oranlama yapılırken sadece tevsi yatırıma konu
hizmet ve üretim işletmesinin sabit kıymetlerini değil, bütün sabit kıymetlerin
toplamının dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir.
Tevsi yatırımlar nedeniyle
indirimli vergi oranı uygulanacak dönemin birden fazla yılı kapsaması
durumunda; daha sonraki yıllarda da ilk yıl belirlenen oranın mı uygulanacağı
yoksa her yıl yeniden hesaplama mı yapılacağı hususu da belirsizdir. İşletme
aktifinde bir değişiklik olmadığı sürece yeniden hesaplama yapılmasına gerek
olmayacağı açıktır. Ancak işletme aktifinde değişiklik olması halinde oranlamanın
(geçici vergi dönemi dahil) yeniden yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.[85]
5-
Yatırımdan Elde Edilen Kazancın İstisna Olması Halinde Uygulama
İndirimli vergi oranı, prensip
olarak söz konusu yatırımdan elde edilen kazanca uygulanmaktadır. Ancak, yatırımdan elde edilen kazancın gelir
ve kurumlar vergisinden istisna olması, hatta istisna uygulaması süre ile
kısıtlanması söz konusu olabilir.
Yatırımdan elde edilen kazancın
kazanç vergilerinden tamamen istisna olması teorik olarak mümkün olmakla birlikte,
vergi kanunlarımızda halen bu yönde bir hüküm mevcut değildir. Bununla birlikte
bazı faaliyetlerden elde edilen kazançlar belli bir süreyle gelir ve kurumlar
vergisinden tamamen istisna edilmiştir.
GVK’nın 20. maddesinde; okul
öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okullarının
işletilmesinden elde edilen kazançlar, ilgili Bakanlığın görüşü alınmak
suretiyle Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde beş
vergilendirme dönemi gelir vergisinden istisna edilmiştir. (Örneğin KVK Mad.
5/ı eğitim öğretim kurumları istisnası)
Bu gibi durumlarda her iki
uygulamanın birlikte yapılabileceğini düşünmekteyiz. İki uygulamanın birlikte
yapılamaması durumlarında mükellefin en az hakkı kaybı oluşacak şekilde bir
tercihte bulunabilmesine imkân tanınması gerektiğini düşünmekteyiz.[86]
6-
Kazancın Kısmen Vergilendirilmesi Durumu
Bazı durumlarda kazancın bir
kısmı beyanname üzerinde indirim konusu yapılabilmektedir. Örneğin, KVK’nın 10.
maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde yer alan indirim, eğitim ve sağlık
alanlarında yapılan yatırımlardan elde edilen kazançların vergilendirilmesinde
söz konusu olabilecek mahiyettedir.
Açıklandığı üzere, okul öncesi,
ilkokul, ortaokul, lise, yüksekokul, üniversite, yükseköğretim ve teknik ve mesleki
eğitim yatırımları, bölgesel teşviklerden yararlanacak yatırımlar kapsamında
bulunmaktadır.
Yatırımdan elde edilen kazanca
ilişkin mali kâr KVK’nın 10/1-ğ ve GVK’nın 89/1-13. maddelerinde yer alan
indirim uygulanarak tespit ediliyorsa, indirimli vergi oranı da bu şekilde saptanan
mali kâra uygulanacaktır. Beyanname üzerinde yapılacak söz konusu
indirim, indirimli vergi uygulanmasına engel olmayacak ancak yatırıma katkı
tutarına ulaşılacak süreyi uzatacaktır.
7-
Endeksleme Uygulaması
6745 sayılı Yatırımların Proje
Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 66. maddesiyle KVK’nın 32/A maddesinin
ikinci fıkrasına, birinci cümlesinden sonra gelmek üzere;
“Yatırımın
tamamlanması şartıyla, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle
yararlanılan kısmı hariç olmak üzere kalan yatırıma katkı tutarı, yatırımın
tamamlandığı hesap dönemini izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate
alınır.”
cümlesi eklenmiştir. Söz konusu
değişiklik 6745 sayılı Kanunun yayım tarihi olan 07.09.2016 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Konuya ilişkin olarak, 32.12.2016 tarih ve 29935 sayılı (3. mükerrer)
Resmi Gazetede yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (seri no: 1)’de
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (seri no:11)’de açıklama yapılmıştır.
8-
Katkı Tutarlarının Kayıtlarda İzlenmesi
Kurumun
yararlanabileceği yatırım katkı tutarı, her yıl yararlandığı yatırım katkı tutarı
ve izleyen dönemde yararlanabileceği yatırım katkı tutarlarını kayıtlarında
izlemesi gerekmektedir. Yatırım katkı tutarından beyanname üzerinde
yararlanıldığı için kayıtlarda izlemenin Nazım Hesaplar aracılığıyla yapılması
uygun olacaktır. KVK 32/A uyarınca yapılacak endeksleme artışları da bu
hesaplara kaydedilecektir.
D- UYGULAMA ÖRNEKLERİ
Örnek
1
A kurumu 60.000.000 TL tutarlı teşvik belgeli yatırım
yapma kararı almıştır. Yatırıma Temmuz 2018 tarihinde başlanmıştır. Yatırımın
yapıldığı bölge ve sektöre ilişkin yatırıma katkı oranının % 30, kurumlar
vergisi indirim oranının ise % 70 olarak belirlendiğini varsayalım. Bu verilere
göre A kurumunun söz konusu yatırımına Devlet tarafından yapılacak katkı tutarı
(60.000.000 x % 30 =)18.000.000 TL olacaktır. Yatırımın 18.000.000 TL’lik
kısmı, Devlet tarafından kurumun bu yatırımdan elde edeceği kazançlardan bu
tutarda az kurumlar vergisi tahsilatı yapılmak suretiyle desteklenecektir.
Devletin
yatırım desteği bu yatırımlardan elde edilecek olan kazanca kurumlar vergisi oranının
% 70 indirimli yani %22 yerine [% 22 - (% 22 x % 70) =] % 6,6 olarak
uygulanması suretiyle sağlanacaktır. Bu çerçevede kurumun söz konusu katkı
tutarının tamamından yararlanması, anılan yatırımdan (18.000.000 /0,154 =) 116.883116
TL kazanç elde edilmesiyle gerçekleşebilecektir. Bu tutarda kazanç elde
edilmeden anılan yatırıma ilişkin olarak, KVK’nın 32/A maddesinde düzenlenen
devlet desteğinden tam yararlanılamamış olacaktır.
Yatırımcı
kurumun, yatırımın faaliyete geçtiği 2018 yılı 4. geçici vergi döneminde
20.000.000 TL ve 2018 yılında 32.000.000 TL kazanç elde ettiğini ve bu kazancın
tamamının kurumlar vergisi matrahı olduğunu varsayalım. Kurumun başka faaliyeti
ve kazanç unsuru bulunmamaktadır.
Bu
durumda indirimli kurumlar vergisi aşağıdaki gibi uygulanacaktır.
4.
Dönem Geçici Vergi Beyanı:
Geçici
Vergi Matrahı 20.000.000
TL
Hesaplanacak
Geçici Vergi (% 6,6) 1.320.000 TL
Ödenecek
Geçici Vergi 1.320.000 TL
Kurumlar
Vergisi Beyanı:
Kurumlar
Vergisi Matrahı 32.000.000
TL
Hesaplanacak
Kurumlar Vergisi (%6,6) 2.112.000 TL
Mahsup
Edilecek Geçici Vergi 1.320.000 TL
Ödenecek
Kurumlar Vergisi 792.000 TL
Yatırım
Katkı Tutarının İzlenmesi:
Cari
Dönemde Kullanılan Katkı Tutarı
[32.000.000
x (%22-%06,6=)0,154=] 4.928.000 TL
İzleyen
Dönemlerde Kullanılacak Katkı Tutarı[87]
(18.000.000
- 4.928.000=) 13.072.000 TL
Örnek
2
KVK’nın
32/A maddesine göre; yatırıma katkı ve vergi oranı farklı illerde aynı mükellef
tarafından yapılan yatırımlarda, toplam yatırımın her bir ile isabet eden
oranına göre ilgili ilin yatırıma katkı oranı ve indirimli vergi oranı
uygulanacaktır. Örnek 1 deki kurumun anılan yatırımının 36.000.000 TL’lik
kısmını (D) ilinde
kalan 24.000.000 TL’lik kısmı ise (E) ilinde yaptığını varsayalım. Kurum
yatırıma ilişkin üretim faaliyetini (D) ilinde, montaj faaliyetini ise (E) ilinde
yapmayı planlamaktadır.
Bakanlar
Kurulu tarafından (D) ve
(E) illeri için belirlenen yatırıma katkı oranları ve kurumlar vergisi indirim
oranlarının aşağıdaki gibi olduğunu kabul edelim.
İller |
Yatırıma
Katkı Oranı |
Kurumlar
Vergisi İndirim Oranı |
D |
% 30 |
% 70 |
E |
% 50 |
% 90 |
Bu
verilere göre yatırımdan elde edilecek kazanca uygulanacak kurumlar vergisi
oranı ve yatırıma katkı tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
İller |
Yatırım
Kısmı |
İndirimli
Kurumlar Vergisi Oranı |
D |
(36.000.000/60.000.000=)% 60 |
[% 22- (% 22 x % 70) =] % 6,6 |
E |
(24.000.000/60.000.000=)% 40 |
[% 22- (% 22 x % 90) =] % 2,2 |
Bu
durumda yatırıma katkı tutarı, yatırımın 36.000.000 TL’lik kısmına (D) iline
ait olan % 30 katkı oranı, 24.000.000 TL’lik
kısmına da (E) iline ait olan % 50 katkı oranı uygulanarak hesaplanacaktır.
Toplam
Yatırıma Katkı Tutarı; [(36.000.000 x % 30=) 10.800.000 + (24.000.000 x % 50=)
12.000.000 =] 22.800.000 TL olarak hesaplanacaktır.
Yatırımcı
kurum, yatırımın faaliyete geçtiği 2018 yılı 4. geçici vergi döneminde
20.000.000 TL ve 2018 yılında 32.000.000 TL tutarında kazanç elde etmişti.
Kazancın D ve E illeri arasında dağılımı bilinmemektedir. Bu kazancın tamamı
kurumlar vergisi matrahıdır. Bu durumda indirimli kurumlar vergisi aşağıdaki
gibi uygulanacaktır.
4.
Dönem Geçici Vergi Beyanı:
Geçici
Vergi Matrahı 20.000.000
TL
--D
İline Ait Kazanç Kısmı (%60) 12.000.000 TL
--E
İline Ait Kazanç Kısmı (%40) 8.000.000 TL
Hesaplanacak
Geçici Vergi 968.000 TL
--D
İline İlişkin Kazanca Ait Vergi (12.000.000,- x %6,6=) 792.000 TL
--E
İline İlişkin Kazanca Ait Vergi (8.000.000,- x %2,2=) 176.000 TL
Ödenecek
Geçici Vergi 968.000 TL
Kurumlar
Vergisi Beyanı:
Kurumlar
Vergisi Matrahı 32.000.000
TL
--D
İline Ait Kazanç Kısmı (%60) 19.200.000 TL
--E
İline Ait Kazanç Kısmı (%40) 12.800.000 TL
Hesaplanacak
Kurumlar Vergisi 1.548.800 TL
--D
İline İlişkin Kazanca Ait Vergi (19.200.000,- x %6,6=) 1.267.200 TL
--E
İline İlişkin Kazanca Ait Vergi (12.800.000,- x %2,2=) 281.600 TL
Mahsup
Edilecek Geçici Vergi 968.000 TL
Ödenecek
Kurumlar Vergisi 580.800 TL
Yatırım
Katkı Tutarının İzlenmesi:
Cari
Dönemde Kullanılan Katkı Tutarı [(19.200.000 x 0,154=) 2.956.800 + (12.800.000
x 0,192=)2.457.600=] 5.414.400 TL
İzleyen
Dönemlerde Kullanılacak Katkı Tutarı[88]
(22.800.000
– 5.414.400 =) 17.385.600 TL
Örnek
3
Tevsi
yatırımlarda; elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda
izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde, indirimli oranın bu kazanca
uygulanacağı; kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise
indirimli oran uygulanacak kazancın, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem
sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına (devam
eden yatırımlara ait tutarlar dahil) oranlanması suretiyle belirleneceği
belirtilmişti.
Tevsi
yatırımlarda indirimli vergi uygulamasına ilişkin bir örnek verelim. A ilinde makine
imalatıyla uğraşan ve 2016 yılında kurulmuş olan (H) A.Ş’nin 2016 yılı sonu
itibariyle bilanço aktifinde yer alan sabit kıymetleri aşağıdaki gibidir.
Yeraltı ve Yerüstü Düzenleri |
500.000 TL |
Binalar |
7.000.000 TL |
Tesis, Makine ve Cihazlar |
8.000.000 TL |
Taşıtlar |
5.000.000 TL |
Demirbaşlar |
500.000 TL |
Toplam |
21.000.000 TL |
(H)
A.Ş. üretim kapasitesini genişletmek amacıyla 2018 yılında teşvik belgesi
kapsamında 10.000.000 TL tutarında ilave yatırım yapmış ve bu yatırım aynı yıl
faaliyete geçmiştir. Kurum 2018 yılında toplam 9.000.000 TL kazanç elde etmiş,
ancak; yatırımın bütünlük arz etmesi nedeniyle elde edilen kazanç
ayrıştırılamamıştır. Kurumun başka bir kazanç elde ettiği faaliyeti
bulunmamaktadır.[89]
(H)
A.Ş.’nin 2018 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde indirim konusu yapabileceği 400.000
TL geçmiş yıl zararı, 600.000 TL iştirak kazancı istisnası bulunmaktadır.
Kurumun cari yıla ilişkin mahsup edilecek geçici vergi tutarı 1.280.000 TL’dir.
(H)
A.Ş.’nin, 2018 yılında teşvik belgesi kapsamında yaptığı 10.000.000 TL tutarındaki
ilave yatırım dışında, sabit varlıkları sadece 2016 yılı sonu itibariyle
aktifinde yer alan sabit kıymetlerden oluşmaktadır. Bu durumda, yukarıda da
belirtildiği üzere, indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım
tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit
kıymetlerin yeniden değerlenmiş tutarlarına oranlanması suretiyle
belirlenecektir.
İndirimli Oran Uygulanacak Kazanç (Matrah)=
Vergi Matrahı x (Tevsi Yatırım Tutarı / Dönem Sonu Toplam Sabit Kıymet Tutarı)
Dönem Toplam Vergi Matrahı; (9.000.000 –
400.000 – 600.000=) 8.000.000 TL
İndirimli Oran Uygulanacak Matrah
{8.000.000 x [10.000.000 / (10.000.000 + 21.000.000)=0,3225] =} 2.580.000 TL
Normal Oran Uygulanacak Matrah
(8.000.000 - 2.580.000 =) 5.420.000 TL olarak hesaplanacaktır.
A ilinin teşvik uygulamasında yatırıma
katkı oranının % 20, kurumlar vergisi indirim oranı da %55 olduğunu kabul
edelim. Bu durumda;
--Yatırıma katkı tutarı (10.000.000x%20=) 2.000.000
TL,
--Uygulanacak kurumlar vergisi oranı [22-(22
x % 55)=] (22-12,1=) %9,9 olacaktır.
Kurumlar Vergisi Beyanı:
Kurumlar Vergisi Matrahı 8.000.000
TL
Hesaplanacak Kurumlar Vergisi 1.447.820 TL
--İndirimli Oranla Hesapl. K. Verg.
(2.580.000 x %9,9=) 255.420 TL
--Normal Oranla Hesapl. K. Verg (5.420.000
x %22=)
1.192.400 TL
Mahsup Edilecek Geçici Vergi 1.280.000 TL
Ödenecek Kurumlar Vergisi 167.820
TL
İade Edilecek Geçici Vergi 0
TL
Yatırım
Katkı Tutarının İzlenmesi:
Cari
Dönemde Kullanılan Katkı Tutarı
(2.580.000
x 0,121=) 312.180 TL
İzleyen
Dönemlerde Kullanılacak Katkı Tutarı[90]
(2.000.000
– 312.180=) 1.687.820 TL
Örnek
4
(G)
A.Ş. teşvik belgesi kapsamında (M) ilinde 01.11.2013 tarihinde yatırıma başlamış
ve söz konusu yatırımı 01.07.2014 tarihinde tamamlamıştır. (G) A.Ş. söz konusu
yatırımdan 2018 yılında 7.000.000 TL kazanç elde etmiştir. (G) A.Ş.’nin söz konusu
yatırıma ilişkin teşvik belgesi kapsamındaki toplam harcama tutarı ise
10.000.000 TL’dir. Kurum dönem içinde geçici vergi ödememiştir.
--Kurumun önceki dönemden devreden
yararlanabileceği endekslenmiş yatırıma katkı tutarı 1.640.000 TL’dir.
(M)
ili için, BKK uyarınca belirlenen kurumlar vergisi indirim oranı da %80’dir. Bu
durumda (G) A.Ş.’nin, uygulayacağı indirimli kurumlar vergisi oranı; [22-(22 x
% 80)=] (22-17,6=) %4,4 olacaktır.
Kurumlar Vergisi Beyanı:
Kurumlar
Vergisi Matrahı 7.000.000
TL
Hesaplanacak
Kurumlar Vergisi(%4,4) 308.000 TL
Mahsup
Edilecek Geçici Vergi 0 TL
Ödenecek
Kurumlar Vergisi 308.000 TL
Yatırım
Katkı Tutarının İzlenmesi:
Cari
Dönemde Kullanılan Katkı Tutarı
(7.000.000
x 0,176=) 1.232.000 TL
İzleyen
Dönemlerde Kullanılacak Katkı Tutarı
(1.640.000
– 1.232.000 =) 408.000,-TL
(G)
A.Ş.’nin söz konusu bu yatırımını 2019 yılının başında aynı ilde faaliyette bulunan
(Y) kurumuna devrettiğini varsayalım. Bu durumda, (G) A.Ş. tarafından henüz
yararlanılmayan yatırıma katkı tutarı olan 408.000 TL’den (yeniden değerleme oranında
artırım yapılarak), devralan (Y) kurumu tarafından yararlanılacaktır. (Y)
kurumu, bu yatırımdan 2019 yılından itibaren elde edeceği kazançlara,
yararlanılabilecek yatırım katkı tutarına ulaşılmasına kadar indirimli kurumlar
vergisi oranını (%4,4) uygulayabilecektir.
Yatırımın
veya yatırıma konu sabit kıymetlerin, yatırımın yapıldığı veya sabit kıymetlerin
aktife alındığı tarihi izleyen 5 yıl içinde başka bir mükellefe veya başka bir
bölgeye devredilmesi halinde teşvik uygulanmasından yararlanma durumu Ekonomi
Bakanlığı’ndan izin alınmasına bağlı olacaktır.
XX- DÖNÜŞÜM KAPSAMINDAKİ
TAŞINMAZ TESLİMLERİNDE KAZANÇ
6639
sayılı Kanunun 14. maddesiyle KDVK’ya 15.04.2015 tarihinden geçerli olmak üzere
aşağıdaki geçici 35.madde eklenmiştir.
“06.10.2011
tarihli ve 28076 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 26.09.2011
tarihli ve 2011/2266 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile uygulama usul ve
esasları belirlenen ve sınırları ve koordinatları gösterilen alanda yapılacak
iyileştirme, yenileme ve dönüşüm projeleri kapsamında, trampa yolu ile
kamulaştırılan taşınmazların Hazineye devir ve teslimi işlemleri 31.12.2018
tarihine kadar katma değer vergisi, damga vergisi ve tapu harcından
müstesnadır. Bu taşınmazların 31.12.2018 tarihine kadar Hazineye devrinden
dolayı Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazanç oluşmuş sayılmaz.”
Anılan
hüküm uyarınca; İstanbul İli, Sultanbeyli İlçesinde bulunan bazı alanlarda
yürütülecek iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamaları kapsamında olup 31.12.2018 tarihine kadar Hazineye
devredilen taşınmazların, anılan devirden dolayı Gelir ve Kurumlar Vergisi
Kanunlarına göre kazanç oluşmuş sayılmaz. Kurumların bu kapsamdaki devirlerine
ilişkin olarak anılan tarihe kadar herhangi bir kazanç hesaplanmayacaktır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
VERGİNİN TARHI, MAHSUP, BEYAN VE
BEYANNAME
I-
VERGİNİN TARHI
Tarh, vergi alacağının kanunlarında
gösterilen matrah ve oranlar üzerinden vergi dairesince hesaplanarak
miktar itibariyle belirlenmesidir. Kurumlar vergisi, kurumun tüzel kişiliği
adına tarh olunur. Dar mükellefiyette, vergi mükellefi yabancı
kurum olmakla birlikte tarhiyat, bunların Türkiye’deki müdür veya temsilcileri,
müdür ve temsilci mevcut değilse kazanç ve iradı dar mükellef
kurumlara sağlayanlar adına yapılır.
A- KURUMLAR VERGİSİ
Kurumlar vergisi; beyannamenin
vergi dairesine verildiği gün, beyanname posta ile gönderilmişse,
beyannamenin vergiyi tarh edecek daireye geldiği tarihi izleyen
üç gün içinde tarh edilir (KVK Mad. 16, 28). Kurumlar vergisi tarhiyatı
açısından tam mükellef ve dar mükellef kurum ayırımı yoktur. Ancak aşağıda
açıklandığı üzere bazı dar mükellef kurum kazançları sadece KVK’nın 30. maddesi
uyarınca kurumlar vergisi stopajı usulü ile vergilendirilir.
Kurumlar vergisi oranı, kanunun
32. maddesinde % 20 olarak belirlenmiştir. Tarh edilecek kurumlar vergisinden
aşağıda belirtilecek mahsupların düşülmesiyle ödenecek kurumlar vergisi
tutarına ulaşılacaktır.
KVK’nın 7061 Sayılı Kanunla
getirilen geçici 10. maddesi[91]
uyarınca; 32. maddesinin birinci fıkrasında yer alan %20 oranı, kurumların
2018, 2019 ve 2020 yılı vergilendirme dönemlerine (özel hesap dönemi tayin
edilen kurumlar için ilgili yıl içinde başlayan hesap dönemlerine) ait kurum
kazançları için %22 olarak uygulanacaktır.
B- STOPAJ VERGİLEMESİ
1-
Kurumlar Vergisi Stopajı
Kurum kazançlarının bir kısmı
GVK’nın 94. maddesinin 6. bendinde gelir vergisi stopajına tabi tutulmak
suretiyle vergilendirilmekteydi. Bu kazançlar; menkul kıymet portföy
işletmeciliği kazançları, kurumlar tarafından dağıtılan kâr payları, GVK’nın
75/4. maddesinde düzenlenen menkul sermaye iratlarıdır. Kurumlar tarafından
elde edilen bu kazançların kaynakta kesinti yoluyla vergilendirilmesi KVK’nın
15. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden sonra, kurumlar vergisi
mükelleflerine ilişkin stopajların KVK uyarınca yapılması sağlanmıştır.
KVK’nın geçici 1. maddesinin;
§
Birinci
fıkrasında, KVK uyarınca vergi kesintisine tabi tutulmuş kazanç ve iratlar
üzerinden, GVK’nın 94. maddesi uyarınca,
§
İkinci
fıkrasında ise GVK’nın geçici 67. maddesi uyarınca vergi kesintisine tabi tutulmuş
kazanç ve iratlar üzerinden, KVK uyarınca ayrıca vergi kesintisi yapılmayacağı
düzenlemesi yapılmıştır.
Stopaj uygulaması konusunda KVK
Genel Tebliğleri ile ayrıntılı açıklama yapılmıştır. KVK’nın 15/1. maddesine
göre (2009/14594 s. BKK ile belirlenen oranlarla) yapılacak stopajlar;
§
Yıllara
sari inşaat ve taahhüt işleri hak ediş ödemelerinde %3,
§
Kooperatiflere
ait taşınmazların kiralarında %20,
§
Her
nevi tahvil ve Hazine Bonosu faizleri ile benzerlerinde %0,
§
Yurtdışına
ihraç edilen tahvil ve kira sertifikalarından 2011/1854 sayılı BKK uyarınca
vadeye bağlı olarak değişken,
§
Mevduat
faizleri ile katılım bankasınca ve kar zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen
kar paylarında %15,
§
Repo
ve ters repo faizlerinde %15.
a- KVK 15/3. Madde Uyarınca
Yapılacak Kesintiler
Yatırım fon ve ortaklıkları
portföy kazançları önceki bölümlerde açıklandığı üzere KVK’nın 5/d maddesi
uyarınca kurumlar vergisinden istisnadır. Bunlardan emeklilik yatırım fonları
(5. bent) hariç diğer portföy kazançları üzerinden KVK’nın 15/3. maddesi
uyarınca dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın kurum bünyesinde %15 (2009/14594
sayılı BKK) oranında kesinti yapılacaktır. Bu kurumların portföy kazançları
için aynı maddenin 2. bendi ve GVK’nın 94/6-b maddesi uyarınca kâr dağıtımına
bağlı ayrıca kesinti yapılmayacaktır.
KVK’nın 34/8. maddesi uyarınca;
Kanunun 5/d maddesinde belirtilen yatırım fon ve ortaklıkları, aynı bentte yer
alan kazançların elde edilmesi sırasında, Kanunun 15. maddesi uyarınca
kendilerinden kesilen vergileri, vergi kesintisi yapanlarca ilgili vergi
dairesine ödenmiş olmak şartıyla, Kanunun 15/3. maddesi uyarınca kurum bünyesinde
yapacakları vergi kesintisinden mahsup edebilirler. Mahsup edilemeyen kesinti
tutarı mükellefe, başvurusu halinde red ve iade edilir.
b- GVK Md. 94/6-b ve KVK Md.
15/2 ile 30/6 Uyarınca Yapılacak Kesintiler
2009/14592 sayılı BKK ile
değişen GVK’nın kâr payına ilişkin vergi kesintisini düzenleyen 94/6-b
maddesinin “i ve ii” alt bendi hükümleri aşağıdaki gibidir.
“i)
Tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar
vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75.
maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr
paylarından, (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.)%15,
ii)
Tam mükellef kurumlar tarafından; dar mükellef gerçek kişilere ve gelir vergisinden
muaf olan dar mükelleflere dağıtılan, 75. maddenin ikinci fıkrasının (1), (2)
ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi
kâr dağıtımı sayılmaz) %15,”
GVK’nın 94. maddesi uyarınca
yapılacak kesintilere ilişkin hususlar 81 Seri no.lu 5422 s. KVK Genel Tebliği
ile açıklanmıştır.
Diğer taraftan tam mükellef
kurumlarda vergi kesintisini düzenleyen KVK’nın 15/2. maddesi hükmü şöyledir. “Vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan (kârın
sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz) GVK’nın 75. maddesinin ikinci
fıkrasının 1, 2 ve 3 numaralı bentlerindeki kâr payları üzerinden, bu maddenin
üçüncü fıkrası (portföy kazançlarına ilişkin stopaj) uyarınca vergi kesintisine
tabi tutulan kazançlar hariç olmak üzere %15 oranında vergi kesintisi yapılır”
Dar mükellef kurumlarda vergi
kesintisini düzenleyen KVK’nın 30/6. maddesi hükmü ise şöyledir. “Yıllık veya özel beyanname veren dar
mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından,
hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze
aktardıkları tutar üzerinden, kurum bünyesinde %15 oranında kurumlar vergisi
kesintisi yapılır.”
ba-
Tam Mükellef Kurumlar Tarafından Yapılacak Gelir Vergisi Kesintisi
Gelir Vergisi Kanunu’nun 4842
sayılı Kanunla değişik 94/6-b maddesinin (i) ve (ii) alt bentleri ve KVK’nın
15/2. maddesi uyarınca, tam mükellef kurumlar tarafından;
§
Tam
mükellef gerçek kişilere,
§
Gelir
ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara,
§
Gelir
ve kurumlar vergisinden muaf olan tam ve dar mükelleflere,
§
Dar
mükellef gerçek kişi ve kurumlara dağıtılan, GVK’nın 75/1-2-3. maddesinde
düzenlenen kâr payları üzerinden vergi kesintisi yapılması gerekmektedir. Dağıtılan
kazancın diğer tam mükellef bir kurumdan kâr payı olarak alınması bu durumu
değiştirmeyecektir.
Tam mükellef kurumlar
tarafından; tam mükellef kurumlara, Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci
aracılığıyla kâr payı elde eden dar mükellef kurumlara dağıtılan kâr payları
üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Tam mükellef kurumlarca kârın
dağıtılmayıp kurum sermayesine eklenmesine karar verilmesi halinde, anılan maddelerde
yer alan parantez içi hüküm uyarınca, kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı
sayılmadığından, sermayeye ilave edilen bu tutar üzerinden vergi kesintisi
yapılmayacaktır.
Diğer taraftan 4842 sayılı
kanun değişikliği öncesinde GVK’nın 94. maddesi uyarınca stopaja tabi tutulan
kazançların kurumlar tarafından dağıtılması halinde, kâr dağıtımına bağlı bu
kapsamda tekrar vergi kesintisi yapılmayacaktır.
bb- Dar Mükellef Kurumlarca Yapılacak Vergi Kesintisi
4842 sayılı Kanunla değişik GVK’nın
75/4. maddesinde, KVK uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef
kurumların indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından,
hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın menkul sermaye iradı
niteliğinde olduğu hükme bağlanmıştır.
KVK uyarınca yıllık veya özel
beyanname veren dar mükellef kurumların, anılan menkul sermaye iradını ana
merkezlerine aktarmaları sırasında aktardıkları bu tutarlar üzerinden
KVK’nın 30/6. maddesi uyarınca kurumlar vergisi kesintisi yapmaları
gerekmektedir. Aktarılmayan kazanç kısmı için tevkifat yapılmayacaktır.
Ana merkeze gönderilen kazanç
kısmının cari yıla ilişkin olması şart değildir. Ancak, dar mükellef kurumların
önceki yıllarda GVK’nın 94. maddesi kapsamında stopaja konu edilmiş
kazançlarını, bu dönemde ana merkezlerine aktarmaları durumunda bu kazanç kısmı
üzerinden yukarıda anılan hükme bağlı olarak tekrar vergi kesintisi yapılmayacaktır.
bc-
Stopaj Oranı
2009/14593 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararının eki Karar ile kâr dağıtımına ilişkin tevkifat oranı %15 olarak
belirlenmiştir.
c-
Dağıtılan Geçmiş Dönem Kârları Üzerinden Yapılacak Vergi Kesintisi
Vergi kesintisi açısından
kurumların kazançlarının istisnaya konu olup olmadığının önemi
bulunmamaktadır. Kurumlarda kârın
dağıtılması durumunda kar dağıtımına bağlı GV kesintisi yapılacaktır. İstisna
kazançlar üzerinden prensip olarak tevkifat yapılmayacaktır.
Kâr dağıtımı üzerinden kesinti
yapılması uygulamasında, kurumlar tarafından geçmiş dönem karlarının
dağıtılmasına ilişkin olarak GVK’nın geçici 62. maddesinde düzenleme
yapılmıştır. Bu madde hükmü uyarınca kurumlar tarafından aşağıda sayılan
kazançların dağıtımı halinde kâr dağıtımına bağlı stopaj yapılmayacaktır.
i-31.12.1998 veya daha önceki
tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen kazançlar.
ii-(i) bendi kapsamı dışında
kalan ve 31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde (01.01.1999
– 31.12.2002 tarihleri arasında) elde edilen kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlar.
iii-GVK Geçici 61. madde
kapsamında tevkifata tabi tutulan kazançlar.
2003 ve müteakip yıllardaki
hesap dönemlerinde elde edilen (kurumlar vergisinden istisna edilmiş olsun veya
olmasın) kazançların dağıtılması halinde, dağıtılan bu kazançlar üzerinden GVK’nın
94/6-b ve KVK 15/2. maddeleri uyarınca kâr dağıtımına bağlı stopaj yapılması
gerekmektedir.
Diğer taraftan, 01.01.1999–31.12.2002
tarihleri arasındaki hesap dönemlerine ilişkin istisnaya konu olmayan kazançların
dağıtıma tabi tutulması halinde de dağıtılan bu kâr payları üzerinden, kâr
dağıtımına bağlı stopaj yapılması gerekmektedir.
d- VUK 11/7. Madde Kapsamında
Yapılacak Stopajlar
VUK’un 700 Sayılı KHK ile
değişik 11/7. maddesinde “Cumhurbaşkanı,
ödeme yapılan kişilerin mükellef olup olmamasına, ödeme yapan veya ödemeye
aracılık edenlerin vergi kanunlarına göre vergi kesintisi yapmak zorunluluğu
bulunup bulunmamasına, ödemenin konusunun mal veya hizmet alım satımı olup
olmamasına, elektronik ortamda gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesine, ödeme
yapılanın bu tutarı vergi matrahının tespitinde indirim konusu yapıp
yapmamasına bakılmaksızın, vergiye tabi işlemlere taraf veya aracı olanlara
vergi kesintisi yaptırmaya, iş grupları, iş nevileri, sektörler ve emtia
grupları itibarıyla, vergiye tabi işlemle ilgili, vergi kanunlarında belirtilen
alt ve üst limitler arasında olmak şartıyla, farklı kesinti oranları tespit
etmeye yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
GVK 94, Kurumlar Vergisi
Kanununun 15/1-(ğ) ve 30/1-d maddeleri uyarınca, VUK’un 11 inci maddesinin
yedinci fıkrası kapsamındaki ödemelerden vergi kesintisi yapılması
gerekmektedir. VUK’un anlan maddesinin Cumhurbaşkanına verdiği yetkiye
istinaden, Cumhurbaşkanınca yayımlanan 476 sayılı karar uyarınca internet üzerinden
alınan reklam hizmetlerine ilişkin ödemeler üzerinden tevkifat yapılması uygulaması
düzenlenmiştir.
Kararname uyarınca, dar
mükellef kurumlar ve gerçek kişilere bu kapsamda yapılacak ödemler üzerinden
%15 oranında stopaj yapılacaktır. Konuya ilişkin olarak Maliye bakanlığınca, 1
seri no.lu KDKGT’nde değişiklik yapan 17 seri no.lu GT ile açıklamalar yapılmıştır.
2-
Dar Mükellefiyette Vergi Kesintisi
KVK’nın
30. maddesinde, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye’de elde ettikleri
kazanç ve iratlardan yapılacak vergi kesintisi düzenlenmiştir. Madde uyarınca
kesinti, kazanç ve iratların nakden veya hesaben ödenmesi veya tahakkuk
ettirilmesi aşamasında avanslar da dahil olmak üzere gayri safi tutar üzerinden
%15 oranında yapılacaktır.
Bu
madde uyarınca vergilenecek kazançlara ilişkin kesinti, bu kazanç ve iratları
(avanslar da dahil olmak üzere) nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler
tarafından yapılacaktır.
Maddenin
8. bendi uyarınca Cumhurbaşkanı, kesinti oranlarını, gelir unsurları veya
faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye, sıfıra kadar indirmeye veya
bir katına kadar artırmaya yetkili kılınmıştır. Kanunla tanınan yetkiler çerçevesinde
BK tarafından 3/2/2009 tarihinden geçerli olmak üzere 2009/14593 sayılı BKK ile
oran belirlemesi yapılmıştır.
Yapılacak
vergi kesintisinde kazanç ve iratlar gayrisafi tutarları üzerinden dikkate
alınır. Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi
halinde vergi kesintisi, ödenen tutar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin
toplamı üzerinden hesaplanır. Ödemelerden yapılan vergi kesintisi, kesinti
yapanların kayıt ve hesaplarında ayrıca gösterilir.
a-
Türkiye’de Bulunan İşyeri veya Daimi Temsilci Vasıtasıyla Elde Edilen Kazanç ve
İratların Durumu
Kanunun
30/1. maddesi uyarınca dar mükellefiyete tabi kurumların elde ettiği aşağı
sayılan hasılat veya gelirleri üzerinden vergi kesintisi yapılacaktır.
§
GVK’da
belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım
işleriyle uğraşan şirketlere bu işleri ile ilgili olarak yapılan ödemeler,
§
Serbest
meslek kazançları,
§
Gayrimenkul
sermaye iratları,
§
GVK’nın
75. maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde
sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları.
Kanunun
22. maddesinin birinci fıkrasında, dar mükellef kurumların işyeri veya daimi
temsilci vasıtasıyla elde edilen kazançlarının tespitinde, aksi belirtilmediği
takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümlerin uygulanacağı hükme
bağlanmıştır.
Kanunun
15. maddesine göre, tam mükellef kurumların, birden fazla takvim yılına yaygın
inşaat ve onarım işleri ile ilgili hakkedişlerinden, her nevi tahvil ve Hazine
Bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan
menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerinden, mevduat faizlerinden, katılım
bankaları tarafından katılma hesabı karşılığında ödenen kâr paylarından, kâr ve
zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kâr paylarından, repo kazançlarından
ve kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan
kira ödemelerinden vergi kesintisi yapılmaktadır.
Bu
durumda, tam mükellef kurumların vergi kesintisine tabi tutulan kazanç ve iratlarının,
Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci bulundurmak suretiyle ticari faaliyette
bulunan dar mükellef kurumlar tarafından da elde edilmesi halinde, söz konusu kazanç
ve iratlar üzerinden Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesine göre vergi
kesintisi yapılacaktır. Ancak, dar mükellefiyete tabi kurumların, Türkiye’de
bir işyeri veya daimi temsilci bulundurmak suretiyle yaptıkları ticari ve zirai
faaliyet kapsamında, bu işyerleri veya daimi temsilcileri vasıtasıyla elde
ettikleri serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları (dar mükellef
kooperatiflere ait taşınmazların kiralanması karşılığında bunlara yapılan kira
ödemeleri hariç) ve menkul sermaye iratları (kâr payları ile KVK’nın 15.
maddesinin birinci fıkrasında vergi kesintisine tabi tutulan menkul sermaye
iratları hariç) üzerinden anılan Kanunun 30. maddesine göre vergi kesintisi
yapılmayacaktır.
Diğer
yandan, dar mükellefiyete tabi kurumların Türkiye’de bir işyeri veya daimi
temsilcisi bulunmadan veya Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci bulunsa dahi
bu işyerlerinde yürüttükleri ticari faaliyetle bağlantılı olmadan elde
ettikleri, birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile ilgili
hakkedişlerinden, serbest meslek kazançlarından, gayrimenkul sermaye
iratlarından ve kâr payları hariç menkul sermaye iratlarından vergi kesintisi
yapılacaktır.
Vergi
kesintisi yapma sorumluluğu bulunanların, dar mükellefin Türkiye’de işyerlerinin
veya daimi temsilcilerinin bulunup bulunmadığını bilmemesi durumunda anılan
madde uyarınca vergi kesintisi yapılacağı tabiidir. Diğer taraftan, telif,
imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayri maddi hakların
satışı, devir ve temliki karşılığında yapılan ödemeler üzerinden bu kazanç ve
iratların ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın
sorumlularca kurumlar vergisi kesintisi yapılacaktır.
b- Vergi
Kesintisine Tabi Kazanç ve İratlar
ba- Taahhüt İşleriyle
Uğraşan Dar Mükellef Kurumlara Yapılan Hakkediş Ödemeleri
Kanunu’nun
30/1. maddesinin (a) bendinde, GVK’da belirtilen esaslara göre birden fazla
takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan dar mükellef kurumlara
bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakkediş ödemeleri üzerinden 2009/14593
sayılı BKK uyarınca %3 oranında vergi kesintisi yapılacaktır.
bb-
Serbest Meslek Kazançları
Kanunu’nun
30/1. maddesinin (b) bendinde, dar mükellef kurumların elde edecekleri serbest
meslek kazançları üzerinden vergi kesintisi yapılması öngörülmüş olup,
2009/14593 sayılı BKK uyarınca;
§
Petrol
arama faaliyetleri dolayısıyla sağlanacak kazançlardan %5,
§
Diğer
serbest meslek kazançlarından %20 oranında vergi kesinti yapılacaktır.
bc-
Gayrimenkul Sermaye İratları
Kanunu’nun
30/1. maddesinin (c) bendinde, dar mükellef kurumların elde edecekleri
gayrimenkul sermaye iratları üzerinden vergi kesintisi yapılması öngörülmüş
olup, 2009/14593 sayılı BKK uyarınca;
§
Finansal
Kiralama Kanunu kapsamındaki faaliyetlerden sağlanacak gayrimenkul sermaye
iratlarından %1,
§
Diğer
gayrimenkul sermaye iratlarından %20 oranında kesinti yapılacaktır.
bd-
Menkul Sermaye İratları
Kanunu’nun
30/1. maddesinin (ç) bendinde, dar mükellef kurumların elde edecekleri kâr
payları hariç diğer menkul sermaye iratları üzerinden vergi kesintisi yapılması
öngörülmüştür.
Bu kapsamda değerlendirilecek
iratlar, GVK’nın 75. maddesinin 5, 6, 7, 8, 9, 10, 12, 14, 15. bentlerinde
düzenlenen iratlardır.
KVK’nın
geçici 1/2 maddesinde GVK’nın geçici 67. maddesi uyarınca vergi kesintisine
tabi tutulmuş kazanç ve iratlar üzerinden, KVK uyarınca ayrıca vergi kesintisi
yapılmayacağı hüküm altına alınmıştır. GVK’nın geçici 67. maddesinde ise aynı Kanunun
75. maddesinin 5, 7, 12 ve 14 numaralı bentlerinde yer alan menkul sermaye
iratları (her nevi tahvil ve Hazine Bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi,
Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden
sağlanan gelirler, mevduat faizleri, faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr
payları ile kâr ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kâr payları, repo
gelirleri) üzerinden %15 oranında kesinti yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Ancak
yetkisine istinaden Bakanlar Kurulu 2009/14593 sayılı BKK ile; tam mükellef
gerçek kişi ve kurumlar tarafından hisse senetlerine (menkul kıymetler yatırım
ortaklıkları hisse senetleri hariç) ilişkin olarak elde edilen kazançlar için
stopaj oranı %0, bu kişi ve kurumlar tarafından elde edilen diğer kazançlar
için stopaj oranı da %10 olarak değiştirilmiştir.
Diğer
taraftan, her nevi alacak faizlerinden, 2009/14593 sayılı BKK uyarınca;
§
Yabancı
devletler, uluslararası kurumlar veya yabancı banka ve kurumlardan alınan her
türlü krediler için ödenecek faizlerden (katılım bankalarının kendi usullerine
göre yurt dışından sağladıkları fonlar ve benzeri kaynaklar için ödedikleri kâr
payları dahil) %0,
§
Banka
ve diğer kurumların bir akım veya varlık portföyüne dayalı olarak yurtdışında
menkul kıymetleştirme yoluyla temin ettikleri kredilere ilişkin faizlerden %5,
§
Katılım
bankaları tarafından ödenen kar payları hariç, mal tedarikinden kaynaklanan
vade farklarından %5,
§
Diğerlerinden
%10 oranında vergi kesintisi yapılacaktır.
Diğer taraftan yurtdışına ihraç
edilen tahvil ve kira sertifikalarından yapılacak kesintiler 2011/1854 sayılı
BKK uyarınca, vadelerine göre farklı oranlarda uygulanacaktır.
be- Gayrimaddi
Hakların Satış, Devir ve Temliki
Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun 30. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, ticari veya zirai
kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın dar mükellef kurumların telif, imtiyaz,
ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayri maddi haklarının
satışı, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk
ettirilen bedellerin, ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından 2009/14593
sayılı BKK uyarınca %20 oranında vergi kesintisine tabi tutulacaktır.
bf- Dar
Mükellef Kurumlara veya Kurumlar Vergisinden Muaf Dar Mükelleflere Dağıtılan
Kâr Payları
Tam
mükellef kurumlar tarafından, dar mükellef kurumlara veya kurum statüsünde
olup, bu Kanunla veya özel kanunlarla kurumlar vergisinden muaf tutulmuş bulunan
yabancı kurumlara dağıtılan GVK’nın 75. maddesinin ikinci fıkrasının 1, 2 ve 3
numaralı bentlerinde sayılan kâr payları üzerinden KVK’nın 30. maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca 2009/14593 sayılı BKK ile belirlenen %15 oranında vergi
kesintisi yapılacaktır.
Türkiye’de
bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla faaliyet gösteren dar mükellef
kurumlara dağıtılan kâr payları üzerinden bu kesinti yapılmayacaktır.
Kurumlarca kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.
bg- Yurt
Dışı İştirak Kazançları Üzerinden Dar Mükellef Kurumlara Dağıtılan Kâr Payları
KVK 30/4.
maddesi uyarınca, Kanun’un 5/1-c maddesiyle kurumlar vergisinden istisna
edilmiş kazançlardan, anonim veya limited şirket niteliğindeki dar mükellef
kurumlara dağıtılan kâr paylarından vergi kesintisi yapılacak olup, söz konusu
kesinti oranı 30. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca uygulanacak olan oranın
(%15) yarısını aşmayacaktır. Bu durumda bu bent uyarınca yapılacak kesinti
oranı %7,5 olacaktır.
bh- Sergi
ve Panayır Kazançları
KVK’nın
30/5. maddesinde, Türkiye’de işyeri ve daimi temsilcisi bulunmayan dar
mükelleflerin, yetkili makamların izniyle açılan sergi ve panayırlarda
yaptıkları ticari faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar üzerinden kurum
bünyesinde stopaj yapılacak ancak, 2009/14593 sayılı BKK uyarınca stopaj oranı
%0 olarak belirlenmiştir.
bi- GVK
Md. 75/4 Uyarınca Yurt Dışına Yapılan Aktarımlar
KVK’nın
30. maddesinin 6. fıkrasında yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef
kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan
kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan (GVK Mad.75/4) ana merkeze
aktardıkları tutar üzerinden, kurum bünyesinde kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı
hükme bağlanmıştır. Kesinti oranı, 2009/14593 sayılı BKK ile %15 olarak belirlenmiştir.
Dar
mükellef kurumların Türkiye’de elde edilen kârı ana merkezlerine aktarmamaları
halinde, anılan stopaj kâr aktarımına bağlı olarak yapılacağından, herhangi bir vergi kesintisi yapılmayacaktır.
bj- Cumhurbaşkanınca Belirlenecek Ülkelerde
Yerleşik Olan veya Faaliyette Bulunan Kurumlara Yapılacak Ödemeler
Kanunu’nun 30/7. maddesi uyarınca, kazancın elde edildiği
ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi
ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi
değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Cumhurbaşkanınca ilan
edilen ülkelerde[92]
yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu
nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan
veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin
konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına
bakılmaksızın %30 oranında vergi kesintisi yapılacaktır.
Cumhurbaşkanınca
belirlenen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlar ile tam
mükellef kurumların söz konusu ülkelerde bulunan işyeri veya daimi
temsilcilerine nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler, bu ödemelerin
verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup
olmadığına bakılmaksızın vergi kesintisi kapsamında değerlendirilecektir.
Dolayısıyla, anılan ülkelerde yerleşik olan veya buralarda faaliyette bulunan kurumlara
ödenen kredi anaparası, tasfiye bakiyesi gibi değerler de vergi kesintisi kapsamına
girmektedir.
Bu ülkelere
yapılacak kâr payı ödemeleri, Kanunun 30. maddesinin üçüncü fıkrasına göre
değil, yedinci fıkrasına göre vergi kesintisine konu edilecektir. Yedinci
fıkraya göre vergi kesintisine tabi tutulan ödemeler, diğer fıkralar uyarınca
ayrıca vergi kesintisine konu edilmeyecektir.
Cumhurbaşkanınca
belirlenen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlar ile tam
mükellef kurumların söz konusu ülkelerde bulunan işyeri veya daimi temsilcilerine,
kapsam dışında olan bir ülke üzerinden ödeme yapılması halinde de vergi
kesintisi uygulanacaktır.
Ödemeye
esas teşkil eden bir belgenin Cumhurbaşkanınca
belirlenecek ülkelerde düzenlenmesi, vergi kesintisi için yeterlidir. Vergi
kesintisi kapsamında olup mükellef açısından gider niteliğinde olan ödemeler,
kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilecektir.
Cumhurbaşkanınca
belirlenecek ülkelerdeki finans kuruluşlarından[93]
temin edilen borçlanmalara ilişkin ana para, faiz ve kâr payı ödemeleri ile
sigorta ve reasürans ödemeleri üzerinden bu fıkra kapsamında vergi kesintisi
yapılmayacaktır.
c- Üzerinden Kesinti Yapılan
Kazançların Verilecek Beyannameye İthali
KVK’nın
24. maddesinde dar mükellef kurumların yıllık beyanname vermesine ilişkin hükümlere
yer verilmiş olup, 26. maddesinde ise dar mükellef kurumların özel beyanname
verecekleri gelirlere ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
KVK’nın
30/9.maddesi uyarınca “ticari veya zirai kazançlar hariç olmak üzere”[94],
bu maddeye göre vergi kesintisi yoluyla alınan kazanç ve iratlar için Kanunun
24 veya 26. maddelerine göre beyanname verilmesi veya bu madde kapsamına
girmeyen kazanç ve iratlar için verilecek beyannamelere söz konusu kazanç ve
iratların dahil edilmesi ihtiyaridir.
Diğer
taraftan, GVK’nın 75. maddesinin ikinci fıkrasının 5, 7 ve 14 numaralı bentlerinde
yer alan menkul sermaye iratları ile fonların katılma belgelerinden ve yatırım
ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kâr paylarının verilecek beyannamelere
dahil edilmesi zorunludur. Aynı şekilde dar mükellefiyete tabi kurumlar, hakkediş
ödemeleri üzerinden vergi kesintisi yapılan, birden fazla takvim yılına yaygın
inşaat ve onarım işlerinden elde ettikleri kazançlarını kurumlar vergisi beyannameleri
ile beyan etmeleri gerekmektedir.
II- MAHSUPLAR
Kurumların beyan ettikleri kurumlar vergisi matrahı üzerinden
ilgili vergi dairesi tarafından % 22[95]
oranında kurumlar vergisi tarh edilir.[96]
Tarh edilen bu vergiden; beyannamede gösterilen kazançlardan gelir ve kurumlar
vergisi kanunlarına göre kesilmiş olan vergiler (yatırım fonlarının katılma
belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kâr
payları üzerinden fon veya ortaklık bünyesinde hesaplanan vergiler dahil)
düşülerek ödenecek kurumlar vergisi tutarına ulaşılır. (KVK Mad. 32, 33, 34)
Yurt
dışında ödenen vergiler[97],
KVK’ya göre hesaplanan kurumlar vergisinden öncelikle mahsup edilecek, mahsup
sonrası tutarın bulunması halinde yurt içinde kesinti suretiyle ödenen vergiler
ve geçici vergi mahsup edilecektir. Zarar mahsubu veya istisnalar sonucu ilgili
yılda Türkiye’de vergiye tabi kurum kazancının oluşmaması nedeniyle Türkiye’deki
beyannamelere dahil edilen yurt dışı kazançlar üzerinden mahallinde ödenen
vergilerin kısmen veya tamamen mahsubuna imkân bulunmazsa, söz konusu mahsup
hakkı bu dönemi izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar kullanılabilecektir.
Örneğin, Tam mükellef (Z) A.Ş., 2018 yılında (D) ülkesinde bulunan
şubesinden KVK kapsamında istisna olarak değerlendirilmeyen 140.000 TL
değerinde kurum kazancı elde etmiş ve bu kazanç üzerinden %25 oranında 35.000
TL kurumlar vergisi ödemiştir. Kurumun yurt içindeki faaliyetlerinden elde
ettiği kazanç ise 750.000 TL olup 54.000 TL kesinti suretiyle ödenen vergi, 112.000
TL’de ödenen geçici vergisi bulunmaktadır (Yurt dışından elde edilen kâr
payları ve ödenen vergiler aynı kurla değerlenmiştir.). (Z) A.Ş.’nin kurumlar
vergisi beyanname özeti aşağıdaki gibi olacaktır.
Kurum kazancı.............................................................. 890.000
TL
Hesaplanan kurumlar vergisi(%22)................................. 195.800
TL
Mahsuplar (-) ................................................................ 196.800
TL
- Yurt dışında ödenen verginin mahsup
edilebilecek kısmı (140.000 x %22 =).............................. 30.800 TL
- Kesinti yoluyla yurt içinde ödenen vergi......................... 54.000 TL
- Geçici vergi................................................................. 112.000
TL
Ödenecek kurumlar vergisi....................................................... 0
TL
İadesi gereken geçici vergi ............................................. 1.000
TL
Mükellef tarafından yurt dışında ödenen verginin (35.000
– 30.800=) 4.200 TL’lik kısmı, mahsup sınırını aştığı için hiçbir şekilde
mahsup (ve iade) konusu yapılamayacaktır.
A- YURT DIŞINDA ÖDENEN
VERGİLERİN MAHSUBU
Yurt
dışında elde edilen kazançlardan Türkiye’de vergilendirilecek olanlara ilişkin
daha önce mahallinde ödenen vergiler, Türkiye’de bu kazançlar nedeniyle hesaplanacak
kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir. Ancak, Türkiye’deki vergi matrahına
dahil edilen yurt dışı kazanç tutarının bu vergileri de içerecek şekilde
brütleştirilmiş olması gerekmektedir. Yurt dışında yabancı para cinsinden
ödenen vergilerin TL’ye çevrilmesinde, ilgili bulunduğu kazançların genel sonuç
hesaplarına intikalinde esas alınan kur uygulanacaktır. (KVK Mad. 33)
Mahsup
işlemi söz konusu verginin beyannameye dahil edildiği geçici vergi dönemi
itibariyle başlayacaktır. Bu vergilerin geçici vergiden mahsubunda da genel
şartlar aranacaktır. Bu verginin geçici vergiden mahsup edilmesi yıllık
vergiden mahsup edilmesine engel değildir. Çünkü hesaplanan kurumlar vergisinden
ancak ödenen geçici vergi mahsup edilebilmektedir. (KVK Mad. 33/5)
KVK’nın
7. maddesinin uygulandığı hallerde, kontrol edilen yabancı kurumun ödemiş
olduğu gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergiler, söz konusu kurumun Türkiye’de
vergilendirilecek kazancı üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup
edilebilecektir. (KVK Mad. 33/2)
Yurt
dışında elde edilen kazançların Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna edilmiş
olması halinde, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin yurt
içinde hesaplanan vergiden mahsup edilmesi mümkün değildir.
Genel
olarak yurtdışı kazançların Türkiye’de beyan edildiği dönemde vergiye tabi
kurum kazancının oluşmaması nedeniyle, beyannamelere dahil edilen yurt dışı kazançlar
üzerinden mahallinde ödenen vergilerin kısmen veya tamamen mahsup edilememesi
halinde, bu vergiler izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar mahsup konusu
yapılabilecektir. (KVK mad. 33/4)
1-
Mahsup Edilebilecek Vergilerin Sınırı
Türkiye’de tarh olunacak kurumlar vergisinden mahsup
edilebilecek yurt dışında ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergiler, en fazla
yurt dışında elde edilen ve Türkiye’de beyannameye dahil edilen kazançlara %22
kurumlar vergisi oranının uygulanması suretiyle bulunacak tutar kadar
olacaktır. (KVK Mad. 33/4)
Örneğin, (A)
Kurumu, yurt dışında elde ettiği brüt 100.000 TL kazancı 2018 yılı beyanına
dahil etmiştir. Bu kazanç üzerinden yabancı ülkede 25.000 TL kurumlar vergisi
benzeri vergi ödenmiştir. Bu durumda, (A) Kurumu Türkiye’de bu kazanca ilişkin
olarak (100.000 x %22=) 22.000 TL vergi kısmını, hesaplanan kurumlar vergisinden
mahsup edebilecektir. Yurt dışında ödenen verginin bu tutarı aşan kısmı hiçbir
şekilde mahsup (ve iade) konusu yapılamayacaktır.
2- Yurt Dışı İştiraklerden Elde Edilen Kâr Payları
Üzerinden Ödenen Vergilerin Mahsubu
Tam mükellef kurumların doğrudan veya dolaylı olarak
sermayesi veya oy hakkının en az %25’ine sahip olduğu yurt dışı iştiraklerinden
elde ettikleri kâr payları üzerinden Türkiye’de ödenecek kurumlar vergisinden,
iştiraklerin bulunduğu ülkelerdeki kâr payı dağıtımına kaynak oluşturan kazançlar
üzerinden ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergilerin kâr payı tutarına
isabet eden kısmı mahsup edilebilecektir. Ancak, kazanca ilave edilen kâr payı
brüt tutarı ile dikkate alınmalıdır. (KVK mad. 33/3)
Örneğin, (A) Kurumunun sermayesine %30 oranında iştirak ettiği yurt
dışındaki (C) Kurumundan elde ettiği iştirak kazancına ilişkin bilgiler
şöyledir.
-. İştirak
oranı %30
-. Yabancı
ülkedeki kurumlar vergisi oranı %10
-. Yabancı
ülkede dağıtılan kâr paylarına uygulanan vergi kesintisi oranı %20
-. (C)
Kurumunun toplam kurum kazancı 100.000 TL
- (C) Kurumunun
yabancı ülkede ödediği kurumlar vergisi (%10) 10.000 TL
-. (A)
Kurumunun elde ettiği iştirak kazancı (brüt) 30.000 TL
- Yabancı ülkede
ödenen kurumlar vergisinden (A) Kurumunun elde ettiği iştirak kazancına isabet
eden tutar (30.000 x %10) 3.000 TL
-. (C)
Kurumunun dağıtılabilir kazancı 90.000 TL
-. (A)
Kurumunun elde ettiği vergi sonrası kâr payı 27.000 TL
- (A) Kurumunun elde
ettiği kâr payından dağıtım aşamasında yurt dışında kesilen vergi (27.000 x
%20) 5.400 TL
-. (A)
Kurumunun elde ettiği net kâr payı tutarı (27.000-5.400=) 21.600 TL
Bu durumda (A) Kurumu, Türkiye’de kurumlar vergisinden
istisna edilmemiş olan (C) Kurumundan elde ettiği brüt 30.000 TL’yi kurum
kazancına ekleyecek, bu kazanç üzerinden yurt dışında ödenen (5.400 + 3.000 =)
8.400 TL verginin, bu kazanç üzerinden Türkiye’de geçerli kurumlar vergisi oranına
göre hesaplanan (30.000 x %22=) 6.600 TL’ye kadar olan kısmını mahsup edebilecektir.
3- Yurt Dışında Ödenen Vergilerin Tevsiki
Kurumlar vergisinden indirim konusu yapılacak vergilerin
yabancı ülkelerde ödendiğini gösterir belgelerin, yetkili makamlardan alınarak
mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa mahallinde Türk
menfaatlerini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik
olunan belgelerle tevsik olunması gerekmektedir. Aksi halde indirim hakkı
kullanılamayacaktır.
Beyan döneminde belgelemenin yapılamadığı durumlarda,
yabancı ülkede ödenen veya ödenecek olan vergi, KVK’nın 32. maddesinde düzenlenen
(%20) kurumlar vergisi oranı aşılmamak şartıyla ilgili memlekette cari olduğu
bilinen oran üzerinden hesaplanarak, cari dönemde hesaplanan kurumlar
vergisinin bu tutar kadarlık kısmı ertelenebilecektir. Hesaplanan kurumlar
vergisinin bu suretle ertelenen kısmı söz konusu belgelerin tarh tarihinden
itibaren en geç 1 yıl içinde ilgili vergi dairesine ibraz edilmesiyle terkin
edilir. (KVK mad. 33/6-7)
Mücbir sebepler olmaksızın belgelerin anılan süre zarfında
ibraz edilmemesi veya bu belgelerin ibrazından sonra ertelenen vergi tutarından daha düşük bir
mahsup hakkı olduğunun anlaşılması halinde, ertelenen vergilerin tevsik
edilemeyen kısmı 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanmak suretiyle
düzeltilecektir. (KVK mad. 33/8)
B- YURT İÇİNDE ÖDENEN VERGİLERİN
MAHSUBU
KVK’nın
34/1. maddesi uyarınca, beyannamede gösterilen kazançlardan, Kanunun 15 ve 30.
maddelerine göre kaynağında kesilmiş olan vergiler beyanname üzerinden
hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.
Beyannameye
dahil edilen kazançlardan GVK’nın geçici 67. maddesi kapsamında kesilen
vergiler de hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir. Ancak,
anılan geçici maddenin (2) ve (3) no.lu fıkraları kapsamında yapılan
kesintilerde, kesinti suretiyle ödenen verginin, işlemden doğan kazancın tabi
olduğu vergi kesinti oranıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarı aşan kısmı,
yıllık kurumlar vergisinden mahsup edilemeyecektir.
Sigorta ve reasürans şirketlerinde, hayat sigorta
branşında teminat sağlayan şirketlerin, hayat matematik karşılıklarının
yatırıma yönlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar üzerinden yapılan
vergi kesintileri de aynı şekilde söz konusu sigorta şirketinin beyannamesi
üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.
Diğer
taraftan dar mükellefiyete tabi kurumların vergi kesintisi yoluyla alınan ve
kurumlar vergisi beyannamesine dahil edilmesi ihtiyari kılınan kazançları için
beyanname verilmesi halinde, bu kazançlar üzerinden hesaplanacak kurumlar
vergisinden, daha önce kesinti yoluyla ödenen vergiler genel hükümler
çerçevesinde mahsup edilebilecektir.
VUK’un
11. maddesi kapsamında, 164 seri no.lu GVK Genel Tebliğinde belirlenen
esaslarla kurumların, sattıkları zirai ürün bedelleri üzerinden müteselsil
sorumlulukları gereği kestikleri vergilerin, kazancı elde eden kurumların
beyannameleri üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesi
mümkündür.
1- Geçici
Vergi
Gelir vergisi Kanunu’nun
mükerrer 120. maddesi uyarınca dönem içinde hesaplanan geçici vergilerden
kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihe kadar ödenmiş olanlar,
hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilir. Geçici verginin bu tarihe kadar
ödenmemiş olanları bu tarih itibariyle terkin edilir ve mahsup konusu yapılmaz.
2- Fonlar ve Yatırım Ortaklıkları Bünyesinde Kesilen Verginin
Bu Kurumlardan Kâr Payı Alanlarca Mahsubu
KVK’nın 15/3. maddesine göre, fonların ve yatırım
ortaklıklarının, Kanunun 5/1-d maddesi uyarınca kurumlar vergisinden istisna
edilen kazançları üzerinden fon bünyesinde kesilen vergiler, söz konusu fon ve
ortaklıkların katılma belgeleri ile hisse senetlerinden kâr payı alan kurumlar
tarafından, kurumların aldıkları kâr payının içerdiği vergi kesintisi miktarı
ile sınırlı olmak kaydıyla, hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup
edilebilecektir.
Beyannameye dahil edilecek kâr payı, ele geçen net kâr
payının geçerli kesinti oranı kullanılarak brütleştirilmesi suretiyle
hesaplanacaktır. Kâr payının elde edildiği tarih ile vergi kesintisinin
yapıldığı tarih arasında dönem farkı olmasının önemi bulunmamaktadır. Mahsup
edilecek vergi, kâr payının elde edildiği dönem için geçerli olan vergi oranı
ile hesaplanacaktır.
3- Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı Üzerinden Kesilen
Vergilerin Mahsubu
Kontrol edilen yabancı kurumlara yapılan ödemeler
üzerinden KVK’nın 30/7. maddesi uyarınca kesilen vergiler, bu şirketin Türkiye’deki
beyannameye dahil edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanacak kurumlar
vergisinden mahsup edilebilecektir. Ancak, mahsup edilecek vergi, kontrol
edilen yabancı kurumun bu ödemelerden kaynaklanan kazancına isabet eden
kurumlar vergisi tutarını aşamayacaktır.
4-
Kesilen Vergilerin Geçici Vergiden Mahsubu
Geçici vergilendirme dönemi içinde elde edilen gelir
üzerinden kesinti yoluyla ödenmiş vergiler varsa bu vergilerin, o dönem için
hesaplanan geçici vergi tutarlarından da mahsubu mümkün bulunmaktadır. Bununla
birlikte, ilgili hesap dönemine ilişkin ödenen geçici vergi ile kesinti yoluyla
ödenen vergiler, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar
vergisinden mahsup edilecektir. (KVK mad. 34/4)
5-
Mahsup Fazlasına İlişkin Yapılacak İşlem
KVK’nın
34. maddesinde yer alan esaslar çerçevesinde mahsup edilecek vergilerin
beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden fazla olması halinde, bu
durum vergi dairesince mükellefe yazı ile bildirilecektir. Fazla olan bu tutar,
mükellefin söz konusu yazıyı tebellüğ tarihinden itibaren bir yıl içinde
başvurması şartıyla kendisine iade edilecek olup; bu süre içinde başvurmayanların
bu farktan doğan alacakları düşer. (KVK mad. 34/5)
Maliye Bakanlığı, iadeyi mahsuben veya nakden yaptırmaya,
inceleme raporuna, Yeminli Mali Müşavir raporuna veya teminata bağlamaya ve
iade için aranılacak belgeleri belirlemeye yetkilidir. Bu yetki; kazanç
türlerine, iade şekillerine, geliri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukuki
statüsüne göre ayrı ayrı kullanılabilmektedir. (KVK mad. 34/6) Bu konuda 252
Seri no.lu GVK Genel Tebliği’nde açıklama yapılmıştır.
Kesinti
yoluyla ödenen vergilerin mahsuben iade işlemi, aranan tüm belgelerin
tamamlanması şartıyla, yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarih
itibarıyla yapılacaktır. İkmalen veya re’sen yapılan tarhiyatlarda mahsup
işlemi, mahsup talebine ilişkin dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak vergi
dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınarak yapılır. Aranan belgelerin
tamamlanması aşamasında yapılan tahsilatlar yönünden düzeltme yapılmayacaktır.
(KVK Mad. 34/7)
6- Fonların ve Yatırım Ortaklıklarının Gelirleri
Üzerinden Ödenen Vergilerin Mahsubu
KVK’nın 5/1-d maddesinde sayılan fonların ve yatırım
ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu fon ve
ortaklıkların, anılan kazançlarının elde edilmesi sırasında, KVK’nın 15 ve GVK’nın
geçici 67. maddesi uyarınca kesilen vergiler, KVK’nın 15/3. maddesine göre
kurum bünyesinde yapılacak vergi kesintisinden mahsup edilebilecektir. Ancak,
söz konusu mahsubun yapılabilmesi için kesilen vergilerin vergi kesintisi
yapanlarca ilgili vergi dairesine ödenmiş olması zorunludur.
Beyanname üzerinden vergi mahsubunun yapılmasından sonra,
mahsup edilemeyen bir vergi tutarı kalması halinde, söz konusu vergi kesintisi
mükellefin başvurusu üzerine genel esaslar çerçevesinde kendisine iade edilecektir.
III- BEYAN
Kurumlar
vergisi, mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh
olunur. Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından alacaklı
vergi dairesine karşı muhatap olan kişi veya kuruluştur. Kurumlar
vergisinde hesap dönemi vergilendirme dönemidir. (KVK mad. 14, 16)
Kurumlar
vergisi beyannamesi, ilgili bulunduğu hesap döneminin sonuçlarını
kapsar. Mükelleflerin şubeleri, ajanlıkları, alım ve satım büro ve
mağazaları, imalathaneleri veya kendilerine bağlı sair işyerleri
için, bunların müstakil muhasebeleri ve ayrılmış sermayeleri olsa
dahi, ayrı beyanname verilmez. Kooperatifler, gelirlerinin
sadece vergi kesintisine tabi tutulan taşınmaz kira gelirlerinden ibaret
bulunması halinde, bu kira gelirleri için kurumlar vergisi beyannamesi
vermeyeceklerdir.
Kurumlar
vergisi mükellefleri tarafından dönem kazancı ile ilgili verilecek beyannameler
şunlardır:
§ Safi kazancın
bildirilmesine özgü kurumlar vergisi beyannamesi,
§ Kurumlar
vergisi tevkifatının vergi dairesine bildirilmesine özgü muhtasar
beyanname (KVK Mad. 30, 31),
§ Dar mükellefiyete
tabi kurumların, KVK’nın 26. maddesinde yazılı kazanç ve iratlarının
vergi dairesine bildirilmesine özgü özel beyanname,
§ GVK’nın
94/6. maddesi ve KVK’nın 15/5. maddesi uyarınca yapılacak vergi kesintisine
ilişkin muhtasar beyannamedir.
IV- BEYANNAME VERİLME VE VERGİ ÖDENME ZAMANI
A- KURUMLAR
VERGİSİ BEYANNAMESİ
Kurumlar
vergisi beyannamesi, hesap döneminin (normal veya özel hesap dönemi)
kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına
kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verilir. (KVK Mad. 14/3)
Dar
mükelleflerin yıllık kurumlar vergisi beyannamesi, Türkiye’de işyeri veya daimi
temsilcisinin bulunduğu yerin, Türkiye’de işyeri veya daimi temsilcisinin
bulunmaması halinde, yabancı kuruma kazanç sağlayanların bağlı olduğu
vergi dairesine verilir. (KVK Mad. 25/4)
Dar mükellefiyette,
vergi muhatabının Türkiye’yi terk etmesi halinde, beyanname memleketi
terk tarihinden önceki son onbeş gün içinde verilir. Verginin muhatabı,
yabancı kurumun Türkiye’deki müdür veya temsilcileri, bunlar yoksa
kazanç ve iratları yabancı kuruma sağlayanlardır. (KVK Mad. 25/5,
28/1)
Kurumlar
vergisi, beyannamenin verileceği ayın sonuna kadar ödenir. (KVK mad. 21/1,
29/1-a)
Tasfiye,
devir ve birleşme halinde; tasfiye olan veya birleşen kurum adına tasfiye ve
birleşme kârı üzerinden salınan vergiler beyanname verme süresi içinde ödenir.
Tasfiye beyannamesi Kanunun 14. maddesinde belirlenen sürelerde, tasfiyenin
tamamlanması halinde tasfiyenin kapandığı tarihten itibaren 30 gün içinde
verilir.(KVK mad. 17/2) Kurumlar vergisi de beyanname verme süresi içinde
ödenir. Tasfiye ve devir olan kurumun (vergisiz devirler hariç) tahakkuk etmiş
ancak henüz ödeme vadesi gelmemiş vergileri de aynı süre içinde ödenir. (KVK mad.
21/1-2)
B- ÖZEL BEYANNAME
Dar mükellefiyet esasında
vergilendirilen yabancı kurumlarca elde edilen, GVK’da yazılı diğer kazanç
ve iratlar (telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret ünvanı, marka ve benzeri
gayri maddi hakların satışı, devir ve temliki karşılığında alınan bedeller
hariç) ile ulaştırma işi kazancı özel beyanname ile beyan edilir. Söz konusu
beyanname, kurumun kendisi veya Türkiye’de adına hareket eden kişi
tarafından, kazançların iktisap tarihinden itibaren 15 gün içinde,
KVK’nın 27. maddesinde belirtilen ilgili vergi dairelerine verilir.
Beyan edilen kazançların vergisi aynı süre içinde ilgili vergi dairesine
ödenir. (KVK mad. 29/1-c)
C- MUHTASAR BEYANNAME
Dar mükellef kurumlara KVK’nın
30. maddesinde belirtilen kazanç ve iratları sağlayan gerçek veya
tüzel kişiler, bu kurumlara nakden veya hesaben ödedikleri veya
tahakkuk ettirdikleri kazanç ve iratları ile bu kazançlar üzerinden
kesilen kurumlar vergisini, muhtasar kurumlar vergisi beyannamesi ile
söz konusu ödeme veya tahakkukun yapıldığı ayı takip eden ayın 20.
günü[98]
akşamına kadar, kurumlar vergisi açısından bağlı bulundukları vergi
dairesine bildirmek zorundadır. Bu vergiler beyannamenin verildiği ayın
26. günü akşamına kadar ödenir. (KVK mad. 21/4, 29/1-b, 31)
Hükümetin müsaadesiyle
açılan sergi ve panayırlarda dar mükelleflerin yaptıkları ticari faaliyetlerden
elde ettikleri kazançlar (Türkiye’de başkaca bir işyeri veya daimi
temsilcileri bulunmamak şartıyla) üzerinden yapılacak kurumlar
vergisi tevkifatı oranı halen % 0’dır. Bu nedenle bu kazançlar için beyanname
verilmeyebilecektir. (5422 s. KVK, 31 Seri no.lu Genel Tebliği)
Tam mükellef kurumlarda KVK’nın
15. maddesi uyarınca yapılacak vergi kesintileri, kesintiyi yapmak zorunda
olanlarca, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yer itibariyle bağlı bulundukları
vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan edilir. Muhtasar beyanname,
vergilendirme dönemini izleyen ayın 20. günü akşamına kadar verilir ve 26. günü
akşamına kadar ödenir.(KVK mad. 15/5, 21/4)
D- “E- BEYANNAME”
VUK’un 7061 sayılı Kanununla
değişik mükerrer 257. maddesinin birinci fıkrasının (4)
numaralı bendinde yer alan düzenleme ile Maliye Bakanlığı; “… beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer
belgelerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları kullanılmak
suretiyle internet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim
araç ve ortamında verilmesine, beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak,
rapor ve diğer belgelerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı
kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye, standart belirlemeye veya
zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve
diğer belgeler ile bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile
uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluk veya
standartları beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer
belgeler veya bilgi ve işlem çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları
itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya ya da belirlemeye, kanuni süresinden sonra
kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannameler üzerine
düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler ile süresinden sonra verilen
bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelere istinaden düzenlenen
ihbarnameleri, mükellefe, vergi sorumlusuna veya bunların elektronik ortamda
beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgeleri gönderme
yetkisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda tebliğ etmeye,
bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelere ilişkin yapılan
işlemlerin sonuçlarını internet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi
iletişim araç ve ortamında ilgili kişilere göndermeye ve bunların uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye” yetkili kılınmıştır.
Anılan yetkiye istinaden yayımlanan 340 Sıra no.lu Vergi Usul
Kanunu Genel Tebliği ve bu tebliğde değişiklik yapan diğer tebliğlerle
Bakanlık, beyannamelerin verilme şekil ve usulü ile beyannameyi imzalayacak
kişilere ilişkin belirlemeler yapmıştır. Konuya ilişkin ayrıntılı açıklama için
Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan VUK Genel Tebliğleri ile “e-Beyanname” başlıklı
Sirkülerlerde yapılan açıklamalara bakılmalıdır.
Beşinci Bölüm
UYGULAMA ÖRNEKLERİ
ÖRNEK - 1 |
İnşaat, İmalat ve Gayrimenkul
Ticareti faaliyetinde bulunan (Z) A.Ş’nin 2018 takvim yılı faaliyetinden elde
ettiği kâr 440.000 TL tutarındadır. Kurumun 2017 takvim yılı faaliyeti 190.000
TL zararla kapanmış olup söz konusu zararın 150.000 TL’si yurt dışı inşaat ve
onarım kazancı istisnasından kaynaklanmaktadır.
Kurum cari dönemde ayrıca 150.000
TL emisyon primi geliri, 110.000 TL yurt dışı inşaat ve onarım işleri kazancı (istisna
şartlarını taşıyan) elde etmiştir. Kurum cari yılda kâr payı dağıtmama kararı
almıştır.
Kurumun 2018 yılı kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Kurum tarafından cari dönem
kazancına ilişkin olarak bu verilere göre hesaplanacak kurumlar vergisi ve
vergi kesintisi tutarları aşağıdaki gibidir.
Kurumun 2017 yılından devreden
zararı, yurt dışı inşaat ve onarım kazancı istisnası dışında (190.000 -
150.000=) 40.000 TL’dir.
Kurumun cari yıl kurum kazancı
toplamı 700.000 TL olup şu kazanç unsurlarından oluşmaktadır:
- Faaliyet Kârı 440.000 TL
- Emisyon Primi Geliri 150.000
TL
- Yurt Dışı İnşaat ve Onarım
İşleri Kazancı 110.000 TL
Kurumlar Vergisinin Hesabı |
TL |
TL |
|
Kurum Ticari
Kazancı |
|
700.000 |
|
-Geçmiş Yıl
Zararı |
|
40.000 |
|
İndirime Esas
Tutar |
|
660.000 |
|
İndirim ve
İstisnalar |
|
410.000 |
|
-Emisyon
Primi Geliri |
150.000 |
|
|
-Yurt Dışı
İnşaat ve Onar. İşl. Kazancı İst. |
260.000 |
|
|
Kurumlar
Vergisi Matrahı |
|
250.000 |
|
Hesaplanacak
Kurumlar Vergisi (%22) |
|
55.000 |
|
Sonraki
Döneme Devreden Zararlar |
|
0 |
|
Stopaj
Gelir Vergisi Tutarının Hesabı
Kurum cari dönem kârını
dağıtmadığı için kâr payı dağıtımına bağlı vergi kesintisi hesaplanmayacaktır.
Toplam
Vergi Yükü
Kurumun cari dönem (Türkiye’de
ödenen) vergi yükü sadece kurumlar vergisinden oluşmakta olup bunun dönem
kazancına oranı (55.000/700.000=) %7,85’dır. Kurumun toplam vergi yükü yurt
dışında ödediği kazanç vergisi tutarı da dikkate alınarak hesaplanacaktır.
ÖRNEK - 2 |
Dayanıklı tüketim malları
ticareti ve gemi işletmeciliği faaliyetinde bulunan (M) A.Ş.’nin 2018 yılı
ticari kazancı 1.710.000 TL’dir. İşletmenin 2018 yılında elde ettiği istisna
kapsamında, 160.000 TL iştirak kazancı ve 4490 sayılı Kanun uyarınca oluşturulan
Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemi işletmeciliğinden elde ettiği 1.360.000
TL kazancı bu tutara dahildir. Kurumun 190.000 TL tutarında mahsup edilecek
geçmiş yıl zararı bulunmaktadır.
Kurum cari dönemde, faaliyette
bulunduğu ilçe belediyesine 240.000 TL tutarında bağışta bulunmuş ve bu tutarı
dönem içinde gider kaydetmiştir. Kurumun cari dönem diğer KKEGd tutarı 100.000
TL’dir.
Kurum cari yılda kârının 1.000.000
TL’lik kısmını ortaklara dağıtma kararı almıştır.
Kurumun 2018 yılı kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Kurum tarafından yapılan
bağışın KVK’nın 10/1-c maddesi uyarınca dönem kurum kazancının %5’ine kadarlık
kısmı indirim konusu yapılabilecektir. Söz konusu %5’lik sınır bulunurken;
Bağış ve yardımlar düşülmemek kaydıyla ticari kazanç tespit edilecek, Kanunen
kabul edilmeyen giderler eklenecek, zarar mahsubu yapılacak, iştirak kazançları
istisnası indirilecek ancak, diğer indirim ve istisnalar düşülmeyecektir.
Bu durumda kurumun 2018 yılı
bağış sınırı;
[(1.710.000+240.000+100.000)-(160.000+190.000)=]
1.700.000*0,05 =85.000 TL
olacaktır.
Kurum tarafından dönem
kazancına ilişkin olarak hesaplanacak vergiler aşağıdaki gibidir.
Kurumlar Vergisinin Hesabı |
TL |
TL |
-Kurum Ticari
Kazancı |
|
1.710.000 |
-KKEGd |
|
340.000 |
Toplam |
|
2.050.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
1.795.000 |
-İştirak
Kazancı İstisnası |
160.000 |
|
-Gemi
İşletmeciliği Kazancı |
1.360.000 |
|
-Geçmiş Yıl
Zararı |
190.000 |
|
-Bağış ve
Yardımlar |
85.000 |
|
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
|
255.000 |
Hesaplanacak
Kurumlar Vergisi (%22) |
|
56.100 |
Sonraki
Döneme Devreden Zararlar |
|
0 |
Stopaj
Gelir Vergisi Tutarının Hesabı
Kurum cari yıl kazancının 1.000.000
TL’lik kısmını Nisan 2019 tarihinde ortaklara dağıtma kararı almıştır. Kurum
dağıtacağı bu kazanç kısmı üzerinden GVK’nın 94/6-b/i maddesi uyarınca %15
oranında stopaj gelir vergisi hesaplayacaktır.
Stopaj Gelir Vergisinin Hesabı |
TL |
Stopaj Gelir
Vergisi Matrahı |
1.000.000 |
Gelir Vergisi
Stopajı (%15) |
150.000 |
Kurumun cari dönem toplam vergi
yükü aşağıdaki gibidir.
Toplam Vergi Yükü (Top. Vergi/Top.
Kur. Kaz.=) |
TL |
Kurumlar
Vergisi |
56.100 |
Gelir
Vergisi Stopajı |
150.000 |
TOPLAM ((206.100/1.710.000=)% 12,05) |
206.100 |
ÖRNEK - 3 |
Kurumlar vergisi mükellefi (C) tüketim
kooperatifinin 2018 dönemi faaliyet geliri 800.000 TL, diğer gelirleri 90.000
TL’dir. Kooperatifin, elde ettiği diğer kazançlar sabit kıymet satışından
doğmuş olup başka gelir unsuru yoktur. Kooperatif hasılatının %90’ı ortaklara
yapılan satışlara ilişkindir. Kooperatifin indirim konusu yapılacak 50.000 TL
tutarında geçmiş yıl zararı mevcuttur.
Kooperatifin 2018 yılı
kazancına ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Bu verilere gör kooperatifin
kurumlar vergisi beyanı aşağıdaki gibi olacaktır. Kooperatifin
yararlanabileceği risturn istisnası[99]
tutarı; 800.000 x 0,90= 720.000 TL’dir.
Kurumun toplam kazancı
800.000+90.000=890.000 TL’dir.
Kurumlar Vergisi |
TL |
TL |
-Kurum Ticari
Kazancı |
|
890.000 |
-KKEGd |
|
0 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
|
890.000 |
Mahsup
Edilecek Geçmiş Yıl Zararı |
|
50.000 |
İndirime Esas
Tutar |
|
840.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
720.000 |
-Risturnlar |
720.000 |
|
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
|
120.000 |
Kurumlar
Vergisi (%22) |
|
26.400 |
Sonraki
Döneme Devreden Zararlar |
|
0 |
Kooperatifin toplam vergi yükü
cari döneme ilişkin kurumlar vergisinden oluşmakta olup (26.400/890.000=) %2,96
oranındadır.
ÖRNEK - 4 |
Hitit Vergi Dairesi mükellefi
(Y) Otomotiv İthalat A.Ş’nin 2018 takvim yılı ticari bilanço kârı 8.455.000 TL
olup, bunun 1.230.000 TL’lik kısmı ortağı bulunduğu (B) A.Ş’nin dağıttığı kâr
payından, 620.000 TL tutarındaki kısmı KVK 5/1-e. madde kapsamında yapılan (Z) A.Ş.
iştirak hisselerinin satışından, 410.000 TL’lik kısmı emisyon priminden ve 3.200.000
TL tutarındaki kısmı da (A) serbest bölgesinde yer alan şubelerinin kârından
oluşmaktadır.
Kurumun cari dönemde 480.000 TL
tutarında KKEGd mevcuttur.
Kurum cari dönemde kar
dağıtmama kararı almıştır.
Kurumun 2018 yılı kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Bu veriler ışığında şirketin
kurumlar vergisi beyanı aşağıdaki gibi olacaktır.
Cari yıl kazancından indirilecek
iştirak hissesi satış kazancı istisnası;
620.000 x 0,75 = 465.000 TL’dir.
Kurumlar Vergisinin Hesabı |
TL |
TL |
Kurum Ticari
Kazancı |
|
8.455.000 |
KKEGd |
|
480.000 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
|
8.935.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
5.305.000 |
İştirak
Kazancı |
1.230.000 |
|
İştirak
Hissesi Satış Kazancı |
465.000 |
|
Emisyon Primi |
410.000 |
|
Serbest Bölge
Kazancı |
3.200.000 |
|
Kurum Kazancı
(Matrah) |
|
3.630.000 |
Kurumlar
Vergisi (%22) |
|
798.600 |
Kurum cari dönemde kâr payı
dağıtmadığı için, kâr dağıtımına bağlı gelir vergisi stopajı hesaplamayacaktır.
Dolayısıyla cari dönemde ödenecek kurumlar vergisi, kurumun toplam vergi yükünü
oluşturacaktır. Bu durumda kurumun cari dönem vergi yükü oranı (798.600 / 8.455.000=)
%9,44 olacaktır.
ÖRNEK - 5 |
Galata Vergi Dairesi mükellefi
(D) A.Ş.’nin 2018 yılı kazancı 840.000 TL’dir. Kurumun cari dönem giderleri
içinde Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na yapılan 140.000 TL tutarında bağış ve 680.000
TL tutarında 5746 sayılı Kanun uyarınca teşvikten yararlanacak AR-GE harcaması
mevcuttur. Kurum, 5746 sayılı Kanunun 3/A maddesi uyarınca AR-GE indiriminden
yararlanma ve cari dönem kârını dağıtmama kararı almıştır. Kurumun 2018 yılı
kazancına ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Bu veriler ışığında Kurumun
kurumlar vergisi beyanı aşağıdaki gibi olacaktır. Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na
yapılan bağışların tamamı cari dönemde kazançtan indirilebilecektir. AR-GE
İndirimi: 680.000 x %100= 680.000 TL
Kurumlar Vergisinin Hesaplanması |
TL |
TL |
Kurum Ticari
Kazancı |
|
840.000 |
KKEGd
(Bağışlar) |
|
140.000 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
|
980.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
820.000 |
Bağış ve
Yardımlar |
140.000 |
|
AR-GE
İndirimi |
680.000 |
|
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
|
160.000 |
Kurumlar
Vergisi (%22) |
|
35.200 |
Kurum kâr dağıtımı
yapmadığından toplam vergi yükü, ödenecek kurumlar vergisinden oluşmakta olup (35.200
/ 840.000=) % 4,19 oranındadır.
ÖRNEK - 6 |
ODTÜ Teknoloji Geliştirme
Bölgesinde faaliyet gösteren (C) Limited Şirketinin 2018 yılında bu bölgedeki
istisna kapsamındaki faaliyeti dolayısıyla 250.000 TL zarar ortaya çıkmıştır.
Bu kurumun aynı yılda bölge dışındaki faaliyetleri nedeniyle 8.400.000 TL
hasılatı ve bu hasılatın elde edilmesine yönelik 6.800.000 TL gideri
bulunmaktadır. Kurum cari dönemde kâr dağıtımı yapmama kararı almıştır.
Kurumun 2018 yılı kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Kurumun cari dönem kazanç
unsurları ve ödeyeceği kurumlar vergisi hesabı;
Teknoloji
geliştirme bölgesi dışındaki hasılatı............. 8.400.000
TL
Bu
kazanca ilişkin yapılan gider toplamı.................
(6.800.000) TL
Teknoloji
geliştirme bölgesi dışındaki kazancı............ 1.600.000
TL
Teknoloji
geliştirme bölgesinde oluşan zarar.............. (250.000)
TL
2018
yılı ticari kazancı................................................ 1.350.000
TL
Kurumlar Vergisinin Hesaplanması |
TL |
Kurum Ticari
Kazancı |
1.350.000 |
KKEGd (Tekn.
Gel. Bölg. Zararı) |
250.000 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
1.600.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
0 |
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
1.600.000 |
Kurumlar
Vergisi (%22) |
352.000 |
Teknoloji geliştirme bölgesi
kazancı kurumlar vergisinden istisna olduğu için bu bölge faaliyetinden oluşan
zararlar diğer kurum kazancından indirilemeyecektir. Diğer taraftan kurum cari
dönemde kâr payı dağıtmadığından kâr payı dağıtımına bağlı kesinti de yapılmayacaktır.
Kurumun cari dönem ticari kazancı 1.350.000 TL, vergi yükü 352.000 TL’dir.
Kurumun toplam vergi yükü (352.000 / 1.350.000=) %26,07 oranındadır.
ÖRNEK - 7 |
(C) kurumunun 2018 yılı ticari
kazancı 540.000 TL olup 10.000 TL tutarında da KKEGd mevcuttur. Kurumun cari
dönemde yararlanabileceği 38.000 TL tutarında iştirak kazancı istisnası, 57.000
TL tutarında iştirak hissesi satış kazancı istisnası ve 55.000 tutarında yurtdışı
şube kazancı istisnası hakkı bulunmaktadır.
Kurum ayrıca 2018 yılı geçici
vergi dönemlerinde toplam 75.000 TL geçici vergi beyan etmiş ve vadesinde
ödemiştir.
Kurum 2018 faaliyet yılın
sonunda kar payı dağıtmama kararı almıştır.
Kurumun 2018 yılı kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Yukarıda yer alan verilere göre
Kurumun 2018 yılı kurumlar vergisi beyannamesi özeti aşağıdaki gibi olacaktır.
Kurumlar Vergisinin Hesaplanması |
TL |
TL |
Kurum Ticari
Kazancı |
|
540.000 |
KKEG |
|
10.000 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
|
550.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
150.000 |
-İştirak
Kazancı İstisnası |
38.000 |
|
-İştirak
Hissesi Satış Kaz. İstisnası |
57.000 |
|
-Yurtdışı
Şube Kazancı İstisnası |
55.000 |
|
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
|
400.000 |
Hesaplanan
Kurumlar Vergisi (%22) |
|
88.000 |
Mahsup
Edilecek Geçici Vergi |
|
75.000 |
Ödenecek
Kurumlar Vergisi |
|
13.000 |
Kurum 2018
yılında kâr payı dağıtmama kararı almıştır. Bu nedenle kar dağıtımına bağlı
stopaj gelir vergisi hesaplamayacaktır. Kurumun cari dönem toplam vergi yükü,
hesaplanan kurumlar vergisinden ibaret olup (88.000 / 540.000=) % 16,29 oranındadır.
ÖRNEK - 8 |
Maltepe Vergi Dairesi mükellefi
(M) Turizm Ticaret A.Ş’nin 2018 takvim yılı ticari bilanço kârı 6.800.000 TL
olup, bunun 800.000 TL’lik kısmı rüçhan hakkı satış gelirinden, 3.650.000
TL’lik kısmı yurt dışı şube gelirinden oluşmaktadır. Yurtdışı şube geliri
ilgili ülkede % 17 oranında kazanç vergisine tabi tutulmuş olup, yılsonu
itibariyle Türkiye’ye transfer edilmiştir. Kurumun cari dönemde 250.000 TL tutarında
KKEGd mevcuttur.
Kurum cari dönem kazancını
dağıtmama kararı almıştır.
Kurumun 2018 yılı kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Kurumun cari dönemde
yararlanacağı istisnalar aşağıdaki gibidir.
-Rüçhan hakkı satış kazancı istisnası
(800.000 x %75=) 600.000 TL
-Yurt dışı şube geliri istisnası....................................... 3.650.000
TL
Bu veriler ışığında Kurumun
2017 yılı kurumlar vergisi beyanı şöyle olacaktır.
Kurumlar Vergisinin Hesaplanması |
TL |
TL |
Kurum Ticari
Kazancı |
|
6.800.000 |
KKEGd |
|
250.000 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
|
7.050.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
4.250.000 |
-Rüçhan hakkı
satış kazancı istisnası |
600.000 |
|
-Yurt dışı
şube geliri istisnası |
3.650.000 |
|
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
|
2.800.000 |
Hesaplanan
Kurumlar Vergisi (%22) |
|
616.000 |
Kurum cari dönemde kâr payı
dağıtmadığı için, kâr dağıtımına bağlı gelir vergisi stopajı hesaplamayacaktır.
Dolayısıyla cari dönemde ödenecek kurumlar vergisi, kurumun toplam vergi yükünü
oluşturacaktır. Bu durumda cari dönem vergi yükü (Türkiye’de hesaplanan) oranı
(616.000 / 6.800.000=) %9,05 olacaktır. Kurumun toplam vergi yükü ise yurt
dışında ödediği kazanç vergisi tutarı da dikkate alınmak suretiyle hesaplanacaktır.
Kurum istisnadan yararlanmaması
halinde, yurt dışı şube gelirleri üzerinden ilgili ülkede ödediği
kurumlar vergisi benzeri vergileri, hesaplanan kurumlar vergisinden KVK’nın 33.
maddesi hükümleri çerçevesinde mahsup edebilecektir.
ÖRNEK - 9 |
Halkalı
Vergi Dairesi mükellefi (RC) İnşaat Turizm Ticaret A.Ş’nin 2018 takvim yılında
tamamlanan taahhüt işlerinden elde ettiği hasılat 795.000.000 TL, bu işlerin
maliyeti ise 720.000.000 TL’dir. Bu işlere ilişkin kesinti yoluyla ödenen stopajlar
ise 23.850.000 TL’dir. Kurumun inşaat faaliyeti yanı sıra; yedek parça işinden
elde ettiği dönem zararı 1.100.000 TL, turizm acenteliği işine ilişkin dönem kârı
ise 1.600.000 TL’dir.
Kurumun; cari döneme ilişkin 300.000
TL tutarında KKEGd mevcut olup turizm ve yedek parça ticareti faaliyeti nedeniyle
dönem içinde ödemiş olduğu geçici vergi tutarı ise 55.000 TL’dir
Kurum, Nisan 2019 döneminde
ortaklarına 2013 yılı kazancından 6.000.000,-TL tutarında kâr payı dağıtma
kararı almıştır.
Kurumun 2018 yılı kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Kurumun cari dönemde tamamlanan
taahhüt işlerinden elde ettiği kazanç;
(795.000.000 - 720.000.000 =) 75.000.000
TL’dir
Kurumun cari dönemde elde
ettiği kazançlar toplamı ise;
[(75.000.000 + 1.600.000) -
1.100.000=] 75.500.000 TL’dir
Bu veriler çerçevesinde Kurumun
2018 takvim yılı kurumlar vergisi beyanı aşağıdaki gibi olacaktır.
Kurumlar Vergisinin Hesaplanması |
TL |
TL |
Kurum Ticari
Kazancı |
|
75.500.000 |
KKEGd |
|
300.000 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
|
75.800.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
0 |
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
|
75.800.000 |
Hesaplanan
Kurumlar Vergisi (%22) |
|
16.676.000 |
Mahsup
Edilecek Vergiler |
|
23.905.000 |
- GV Stopajı |
23.850.000 |
|
- Geçici Vergi |
55.000 |
|
Ödenmesi
Gereken Kurumlar Vergisi |
|
0 |
İade Edilecek
Vergiler |
|
7.229.000 |
Kurum Nisan 2019 tarihinde ortaklara,
2013 yılı kazancından karşılanmak üzere 5.000.000 TL tutarında kâr payı dağıtma
kararı almıştır. Kurum, dağıtacağı bu kazanç kısmı üzerinden GVK’nın geçici 62
ve 94/6-b/i maddeleri uyarınca %15 oranında stopaj gelir vergisi hesaplayacaktır.
Stopaj Gelir Vergisinin Hesabı |
TL |
Stopaj Gelir
Vergisi Matrahı |
6.000.000 |
Gelir Vergisi
Stopajı (%15) |
900.000 |
Kurum tarafından, vergi iade
alacağının, kâr dağıtımına bağlı olarak hesaplanan gelir vergisi stopajı
tutarından mahsubu talep edilebilecektir. Mahsubun yapılması sonucunda ödemesi
gereken herhangi bir stopaj gelir vergisi kalmayacaktır.
Kurumun cari dönem toplam vergi
yükü [(16.676.000 + 900.000=) 17.576.000 / 75.500.000=] % 23,28 olacaktır.
Kurum vergi yükü oranının kurumlar vergisi oranının üzerine çıkmasının nedeni
KKEGd ve dağıtılan kâr üzerinden yapılan stopajdır.
ÖRNEK – 10 |
Hesap dönemi takvim yılı olan
Mimar Sinan Vergi Dairesi mükellefi (KY) A.Ş.’nin 2018 yılı dönem sonu öz
sermayesi 500.000 TL olup, şirket 2018 yılında 1.330.000 TL kazanç elde
etmiştir. Bu kazancın 310.000 TL’lik kısmı istisna kapsamında serbest bölge
kazancıdır. Şirketin ayrıca, 70.000 TL kanunen kabul edilmeyen gideri ve 2017
yılından devreden 140.000 TL geçmiş yıl zararı bulunmaktadır. Kurum cari yıla
ilişkin olarak dönem içinde 99.500 TL tutarında geçici vergi ödemiştir.
Kurum cari dönem kazancından
girişim sermayesi fonu ayırma ve dönem kârını dağıtmama kararı almıştır.
Kurumun cari dönem kazancına
ilişkin vergileme nasıl olacaktır?
ÇÖZÜM
Şirket 2018 yılında, beyan edilen
[(1.330.000 + 70.000) - (310.000 + 140.000)=] 950.000 TL gelirinin %10’u olan 95.000
TL tutarında girişim sermayesi fonu ayırabilecektir.
Bu fonunun, ayrıldığı dönemde
bilanço pasifinde özel bir fon hesabına alınması gerekmektedir. Diğer taraftan,
ayrılan girişim sermayesi fonu toplamı şirketin dönem sonu öz sermayesinin
%20’si olan (500.000 x 0,20=) 100.000 TL’yi aşamayacaktır.
İşletme fon hesabına gerekli
kaydı yapmak suretiyle şartları sağladığını varsayalım. Ayrılan girişim
sermayesi fonunu, 2018 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde indirim konusu
yapabilecektir.
Yukarıda yer alan verilere göre
kurumun 2018 yılı kurumlar vergisi beyannamesi özeti aşağıdaki gibi olacaktır.
Kurumlar Vergisinin Hesaplanması |
TL |
TL |
Kurum Ticari
Kazancı |
|
1.330.000 |
KKEG |
|
70.000 |
Kazanç ve
İlaveler Toplamı |
|
1.400.000 |
İndirim ve
İstisnalar |
|
545.000 |
-Geçmiş yıl
zararı |
140.000 |
|
-Serbest
bölge kazancı |
310.000 |
|
-Girişim
sermayesi fonu |
95.000 |
|
Safi Kurum
Kazancı (Matrah) |
|
855.000 |
Hesaplanan
Kurumlar Vergisi (%22) |
|
188.100 |
Mahsup
Edilecek Geçici Vergi |
|
99.500 |
Ödenecek Kurumlar
Vergisi |
|
88.600 |
Sonraki
Döneme Devreden Zararlar |
|
0 |
Kurumun, ayırmış olduğu 95.000
TL fonla 2019 yılı sonuna kadar girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına veya
fonlarına yatırım yapmaması halinde, indirim konusu yaptığı 95.000 TL fon
kaynaklı istisna nedeniyle eksik tahakkuk ettirilen kurumlar vergisi, gecikme
faizi ile birlikte tahsil edilecektir.
Kurum 2018 faaliyet yılı
sonunda kâr payı dağıtmama kararı almıştır. Bu nedenle kar dağıtımına bağlı
stopaj gelir vergisi hesaplamayacaktır. Kurumun cari dönem toplam vergi yükü,
hesaplanan kurumlar vergisinden ibaret olup (188.100 / 1.330.000=) % 14,14
oranındadır.
[1] Bu hüküm 30.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[2] KVK ile
verilen yetkiye istinaden bazı ülke mukimi kişiler tarafından yapılan ulaştırma
faaliyetlerinden elde edilen kazançlar için vergi oranı 0’a indirilmiştir.
[3] 6322 sayılı
Kanunun 35. maddesiyle getirilen bu hüküm 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe
girmiştir ve bu tarihten sonra elde edilen kazançlara uygulanacaktır.
[4] İştirak
oranından kasıt kâr payı oranı olmalıdır. Ancak uygulamada kâr payı oranı
bilerek düşük tutulmak suretiyle Türkiye’de vergilendirme önlenmek istenebilir.
Bunu engellemek için Gelir İdaresi; sermaye, kâr payı veya oy hakkı oranlarından en yüksek olanı esas aldırabilecektir.
[5] Bknz; Haluk ARPAD, “Kontrol Edilen Yabancı Kurum
Müessesesinin T.C. ile Hollanda Krallığı Arasında Mevcut ÇVÖA Kapsamında
Değerlendirilmesi”, Vergi Dünyası,
Sayı, 437
([6])
Ciro primi ve iskonto işlemlerinde KDV
uygulamasına ilişkin ikincil mevzuat 19.01.2012 tarih ve 116 Seri No.lu KDVK GT
(6 no.lu başlık) ile yeniden düzenlenmiştir.
[8] Danıştay 4.
D.’nin, 17.03.1999 tarih ve E. 1998/594 K. 1999/1152 sayılı Kararıyla, 194 Seri
no.lu GVK Genel Tebliği’nin ihraç kaydıyla mal tesliminde bulunan işletmelere
götürü gider uygulamasından yararlanma imkânını tanıyan 1/4-b bölümü iptal
edilmiştir.
[9] Belgesiz yurt
dışı giderleri THP’nin ayrı bir detay hesabında izlenmelidir.
[10] 2019 yılına
ilişkin tutar 305 seri no.lu GVK Genel Tebliği ile belirlenmiştir.
[11] Kıdem tazminatı
için karşılık ayrılmışsa, karşılık gideri KKEG olarak değerlendirilecektir. Bu
durumda kıdem tazminatının fiilen ödendiği dönemde daha önce karşılık ayrılmış
olan kısım için muhasebe tekniğiyle gider yazılma olanağı ortadan kalkmıştır.
Ödendiği yılda bu nedenle giderleştirilemeyen kıdem tazminatları beyanname
üzerinde ticari kazançtan mahsup edilmelidir.
[12] Bknz. Maliye
Bakanlığı'nın 25.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01-176300-420 sayılı
Özelgesi.
[13] Bknz. Maliye
Bakanlığı'nın 15.08.1991 tarih ve 1-2126-243/56883 sayılı Özelgesi.
[14] 01.01.2004 tarihinden önce alınan amortismana
tabi iktisadi kıymetler için, VUK’un 5024 sayılı Kanunla değişmeden önceki 315.
maddesi hükmü uyarınca başlanılan şekilde amortisman ayrılmaya devam olunur.
[15] Örneğin,
boş arsa ve araziler yıpranmaya tabi olmadığı için amortisman kapsamına girmez.
[16] Tutar, 2019 yılında
alınan kıymetler için 1.200 TL olarak uygulanacaktır. (504 Seri No.lu VUK GT)
[17] Azalan bakiyeler
yönteminde amortisman oranı % 50’yi geçemez. (VUK Mük. Mad. 315)
[18] Şartların
oluşmaması nedeniyle 2018 yılı sonu da enflasyon düzeltmesi yapılmayacaktır. Enflasyon düzeltmesine ilişkin ayrıntılı açıklama
için Bkz. M. Emin AKYOL - Muzaffer KÜÇÜK, Tek
Düzen Hesap Planı Uygulaması ve Mali Tablolar, Üçüncü Kısım, Yedinci Bölüm,
Yaklaşım Yayınları
[19] Bunun
sağlanması için söz konusu harcamaların kıymetin maliyetine eklenmemesi veya
eklenmişse cari yıl amortisman tutarının tespitinde bu harcama tutarının
tamamının amortisman tutarına doğrudan dahil edilmesi gerekecektir.
[20] Karşılığında
kalitesiz de olsa, satılabilir bir ürün elde edilen tecrübe imalatları bu kapsamda
değerlendirilmez.
[21] Kabul edilmeme
gerekçesi uygulamada; bu uygulamanın mükellefe tercih hakkı tanıyacağı ancak,
kanuni düzenlemede mükellefe böyle bir tercih hakkı bırakılmaması olarak ifade
edilmektedir.
[22] Burada sözü edilen indirim, daha önce Hesaplanan KDV
olarak beyan edilen verginin düzeltmesi amacına matuftur.
[23] Bu gelir kaydı işleminden amaç, daha önce karşılık
gideri kaydedilen Hesaplanan KDV’ye ilişkin gider kaydının düzeltilmesidir.
[24] Bu konuya ilişkin olarak KDVK’nın 29 ve 30. maddelerinde
yapılan değişiklik 7104 sayılı kanunla düzenlenmiş olup 01.01.2019 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
[25] Bu hüküm 7103 sayılı Kanunla getirilmiş olup 27.03.2018
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[26] Reeskont tutarı şu formülle hesaplanır: F=
A-[Ax360/360+(MxT)]
F: Reeskont tutarı,
A: Nominal değer,
T: Vade (vadeye kalan gün sayısı),
M: Faiz oranı.
[27] Reeskont
uygulamasına ilişkin ayrıntılı açıklama için bakınız; KÜÇÜK, Muzaffer; DEĞERLEME,
HUD Yayınları, Kasım 2018
[28] Reeskont senet
üzerinde yer alan faiz oranı ile, senet üzerinde faiz oranı belirtilmemişse TC
Merkez Bankasınca belirlenen iskonto oranı kullanılarak hesaplanacaktır. Merkez
Bankası son olarak 29/06/2018 tarihinde, (%9,75 olan) iskonto oranını %19,50
olarak yeniden belirlemiştir.
[29] VUK’nun 192. maddesine göre, öz sermaye,
bilançonun aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark olup, bu fark müteşebbisin
işletmeye koymuş olduğu varlığı ifade eder. Buna göre, öz sermaye ya
gerçek aktiften borçların indirilmesi suretiyle ya da öz sermaye
unsurlarının toplanması suretiyle hesaplanmaktadır.
[30] Yurt dışı zararların mahsubu için, yurt
dışındaki faaliyetin Türkiye’deki kurumun şubesi şeklinde yürütülmesi gerekir.
Yurt dışı faaliyet yabacı ülkede ayrı şirket kurularak veya bir şirketin
hissedarı olarak yürütülüyorsa bu şirketin zararının Türkiye'de mahsubu söz konusu
olmayacaktır.
[31] Bu hüküm 15.07.2016
tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
[32] Anılan
tebliğde yer almayan hususlarda, eski uygulamaya ilişkin olarak uygulama esaslarının
açıklandığı 86 seri no.lu KVK GT açıklamalarının dikkate alınabileceğini düşünüyoruz.
[33] Kitap konumuz
olmaması nedeniyle burada ayrıntılı açıklama yapılmamış olup detaylı açıklama
için bu konuda yazılmış eserlere müracaat edilmelidir.
[34] Girişim sermayesi fonuna ilişkin açıklamalara bakınız.
[35] 6637 sayılı
Kanun 7.4.2015 tarih ve 29319 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olup, anılan
bent hükmü 01.07.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[36] Kurumlar Vergisi
Genel Tebliği (Seri No:1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 9)
04.03.2016 tarih ve 29643 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[37] 2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı,
30.06.2015 tarih ve 29402 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır.
[38] KKEGd’lerin
nazım hesaplarda ayrıca izlenmesi de mümkündür. Ancak bu yöntemin uygulaması
daha fazla muhasebe kaydı gerektirdiğinden fonksiyonel değildir.
[39] Kurumlarda öz
sermaye yeterliliğinin güçlendirilmesi amacıyla, nakit olarak artırılan sermaye
üzerinden hesaplanacak indirime ilişkin açıklama, “Beyanname Üzerinde Yapılacak
İndirimler” başlığı altında yer almaktadır.
[40] Ayrıntılı
açıklama için Bkz. M. Emin AKYOL - Muzaffer
KÜÇÜK, Vergi ve Muhasebe Uygulamaları,
431 no.lu hesaba ilişkin açıklamalar, Yaklaşım Yayınları 2016
[41] Ayrıntılı açıklama ve örnekler için Bkz. M. Emin
AKYOL - Muzaffer KÜÇÜK, a.g.e., 331 no.lu hesaba ilişkin açıklamalar, Yaklaşım
Yayınları 2016
[42] Bakanlar
Kurulu’nun bu yetkisini kullanarak aldığı konuya ilişkin 2007/12888 sayılı
kararı 06/12/2007 tarih ve 26722 sayılı Resmi Gazete’de yayımlamıştır. Diğer
taraftan 6728 sayılı Kanunla söz konusu yetki bendi daha detaylı olarak yeniden
düzenlenmiş olup söz konusu hükümler 09/08/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[43] Bu konuda daha
önce bir sınırlama yoktu, ortakların tamamı örtülü sermaye kapsamında
değerlendiriliyordu. Söz konusu %10’luk sınırlama 6728 sayılı Kanunla
getirilmiş olup 09/08/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[44] Cumhurbaşkanı
tarafından bu konuda henüz bir belirleme yapılmamıştır.
[45] Esas faaliyet
terimi yatırım indirimi uygulamasında da kullanılmış olup, bunun neyi ifade
ettiği konusunda tereddüt oluşmuştur. Gelir İdaresinin yatırım indirimine
ilişkin olarak yayımladığı sirkülerlerde esas faaliyet, işletmenin icra ettiği
ve hasılat elde ettiği ana faaliyeti olarak belirtilmiştir. Gelir İdaresi
yatırım indirimi uygulamasında, ‘İlgili
olmayı’ da esas faaliyetin bir unsuru şeklinde ‘işletilmek’ olarak değerlendirmiştir.
[46] Ticari kazançtan
mali kazanca ulaşılırken söz konusu reeskont faiz giderleri ticari kazanca
eklenecek, reeskont faiz geliri ticari kazançtan indirilecektir.
[47] Sayım ve
tesellüm farkları genellikle şu sebeplerden ortaya çıkar; Doğal afetler, teknolojik
ve kimyasal etkiler, fireler, hırsızlık olayları, fiili yok olmalar, işletmeden
çekiş, envanter hataları, stok kartı hataları, kodlama hataları, kayıt ve
muhasebe hataları, açıktan satış, stok giriş çıkış miktar hataları…
[48] Stok sayım
farklarının değerlemesi konusunda bakınız; Muzaffer KÜÇÜK, Değerleme, HUD Yayınları, Kasım 2018
[49] Mevduat faizi
elde edilmesi halinde dağıtım anahtarının tespitinde sadece faiz kısmı dikkate
alınmalıdır.
[50] Taahhüt işi
kazançlarının geçici vergi dışında tutulduğundan hareketle, dönem içinde
tamamlanan bu işlere ilişkin zararın diğer kazançlara ilişkin geçici vergi
matrahından mahsup edilemeyeceğini savunan maliyeciler mevcuttur. Bu görüş
uyarınca yapılacak işlem ek tarhiyat riski taşımamaktadır.
[51] Benzeri bir düzenleme 5422 sayılı eski KVK’da
da yer almaktaydı. Ancak bu hükmün uygulanmasında Maliye Bakanlığı çok katı
davranmamış, diğer kanunlarla yapılan düzenlemeler de istisna uygulamasında
dikkate alınmıştır.
[52] 5520 sayılı Kanunun
5. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde Türkiye'de kurulu;
a) Menkul
kıymetler yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan
kazançları,
b) Portföyü, Türkiye'de kurulu borsalarda
işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya
ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
c) Girişim sermayesi yatırım fonları veya
ortaklıklarının kazançları,
d) Gayrimenkul yatırım fonları veya
ortaklıklarının kazançları,
e) Emeklilik yatırım fonlarının kazançları,
f) Konut finansmanı fonları ile varlık
finansmanı fonlarının kazançları, kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının
kazançları hariç, fonların katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse
senetlerinden elde edilen kâr payları iştirak kazançları istisnası kapsamında
olmayacak, söz konusu kâr payları elde eden kurum bünyesinde kurumlar vergisine
tabi tutulacaktır.
[53] Kurumlar vergisi oranı %20 olmakla beraber, Kanuna
eklenen geçici 10. madde hükmü uyarınca bu oran 2018, 2019, 2020 yıllarında %22
olarak uygulanacaktır.
[54] KVK’nın 15.
maddesinin 3. fıkrasında, kurumlar vergisi mükellefleri için GKV’nın geçici
67/8. maddesine paralel bir tevkifat düzenlemesi yapılmıştır.
[55] 6111 sayılı Kanun 25/2/2011, 6495 sayılı Kanun 2/8/2013
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[56] Bu istisnaya
ilişkin açıklamalar, bu bölümün II no.lu başlığında yapılmıştır.
[57] Bu kapsamdaki
tüm kıymetlerde istisna oranı %75 iken, 7061 no.lu Kanunla yapılan değişiklikle
oran farklılaştırılması yapılmıştır. Söz konusu değişikliğin yürürlük tarihi
5/12/2017’dir. Dolayısıyla 5/12/2017 tarihi ve sonrasında yapılan taşınmaz
satışlarında oluşan karların ancak %50’lik kısmı istisna uygulamasına konu
edilecektir. (14 seri no.lu KV GT)
[58] Bu istisnaya
ilişkin açıklamalar izleyen kısımda yapılacaktır.
[59] Taşınmazların
kaynak kuruluşlarca kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine
satışı ile bu şirketlerce söz konusu taşınmazların devralındığı kurumlara
satışına ilişkin istisna kısmı 6728 sayılı kanunla maddenin bu bendinden
çıkartılmış ve ayrı bent olarak düzenlenmiştir (Yürürlük 9/8/2016).
[60] Nitekim 1 Seri
no.lu KVK Genel Tebliği’nde konuya ilişkin olarak holding şirketlerce 24-Mali
Duran Varlıklar hesap grubunda izlenen menkul kıymetlerin satışında bu
istisnadan yararlanacağı yönünde açıklama yapılmıştır. Ancak muhasebeleştirme
anlamında yapılacak bir kayıt hatasının istisnadan yararlanamama sonucunu
doğuracağı kanaatini paylaşmıyoruz.
[61] Bu konuda Maliye
Bakanlığınca yayımlanan 1 Seri no.lu KVK Genel Tebliği’nde konuya ilişkin
olarak “...Grup şirketlerinin her birinin
ayrı tüzel kişilikleri bulunduğundan, her bir şirketin söz konusu istisnadan
yararlanabilmesi mümkündür. Ancak, satış işleminin istisnanın amacına aykırı
olarak işletmeye nakit girişi olmaksızın gerçekleştirilmesi halinde istisna uygulanmayacaktır.
Ayrıca, bağlı ortaklığın yapacağı sermaye artırımı sonucu doğacak sermaye
taahhüdüne karşılık olmak üzere taşınmazların veya iştirak hisselerinin ayni
sermaye olarak bağlı ortaklığa devredilmesi halinde, bağlı değer başka bir
bağlı değere (iştirak hissesine) dönüşmüş olacağından söz konusu istisnadan
yararlanılamayacaktır.” açıklaması yer almaktadır.
[62] Maliye Bakanlığı
bu anlayışını 1 Seri no.lu KVK Genel Tebliğiyle açıklamıştır.
[63] Kurumlar vergisi oranı %20 olmakla beraber, KVK’ya
eklenen geçici 10. madde hükmü uyarınca bu oran 2018, 2019, 2020 yıllarında %22
olarak uygulanacaktır.
[64] Madde metnine, “finansal kiralama ya da finansman şirketleri” ibaresi 7061
sayılı kanunla eklenmiş olup değişiklik 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[65] Madde metnine, taşınmaz
satış kazançlarında istisna oranı farklılaştırması yapan bu hüküm 7061 sayılı kanunun 89’uncu maddesiyle eklenmiştir.
[66] Bkz. Dn. 4.
D.nin, 20.05.1998 tarih ve E. 1997/6039, K.1998/2058 sayılı Kararı.
[67] Madde metnine
6745 sayılı Kanunla “özel kreş
ve gündüz bakımevleri” ibaresi eklenerek bu faaliyetlerden elde edilen
kazançlar da istisna kapsamına alınmıştır. Değişiklik 1/1/2017 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
[68] Bkz. Dan. 4. D.nin, 08.02.1996 tarih
ve E. 1995/2481, K.1996/387 sayılı Kararı.
[69] Fon
hesabına alınan kazanç tutarı kiracı tarafından sadece, gerek kira süresi
boyunca gerekse kira süresinin sonunda varlıkların geri alınmasından sonra bu
varlıklar için ayrılacak amortismanların (bu varlıkların kiralayan kurumlara
devrinden önce kiracıdaki net bilanço aktif değerine isabet eden amortismanlar
hariç) itfasında kullanılabilecektir.
[70] Bu istisnanın
uygulama prensipleri, “V” no.lu başlıkta açıklanan taşınmaz ve iştirak hisseleri
satış kazancı istisnası ile benzer niteliktedir.
[71] Fon
hesabına alınan kazanç tutarı kaynak kuruluş tarafından sadece bu varlıklar
için ayrılacak amortismanların (bu varlıkların varlık kiralama şirketine
devrinden önce kaynak kuruluştaki net bilanço aktif değerine isabet eden
amortismanlar hariç) itfasında kullanılabilecektir.
[72] Bu istisnanın uygulama prensipleri, “V” no.lu başlıkta
açıklanan taşınmaz ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnası ile benzer
niteliktedir.
[73] İhtisas
TGB’leri, bu Kanun hükümlerine tabi olup, Bölgelere sağlanan destek, teşvik,
muafiyet ve istisnalardan aynen yararlanırlar.(4691 s. Kanun ek mad.1)
[74] Yetki
konusundaki düzenleme (2. fıkra) 7033
sayılı Kanunla yapılmış olup 18/6/2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[75] İstisna
uygulaması faaliyet ruhsatında belirtilen sürenin son günü itibariyle uygulanarak
sona erecektir.
[76] Kanuna bu ibare 7162 sayılı Kanunla eklenmiş olup
30/1/2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[77] Kanuna bu ibare 7162 sayılı Kanunla eklenmiş olup
30/1/2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[78] Tarih 7161
sayılı Kanunun 5. maddesiyle yeniden belirlenmiştir.
[79] Bu konuda aksi
yönde görüşler de bulunmaktadır. Söz konusu görüşü savunan maliyeciler, istisna
kazançların mevzuatta tamamen vergileme dışı tutulduğu bu nedenle, bu işlerden
elde edilen kazanç istisna olduğu gibi zarar edilmesi halinde de bu zararın
diğer faaliyetlere ilişkin kazançlardan indirilemeyeceğine inanırlar. Bu
anlayışı benimseyenler, istisnadan yararlanılmasının zorunlu olduğunu,
mükellefin istisnadan yararlanmama iradesinin olamayacağını varsaymaktadır.
[80] Yatırım katkı
tutarından yatırım döneminde (avans olarak) yararlanma oranı artırılarak sistemde
önemli ölçüde eski sisteme dönüş sağlanması olasıdır.
[81] KVK’ya 6770 sayılı Kanunla eklenen
ve 7161 sayılı Kanunla değiştirilen geçici 9. maddesinde “Mükelleflerin 2017, 2018 ve 2019 takvim
yıllarında gerçekleştirdikleri imalat sanayiine yönelik yatırım
teşvik belgesi kapsamındaki yatırım harcamaları için, bu Kanunun 32/A
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde “%55”, “%65” ve “%90” şeklinde yer
alan kanuni oranlar sırasıyla “%70”, “%80” ve “%100” şeklinde ve (c) bendinde “%50”
şeklinde yer alan kanuni oran ise “%100” şeklinde uygulanır.” düzenlemesi yapılmıştır. (Yürürlük: 18.01.2019)
[82] Ayrıntılı
açıklama için Bkz. AKYOL, M. Emin; KÜÇÜK, Muzaffer; Vergi ve Muhasebe Uygulaması,
Yaklaşım Yayınları, 2016.
[83] Yeniden
değerleme konusu, uygulamanın ilk yıllarında farklı yorumlanmış olmakla
birlikte İdare, bundan kastın işletme bilançolarında yer alan sabit kıymet
değerlerinin, enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş tutarlar esas alınarak
uygulanmasını sağlamak olduğu yönünde Özelgeler vermiştir. Biz idarenin bu
görüşüne katılmıyoruz.
[84] Bkz; Düzce Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğünün, 10.04.2014
tarih ve 13334133-KVK-02-11 sayılı Özelgesi
[85] İdare, Özelge
bazında verdiği görüşlerde her yıl bilançosuna göre yeniden hesaplama yapılması
gerektiği yönde görüş açıklanmıştır.
[86] Bu konuda
İdarece henüz bir belirleme yapılmamıştır. Ancak, GİB, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 09.09.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK
32/A-1561 sayılı Özelgesi bu yöndedir.
[87] Sonraki döneme devreden yatırım katkı tutarı yeniden
değerleme oranında artırılabilecektir.
[88] Sonraki döneme devreden yatırım katkı tutarı yeniden
değerleme oranında artırılabilecektir.
[89] Yatırım dönemine
ilişkin ayrıca vergi indirimi hesaplanmayacaktır.
[90] Sonraki döneme devreden yatırım katkı tutarı yeniden
değerleme oranında artırılabilecektir.
[91] Madde hükmü 05.12.2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
[92] Cumhurbaşkanınca bu kapsamda henüz bir ülke
belirlemesi yapılmamıştır.
[93] Söz edilen finans kuruluşu,
münhasıran finansman hizmeti veren, mukimi bulunduğu ülkenin mevzuatına göre finansal kaynak
sağlamaya yetkili olan kuruluşları ifade eder. Sadece ilişkili şirketlere finansman temin eden kuruluşlar bu
kapsamda değerlendirilmeyecektir.
[94] Bu ibare kanun maddesine 5766 sayılı
Kanunla eklenmiş bu ibare gereği dar mükellef kurumlar tarafından elde
edilen (hakkediş bedelleri üzerinden stopaj
yapılmış) yıllara sari taahhüt işleri kazancının beyanname ile beyan edilmesi
zorunlu hale gelmiştir.
[95] Kurumlar
vergisi oranı %20 olmakla beraber, Kanuna eklenen geçici 10. madde hükmü uyarınca
bu oran 2018, 2019, 2020 yıllarında %22 olarak uygulanacaktır.
[96] KVK’nın 32. maddesine 6770 s. Kanunla
eklenen 5. fıkra hükmüyle Cumhurbaşkanına; KVK’nın 19. maddenin birinci fıkrası kapsamında birleşen sanayi sicil belgesini
haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin, birleşme tarihinde sona eren hesap döneminde, münhasıran üretim
faaliyetinden elde ettiği kazançları ile bu
kapsamda birleşilen kurumun birleşme işleminin gerçekleştiği hesap
dönemi dahil olmak üzere üç hesap döneminde münhasıran üretim
faaliyetinden elde ettiği kazançlarına uygulanmak üzere kurumlar vergisi
oranını %75'e kadar indirimli uygulatmaya, bu indirim oranını, sektörler, iş
kolları, üretim alanları, bölgeler, hesap dönemleri itibarıyla ya da orta ve
yüksek teknolojili ürün üreten veya imalatçı ihracatçı kurumlar için ayrı
ayrı veya birlikte farklılaştırma yetkisi verilmiştir. Maliye Bakanlığı bu
konuya ilişkin uygulama esasları konusunda, Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
(seri no: 1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (seri no:12) ile açıklamalarda
bulunmuştur.
[97] Yurt dışında
ödenen vergilerden Türkiye’de hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilecek
tutar, Türkiye’de beyan edilen yurtdışı kazanca KVK’nın 32. maddesinde yer alan
oran uygulanmak suretiyle bulunacak tutarı aşamayacaktır. (KVK Mad. 33/4)
[98] GVK’nın 94. maddesi uyarınca yapılan kesintilerde
23. günü (GVK mad. 98)
[99] İlgili bölümde belirtildiği üzere
kooperatiflerde risturn istisnası 2018 yılından geçerli olmak üzere daraltılmıştır.